• Sonuç bulunamadı

2.3. Fonksiyonel Gıdalar, Probiyotikler ve Prebiyotiklerle İlgili Araştırmalar

2.3.1. Fonksiyonel Gıdalarla İlgili Araştırmalar

Gilbert’in (2000), Bienal Health Focus Trend Raporu’nun bulgularına

dayanarak sağlıklı beslenme ve fonksiyonel gıdalara olan tutumları

incelenmiştir.”İlaç Olarak Gıda “ alışverişi yapanların gıdaların ilaç kullanımını azaltmak için kullanılabileceğine görüşüne sahiptirler. Ayrıca gıdaların uzun süreli sağlığı iyileştiren aktif bileşenler içerdiğini ve her zaman yada genellikle (%46) belirli tıbbi amaçlar için gıdaları seçtiklerini belirtmektedirler.30 ila 70 yaş arasındaki alışveriş yapanların %56'sı, 30 yaşın altındaki alışveriş yapanların %48’i karşılaştığında İlaç olarak gıda alışverişi yaptığını söylemektedirler. Tüketiciler, etiketleri okumakla birlikte üzerinde “ taze” ve “pestisitler olmadan yetiştirilen etiket iddialarına bakmaktadırlar. Tüketiciler azaltılmış yağ iddialarına dikkat etmezken, “bağışıklık destekleyebilinir” (%66),”kanser riskini azaltabilir (%60) veya “sağlıklı kolesterol seviyelerine korumaya yardımcı olunur” (%62),”kalp riskini azaltır” (%59) gibi iddialara dikkat etmektedirler.

West ve arkadaşlarının (2001) çalışmasında, Kanadalı tüketicilerin fonksiyonel gıdalar için ödeme tutumlarını, inançlarını, bilgilerini ve istekliliğini karakterize etmeyi amaçlamaktadır. 2001 baharında, 1008 Kanadalı hane halkı alışverişçisinin telefon araştırması yapılmıştır. Yanıt verenlerin çoğunluğu, fonksiyonel gıdalar için, özellikle tesislerden elde edilen gıdalara işlevsel özellik eklendiyse, satın almaya ve fiyat primine ödeme yapmaya istekli olduğunu belli etmiştir. Tüketiciler, bir et ürününe dahil edilen fonksiyonel bir özelliğe daha az ilgi göstermişlerdir. Katılımcıların büyük bir kısmı, fonksiyonel gıdaları fiyat ve sağlık yönünden kontrol ettikten sonra, genetik olarak değiştirilmiş (GM) ürünleri organik geleneksel gıdalara göre daha olumsuz yaklaşmışlardır

Larsen ve arkadaşlarının (2001) yaptığı çalışmada Danimarka, Finlandiya ve Amerika Birleşik Devletleri’nde fonksiyonel gıdaların kabulünde farklılıklar olup olmadığını araştırmak amacıyla 1500 kişi üzerinde anket çalışması yapılmıştır. Ankette fonksiyonel gıdalara karşı bilgi ve tutumları incelenmiştir. Sonuçlara göre Finlandiyalı katılımcılar, Amerika ve özellikle Danimarkalı katımcılara göre fonksiyonel gıdalara daha olumlu yaklaşmaktadırlar. Araştırmada üç ülkenin de gıdaların doğal oluşu, sağlıkla olan etkisi ve tatların lezzetli oluşunun kullanımı etkilediği ortaya konulmuştur. Ancak Amerikalılar, Finlandiyalılara ve Danimarkalılara göre daha az bilgiye sahiptir. Uygulanan politika ve reklamları baz alındığında Amerikanlıların bilgi seviyesinin az oluşu şaşırtıcı bir özellik olmuştur. Bununla birlikte de üç ülke katılımcıları fonksiyonel gıdaların kullanımı ile ilgili tutumları olumlu yöndedir.

De Jong ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada (2003) Hollandalı fonksiyonel gıda ve takviye alan tüketicilerin, demografik ve yaşam tarzı faktörleri karşılaştırılmıştır. Bu çalışmaya katılım için davet edilen örneklem grubunu, “Hollanda Sağlık Bakım Tüketici Derneği” nin 1552 üyesinden oluşmaktadır. Ankete geri dönüt %76 oranla 19–91 yaş aralığında olan 1183 kişiden oluşmaktadır. Anket, yaş, cinsiyet, hane halkı bileşimi, sağlık sigortası hizmetleri ve coğrafi dağılım ile ilgili olarak Hollanda nüfusunun tamamını temsil edecek şekilde seçilmiştir. Ankette en yaygın fonksiyonel gıda ve takviyelerin tüketimi

incelenmiştir.(ekstra laktik asit bakterileri, kolesterol düşürücü margarin, limonata, ekstra mineral ve vitamin içeren sütler, ekstra Ca, Ca tabletleri, multivitamin ve mineral takviyeleri ile süt ve margarin ile yoğurtlar). Günlük tüketimleri fonksiyonel gıdalar veya takviyelerinin tüketicilerinin sayısına nispeten düşük bulunmuştur. (günlük olarak multivitamin ve mineral takviyeleri, %20; diğer tüm ürünler, %3–9). Çeşitli gıda ve takviyeleri incelenmiş ve demografik ve yaşam tarzı özelliklerinin tüketim davranışı ile ilişkisinin ürüne göre farklılık gösterdiği ortaya çıkmıştır. Bu

farklı gıdalar ve/veya takviyeler üzerinde tüketici özelliklerinin

genelleştirilmemesinin önemli bir nedeni olabilir. Cinsiyet, yaş, eğitim, sebze alımı, alkol alımı, sigara ve kişisel sağlık, bir veya daha fazla ürünün kullanımının sebeplerindendir. Özellikle sigara ve kişisel düşük sağlık, kolesterol düşürücü margarin kullanımı ile ilişkilidir. Sık sık egzersiz Echinacea takviyeleri ve ekstra laktik asit bakterileri olan gıdaların tüketimini artırmıştır.

Cox ve arkadaşlarının (2004) yaptıkları çalışmada; yüksek ve düşük hafıza hassasiyete sahip olan tüketicilerin teknoloji ile geliştirilen fonksiyonel gıdalara karşı olan tatlarının ve tutumları incelenmiştir. Çalışma için 418 kişi ile görüşülmüş olup anket 30 sorudan oluşmaktadır. Çalışmaya toplamda 290 orta yaşlı (40–60 yaş arası)tüketici geri dönüş yaparak katılmıştır. Katılımcıların 93’ü erkeklerden oluşurken 197‘si kadınlardan oluşmaktadır.146’sı yüksek hafıza hassasiyetine sahipken 144’ü düşük hafıza hassasiyetine sahiptir. Katılımcılar, tarif edilen dört ürünün tatlarını değerlendirmişlerdir: hoş olmayan acı tada sahip olanlar (Doğal fonksiyonel gıdalar); acılığı azaltmak için "katkı maddeleri" eklenmiş (Tatlandırılmış fonksiyonel gıdalar ); fonksiyonu ve etkisini artırmak için genetik olarak değiştirilmiştir. Katılımcılar hafıza yetersizliğine karşı yüksek ve düşük algılanan hassasiyete göre seçilmiştir. Sonuçlara bakıldığında genetiği değiştirilmiş ürünlere karşı tüketmeye karşı motivasyonları en düşük şekilde çıkmıştır. Takviye, tatlandırılmış ve doğal fonksiyonel gıdaları tüketime karşı olan algılarına bakıldığında cinsiyetler arasına farklılıklar ortaya çıkmıştır. Kadınlar genel olarak genetik modifikasyona karşı tutumlarında erkeklerden daha az tercih etmişlerdir. Erkekler tatlandırılmış fonksiyonel gıdaları daha çok tercih ederken kadınlarda bu durum doğal fonksiyonel gıdaları tercih etme yönünde olmuştur. Diyet takviyelerinin

ve "fonksiyonel gıdalar" olarak adlandırılan ürünlerin yaygın kullanımının, sağlığın kendi kendini kontrol etmesiyle kısmen motive edildiği düşünülmektedir. Bununla birlikte, tüketiciler refah veya hastalık önleme ile ilişkili gıdalar isterken, tat veya teknoloji üzerinde uzlaşmaya istekli değillerdir. Bu da fonksiyonel gıdaların destekleyicileri için bir ikilem olarak ortaya çıkmaktadır.

McConnon ve arkadaşlarının (2004) yaptıkları çalışmada fonksiyonel gıdalara yönelik tutumlarını incelemek amacıyla psikometrik anket uygulamışlardır. Bu çalışmada İngiliz halkının nispeten yeni beslenme alanına yönelik algılarını keşfetmeyi amaçlamaktadır. Anket İngiliz halkının,331 üyesine (%40 yanıt oranı) ve Beslenme Topluluğunun 199 üyesinden (%58 yanıt oranı) rastgele örneklemlere uygulanmıştır. İki grup arasında algılar karşılaştırılmıştır. Temel Bileşenler Analizi anket tarafından ortaya konan temel bileşenleri vurgulamak için gerçekleştirilmiştir. Tepkilerdeki en aşırı farklılıklar üç konuda belirgin olarak ortaya konulmuştur; fonksiyonel gıdaların tüketilmek üzere olup olmadığının söylenmesi, tüketicileri sağlık etkileri hakkında bilgilendirmek için sorumluluk alınmalıdır ve fonksiyonel gıdaların anlaşılmasıdır. Beslenme uzmanları, fonksiyonel gıdaları daha iyi anlamadıklarına inanmaktadırlar ve yedikleri yiyeceklerin fonksiyonel bir bileşen içerip içermediğini daha kolay anlamışlardır. Tüketiciler, gıda üreticilerinin fonksiyonel gıdalar hakkındaki bilgi sağlama sorumluluğunun daha güçlü olduğuna inanmaktadırlar. Her grup için önem bileşenlerini tanımlamak için Temel Bileşenler Analizi farklılıkları doğrulamışlardır. Tüketici grubu için endişe ve yarar en önemli bileşenlerdendir. Beslenme uzmanları için kontrol ve sorumluluk ile ilgili bileşenler en belirgin olanlarıdır. Tüketiciler gıda üreticilerinden bu yeni gıda grubu ile ilgili bilgi almakta daha istekli olduklarından sağlık gıdaların ilişkin uygun gıda etiketlemesinin ve mevzuatın önemi giderek artmaktadır.

De Jong ve arkadaşlarının (2004) yaptıkları çalışmada Hollanda’da bulunan diyetisyenlerin tutumları, algılanan bilgi, fonksiyonel gıdalara karşı olan ilgi ve tutumlarını incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışma posta yoluyla 62 maddelik bir anket yoluyla gerçekleştirilmiştir. Denekler 500 kayıtlı diyetisyenin rastgele seçim yoluyla oluşturulmuştur. Yanıt oranı %49 (n=238) olmuştur. Yanıt verenler (ortalama yaş +/-

SD:40 +/- 9 yaş),müşterileri ile düzenli temasta (%90) ve birçok (%90’ının %71’i) diyetisyen fonksiyonel gıda kullanımı hakkında tavsiyelerde bulunmuştur. Yanıt verenlerin %69’u hiç bir fonksiyonel gıdayı tüketmemiştir.%42 ile % 89'u arasında belirsizliklerle ilgili ifadeler kabul edilmiştir. Bununla birlikte %69‘u fonksiyonel gıdaların teorik olarak vücut fonksiyonlarına iyi katkıda bulunduğunu düşünmektedir. Sonuç olarak bakıldığında fonksiyonel gıdalar her ne kadar sağlıklı bir diyete katkıda bulunsa da diyetisyenler arasında iddia, güvenlik, etkinlik ve ürün kullanımı ile ilgili hala bir karışıklık mevcuttur.

Verbek’in (2005) yaptığı çalışmada ele alınan konu fonksiyonel gıda kavramının tüketici tarafından kabul görülmesini incelemiştir. Bu amaçla da Mart 2001’de Belçika’da 215 kişiyle yapılan ankette fonksiyonel gıdaların tüketiciler tarafından kabul görmesindeki etkiler araştırılmıştır. Ölçekte iyi olarak kabul ettikleri yiyeceklere 5 üzerinden en az 3 puan verilmesi istenmiştir. Örneklemin %46,5'i fonksiyonel gıda kavramını kabul ettiği ortaya çıkmıştır. Fonksiyonel gıdaların kabulü sağlık yararına olan inanç, kabulün ana belirleyicisi olmuştur.

Verbek (2006), bu çalışmada fonksiyonel gıda kategorisinde yer alan özel kategorideki gıdaların, sosyodemografik yönden ve sağlık için lezzet konusundaki tavizlerinin araştırılması amaçlanmıştır. Belçika’da sosyodemografik yönden iki benzer araştırmanın 2001‘den 2004 ‘e kadar alınan örneklemdeki kesitsel verileri toplanılmıştır. Sonuçlar 2001’den 2004’e kadar olan süreçte tatları iyi ya da kötü olarak kabul edilen fonksiyonel gıdaların büyük ölçüde kabulünün artığı ortaya çıkmıştır.2001 yılında tadın iyi olması daha önemliyken 2004 yılında bu fark sosyodemografik yapıda ortadan kalkmıştır. Veri toplama aralığı boyunca, sağlığa yönelik gıdalara olan algı büyük ölçüde artmıştır.

Sevilmiş (2008), bazı fonksiyonel gıdalarda tüketici kararları ve bunları etkileyen faktörlerin belirlenmesi üzerine yaptığı çalışmada 83 adet katılımcıdan %60,2’si kadın, %39,8’i ise erkektir. Ankete katılanların %40’ı 19 -29, %33,6’sı 30 - 39 yaş aralığında yer alırken %26,6’sı ise 40-60 yaş arasında bulunmaktadır. Katılımcıların %44,6’sı bekâr iken, %55,4’ü evlidir. Çalışmaya katılanlardan fonksiyonel gıda tüketicisi olanların oranı %73 iken, tüketmeyenlerin oranı ise

%27’dir. Cinsiyet, medeni durum ve öğrenim durumunun fonksiyonel ürün kullanımı üzerine etkisi olmadığı görülmüştür. Fonksiyonel gıda tüketenlerin tüketmeyenlere oranla, daha genç, hane halkı sayılarının daha düşük ve aylık gelirlerinden gıda alışverişi için ayırdıkları payın daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Hâlbuki Avrupa Birliği üyesi ülkelerde gerçekleştirilen tüketici davranışları çalışmalarında, bu ürünleri tüketenlerin daha ziyade nüfusun orta yaş ve üzeri kesimi olduğu görülmüştür. Bu sonuç, Türkiye ve Avrupa Birliği’ndeki orta yaş ve üzeri kesimin eğitim ve gelir seviyelerindeki farklılık düşünülerek anlaşılabilir. Fonksiyonel gıda tüketicilerinin, bu ürünlerden haberdar olma yolları; televizyon reklamları, alışveriş yaptıkları marketlerde görmeleri ve gazete, dergi vb. yazılı reklamlar vasıtasıyla olmaktadır. Özellikle eğitim ve gelir seviyesinin düşüşüyle birlikte televizyon reklamlarının etkisinin arttığı görülmektedir. Eğitim ve gelir seviyesi yüksek olan kesim ise, televizyon reklamlarının inandırıcılığını sorguladıkları için daha ziyade konunun uzmanlarının yaptıkları açıklamalardan etkilenmektedirler.

Schnettler ve arkadaşları (2010) tarafından yapılan çalışmada, Temuco’da döneminde iki süpermarketin çıkışlarında rastgele seçimle 400 katılımcıyla iki eğitimli görüşmeci tarafından bir araya gelmesiyle gerçekleştirilmiştir. Dışarıda yakalanan insanlara, anketin hedeflerini ve daha sonra elde edilen bilgilerin tamamen gizli olarak ele alınması şartıyla ankete cevap vermeyi kabul etmişlerdir. Veri toplamadan önce anket aynı adresleme yöntemini kullanarak daha küçük bir örneklemle ön test edilmiştir. Son ankette olduğu gibi katılımcılardan hiçbir sorun tespit edilmediğinden, hiçbir değişiklik yapılmamıştır. Katılımcılar anket ya da görüşme prosedüründen cevap vermeden önce bilgilendirilmiş rıza beyanları alınarak gerekli imzalamayı yapmışlardır. Anket sadece kapalı uçlu sorulardan oluşmaktadır. Fonksiyonel gıdaların faydalarının analizinde bulunan iki bileşen, yani “hastalık” önleme ”ve“ bedensel işlevler tüketicilerin fonksiyonel gıdaları tercih etmelerindeki en büyük sebep olarak ortaya konulmaktadır. Tüketicilerin genelinde sağlığa iyi geldiği ve hastalık önlemede kullandıklarını, sağlıkla daha fazla ilgili olanlar hastalıklar ve bedensel işlevlerin iyileştirilmesi stresi azaltmak ya da konsantrasyonu arttırmak gibi psikolojik yönleri için kullandıklarını belirtmiştir. Örneklemde kullanım amaçlarına göre grup üçe ayrılmış, üç katılımcı grupta kullanım oranlarına

bakıldığında: bedensel fonksiyonları geliştiren ürünler ”(Grup 1, %14,4), Bedensel fonksiyonları iyileştiren ve hastalığı önleyen ürünler ”(Grup 2, %59,8) ve “fonksiyonel gıdalara daha az eğilimli” olanlar (Grup 3, %25,8) şeklindedir. Örneklemin yüzde 74,2'sinin vücut fonksiyonlarını iyileştirmek için fonksiyonel gıdaları satın alma eğilimi yüksek olduğu dikkate değer bulunmuştur.

Karaağaç (2011), fonksiyonel gıda tanımına uyan probiyotik yoğurda, tüketicilerin ödemeye razı olduğu fiyatı etkileyen sosyo-ekonomik ve demografik faktörlerin belirlenmesi üzerine bir inceleme yapmıştır. Araştırmayı gerçekleştirmek için Antalya ilinde 1000 kişi ile yapılan anket çalışmasında elde edilen bulgulara göre cinsiyet, eğitim, gelir, yaş, ailedeki birey sayısı, kişinin risk algılaması, reklâm, çevrenin etkisi, kişinin bireysel risk tercihi ve bu tür ürünlerden daha önce fayda görmesine ait bağımsız değişkenlerin probiyotik yoğurda ödemeye razı olunan fiyat üzerinde etkili olduğu görülmüştür. Çalışmada cinsiyet faktörünün beklentilere ve uluslar arası literatüre uygun olarak önemli bir değişken olduğu ortaya çıkmıştır. Bulgulara göre bayanların erkeklere göre probiyotik yoğurda daha fazla ödemek istediği görülmektedir. Çalışmada yaş faktörünündebeklenilene göre fonksiyonel gıdalara ödemeye razı olunan fiyat üzerinde etkili olduğu ortaya çıkmıştır.

Kopuz’un (2011) İstanbul ilinde tesadüfî örnekleme yoluyla belirlenen 611 kişi ile çeşitli fonksiyonel gıda ürünlerine olan yaklaşımlarının analizine yönelik yapılan çalışmada %38,3'ünün erkek, %61,7'sinin kadın olduğu görülmektedir. Katılımcılar öğrenim düzeyi dağılımı bakımından incelendiğinde, %14,4'ünün ilkokul, %8'inin ortaokul, %23,1'inin lise ve %54,5' inin ise üniversite ve üzeri düzeyde öğrenime sahip olduğu görülmektedir. Araştırmada yer alan katılımcıların, %39,6’sı fonksiyonel gıdalar hakkında bilgi sahibi olduklarını belirtirken, %60,4‘lük bir kesim ise konu hakkında bilgi sahibi olmadıklarını belirtmişlerdir. Araştırmada bireylere “Fonksiyonel gıdalar hakkında bilgi sahibi olmak ister misiniz?” diye sorulduğunda bireylerin %84,6'sını oluşturan 517 kişi ”Evet‟, kişilerin %15,4'ünü oluşturan 94 kişi de “Hayır‟ yanıtını vermiştir. Bireyleri fonksiyonel gıdalara rastlayıp rastlamamalarına göre değerlendirildiğinde; 611 katılımcıdan 458'i yani

katılımcıların %75'i fonksiyonel gıdalarla karşılaşırken,153'ü yani katılımcıların % 25'i fonksiyonel gıdalara karşılaşmamışlardır.

Şafak (2012), özel bir hastanede çalışan 18- 65 yaş arası 200 sağlık personelinin fonksiyonel besinlere yönelik bilgi ve tüketim düzeyleri ile bu parametrelerin yaş, cinsiyet, meslek, sağlık durumu gibi faktörlerden ne ölçüde ve nasıl etkilendikleri araştırılmıştır. Çalışmanın sonucunda yarısı kadın (%50), yarısı erkek(%50) olan 200 sağlık personelinin yarısının (%52,5) fonksiyonel besin kavramını bildiği, yarısından fazlasının ise (%71,5) fonksiyonel besin tükettiği tespit edilmiştir. Mesleklere göre fonksiyonel besin kavramının bilinilirliği incelendiğinde; doktorların %56’sı, hemşirelerin %34’ü, diyetisyenlerin ise %92’si fonksiyonel besinler hakkında bilgi sahibi oldukları belirlenmiştir.

Zeren’in (2013) araştırmasında; yetişkin bireylerin probiyotik besinler hakkındaki bilgi düzeylerini ve tüketim durumlarını belirlemek amacıyla Mersin ilindeki dört özel bankada çalışan, 18–50 yaş aralığındaki%62’si erkek, %55’i kadın toplam 117 banka çalışanına uygulanmıştır. Katılımcılara ait genel bilgiler ve demografik durum sorgulanmıştır. Probiyotik besin kavramının bilinilirliği, tüketim durumu ve nedenleri, tüketim sıklığı ve miktarı, probiyotik besin tüketimini etkileyen faktörlerin neler olduğu, katılımcıların hangi hastalıklarına fayda sağladığına dair bilgiler edinilmiştir. Katılımcıların %67,5’i probiyotikleri doğru tanımlamış, büyük çoğunluğu probiyotik mikroorganizmaları bildiğini ifade etmiştir. Katılımcıların %66,4’ü probiyotik besin tükettiğini belirtirken, %33,6’sı tüketmediğini belirtmiştir. Probiyotiklerin en yaygın tüketim nedeni; %61,7 sindirim sistemine faydalarının olması, tüketmeme nedeni ise %51,1 “ne olduğunu bilmeme” olarak bulunmuştur. Araştırma sonucu katılımcıların %72’si bu ürünlerden fayda gördüğünü belirtirken, en çok fayda görülen hastalıkların %58,2'si kabızlık, %29,9'u alerji ve %22,4'ü diyare olduğu sonucuna varılmıştır. Çalışmada zayıf bireylerin %85,7’sinin, normal ağırlıklı bireylerin %75,6’sının probiyotik besin tükettiği saptanmışken, obez bireylerde bu oran %55,6 olarak bulunmuştur.

Singh ve arkadaşlarının (2013) araştırmalarında, bulaşıcı olmayan hastalıklardan ötürü sözel otopsi anketinin doğruluğunu saptamak için ölmekte olan

kurbanlar arasında optimal bir fonksiyonel gıda yeme davranışının koruyucu bir faktör olarak görülme sıklığını incelemektir. 25- 64 yaş arası 2342 (1.385 erkek ve 837 kadın) ölüm vakası ile 3034 rastgele seçilmiş ölüm raporları sözel otopsi anketleri ile çalışılmıştır. Batı diyeti, bulaşıcı olmayan hastalıklar(akut böbrek hastalıkları, karaciğer rahatsızlıkları vb.) , kardiyovasküler hastalıklar, diyabet ve kanser için bir risk faktörü olarak gözükmektedir. Popülâsyonda optimal fonksiyonel yemek yeme davranışı örüntüsü prevalansı bilinmemektedir. Tüm risk faktörleri ve koruyucu faktörler, eğitimli bir bilim insanı tarafından mağdurun eşi ve bir yerel tedavi doktoru tarafından tamamlanan anketlerle değerlendirilmiştir. Sağlık eğitiminde batı gıdalarının olumsuz etkilerinin rolüyle ilgili bilgi eksikliği anketlerle değerlendirilmiştir. En az 250 gr / gün (orta) meyve, sebze ve baklagil alımı ve ideal olarak 400g/gün WHO yönergelerine uygun olarak fonksiyonel gıda alımı göz önüne alınmıştır. Optimal ihtiyatlı gıda alımı davranışının yaygınlığı; meyve, sebze ve baklagil (> 250 g / gün) alımı olmalıdır. Sonuçlara bakıldığında %51,4 (n = 712) erkek ve %50,4 (n = 422) kadın arasında gözlenmiştir. Batı tipi yiyecek (fast-food tarzı) (> 255 g / gün) %63,2 (n = 875) erkek ve %59,9 (n = 502) kadın arasında alımı gözlenmiştir. Optimal fonksiyonel besin alımının prevalansı erkeklerde kadınlara göre anlamlı derecede daha yüksek bulunmuştur. Fonksiyonel gıda tüketimi meyveler; üzüm ve elma, guava, stargoose berry ve limon ve soğan, sarımsaklı zencefil erkekler kadınlara kıyasla arasında önemli ölçüde daha büyük bulunmuştur. Diğer fonksiyonel gıdalar soya ürünleri, hardal veya zeytinyağı, lor veya yoğurt, fındık ve balık gibi, çay ve kakao, baharatlar; zerdeçal, kimyon, kişniş tohumu ve biber alımı arasında iki cinsiyet arasında çok fark bulunmamıştır. Meyve, sebze, baklagil ve fındık alımı, bulaşıcı olmayan hastalıklara bağlı ölümlerle önemli ölçüde ters ilişkili bulunmuştur. Batı tipi gıdalar bu ölüm nedenleriyle her iki cinsiyette pozitif olarak ilişkili bulunmuştur.

Kandıralı (2014), özel bir diyet ve ağlıklı beslenme danışmanlığına başvuran kişiler arasından tespit edilen 70 danışanın ( 18 erkek, 52 kadın ) fonksiyonel besinlere yönelik tutumları, farkındalıkları ve bilgi düzeylerine yönelik bir çalışma gerçekleştirilmesi hedeflenmiştir. Araştırmaya iştirak edenlerin 52 tanesi (%74,3) kadın, 18’i (%25,7) erkektir. Netice itibariyle; Araştırmaya iştirak edenlerin

fonksiyonel besin kavramını daha önce duymayanların oranı %30 daha önce duyanların oranı ise, %8,6'dır. Emin değilim cevabı ise %61,4 oranında verilmiştir. En yüksek oranla fonksiyonel besin olarak %72,9 ile diyet lifi içeriği artırılmış besinler bilinirken, prebiyotik ve probiyotik içeren besinler %71,4 ile ve %61,4 ile esansiyel yağ asitleri olarak omega 3, omega 6 ve omega 9 yağ asitleri içeriği artırılmış besinler doğru bir şekilde bilinmiştir. En az bilgi sahibi olunan besinler ise %22,9 ile yaşlanmaya karşı besinler, %20 oranında bitki etanol esterleri ve bitki sterolleri içeren modifiye margarin ürünleri, %27,1 ile enerji içecekleri-sporcu besinleri sıralanmıştır.

Kıyak ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada (2014), kereviz, karnabahar ve brokoli, sebzeleri haşlandıktan sonra püre şekline getirilmiştir. Bayat ekmek ve un 3:1 (3 su bardağı ufalanmış bayat ekmek ve 1 su bardağı un) oranında karıştırılarak üzerine şeker, yumurta ve vanilya ilave edilerek hamur karışımı sağlanmıştır. Haşlandıktan sonra karnabahar, brokoli ve kereviz (1:1:1) oranında karıştırılarak sağlanan püre karışımı hamura ilave edilerek uygun kıvama gelene kadar yoğrulmuştur. Küçük top şekli verilen hamurlar 35 dakika kadar 180°C’ de pişirilmiştir. Üzerine demlendirilmiş adaçayı kullanılarak elde edilmiş çilek sosu ve çikolata sosu ilave edilerek iki değişik biçimde servisi yapılmıştır. Ürünün mikrobiyolojik ve kimyasal analizleri, ısıl işlemden sonra üzerine sos eklenmeden 3 kez tekrar edilerek değerlerin ortalaması elde edilmiştir, duyusal analizler için ise ve çikolata soslu ve çilekli olmak üzere iki farklı sos kullanılarak panelistlerin değerlendirilme yapabilmesi için hazırlanmıştır. Fonksiyonel gıda olarak ulaşılan mamulü tüketiciler açısından daha çekici duruma getirmek maksadıyla çilek ve çikolata kullanılarak ulaşılan iki farklı sos tertip edilmiştir. Sosların elde edilmesinde