• Sonuç bulunamadı

BEBEKLİK DÖNEMİNDE GELİŞİM

DOĞUM ÖNCESİ DÖNEMDE GELİŞİMİ ETKİLEYEN FAK- FAK-TÖRLER

1. Fiziksel Gelişim

Yaşamı kolaylaştıran ve yaşamın son gününe kadar yapılan tüm ak-tiviteler bedensel ve fiziksel gelişme ile ilişkili olarak doğum ile başlayıp ölüme kadar devam etmektedir. Fiziksel gelişim için çeşitli tanımlar bu-lunmakla birlikte genel olarak; bedenin ağırlıkça artması ve boyca uzaması olarak tanımlanabilir. Bununla birlikte tüm iç organların gerekli miktarda büyümesi; beyin, iskelet ve kas sistemin gelişmesi olarak da ifade edile-bilir. Bir kişinin sağlıklı olmasından bahsedilirken, tüm alt sistemler ile birlikte bedenin işlevlerini yeterince sağlıklı yapması vurgulanır. Tüm ge-lişim basamaklarında fiziksel gege-lişim ile diğer gege-lişim alanları arasında kuvvetli bir bağlantı vardır. Fiziksel gelişimde ortaya çıkan aksaklıklar ge-lişimin genel seyrini doğrudan etkilemektedir (Deniz, 2017).

Doğum öncesi dönemde fiziksel gelişme

İnsan yaşamı anne ve babadan gelen yumurta ile spermin döllenmesi ile başlayan olaydır. Bu nedenle fiziksel gelişime yönelik yapılan çalış-malar döllenme ile birlikte başlatılır. Doğum öncesi dönemdeki gelişime yönelik yapılan incelemeler doğum sonrası dönemdeki gelişimin anlaşıl-masını da kolaylaştıracaktır (Bayhan & Artan, 2004; Senemoğlu, 1997).

Doğum öncesi süreç yani gebelik süresi ortalama 9 ayı kapsar, bu dö-nem 3 kısımda ele alınmaktadır.

Ovum ( Dölüt dönemi) dönemi: Döllenme ile başlayıp hamile-liğin ikinci haftasına kadar devam eden süre.

Embriyonel dönem: Döllenmeden hemen sonraki 2. Hafta ile 8.

Hafta arası olan süre.

Fetal dönem: 8. Hafta ile doğum arası olan süreçtir (Bayhan &

Artan, 2004; Deniz, 2017).

Ovum Dönemi: Sperm ve yumurtanın döllenmesi ile oluşan yapıya zigot denir. Bu yapıda insanın tüm geleceğindeki büyüme ve gelişme ile ilgili konular ve bilgiler yer alır. Bu işlem kodlama yöntemi ile yazılıdır.

Döllenen yapının (zigot) bölünerek çoğalıp ve organları oluşturmak üzere farklılaşması ovum (dölüt) döneminde meydana gelir (Martin & Fabes, 2009).

Embriyonel Dönem: Bu dönemde çocuğun doku ve organları oluş-maya başlar. Yani fetüsün temel yapısı bu evrede tamamlanır. Embriyonel dönemin ilk zamanlarından itibaren plasenta, göbek kordonu ve amniyo-tik sıvı oluşmaya başlar. Bu yapılar gelişerek işlevlerini yerine getirirler.

İlk olarak plasenta, zigotta yerleşip anne ile bebek arasındaki tüm yaşam-sal işlevleri yapmakla sorumlu hayati bir organdır. Fetüs için plasenta ak-ciğer, karaak-ciğer, beslenme ve boşaltım organı gibi çalışan bir organdır.

Doğum sırasında ortalama olarak bir plasentanın ağırlığı 500gr, 20cm çaplarında ve 2 cm kalınlığında olabilmektedir. Göbek kordonu; anne ile bebek arasında ki su, oksijen, antikorlar, bazı vitaminler ve bazı mine-rallerin taşınmasını sağlayan ve ortasında damarlar geçen bir hortumsal yapıdır. Amniyon zarı; embriyonun etrafında oluşup, içi amniyotik sıvı diye adlandırılan bir sıvı ile dolu olan ve etrafı amniyon denilen zarı ile çevrilmiş yaklaşık ikinci haftada oluşan bir zardır. Bu zar içindeki sıvı berrak görünümlü ve renksiz sayılır. Bu sıvı aynı zamanda çocuğu her türlü dış etkilerden, ısı kayıplarına karşı ve rahim iç kısmına yapışmaya, hareket kısıtlılığına karşı korur (Thies & Travers, 2001).

Embriyonik yapıda hücrelerin çok hızlı çoğalması sonucu ilk iki haf-ta içinde iki haf-tabaka şekillenir. Dış ve iç haf-tabaka şeklinde yani; ektoderm ve endoterm tabakalar oluşur. Daha sonra 3. ve 4. haftalarda mezoderm yani orta tabaka meydana gelir. Fetüs’ün organları, sistemleri ve vücut yapıları bu üç tabakanın gelişmesiyle gelişir. Ektodermden; beyi-omuri-lik, sinir sistemleri ve duyu organları ile birlikte tırnak, saç ve dişler, En-dodermden; sindirim, solunum sistemleri ile idrar torbası, Mezodermden;

kalp-dolaşım sistemleri ile kemik, böbrek ve üreme organları oluşur. 6-8.

haftalarda üreme organlarının oluşması ile cinsiyet ayırımları meydana gelir (Congress & Su, 2018).

Fetüs Dönemi: Fetüs anne karnındaki canlıya 2. aydan itibaren ve-rilen isimdir. Doğumdan önceki son dönem olan fetüs dönemi, vücudun gelişiminin en hızlı olduğu ve farklılaşmaların meydana geldiği dönem-dir. Örneğin; kan yapıcı sistemler olan hematolojik sistemler bu dönemde aktifleşir. Bebeğin başının vücuda oranı 3. ayda 1/3 iken doğumda bu oran 1/4'e yaklaşmıştır. Annede gelişiminin on beşinci haftasında rahmin büyü-mesi ile birlikte, bu dokuyu yerinde tutan bağlarda gerginlikler ve ağrılar

meydana gelebilir. Bu yüzden beslenme ve sıvı alımlarına çok önem veril-meli ve uzun süreli işlerden ve ayakta durmaktan kaçınılmalıdır. Yedinci aydan itibaren fetüs artık gerçek yaşam dönemine girmiş olup, sekizinci ay itibari ile bebek artık yeterince büyümüş ve annede Braxton- Hicks ya-lancı kasılmalar meydana getirmeye başlamıştır. Bebek bu ay ile birlikte artık doğum kanalına inecek bir pozisyon almıştır. Fetüs dokuzuncu ay ile ilk dışkısı olan mekonyumu yapmıştır. Anne bu ay ile birlikte doğuma hazır hale gelmiş olur (Deniz, 2017; Kavaklı, 1992).

Yeni Doğan Fiziksel Özellikleri

Doğumdan sonraki ilk dört haftayı kapsayan döneme (neonatal) yeni doğan dönemi denilmektedir. Bebek doğduğu andan itibaren apgar skorla-ması içerisinde yer alan kriterler üzerinden fiziki muayenesi yapılır. Yeni doğan İlk 24-48 saat içerisinde de detaylı değerlendirmeye tabii tutulur.

Bu muayene sonucu bazı bulgu ve belirtiler genetiksel hastalık ve kromo-zom anomalilerinin göstergesi olabilmektedir.

Anne karnındaki ortamdan dış dünyaya uyum sağlamak bazen çok zor olsa da yeni doğan bunu yapma çalışır. Anne karnında sabit bir ısıya, yeterli besine ve oksijene sahip olan bebek net bir şekilde dış etkilerden korunmaktadır. Ancak doğduktan sonra tüm bunları yani; beslenme, so-lunum, boşaltım ve diğer tüm metabolik işlemleri kendi başına yapmak mecburiyetinde kalmaktadır. Bu yüzden bebekte birçok fizyolojik deği-şimler yaşanmaktadır (Siyez, 2011).

Yeni doğan bebeklerdeki fiziksel ve fizyolojik özellikler şu şekilde-dir:

Yeni doğan ağırlığı; Yeni doğan bebekler ortalama olarak ağırlık cinsiyete göre farklılık göstermekle beraber ortalama 3000-3500 gram arasındadır. Erkekler doğum sırasında kızlara oranla biraz daha ağır doğ-makla birlikte, tüm yeni doğanlar ortalama ilk 5 gün içinde ağırlıklarının

%10’u nu kaybederler. Bu sıvı kaybı genelde yetersiz beslenme (anne karnındaki beslenmeye kıyasla), idrar ve ter yoluyla sıvı kaybı olarak açıklanmaktadır. Ayrıca 2500 gramın altı doğumlarda normalin altı ola-rak kabul edilmektedir. Bundan daha az doğumlarda bebekte bir ihtimal komplikasyon düşünülür. Normalin üst sınırı ise kesin olarak belirlenme-mekle birlikte 5000 gramın üstünde ağırlıkta dünyaya gelen bebeklerle de karşılaşılmaktadır (Bilgin, 2015; Kaya ve Akyol, 2017).

Yeni doğanın boyu; Yeni doğan bebeklerde boy ortalaması genel-likle 48-53 cm olarak kabul edilir. Kız çocuklarının boyu doğumda erkek çocuklara oranla biraz daha kısa olarak kabul edilir. Bununla birlikte an-nenin ilk çocuğunun boyu son çocuğun boyuna göre daha kısa olmaktadır.

İlk 6 ay boyunca bebeklerin boyu ilk 3 ay içinde 8 cm, ikinci 3 ay içinde 8 cm olarak artar (Bilgin, 2015; Kaya ve Akyol, 2017).

Yeni doğanın baş ve yüz özellikleri; Anne karnındaki bebek için doğum yaklaştıkça, baş aşağı bir pozisyona geçer. Bebeğin bu pozisyonu sonucu kafatasında bir miktar sıvı birikir. Bu da doğum sırasında bebeğin gözleri etrafında ve yüzünde şişmeler meydana getirir. Bu şişlik birkaç hafta içinde kaybolur. Diğer taraftan bebeklerde doğum sırasında kafa şekilleri değişebilir. Aileler bundan korkabilirler, bu durum birkaç gün veya bir-iki hafta içinde düzelerek istenilen yuvarlak şekle girer. Bebekler doğduklarında kafaları vücutlarına oranla daha büyük doğarlar. Yani ye-tişkinlerde 1/8 oranındayken, yeni doğan bebeklerde bu oran 1/4 şeklin-dedir. Ayrıca yeni doğanlarda baş çevresi 35 cm civarındadır, bu 3. ayda 40.5 cm, 6. ayda 43 cm olur. Yetişkin beyninin 1/4’üne denk gelen 350 gram ile doğan yeni doğanların kafatası kemikleri arasında fontanel de-nilen açıklıklar mevcuttur. Halk arasında bıngıldak olarak ifade edilen bu açıklıklar kafatasında toplam 6 tanedir. Bu açıklıklar (fontanel) bebek için hayati önem taşımaktadır. Doğumu kolaylaştırıp, beynin çok büyümesini veya az büyümesini dengede tutmaya yarar. Doğumdan kısa bir süre sonra bıngıldaklar kapanır, ancak ön fontanel olan açıklıklar 12-18. aylar arasın-da kapanır. Beynin normal gelişimi içinde büyümesi ve devam etmesi için bu ön tarafta bulunan fontanel’in çökük veya şişik olmaması gerekir. Bu yüzden süt çocuklarında baş çevresinin her ay ölçülmesi ve bu baş çevresi üzerinde ki eğrilerde sapmalar meydana gelmesi halinde gerekli önlem-lerin hemen alınması gerekmektedir. Böylece kafatası içinde su birikmesi ile meydana gelebilecek hidrosefaliler, benzer şekilde beyin küçülmesi ile oluşacak mikrosefalilerin erken tespitinin önü açılır. Doğum sırasında yeni doğanda var olan saçlar seyrek olabilir. Bunlar belli bir süre içinde dökülerek yerini daha sık ve kuvvetli saçlara bırakır. Yeni doğanda küçük olan her iki çene kemiği de dişsizdir. Ancak süt dişleri çenenin altında yerleşmiştir (Bilgin, 2015; Kaya ve Akyol, 2017; Trawick Smith, 2014;

Erdoğan, 2011; Tepeli, 2012).

Yeni doğanın vücut özellikleri; Yeni doğan bebeklerin cilt rengi açık, pembemsi ve yumuşaktır. Yeni doğan aynı zamanda doğum kanalın-dan geçişini kolaylaştıran vernix kazeoza ile doğar. Bu madde hafif yağlı ve cilde yapışık bir maddedir, çocuğu çeşitli enfeksiyonlara karşı korur.

Vernix kazeozanın doğumdan sonra silinmesi yanlış olur, çünkü vücut bu maddeyi ilk 48 saat içinde emerek ve daha sonra yeni doğan banyosu ile temizlenmiş olur. Yeni doğanlarda ve özellikler prematürelerde görülen vücutlarını örten ince kıllar vardır. Bu kıllar zamanla dökülür veya işlev-lerini kaybederler. Ayrıca vücutlarında ter ve yağ bezleri mevcuttur. Fakat bunların fonksiyonları tam gelişmediğinden yeni doğanın ısı kontrolü de iyi değildir. Yeni doğanların ısı kaybı yetişkinlerin 4 katı kadar fazladır.

Vücutlarında çıkan beyaz kabarcıklar bu yağ bezeciklerinin tıkanması

so-nucu oluşur ve ter bezlerinin tıkanması ile de içi dolu su bezeleri oluşur ki bu en çok yeni doğanlarda burun ve yüzde görülür (Talim, 2015).

Yeni doğanlarda kol ve bacak gibi vücudun parçalarının gelişimi ve oranlanması dikkat edilmesi gereken diğer bir konudur. Doğuşta vücu-dun 1/3 oranda olan bacaklar, yetişkinlik döneminde 1/2 kadardır. Yeni doğanlarda göbek kordonu kesildiğinde geriye 3-4 cm. lik bir kısım kalır.

Buda birkaç hafta içinde kendiliğinden kuruyup düşer. Aksi bir durumda destek alınması önemlidir (Tepeli, 2012). Yeni doğan çocuklarda solunum diğer zamanlardan daha önemli bir konudur. Çünkü yeni doğanların so-lunum yolları daha dar ve kısadır. Böylelikle yetişkinlerin soso-lunum sayısı dakikada 16-20 arasında değişirken, yeni doğan bebeklerde 30-50 ara-sında değişmektedir. Ayrıca yeni doğanların solunumu genellikle doğum-dan sonraki ilk 15-18 saniyede başlar ve 2. veya 4. günlerde tüm akciğer solunuma katılmış olur. Amniyotik sıvı sindirimi sonucu oluşan ve yeni doğanların ilk dışkısı olan mekonyum koyu kıvamda ve yeşilimsi renk-tedir. 1-2 gün içinde renk açık sarımsı hali alır. Anneyi emen bebeklerin gaitaları açık ve yumuşak renkte ve dışkıları genelde gevşek olur (Kaya ve Akyol, 2017; Tepeli, 2012)

Yeni doğan refleksleri; Motor Gelişim bölümünde bu kısım detaylı olarak ele alınacağı için bu bölümde kısaca değinilmiştir. Refleksler, kişi-ye doğumla verilen ve vücuda aniden gelen uyaranlara karşı verilen istem dışı olan tepkilerdir (Berk, 2013). Aynı zamanda bu reflekslerden bazıları kişi geliştikçe kontrol sisteminde meydana gelen olgunlaşmayla vücuttan kaybolur. Bununla birlikte reflekslerin çoğu ilk yıl içinde kaybolur bazı-ları da ileri ki yaşlarda da görülmeye devam eder. Örnek olarak; kişinin beklemediği bir anda gözüne doğru bir cisim hızlı bir şekilde yaklaştırıl-dığında gözlerin kapanması kaybolmayan reflekslere verilebilir (Bee ve Boyd, 2009; Kaya ve Akyol, 2017; Tepeli, 2012).

Bebeklik Döneminde Fiziksel Gelişim

Bebeklik dönemleri içerisinde en hızlı gelişim gösteren yaş dönemi doğum sonrası ilk iki yıl boyunca olan büyüme ve gelişme dönemidir. Bu dönemlerde vücut gelişimi ve oranlarda hızlı bir büyüme vardır. 1 yaşına ulaşan bir bebek doğum anındaki boyunun yaklaşık % 50’si kadar büyü-müştür. Sadece büyüme boyla kısıtlı değil; baş çevreleri, kilo, bel-göğüs çevreleri ve beyin miktarlarında da önemli gelişmeler ve artışlar olmak-tadır.

Baş ve göğüs çevresi; Doğumda 35 cm olan baş çevreleri ile doğan bebeklerin ilk yılın sonunda 10-14 cm olduğu görülmektedir. İlk 3 ayda 40,5 cm, altıncı ayın sonunda 43 cm, bir yaşlarında ise ortalama 46 cm civarındadır. Baş büyümesi ve takibini bu kadar önemli yapan konu ge-nelde başın büyümesi ile beynin büyümesi arasındaki ilişkidir. Yani baş

büyüdüğünde beyinde buna eşlik ederek büyür ve bu durum bebeklerde mikrosefali ve makrosefalinin tespitini kolaylaştırır. Yeni doğanlarda baş çevresi ile göğüs çevresi birbirine çok yakın olmaktadır. Bebeğin göğüs çevresi ilk yılın sonunda 47 cm, ikinci yılın sonlarında 50 cm civarında olmaktadır (Bayhan & Artan, 2004).

Boy ve ağırlık; Ortalama yeni doğan bir bebeğin boy uzunluğu 50 cm’dir. Doğumdan sonra bebeğin boy uzunluğu hızlı bir şekilde uzar ve yaş ile bu uzama ve gelişme ters orantılılık gösterir, yani yavaşlar. 12. Ayın sonunda 25 cm uzamış olan boy uzunluğu, 2. Yılın sonuna kadar 10-12 cm, 2-4 yaş arasında ise ortalama 7 cm’lik bir artış söz konusudur. Bebek-ler doğum ile birlikte ilk aylarda hızlı bir kilo artışı gösterirBebek-ler. Bu boyda ve diğer fiziki koşullarda olduğu gibi yaş ilerledikçe yavaşlar ve azalır.

İlk 6 ay bebekler haftada ortalama 150-250 gr kilo, ikinci 6 ayda büyüme yavaşlar ve haftada 100-150 gr kilo alırlar. 4 aylık bir bebek doğumda-ki ağırlığını idoğumda-kiye, 12 aylık olduğunda ise üçe katlar. Bu şedoğumda-kilde büyüme yavaşlayarak devam eder ve 1-2 yaşlar arasında bebek haftalık 50 gr kilo almaya devam eder (Bayhan & Artan, 2004).

Beyin ve sinir sistemi; Doğum öncesi dönemde başlayarak gelişi-minin büyük çoğunluğunu yine bu dönemde tamamlayan beyin; beyincik ve omurilikten oluşur. Bir yetişkinin 1/4 ‘ü kadar olan yeni doğan beyni ortalama 300-350gr; iki yaşında yetişkinlerin 3/4’ü orana ulaşabilmek-tedir. Yetişkinler için öngörülen tahmini beyin ağırlığı 1250-1400gr’dır.

18. ay ile 4 yaş arasında çocukların beyinlerindeki glia hücreleri gelişimi ve myelinizasyon oldukça fazladır. Beynin bebeklik döneminde çok hızlı büyümesi ile ortalama 3 yaşına ulaşıldığında hemen hemen en karmaşık halini alır. Bu açıdan 0-6 yaş dönemi beyin gelişimi faaliyetleri açısından çok önemli ve kritik süreçleri içinde barındırır. Alanyazında beyin ile zeka arasında doğrudan bir bağlantının olmadığı, sadece beyinde bulunan kıv-rımsal (girinti ve çıkıntı) yapıların fazlalığının yüzeyi artırdığını; bunun da eşgüdümsel çalışmayı ve sinirlerin çalışmasını sağladığı ve kolaylaştırdığı bilinmektedir. Aynı dönemde sinir sistemi merkezden uçlara doğru, içten dışarı doğru bir büyüme ve gelişme göstermektedir. Yani doğumda, baş-ta bulunan sinirler ayakbaş-ta bulunan sinirlere oranla daha fazla gelişmiştir.

Merkezi sinir sistemi ile beyindeki sinir hücrelerinin doğumdan sonra bü-yümeleri çok hızlı olmaktadır. İnsan beyni yaklaşık olarak 100-180 milyon sinir hücresine sahiptir. Sinir hücreleri arasındaki mesajlar sinaps adı veri-len bağlantılar ile gerçekleşir (Santrock, 1998).

Kemikler ve dişler; Kıkırdak olan ve zamanla kalsiyum, fosfat ve di-ğer bazı minerallerin birikmesi ile dönüşen yapı kemikleşme olarak tanım-lanır. Bebeklerde de bu olay fetal dönemde olan ve doğum sonrası devam eden bir olaydır. Doğum da bebeklerde 270 kemik vardır. Bunlar yumuşak, kırılgan ve gevşek yapıdadır. Ergenliğe ulaşıldığında kemik sayısı 350’leri