• Sonuç bulunamadı

4. İlgili Çalışmalar

4.3. Dil ve Kavram Gelişimi

Bir önceki başlık altında, şema, uyum, adaptasyon, denge, özümleme ve olgunlaşma gibi Piaget’nin bilişsel gelişim kuramındaki en temel kavramların, din eğitimi çalışmalarında ne ölçüde yer bulduğu ele alınırken; bu başlık altında da, Piaget’nin dil ve kavram gelişimi üzerine ortaya koyduğu görüşlerin, din eğitimi çalışmalarına etkisi üzerinde durulacaktır. Bir önceki başlıklarda olduğu gibi burada da, din eğitimi alanında yapılan çalışmalardan örnekler incelenmeye çalışılacaktır.

Tosun (2001: 169-170), Din Eğitimi Bilimine Giriş isimli kitabında, dini düşüncenin gelişimine ilişkin dil ve kavram gelişimi konusunda, Piaget’ye şöyle atıf yapmaktadır:

Bireyin dini gelişiminin dil gelişimi ile başladığı düşünülebilir. Fakat böyle bir düşünceyi ileri sürerken, dinin değerler ile ilgili olduğu ve çoğunun da kendi değerlerine veya kurallarına ileri yaşlarda sahip olduğu tezlerini unutmamak gerekir. Mesela Piaget’e göre 0-6 yaş çocukları kuralların farkında olmakla birlikte bunları anlayamazlar. 6-12 yaşlarında dışsal kurallara bağlıdırlar; 12 yaşından sonra kendi kurallarına sahip olmaya başlarlar.

Köylü (2004c: 97-98), Ölüm Olayının Çocuklar Üzerindeki Etkisi ve "Ölüm Eğitimi" isimli makalesinde, çocukların ölüm anlayışlarını ortaya koyarken, Piaget’nin dil ve kavram gelişimine ilişkin görüşlerine şöyle atıfta bulunmaktadır:

Çocukların ölüm anlayışına yönelik araştırma yapanlar genellikle bilişsel gelişim teorilerini, (çoğunlukla da Jean Piaget tarafından geliştirilen bilişsel gelişim teorilerini) kullanmaktadırlar. Bilindiği gibi, Piaget, ilk çocukluktan erinliğe kadar zihinsel gelişimi analiz etmiş ve birçok gelişimsel basamaklar ortaya koymuştur. Sadece ilk çocukluk (infancy) döneminde bile, Piaget’e göre altı farklı zihinsel gelişim basamağı vardır. Piaget çocukların uzun bir süre gerçek anlamda soyut düşünce basamağına ulaşamayacaklarını, hatta on yaşındaki çocukların bile, tüm zihinsel kaynaklarıyla birlikte sadece somut işlemler basamağına ulaşabileceğini ileri sürmektedir. Dolayısıyla çocuklar ancak ergenlik döneminde tam olarak soyut kavramları ve buna bağlı olarak da ölüm kavramını anlayabilirler.

Ancak çocukların ölüm anlayışlarını sadece bu zihinsel gelişim teorileriyle açıklamaya çalışmak yeterli değildir. Çocukların ölüm anlayışlarında dil ve zeka gelişiminin de önemli bir yeri vardır. Çocukların dil gelişimi uzun bir süreci gerektirir. Küçük çocuklar kelimelerin anlamlarını tedrici olarak öğrenirler. Onlar önce kendileri için anlamlı olan somut kelimeleri, daha sonra da soyut kelime ve kavramları öğrenirler. Dolayısıyla çocuklar ancak 10-12 yaşları civarında soyut kelime ve kavramları, örneğin sevgi, ölüm, Tanrı ve inanç gibi kelimeleri tam olarak anlayabilirler. Ancak bundan 10-12 yaş öncesi çocukların soyut kelimeleri hiç anlamadığı ya da bu tür soyut kelime ve kavramlara hiçbir anlam yüklemedikleri sonucu çıkamaz.

Bununla birlikte bu kavramların tam olarak anlaşılabilmesi, çocukların belli bir yaşa, belli bir zeka ve dil gelişimine sahip olmalarını da gerekli kılar. İşte ölüm olayı da çocuklar tarafından belli bir yaşa kadar anlaşılması zor olan soyut kavramlardan bir tanesidir.

Uysal, (2006: 16), “Okul Öncesi Dönemde Çocuğa Doğruluk Kavramının Kazandırılması ve Din Eğitimi İlişkisi” isimli yüksek lisans tezinde, Piaget’nin bilişsel gelişim kuramında yer alan dil ve kavram gelişimine ait görüşlerine şöyle yer vermektedir:

Bilişsel gelişime ilişkin en önemli görüşleri ileri süren İsviçreli psikolog Jean Piaget’ye göre çocuk bazı kavramlarla algıları doğuştan itibaren kazanmış olabilir. Bebeklik döneminde çocukların, objelerin devamlı olduklarını, değişmezliklerini bile düşünemezken, zamanla biçim ve büyüklük kavramlarını tanımaya başladıklarını söylemektedir.

Piaget iki yaşından önce kavramların belirmediğini, gerçek anlamda uslamlama ve zekâ yeteneğinin gelişmediğini söyler. Doğumdan iki yaş sonuna kadar uzayan bu döneme Duyusal-Devinim dönemi adını verir. Bu dönemde, çocuk duyularını kullanmaya, uyaranlara uygun tepkiler vermeye ve devinimleri yinelemeye çalışır. Böylece birtakım davranış kalıpları geliştirir. Duyu organlarının, elinin, kolunun amaca uygun kullanılışı onun için önemli başarıdır.

İki yaşın sonundan başlayarak, çocukta kavramlar gelişmeye başlar. Piaget, 2/7 yaş arasındaki döneme “İşlem Öncesi Dönem” adını veriyor. Bu evrede çocuk, nesneleri başka şeylerin simgesi gibi kullanmaya başlar. Örneğin, bir değneğe binip at diye dolaşabilir.

Benzer şekilde Okur, (2011: 58), Ailede Din Eğitimine Yönelik Bir Materyalin İncelenmesi isimli yüksek lisans tezinde, ailede gerçekleşen din eğitimi ile Piaget’nin görüşleri arasında şöyle ilişki kurmaktadır:

Çocuk eğitimi kitaplarındaki konular çocukların gelişim özellikleri göz önünde bulundurularak işlenmelidir. Böyle bir işleniş çocukların konuları daha iyi kavramasını ve kalıcı öğrenmelerini sağlamada yardımcı olacaktır. Dolayısıyla ailede din eğitimi kitaplarında konular birbiriyle bağlantılı bir şekilde işlenmeli, işlenirken çocuğun dini gelişimi, dil ve kavram düzeyine uygun kavramlar kullanılmalıdır. Zira Piaget’e göre ilk öğretimin birinci kademesi çağındaki çocuklar somut işlemler dönemindedir. Tam olarak soyut düşünebilmeye ancak on iki yasından itibaren başlarlar. Dolayısıyla bu dönemdeki çocuklara kazandırmak istediğimiz davranışlar için hazırlanan ailede din eğitimi kitaplarının konuları, onların gelişim düzeylerine hitap edecek özellikte somut materyallerle desteklenmiş olmalıdır. Ayrıca söz konusu kitaplarda konuların anlaşılması ve öğrenilmesini kolaylaştıran ilkelere ve ögelere konularda yer verilmelidir.

Başka bir örnekte İpşirli (2011: 17-18), 3-6 Yaş Çocuğun Genel ve Din Eğitiminde Temel Değerler isimli yüksek lisans tezinde, Piaget’nin dil ve kavram gelişimine ilişkin görüşlerine yer vermekte ve dini kavram gelişimine ilişkin şu değerlendirmeyi yapmaktadır:

Kavramları öğrenme zihinsel gelişimin en önemli unsurlarından biridir ve Piaget tarafından da önemi özellikle vurgulanmıştır. Piaget'nin öncülüğüyle sonraki dönem psikologlar da çocuklardaki kavram geliştirmenin yöntemlerini incelemişlerdir. Zihinsel gelişimde ilerlendikçe çocuğun dünyası yetişkinin kavramsal dünyasına dönüşmeye başlar ve çocuk 4 yaşından itibaren algısal uyarıcıları sağlıklı bir şekilde düzenlemeye başlar. Bu düzenlemenin bir yolu, uyarıcıları çeşitli sınıf ya da takımlara ayırmaktır…

2-6 yaş arasını kapsayan işlem öncesi dönem kavram gelişimi açısından ikiye ayrılır. Birinci aşama 2-4 yaş arasını kapsayan “Kavram Öncesi” dönemdir ki bu dönemde çocuk dil yeteneklerini ve sembol oluşturma becerisini geliştirir. Belirteçleri ayırt etmeye başlar. Bu dönemde çocuk bir nesne yer değiştirse de hala kendi devamlılığını koruyabildiğini gözlemler ve bunu tüm çevresine uyarlar. Örneğin annesi odadan gittiğinde yok olmadığını anladığından tedirginliği azalır ve çevresini gözlemlemeye devam edebilir. Bu düzeyin bir diğer temel özelliği modellemenin gittikçe daha az belirgin olması ve artan biçimde içselleşmesidir. Oyun esnasında hayal gücü ortaya çıkar. Nitekim süpürgeyi at olarak kullanabilir. Bu düzeyde çocuk gittikçe artan bir biçimde dış dünya ve kendi eylemlerinin soyut betimlemelerini denemeye başlar. Fakat düşünce olgun düşünceden oldukça farklıdır. Kavram öncesi düşünce aynı zamanda ben merkezcidir. Çocuk sadece kendi bakış açısıyla düşünür ve kendini diğer bir kişinin yerine koyma becerisine sahip değildir. Yani kendisini eleştiremez. Kavram öncesi düşünce aynı zamanda, odaklaşma eğilimindedir. Bir sorun çok yönlü ele alınamaz. Tekil özellikler çok boyutlu, bütünleşmiş bir modelle, bir araya getirilemez.

Bu nedenle kavram öncesi aşamada çocuğa ahlakî ve dini kavramların kazandırılması da oldukça zor olabilir. Çocuk bu kavramları duyduğunda bunları algılayabilir ancak kendi zihinsel durumuna göre başka anlamlar yükleyip, başka kavramlarla aynı şekilde değerlendirebilir. Örneğin, Mustafa Öcal'ın verdiği bazı örneklere göre Tanrı kavramı kavram öncesi dönem çocukları için baba, dede, dağ gibi birçok farklı kavramla bir arada anlaşılabilir.

Ayaydın (2012: 30-31), Din Öğretiminde Soyut Kavramların Öğretilmesiyle İlgili Problemlerin İncelenmesi isimli yüksek lisans tezinde, Piaget’nin dil ve kavram gelişimi ile dini düşünce ve kavram gelişimi arasında şöyle ilişki kurmaktadır:

Kavram gelişimine gelince; kavram gelişimi somuttan soyuta, basitten karmaşığa şeklinde oluşur. Çocuğun ilk yıllarında kavram oluşumu nesnelerin

adı olan sözcüklerin devreye girmesiyle genişler. Öğrenim kademesi arttıkça soyut kavramların da öğrenimi kolaylaşır. Daha çok bilime ve kültüre dayalı terimlerden oluşan soyut kavramların öğretimi okulda gerçekleşir. Dil gelişimi ve bilişsel gelişim kavram öğrenimini etkiler. Bilişsel düzeyde gelişmemiş olanlar somut alanda takılıp kalırken, bilişsel olarak gelişenler kavramları daha kolay öğrenirler…

Kavramlar en basit şekliyle “somut” ve “soyut” olarak ikiye ayrılır: Duyu organlarıyla doğrudan algılanabilenler “somut” (okul, insan, araç gibi) , doğrudan algılanamayanlar ise “soyut” (melek, ruh, sevgi gibi) kavramlardır. Çocuklarda dini anlayışın oluşması ve gelişmesi kavramlarla olmaktadır. Ancak soyut kavramların öğrenilmesi somut olanlara göre daha üst seviyede bilişsel işlem gerektirir ve süreç içerisinde gerçekleşir. Klasik kavram öğretiminde, bir kavram verilir, tanımı yapılır ve bu kavramla ilgili örnek olanlar ve olmayanlar sıralanır.

Hâlbuki yalnızca tanımının ezberlenmesi ve kavramın bu yolla tanıtılması alt düzeyde bir öğrenme gerçekleştirir ve eski öğrenilenlerin yeni öğrenilenlere aktarımı sağlanmaz, bilgiler arasında ilişkilendirme yapılmaz. Hatta bazen Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi gibi soyut kavramların yoğunluk kazandığı derslerde kavramın tanımı yapmak dahi çok zordur. Bu gibi nedenlerle derslerde kavram öğretimini kolaylaştıracak yeni yöntemler uygulanmalıdır.

Başka bir örnekte Bilecik (2012: 8-10), İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi 4. ve 5. Sınıf Ders Kitaplarındaki Ayet Çevirilerinin Öğrenci Algı Düzeylerine Göre İncelenmesi isimli yüksek lisans tezinde, Piaget’nin dil ve kavram gelişimine ilişkin görüşlerine yer vermektedir. Dini kavram gelişimi ve öğretimine ilişkin değerlendirmeler yapmaktadır.

Piaget’nin dil ve kavram gelişimine ilişkin görüşlerine dayanarak din eğitimi çalışmalarında bazı çıkarımların yapıldığı görülmektedir. Örneğin Selçuk (1990: 108, 112), Çocuk Eğitiminde Dini Motifler -Okul Öncesi Çağ- isimli makalesinde, çocuğun hangi yaşta Allah kavramını kazandığını sorgulamaktadır. Bu çerçevede, çocukların üç dört yaşlarından itibaren dini kavramlarla temasa geçtiklerini ve bilişsel gelişimlerine paralel olarak dini kavramlarla karşılaştıklarını ifade etmektedir. Bununla birlikte, çocukların Allah kavramını anlamasında sadece yaşa bağlı değil olgunlaşma ve çevre şartlarının da etkili olduğunu ifade etmektedir. Ayrıca okul öncesi dönemdeki çocuklar için Allah, melek, peygamber, cennet, cehennem gibi kavramların sırlarla dolu olduğunu belirtmektedir. Selçuk (1991: 32-

33, 35), Çocuğun Eğitiminde Dini Motifler isimli diğer kitabında da, Piaget’nin bilişsel gelişim kuramına yer verdikten sonra, bu kuramdan hareketle çocuklardaki dini düşünce gelişimine ilişkin değerlendirmeler yapmaktadır. Selçuk buradaki ifadelerinde, özellikle işlem öncesi dönemdeki çocuklar için din dilindeki soyut dini kavramların anlaşılmasının çok güç olduğunu hatta çocukların bu kavramları çoğu zaman yanlış anlayabildiklerini belirtmektedir. Dinsel düşüncenin bir gelişim gösterdiğini ve somut düşünceden soyut düşünceye geçişin de kolay olmadığını ifade etmektedir. Ayrıca somut düşüncede yaşla birlikte bir azalma görülebileceğini belirtmekte fakat büsbütün kaybolmayacağına da işaret etmektedir. Bununla birlikte, soyut düşüncenin 11 yaşında gerçekleşebileceğini ayrıca soyut dini konularla düşünebilmenin ise, ancak 13 yaşından sonra mümkün olabileceğini vurgulamaktadır. Benzer şekilde Ay (1999: 58-59, 61), Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım isimli kitabında, çocukların sınırlı bir zihin ve dil kapasitesine sahip olduklarını, bu husus göz önüne alınmadan verilecek dini bilgilerin, çocukların zihninde kavram kargaşasına neden olacağını belirtmektedir.

Doğan ve Tosun (2002: 105-119), Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretimi isimli kitaplarında, dinin zihinsel ve kavramsal anlatımının 11-12 yaşındaki çocuklara uyduğunu ifade etmektedirler. Akyürek (2003: 6-8, 130-131, 151), Din Öğretiminde Kavram Öğretimi isimli doktora tezinde, dini düşüncenin gelişiminin, sembolik, mecazlarla dolu ve soyut özellikler taşıyan din dilinin gelişimine bağlı olduğunu ve dini kavramların öğretime konu edilmesinde din dilinin bu özelliğinin göz ardı edilmemesi gerektiğini ifade etmektedir. Öğrencilerin soyut dini kavramları anlamakta zorlandıklarını ayrıca öğretmenlerin de bu kavramları anlatmakta güçlük yaşadıklarını belirtmektedir. Ayrıca çocukların sınırlı bir zihin ve dil kapasiteleri göz önüne alınmadan verilecek bilgilerin, çocuklarda kavram kargaşasına yol açabileceğini hatta çocuğun kavramların içeriğini yanlış doldurmasına yol çabileceğini ifade etmektedir. Çocukların gelişim özellikleri doğrultusunda kavramları anlamdırdıklarını ve gelişimleri ilerledikçe de bu yetkinliğin arttığını belirtmektedir.

Şimşek (2004: 212-213), Çocukluk Dönemi Dini Gelişim Özellikleri ve Din Eğitimi isimli makalesinde, Piaget’nin dil ve kavram gelişimine ilişkin görüşleri

bağlamında, çocukta din dilinin gelişimini ele almaktadır. Çocukların soyut dini kavramlar çerçevesinde sordukları sorulara, onların zihinsel gelişimlerine uygun cevaplar verilmesi gerektiğini belirtmektedir. Mehmedoğlu (2005a: 68-69), Ahlâkî ve Dinî Gelişim isimli kitabında, okul çağı çocuklarının (7-11 yaş) dini kavramları algılayışları üzerine değerlendirmeler yaparken, Piaget’nin bu konudaki görüşlerine yer vermektedir. Ayrıca, bu dönemde çocukların yaşadıkları zihinsel karmaşa nedeniyle soyut kavramları anlamalarının güç olduğunu ifade etmektedir.

Biberci (2010: 12-14), 2-7 Yaş Arası Çocuklarda Sevgi ve Merhamet Değerlerinin Hadisler Işığında Öğretimi isimli yüksek lisans tezinde, işlem öncesi dönemdeki çocukların, soyut kavramları anlayamayacağını ifade etmektedir. Güner (2010: 60), Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Ders Kitaplarında Ahlak Öğrenme Alanı üzerine yaptığı yüksek lisans tezinde, Piaget’nin dil ve kavram gelişimine ilişkin görüşlerine yer vermektedir. Piaget’nin bilişsel gelişim kuramına göre 4. sınıf seviyesindeki öğrencilerin somut işlemler döneminde olması sebebiyle soyut kavramları anlayamayacaklarını ifade etmektedir. Kurttekin (2013: 127), MEB Tarafından Tavsiy Edilen 100 Temel Eserden Popüler Olan On Kitap Örneğinde Dini ve Ahlaki Değerler isimli yüksek lisans tezinde, Piaget’nin dil ve kavram gelişimi konusundaki görüşlerine değinmektedir. Erken yaşlardaki çocuklar için soyut kavramların sır perdesi içinde olduklarını belirtmektedir.

Piaget’nin dil ve kavram gelişimine ilişkin görüşleri çerçevesinde buraya kadar ele alınan çalışmalarda, din eğitimi açısından çocukların sınırlı bir zihin ve dil kapasitesine sahip oldukları, 13 yaşına kadar soyut dini kavramları anlamayacakları buna rağmen verilecek dini bilgilerin, çocukların zihninde karmaşaya sebep olabileceği ifade edilmektedir. Çocukların yetkinliklerini hafife aldığı için Piaget’ye yöneltilen eleştirilerde ve bu eleştiriler doğrultusunda yapılan araştırmalarda, Piaget’nin çocuklardan beklemediği bilişsel yetkinliklere sahip oldukları, soyut ve varsayımsal bir şekilde düşünebildikleri ortaya konulmaktadır. Bu noktada, Piaget’nin dil ve kavram gelişimi konusundaki görüşlerinden hareketle din eğitimi çalışmalarında ortaya konulan ilke ve düşüncelerle, Piaget’ye yöneltilen eleştirilerin uyuşmadığı görülmektedir.

Bununla birlikte, bazı din eğitimi çalışmalarında, dil ve kavram gelişimi konusunda Piaget’ye yöneltilen eleştirilerle örtüşen değerlendirmelerin yapıldığı da görülmektedir. Örneğin Oruç (2013: 978-979), Erken Çocukluk Dönemi Dini Gelişim Teorileri Bağlamında Din Eğitimi isimli makalesinde, Piaget’nin dil ve kavram gelişimi konusundaki görüşlerini şöyle değerlendirmektedir:

Kavramların örgütledikleri deneyimlere dini deneyimler de bütün yönleriyle dâhildir. Ancak kavramsal gelişimin spesifik bir gelişim alanıyla ilişkilendirilmesi problemli görülmektedir. Piaget’nin bilişsel gelişim kuramı çerçevesinde geliştirilen dini gelişim teorilerinin bu yönüyle eksiklik olduğu eleştirilerine yukarıda değinmiştik. Ancak bilişsel antropolojinin önemli temsilcilerinden Boyer hem kavram gelişimi hem de dini temsillerin teşekkülü noktasında dinin kendi doğasına göndermelerde bulunur. Ona göre din en az beş farklı temsil alanına sahiptir: Aşkın bir varlığın gücü, bir dizi ahlaki kurallar, grup kimliği, uygulamaya dayalı etkinlikler ve bazı özel duygusal deneyimler. Bunlar içerisinde aşkın bir varlığın gücü, birinci derecede zihinsel temsillerle ilgili olan dini ontolojinin konusudur. Boyer ve Walker ‘dini temsillerin alanlarının kurumsal dinden daha geniş’ olduğunu düşünür ve onlara göre dini inançlar insanın bilişsel evriminin bir yan ürünüdür.3 Boyer ve Walker’in Piaget’ci dini gelişim teorisyenlerinin kullandıkları yöntemlere eleştirilerinde öncelikle temel bir ayrıma vurgu yapılır. Onlara göre çocuklara ‘doğrudan’ dini kavramlarla ilgili soru sormak ve bu sorular neticesinde alınan cevaplar ya da çizilen resimlerden yola çıkarak teoriler üretmek din eğitimcilerini veya velileri yanlış yönlendirebilir. Erken çocukluk dönemi dini gelişim teorilerinde, özellikle de Piaget’ci ve Piaget sonrası araştırmalarda, çocuğa doğrudan soru sormak, anlatılan bir kıssanın ardından bu anlatımın resmini çizdirmek, Tanrı hakkında kıssalar okumak veya Tanrı’ya mektuplar yazmak gibi yöntemlerden biri yada birkaçı kullanılmıştır. Bu şekilde bir değerlendirme yapmanın ise çocuğun hissettiği birçok duygu durumunu ifade edemeyeceği, bu yöntemle yapılan araştırmaların eğitimi yönlendirdiği de açıktır. Çünkü çocuklar yetişkinlerin sahip olduğu kültürel katkıdan ve bilgi temelinden yoksundurlar ve bundan dolayı da din veya Tanrı gibi daha soyut bir alanda bu duygularını hemen ifade etmeleri de beklenemez. Zaten Goldman çocukların düşüncelerinin yetişkinlerden ve din eğitimi ile sağlanan kültürel katkıdan ayrıştığını, Piaget’in erken çocukluk döneminde sıklıkla görülen animizm tartışması ışığında açıklamaya çalışır. Boyer ve Walker’e göre Goldman’ın araştırmaları dini temsillerin normatif bir kaydına dayanır. Kısaca son dönem çalışmaları Piaget’ci teorileri, çocukları ontolojik arka plandan soyutlayarak ele almaları, sadece görünürlerden hareket edilerek ve sadece dini kavramlar çerçevesinde değerlendirmeleri konusunda eleştirir.

Doğan ve Tosun (2002: 105-119), Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretimi isimli kitaplarında, dini gelişim ve kavram öğretimi başlığı altında, okul öncesi

dönemde çocukların soyut dini kavramlara ilgi duyduklarını ve 9-10 yaşlarındaki çocukların soyut dini kavramların ne anlama geldiğini bildiklerini ifade etmektedirler. Çocuğun altı yaşından sonra bilinçli ve gerçekçi bir din arayışına başladığını belirtmektedirler. Bu dönemdeki çocukların belirli konularda hüküm verebildiklerini ve düşüncelerinde somuttan soyuta bir geçişin olduğunu vurgulamaktaadırlar. 7 yaşşındaki çocukların Allah’ı kendilerine göre kısa ifadelerle açıklayabildiklerini ayrıca Allah’ın tüm varlıkların yaratıcısı olduğu fikrine sahip olduklarını ifade etmektedirler. Akyürek (2003: 6-8, 130-131, 151), Din Öğretiminde Kavram Öğretimi isimli doktora tezinde, dini soyut kavramların öğretimini sağlayacak özel öğretim ilke ve yöntemlerinin henüz geliştirilmediğine dikkat çekmektedir. Köylü (2004c: 97-98), Ölüm Olayının Çocuklar Üzerindeki Etkisi ve "Ölüm Eğitimi" isimli makalesinde, çocukların ölüm anlayışına yönelik araştırma yapanların genellikle Piaget’nin bilişsel gelişim teorisini kullandığını ifade etmektedir. Piaget’nin bilişsel gelişim kuramına dayanarak çocukların soyut işlemler dönemine gelinceye kadar ölüm anlayışını kazanamayacaklarını ileri sürmenin böylelikle çocukların ölüm anlayışlarını bilişsel gelişim teorisiyle açıklamaya çalışmanın yeterli olmayacağının altını çizmektedir. Ayrıca, 10-12 yaş öncesi çocukların soyut kelimeleri hiç anlamadığı ya da soyut kelime ve kavramlara hiçbir anlam yüklemedikleri sonucunun çıkarılamayacağını ifade etmektedir.

Yiğit (2006: 186-187), Çocuğun Gelişim Özellikleri ve İletişim İlkeleri Doğrultusunda Ailede Din Eğitimi isimli makalesinde, çocukların içinde bulundukları çevre ve çeşitli iletişim yolları ile ilk çocukluk yıllarında, işittikleri dini kelimeleri öğrenebileceklerini ve geniş bir dini kelime hazinesine sahip olabileceklerini ifade etmektedir. Oruç (2011: 192), Okul Öncesi Dönemde Çocuğun