• Sonuç bulunamadı

Bu arada Limnos Adasında 3 çeşit yerel kırmızı üzüm türünden bahsediliyor. Kalabaki dışında üzümlerin birisi KUNTRA (Bozcaada’dan bildiğimiz) diğeri ise FOKİANO dur. Fokiano ise ciddi bir isim benzerliği yok ise eğer bizim FOÇA KARASI üzümü olmalıdır. Bu üzümü Foça’da yeniden dirilten emekli Albay Volkan Sucukçu ‘da verdiği bilgilerde, Limnos Belediye Başkanı tarafından Foça Karası fidelerinin çabalarından dolayı kendisine hediye olarak ulaştırıldığını aktarmıştı. Dolayısı ile her üç üzüm türünün de bizim Ege kıyılarımızda bir karşılığı söz konusudur. Fokiano’nun yer aldığı bölgeler içinde Smyrna yani İzmir’de vardır. Dolayısı ile Fokiano ve Foça Karası bağlantısı son derece kuvvetli gibi.

Bu konuda bir başka önemli noktada, antik dünyanın ve Homeros’un en önemli mitolojik edebiyat eseri olan İliada‘nın satır aralarında PRAMNİOS adlı bir şaraptan bahsediliyor olması ile ilgili. Homeros ve antik dünyanın diğer bazı önemli yazarları Priamnios Şarabı; İkarya, Midilli ve İonya kıyılarındaki (Symrna) bağlardan elde edilen üzümlerle yapıldığını yazmaktadır. Bugün İkaryalılar Pramnios’u, Fokiano üzümü ve şarabı ile ilişkilendirmekteler. Dolayısı ile dünyanın marka değeri olan ilk şarabı olan Pramnios’un yapıldığı üzümün asıl kökeni aslen FOKİANO veya FOÇA KARASI dır da denilebilir. Çünkü Foçalı denizciler bilindiği gibi Akdeniz çanağında (örn. Marsilya) pek çok kent kolonileri oluşturmuşlar, ticaret yapmışlar ve bu kentlere üzüm asmalarını da taşımışlardır. Bağcılığı ve şarapçılığı tüm Akdeniz kıyılarına yayanlar ve öğretenler de Foçalılardı.

TARTŞMA

Dionisos söylencelerinin de yer aldığı mitoloji, İsviçre’li ünlü psikolog Carl Jung tarafından detaylı olarak incelenmiştir. Jung’a göre, “Kendi içsel görümüze göre ne olduğumuz ancak mitos aracılığıyla ifade edilebilir. Mitos bilimden daha bireyseldir ve yaşamı ondan daha kesin biçimde ifade eder”. Onun düşünceleri, teoloji, etnografı bilimi, edebiyat ve güzel sanatları da etkiledi. Psikoloji bilim dalında kendisi tarafından bulunan ve yapılan kavramlar geniş

şekilde kabul gördü. Örneğin; karmaşık, içedönük ve dışadönük, gölge, ilk örnek (enerji kompleksler), kolektif (toplumsal) bilinçdışı, anima, animus gibi.

Jung’un “Gölgesi” bilinçdışındaki bir arketiptir. Bilinç ve benliğin karşıtı, yani tersidir. İstenilmeyen, kabul görmeyen tüm kişisel özelikler gölge arketipine dâhil olmaktadır. Örneğin, kişi kendini ince olarak tanımlıyorsa onun gölgesi kaba ve katıdır. Acımasız birinin gölgesi çok ince ve şefkatlidir. Kendini çirkin olarak tanımlayan kişinin gölgesi güzel olmaktadır.

Gölge, ne mutlak iyi ne de kötüdür. Duygunun varlığının bilinçdışından, bilince kavuşturmanın önemini vurgulamaktadır. Bu yapılmadıkça, kişi kendi gölge kompleksi ile hareket ederek, iletişim bozukluğuna ve ruhta derin yaralara yol açar. Jung’un insan anlağı hakkındaki teorisine eklediği üçüncü bölüm aynı zamanda teorisini diğerlerinden çarpıcı bir biçimde ayırır; “kolektif bilinçaltı”. Bunu ruhsal kalıtım olarak da adlandırabiliriz. Burası bir tür olarak edindiğimiz tüm deneyimlerin depolandığı yerdir; hepimiz bu bilgiyle doğarız. Yine de hiçbir zaman doğrudan bunun bilincinde olamayız. Burası tüm deneyimlerimizi ve davranışlarımızı etkiler, en çok da duygusal olanları. Fakat biz bunu ancak dolaylı olarak, etkilerini görerek anlayabiliriz. Toplumsal bilinçaltının etkilerini diğerlerinden çok daha açık bir şekilde gösteren bazı deneyimler vardır: İlk görüşte aşk, anı daha önce yaşama hissi ve birtakım sembolleri ve bazı mitlerin anlamını hemen fark etme gibi. Tüm dış gerçekliğimizin kolektif bilinçaltıyla ani kesişimi olarak düşünülebilir. Daha geniş anlamda düşündüğümüzde, dünyadaki ve tüm zamanlardaki sanatçı ve müzisyenlerin paylaştığı yaratıcı deneyimler, tüm dinlerdeki mistiklerin ruhsal deneyim ya da rüyalar, fanteziler, mitler, peri masallarındaki ve edebiyattaki koşutluklar, kolektif bilinçaltına birer örnektir. iç ses hakkındaki düşüncemiz iki uç arasında gidip gelir:

ya tam bir saçmalık olduğunu düşünürüz, ya da tanrının sesi. ikisinin arasında bir şey olabileceği kimsenin aklına gelmez. 'ben' nasıl tek yönlüyse, 'öteki' de kendince öyle olsa gerektir. bu ikisinin çatışmasından gerçeklik ve anlam çıkabilir ama bunun için 'ben' in ötekine adil davranıp,

İşte Mitolojik tanrı Dionysos’un öğretileri, Psikolog C. Jung’un ve diğer birçok düşünüre, esin kaynağı olmuş, oldukça zengin ve renkli bir tablo bırakmıştır günümüze.

İzmir Körfezi’nin ucundaki Foça ise İyon'ların Ege kıyılarında kurdukları, 12 eşsiz kent içinde kuşkusuz en seçkin olanıydı. Foça, tarihi ve arkeolojik öneminin yanı sıra, Homeros Destanında adı geçen mitolojik bir yerleşimdi. 'Horoz' ve 'Fok Balığı' olmak üzere iki simgesi olan, mitolojik, arkeolojik, tarihi, doğal ve kentsel özelliklerin bir arada bulunduğu özgün bir yerleşimdir.

Antik adı olan Phokaia, olan Foça, yükseliş döneminde çok önemli bir liman ve deniz gücüne sahipti. Deniz filoları Karadeniz’de, Korsika'da Alain, Pastum yanındaki Velia, Marsilya ve İspanya’nın doğu kıyılarında yer alan kentlerde koloniler kurmuştur. Foça, Pers, Büyük İskender, Cenevizliler, Osmanlı dönemlerini yaşamış, her zaman bir liman kenti olarak önemini korumuştur.

I.Ö.7.yüzyıldan başlayarak hızlı bir yükselme dönemine giren Phokaia kenti, 'Tarihin Babası' Herodot’un anlatımına göre 50 kürekli ve 500 yolcu taşıma gücünde, hızlı tekneler kullanan Phokaialılar, uzun deniz yolculuklara çıkıyorlardı. Persler ’in yıkımında akılları yoluyla kolayca kurtuldular ve uzaklara açıldılar.

İşte Foça, Anadolu antik yaşanmışlığın, gönenç, felsefe, mitoloji ve macera dolu böylesine renkli bir kentidir. Ankara’ya sığmayan bu özgür ruhlu insanlar, Karadeniz, Akdeniz ve Ege’ye kendi kültürünü de taşımakta ustaydılar. 2500 yıllık bir geçmişin ardından bugün hala bu geçmişin köklerini ve kalıtlarını arıyor ve buluyoruz. Bu anlamda Dionysos, Anadolu yaşamın bir göstergesi gibi. Düşünsel olduğu kadar sosyal, kültürel izler taşıyor. Örnek mi istiyorsunuz. Günümüzde Hıdırellez denen bahar şenliklerinin en coşkulusu Ege’de yaşanıyor. Ateşler üzerinden atlanıp taşkınlıklar yapılıyor. Sonbahar, bağ bozumu şenlikleri de öyle. Her ne kadar aradan geçen yıllar içinde bağcılık ve şarap yapımı azalmış ve kaybolmuş gibi görünüyorsa da yeniden canlanıyor. Bunun bir benzeri de Foça’da yaşanıyor. Hepsinden daha önemlisi, Dionysos felsefesinin karşıtlıklarını bir yaşam biçimi olarak benimseyen, İzmir ve civarının özgür düşünceli, hür insanları batan Foça güneşine karşı onu yaşıyor ve yaşatıyor.

KAYNAKLAR

Akurgal, E. (1998)“Anadolu Uygarlıklarının Dünya Tarihindeki Yeri” Bilgi Yayınevi,

Erhad, A. (2007) “Mitoloji Sözlüğü”, Remzi kitapevi, 2007

Euripides, (2003) “Bakkhalar”T. İş Bankası Yay. 129 sayfa, Çev. Sabahattin Eyuboğlu

Foça Yerel Tarih Araştırma Merkezi çalışmaları.

Jung, G.C,(2012) “Dört Arketip”, Metis yayınları, 3. Baskı

Krugmann, R,(2003) “ Şarap ve Neşe ve Şarap Tanrısı Dionysos” Yurt Kitap, Ankara

Nietzsche, F.W, “Dionysos Dithyrambosları”, Kabalcı Yayınevi Nietzsche, F.W, “Tragedyanın Doğuşu”, İş Bankası Kültür Yayınları

CUMHURİYET’İN EĞİTİMDE ARDIŞIK YAKLAŞTIRMA