• Sonuç bulunamadı

4. İlgili Çalışmalar

4.8. Bilişsel Gelişim Dönemleri

Bir önceki başlık altında, Piaget’nin bilişsel gelişim kuramındaki kavramlardan gerçekçilik, animizm, nedensellik ve mensubiyet kavramlarının, din eğitimi çalışmalarında ne ölçüde yer bulduğu ortaya konulmuştur. Bu başlık altında ise Piaget’nin bilişsel gelişim kuramındaki dönemlerin, din eğitimi çalışmalarında ne ölçüde yer bulduğu ortaya konulmaya çalışılacak ayrıca Piaget’ye yöneltilen eleştiriler bağlamında, bu etkinin değerlendirilmesi yapılmaya çalışılacaktır. Duyusal hareket döneminden başlayarak, soyut işlemler dönemine kadar, din eğitimi çalışmalarından alınan örnekler değerlendirilmeye çalışılacaktır.

4.8.1. Duyusal Hareket Dönemi

Bilişsel gelişim kuramında yer alan duyusal hareket döneme ilişkin, din eğitimi çalışmalarında yer alan örneklere bakacak olursak; Ayhan (1985: 89-90), Din Eğitimi ve Öğretimi (İman ve İbadet) isimli kitabında, din eğitiminde öncelik verilecek konulara ilişkin değerlendirmeler yaparken, duyusal hareket döneme değinmektedir. Başka bir örnekte Akyürek (2003: 30-31), Din Öğretiminde Kavram

Öğretimi isimli doktora tezinde, Piaget’nin bilişsel gelişim kuramında yer alan duyusal-hareket döneme şöyle yer vermektedir:

Bu dönemde çocuğa duyu organları ve onların hareketleri egemendir. Çocuk çevresini duyu organları yoluyla tanımaya çalışır. Gördüğü, dokunduğu olay ve nesneleri henüz akılda tutamaz.

Bu dönemde çocuk kendini dış dünyadan ayırt etmeye başlar ve davranışları refleks olmaktan amaçlı olmaya doğru ilerler. Bebek, gözünün önünden kaybolan nesnenin yok olmadığını anladığından, onu zihinde tutacak semboller oluşturmaya başlar. Bebek, nesneleri fiziksel olarak evirip çevirmekten, onların kavramlarını zihinsel olarak evirip çevirmeye doğru derece derece ilerler. 9-10 aylık olduktan sonra bu alanda gelişmeler meydana gelir. Nesneyi evirir, çevirir. Nesnenin devamlılığı fikri bu dönemde gelişir. Nesne devamlılığı, “nesnelerin uzayda yer tutan varlıklar olduğuna ve algı alanı dışında olduklarından bile var olmayı sürdürdüklerine ilişkin bilgidir.” Bu yetenek, diğer bütün bilişsel gelişimin temel bir öğesidir. Bu “düşünmenin başlangıcı” olarak değerlendirilir. Nesne ve olayların içsel temsilcilerinin oluşumu, kavram ve dil gelişiminin başlangıcını oluşturur. Yavaş yavaş nesne, zaman ve mekan hakkında belli belirsiz kavramlar geliştirir. Bu kavramlar çocuğun etkileşime girebildiği çevresi ile sınırlıdır. 8-12 aylarda çocuğun davranışı ilk kez özünde bir niyet taşır ve çocuk basit sorunları çözmeye başlar.

İlk 12-18 aylar, algısal şemanın gelişiminin öne çıktığı aylardır. İlk

yılda öğrenilen temel alışkanlıklardan biri, dikkatin dış çevreye

yoğunlaştırılmasıdır. Algılama, dikkat odaklanma ve uyarıcıyı bir şemaya yerleştirme, bu ilk dönemdeki ana bilişsel gelişmedir. Ancak bu dönemde, çocuktan doğru kavram öğrenme beklenmez. Zira o, sadece somut nesnelere tepki gösterir.

Çakar (2007: 36), Din ve Ahlak Eğitiminde Hikayenin Kullanımı isimli yüksek lisans tezinde, Piaget’nin bilişsel gelişim kuramındaki duyusal motor dönem özelliklerine yer vermektedir. Benzer şekilde Osmanoğlu (2007: 19), Basamak Teorileri Açısından Dini Gelişim isimli yüksek lisans tezinde, Piaget’nin bilişsel gelişim kuramındaki duyusal hareket dönem özelliklerine yer vermektedir. Söylemez de (2009: 72), 31-40 Yaşları Arasında İnanç Gelişimi ve Eğitimi (James W. Fowler’a Göre İnanç Gelişimi) isimli yüksek lisans tezinde, Piaget’nin bilişsel gelişim kuramında yer alan duyusal hareket dönem özelliklerine değinmektedir. Benzer şekilde Avcı (2010: 396), Eğitimde Şiddet, Saldırganlık ve Ahlaki Tutum İlişkisi Küçükçekmece İlçesi Örneği isimli doktora tezinde, Piaget’nin duyusal hareket dönem özelliklerine şöyle yer vermektedir:

Zihinsel hatta duygusal yaşamının oluşumunda “hareket”in büyük önemi vardır. Denilebilir ki zihinsel gelişim çocuğun çevresiyle etkileşimi sayesinde oluşur. Yeni doğan bir çocuk doğumdan itibaren “çevreye uyum” davranışları içine girer. İlk iki ay içinde bu, belli belirsiz bir durumdadır. Ancak bundan sonra çocuk çevresine karşı belirli tepkiler vermeye başlar. Bu suretle çocuk hem kendini geliştirir hem de çevresi üzerinde etkili olamaya başlar. Çevresindeki maddeleri ve varlıkları evirip çevirerek onlar üzerinde değişiklikler yapar ve bundan da büyük bir hoşnutluk duyar. Küçük bir çocuğun herhangi bir şeyi alıp incelemesinin, onu bir yere vurarak ses çıkarmaya çalışmasının sonra da onu bir yere atmasının altında yatan sebep budur.

Çocuk ilk üç ayda refleksleriyle hareket eder. Daha sonra duyu organları geliştikçe yavaş yavaş bilinç oluşur. Zaman içinde ne yaptığını ve niçin yaptığını bilecek duruma gelir. İkinci yaşın ortalarından itibaren çocukta “düşünme” belirtileri görülmeye başlar. Bu psikolojik gelişme, beden gelişiminde olduğu gibi, belirgin değildir. Bu gelişim uzun bir sürede sessiz ve sedasız olur. Buna “zekâ gelişmesi” de denilebilir. Bunun için de çocuğu bol bol “hareket etme” imkânı verilmelidir. Kısaca “hareket” bir yönüyle çocuğun bedensel gelişimine yardım ederken, diğer yönüyle de zihin gelişimini desteklemektedir.

Başka bir örnekte Zengin (2010: 40), Yapılandırmacılık ve Din Eğitimi İlköğretim DKAB Öğretim Programlarının Değerlendirilmesi ve Öğretmen Görüşleri Açısından Etkililiği isimli doktora tezinde, Piaget’nin bilişsel gelişim kuramındaki duyusal hareket dönem özelliklerine şöyle yer vermektedir:

Piaget, bebeklerin doğumla birlikte minimum bir donanıma sahip olarak dünyaya geldiklerini, daha sonra konuşma, yürüme, daha sonra problem çözme becerilerini ve soyut düşünebilme yeteneğini kazanmalarını düşünerek, bunların nasıl gerçekleştiği üzerine yoğunlaşmıştır. Gelişmekte olan çocukların bilişsel-zihinsel yapılara sahip oldukları ve bu yapıların evrildiğini savunan evrimci bir epistemoloji geliştirmiştir. Ona göre, insan zihninin evriminde dört önemli gelişim periyodu vardır. Bunlar; duyusal-motor dönem, işlem öncesi dönem, somut işlemler ve soyut işlemler dönemidir.

Doğumdan iki yaşına kadar olan duyusal-motor dönemde çocuk, eylemleri yoluyla dünyayı araştırır. Bu dönemde öncelikle, amaca yönelik davranışlar görünmeye başlar, daha sonra bilişsel yapıları aracılığıyla hareketlerini içselleştirerek çevresinde meydana gelenlerin şemasını oluşturur. Bu dönemin sonunda konuşma yoluyla temel dil becerisi kazanma ve iradi iletişim gerçekleşir.

İki-yedi yaşları arasını kapsayan işlem öncesi dönem iki alt kısma ayrılmaktadır; kavram öncesi dönem ve sezgisel dönem. Kavram öncesi çocuğun (2-4 yaş) soyut kavramları anlama kabiliyeti ve ilgili özellikleri

ayırması tam olarak gelişmemiştir. Çocuk tümevarım ve tümdengelim düşünme yollarını uygun bir şekilde kullanamaz. Sezgisel evrenin çocuğu (4-7 yaş) düşünceleri sadece izlenimlerden şekillendirebilir ve bir seferde bir değişkenden daha fazlasını düşünemez. Bu dönemde ben merkezli bir düşünce biçimi hakimdir.

Benzer şekilde Oruç (2010: 89-91), Okul Öncesi Dönemde Dini Duygunun Kökenleri ve Gelişimi isimli makalesinde, Piaget’nin duyusal hareket dönem özelliklerine şöyle yer vermektedir:

Piaget’nin duyumsal-devimsel dönemine karşılık gelen bu yaş aralığı, çocuğun ilgi, gözlem ve araştırmalar sonucu, aşamalı bir ilerlemeyle çevreyi ve içinde yaşayacağı dünyayı öğrendiği, daha ziyade deneme-yanılma yoluyla ilgi ve merakını giderdiği, aynı zamanda zaman ve mekânla ilgili bazı durumları algıladığı gelişimin ilk aşamasıdır.

Çocukluğun bu dönemini güven bağlamında inceleyen Erikson, dini duyguyu güvenle ilişkilendirir ve dini duygunun kaynağını güvende bulur. Benzer çalışmalarla Fowler, güven anlamında bir inançtan bahseder ve inancın ahlaki gelişime paralel olarak şekillendiğini belirterek, 0-2 yaş aralığını farklılaşmamış ilksel inanç olarak sınıflandırır. Ona göre bebeklikte gelişen bu inanç formu bize, bebeklik döneminde karşılaşılan, fakat kaygılardan uzak problemlerle baş edebilme ve onlar karşısında dayanabilme gücü verir. Fowler’e göre bu ilksel inanç, tıpkı Erikson’un güven duygusuna yüklediği anlam gibi, kişinin inancının genel gidişatını belirlememesine karşın, ileride şekillenecek inancın temelini oluşturur. Çünkü bu dönemde şekillenmesi gereken kişi-çevre ilişkisi, duygusal bağları ve güvene dayalı bağlılığı gerektirir. Hem Fowler hem de Erikson, bu dönemde başlayan dini duygunun, ileriye dönük nedensel akıl yürütme, olaylar ve deneyimler arasında ilişki kurma, iyi ve kötüyü algılama gibi alanlarda kişinin gelişimine olumlu katkıda bulunacağını belirtirler.

Dam (2010: 19), Çocukluk Dönemi Din Eğitimi isimli makalesinde, Piaget’nin bilişsel gelişim kuramında yer alan duyusal-hareket dönemine şöyle yer vermektedir:

Bebek doğduğu andan itibaren çevresini keşfetme çabasına girer. Bu keşif çabasında kullandığı temel araçlar, doğuştan getirdiği duyusal ve hareketsel yeteneklerdir. Bu dönemde çocuğun zihni, duygular ve hareketler yoluyla gelişir. Çocuğa duyuları ve hareketleri yön verir. Düşünmesi duyu organlarıyla sınırlıdır. Dönemin başlarında duyu organlarının erişemediği şeylerle ilgilenmeyen, nesnelerin göz önünden kaldırılınca yok olduğunu düşünen çocuk zamanla nesnelerin değişmezliğini keşfeder. İki yaşına doğru

çocuk, dış nesne ve olayların iç temsilcilerini geliştirmeye başlar. Nesnelerin sürekli olduğunu, göz önünden kaldırılınca bile var olmaya devam ettiğini anlamaya başlar. Bu iç temsil süreci çocukta kavram ve dil gelişiminin başlangıcını teşkil eder. Belli türdeki hareketleri tekrarlama eğilimindedir. Çeşitli insan davranışlarını model alarak taklit edebileceklerini öğrenir. Tüm bunlar çocuğun bir sonraki dönemin özelliği olan sembolik düşünceye hazırlar. Duyusal hareket döneminde, bebeğin bilişsel gücünün gelişmesi, bebeğin duyu organlarının gelişmişliğine ve içinde bulunduğu ortamın ona sunduğu uyarıcı zenginliğinin yanında, verilen hareket etme özgürlüğüne bağlıdır.

Başka bir örnekte Ertaş (2012: 10-11), Çocuklarda Din Eğitimi isimli yüksek lisans tezinde, Piaget’nin bilişsel gelişim kuramındaki duyusal hareket dönem özelliklerine atıfta bulunmaktadır. Benzer şekilde Karasan (2013: 22-23), 4 ve 5. Sınıflar Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Derslerinde Oynatılabilecek Eğitsel Oyunlar isimli yüksek lisans tezinde, Piaget’nin duyusal hareket dönem özelliklerine şöyle yer vermektedir:

Bebek dünyaya geldikten sonra bedenini ve çevresini tanımaya ve öğrenmeye başlar. Bu öğrenme bakma, emme, ellerini açıp kapama, avuçlama gibi temel motor gelişimlerini yapan çocuk bu hareketleri tekrarlayarak bunlardan doyum sağlar. Bu doğumdan iki yaşına kadar ki süreyi kapsayan bir dönemdir.

Bu dönemde etrafını ve çevresini algılamak için tekrarladığı bu hareketleri çocuk zamanla oyun haline getirir. Bu dönemdeki oyunlar çocuğun bedenini, nesneleri ve bunların fonksiyonlarını öğrenerek tekrarlar ve bunu oyun haline getirir. Çocukların bu oyunlarının başlangıcında bilinçli hareket yoktur çocuk bu hareketleri tekrarladıkça hoşuna gider ve bunu oyun haline getirerek aslında öğrenmenin de ilk basamağını atmış olur. Alıştırma oyunları ilk önce vücut ve iletişim oyunlarını kapsar. Bu dönemde annenin bebeğini kucağına alması, ellerine yanaklarına dokunması, ayaklarını gıdıklaması, bebeğin annesin parmağını tutmasına izin vermesi gibi duyusal oyunlarla başlar. Bu oyunlar çocuğun çevresini tanımaya ve merakla izlemesine yardımcı olur. İletişim oyunları aynı zamanda anne bebek bağını güçlendiren önemli olgulardandır. Anneyle ilk oyunlar böylelikle başlar ve zamanla oyunlar çocuğun yaş dönemine göre şekil ve boyut değiştirerek devam ederler.

Piaget, alıştırma oyunlarının çocuğun zihinsel fonksiyonlarını geliştirdiğini söyleyerek çocuğun çevresini tanırken çeşitli eşya ve nesnelerle ilişki kurmasını onlara dokunmasının çocuğun çevresini algılamasını kolaylaştırdığını ve zekasını geliştirdiğini belirtmiştir. Bu dönemde çocuk, çevresini tanıyarak etrafındaki nesneleri idare etmeyi ve bedenini yöneltmeyi öğrenir ve daha sonra da bu hareketlerden hoşlanarak bunları tekrarlayarak