• Sonuç bulunamadı

ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ

5.SON NOTLAR

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ’NDE EĞİTİM HAREKETLERİ: KİŞİLER VE GELİŞMELER

2. Dönemin Önemli Eğitimcileri

Bu dönemin önemli eğitimcileri Emrullah Efendi, Satı Bey, İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Ethem Nejat Bey, İsmail Mahir Efendi, Prens Saba-hattin, Nafi Atuf ve Ziya Gökalp’tir (Akyüz, 1999; Ergün, 2009; Erkek, 2009). Bunlardan Emrullah Efendi II. Meşrutiyet döneminde iki defa eği-tim bakanlığı yapmıştır (Erkek, 2009). Bu eğieği-timciler, özellikle eğieği-tim ala-nına getirdikleri katkı dikkate alınarak aşağıda kısaca tanıtılmıştır.

2.1. Emrullah Efendi (1858-1914)

Mülkiye Mektebi (bugünkü Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fa-kültesi) mezunu olan Emrullah Efendi II. Meşrutiyet öncesi çeşitli eğitim kurumlarında müdürlük ve Darülfünun’da hocalık yapmıştır. II. Meşruti-yetin ilanı sonrasında ise Galatasaray Lisesi’nde müdürlük ve iki kez de

eğitim bakanlığı görevini yürütmüştür (Akyüz, 1999). O’nun eğitim ala-nında tanımasını sağlayan Tuba Ağacı Nazariyesi olarak bilinen görüşü-dür. Bu görüşe göre eğitimde yenileşme ve düzenlemeler yukarıdan yani üniversiteden başlamalı ve aşağıya yani ilkokula doğru inmelidir.

Emrullah Efendi, Tuba Ağacı Nazariyesini ortaya atarken, Cennette var olduğu söylenen ve aynı adı taşıyan (Tuba) ağacı örnek almıştır. Zira inanışa göre bu ağacık kökleri yukarıda, dalları ise aşağıdadır. Emrullah Efendi bu nazariyede metaforik bir benzetme yaparak, eğitimin köklerinin üstte yani üniversitede aranması gerektiğini düşünmüştür (Akyüz, 1999, Erkek, 2009). Bu nazariye ile aslında Osmanlı döneminde mevcut olan seçkinler eğitimi (elitist eğitim) kavramsal bir hüviyet kazanmıştır (Ergün, 1982; 2009). Aynı dönemin önemli bir diğer eğitimcisi olan Satı Bey bu nazariyeye karşı çıkmış ve eleştirmiştir.

Emrullah Efendi, bakanlık yaptığı dönemlerde çıkardığı yasa ve yö-netmeliklerle eğitim teşkilatını yeniden düzenlemiştir. Bu düzenlemeler yapılırken özellikle Fransız eğitim sisteminden yararlanılmıştır (Ergün, 1982; 1996). Kendisi II. Meşrutiyet döneminin en etkili ve meşhur eği-tim bakanıdır (Erkek, 2009). Ayrıca bakanlık yaptığı dönemde öğretmenlik mesleğinin gelişmesi için çaba sarf etmiş ve öğretmen maaşlarında iyileş-tirme yapmıştır (Akyüz, 1999).

2.2. Satı Bey (1880-1968)

Emrullah Efendi gibi Mülkiye mezunu olan Satı Bey aslen Arap kö-kenli olup, öğretmenlik ve kaymakamlık yapmıştır. II. Meşrutiyetin ilanı sonrasında Darülmuallimin (Erkek Öğretmen Okulu) müdürlüğü görevini yürütmüştür. Kendisi eğitim alanında yaptığı çalışmalar nedeniyle Türk Froebel’i olarak ünlenmiştir (Akyüz, 1999).

Satı Bey, özellikle Darülmuallimin müdürlüğü sırasında yaptığı çalış-malar ile tanınmıştır. O, Emrullah Efendi gibi öğretmenlik mesleğinin ge-lişmesi için çaba sarf etmiştir. Herkesin öğretmenlik yapamayacağını, bu mesleğin özel birtakım beceriler ve eğitim gerektirdiğini açık yüreklilikle ifade etmiştir. Öğretmenleri orduya benzetmiş ve bugün bile öğretmen eği-timinde kullanılan bazı yenilikleri (hizmet içi eğitim, mezunların izlenmesi gibi) ilk defa hayata geçirmiştir (Akyüz, 1999).

Satı Bey, Emrullah Efendi tarafından ortaya atılan Tuba Ağacı Naza-riyesi’ne karşı çıkmış ve eğitimin normal ağaçlar gibi yapılandırılması ge-rektiğini söylemiştir. O’na göre eğitim reformlarına ilkokul seviyesinden başlanmalı ve bu değişim silsilesi aşağıdan yukarıya doğru ilerlemelidir (Akyüz, 1999; Ergün, 1996; 2009).

2.3. İsmail Hakkı Bey (Baltacıoğlu) (1886-1978)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu, II. Meşrutiyet döneminde Darülmuallimin (Erkek Öğretmen Okulu), Darülmuallimat (Kız Öğretmen Okulu) ve Da-rülfünun (İstanbul Üniversitesi)’da öğretmenlik yapmıştır. Çalışmaları bu dönemle sınırlı kalmayıp, Cumhuriyet döneminde de devam etmiştir (Ak-yüz, 1999).

Baltacıoğlu, yazdığı yazı ve kitaplarla eğitim sistemimizdeki aksak-lıkları ortaya koymuş ve bunların giderilmesi için öneriler getirmiştir. En önemli eserleri Talim Terbiye’de İnkılâp (1912), Terbiye ve İman (1914), İlmi Terbiye Konferansları (1915), Terbiye İlmi (1916), Tarih ve Terbiye (1933), Pedagojide İhtilal (1964), Türk’e Doğru (1942)’dur (Akar, 1994).

O’na göre eğitim sistemimiz, çocuğun gelişmesini ve mutluluğunu engel-leyici bir yapıya sahiptir. Eğitim sistemimiz geri kalmışlığımızın ve mev-cut durumumuzun yegâne sorumlusudur. Bu nedenle ölmüş olan eğitim sistemimiz diriltilmeli ve yeniden kalplere ışık vermelidir (Ergün, 2009).

2.4. Ethem Nejat Bey (1882-1921)

Yüksek Ticaret Mektebi mezunu olan Ethem Nejat II. Meşrutiyet döne-mi öncesinde gazetecilik yapmıştır. II. Meşrutiyetin ilanı sonrasında ise çe-şitli okullarda öğretmenlik ve müdürlük görevlerini yürütmüştür. Türkçülük ve Osmanlıcılık fikirlerinden etkilenen Ethem Nejat, ziraat ve ticaret eğitimi başta olmak üzere, izcilik, beden eğitimi, okullarda askeri eğitim, doğa eğiti-mi gibi konularda görüşler ileri sürmüştür (Akyüz, 1999; Erkek, 2009).

Ethem Nejat, Fransız eğitim sistemine göre şekillendirilen Osmanlı eğitim sistemini eleştirmiş ve gençlerin daha özgür olduğu yeni bir eğitim sistemini savunmuştur. Çağdaşları olan Emrullah Efendi ve Satı Bey gibi, ülkenin içine düştüğü kötü durumdan kurtarılması için yapılması gereken-lerin başında, öğretmenlik mesleğine hak ettiği değerin verilmesinin gel-diğini açıkça ifade etmiştir. O’na göre öğretmen yetiştiren okullar, başta programlar olmak üzere yeniden yapılandırılmalıdır (Altın, 2008).

Ethem Nejat, ayrıca tarıma dayalı ve köylerin kalkınmasını savunan bir eğitim sistemini savunan ilk eğitimcidir. Bu açıdan Ethem Nejat birçok araştırmacı tarafından Köy Enstitüleri uygulamasının fikir babalarından biri olarak kabul edilir (Akyüz, 1999; Erkek, 2009; Kaya, 1984).

2.5. İsmail Mahir Efendi (1869-1916)

II. Meşrutiyet döneminden önce Selanik Erkek Öğretmen Okulu’nda müdürlük yapan İsmail Mahir Efendi, II. Meşrutiyetin ilanı ile İstanbul Erkek Öğretmen Okulu müdürlüğüne getirilmiştir. O, özellikle Darüley-tamların (Yetimevleri) kurulmasında yaptığı çalışmalar ile tanınmaktadır (Akyüz, 1999; Canan, 1991).

İsmail Mahir Efendi’nin eğitim tarihimiz açısından önemli olduğu diğer bir konu, köy eğitimi konusundaki düşünceleridir. O, Kastamonu milletvekili olarak girdiği mecliste bu konudaki düşüncelerini her fırsatta ve cesurca söylemiştir (Akyüz, 1991; Ergün, 2009). İsmail Mahir Efendi, çağdaşı Ethem Nejat gibi Köy Enstitüleri uygulamasının ortaya çıkmasına zemin hazırlayan görüş ve öneriler getirmiştir.

2.6. Prens Sabahattin (1879-1948)

Prens Sabahattin’in annesi Sultan Abdülmecid’in kız kardeşi Seniha Hanım, babası ise adalet bakanı Mahmut Paşa’dır. 1899’da babasıyla bir-likte yurtdışına kaçan Prens Sabahattin 1908’e kadar Avrupa’da kalmıştır.

II. Meşrutiyetin ilanı ile babasının cenazesini de yanına alarak İstanbul’a dönmüştür (Ergün, 1996).

Prens Sabahattin’e göre, Türkiye’nin ilerlemesine engel olan aşırı merkeziyetçi yönetim anlayışıdır. O’na göre bu anlayış yerine bireyci bir yapıya geçilmeli (Teşebbüs-i şahsi) ve yerinden yönetim (Adem-i merke-ziyet) benimsenmelidir. O, bu düşüncelerini 1913’te yayınlanan “Türkiye Nasıl Kurtarılabilir?” başlıklı çalışmasında ayrıntılı olarak açıklamıştır (Akyüz, 1999; Bayraktar, 1996).

Prens Sabahattin, eğitimin temel amacının çocuğun yeteneklerini ge-liştirmesi gerektiğini belirtmekte ve onların girişimci ve bağımsız bireyler olarak yetiştirilmesini istemektedir. Ayrıca Anglosakson yani İngiliz eği-tim sisteminin, Fransız eğieği-tim sistemine göre bu noktada daha üstün oldu-ğunu savunmakta ve İngiliz sisteminin benimsenmesini tavsiye etmektedir (Akyüz, 1999; Ergün, 2009).

2.7. Nafi Atuf (Kansu) (1890-1940)

Mekke’de doğan Nafi Atuf, II. Meşrutiyet döneminde başta öğretmen okulları olmak üzere çeşitli eğitim kurumlarında idarecilik ve öğretmenlik yapmıştır. Önemli eserleri Pedagoji Tarihi, Türkiye Maarif Tarihi ve Türki-ye Maarif Tarihi Hakkında Bir Deneme’dir (Ergün, 1996).

Nafi Atuf’a göre, eğitim konusunda Fransızlar, İngiliz ve Almanlardan geri kalmışlardır. Çağdaşı Prens Sabahattin ve Ethem Nejat gibi Fransız eğitim modelinden şikâyetçidir. İngiliz ve Alman eğitim sistemlerinin daha girişimci bireyler yetiştirdiğini belirtmektedir (Atuf, 1929; Ergün, 2009).

Yine O’na göre toplumun çekirdeği ailedir. Eğitim ile ilgili iyileştirme ça-lışmalarına önce aileden başlanmalıdır (Ergün, 1996).

2.8. Ziya Gökalp (1876-1924)

İstanbul Baytar Mektebi mezunu olan Ziya Gökalp, İttihat ve Terakki Partisi’nde yöneticilik, aynı zamanda üniversite dâhil farklı okullarda öğ-retmenlik yapmıştır. II. Meşrutiyetin ilanından sonra Türkçülük akımının

en büyük temsilcisi olmuştur. Yazdığı eserler yoluyla Türk düşünce ve si-yaset hayatını kuvvetle etkilemiştir (Akyüz, 1999).

Ergün (1996: 194), Ziya Gökalp’in II. Meşrutiyet dönemindeki eğitim görüşlerini üç döneme ayırmaktadır:

1. Eğitim sistemine dönük iyileştirme önerileri (1909): Gökalp özel-likle tekke ve medreselerin gidişatından memnun olmadığı için, bu ku-rumların iyileştirilmesi üzerinde durmuş ve birtakım öneriler getirmiştir.

2. Ütopik eğitim tasarımı (1913): Gökalp 1913 yılı başlarında yayın-ladığı “Kızıl Elma” adı eserinde hayalî bir eğitim tasarımı sunmuştur. Bu tasarımda Turan ülküsü temel alınmakta ve Dünya üzerindeki tüm Türk-lerin birleşerek gelişmiş bir medeniyet kurabileceğini belirtmektedir.

3. “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak” tezine paralel olarak geliştirdiği eğitim tasarımı (1913 sonları ve 1914): Bu tasarımda Gökalp, önce kendi kültür ve medeniyetimizin öğretilmesini, bunun İslami eğitim ile desteklenmesini ve tüm bunlar yapılırken Batı biliminden faydalanıl-masını istemektedir.

Gökalp, Türkiye’de sosyoloji biliminin kurucusu olarak bilinir ve içti-maiyat yani sosyoloji dersleri O’nun sayesinde öğretim programlarına gir-miş ve okutulmaya başlanmıştır. Ayrıca milliyetçilik, laiklik, milli tarih ve kültür, dilin sadeleşmesi vb. birçok konuda Atatürk’ün O’nun fikirlerinden yararlandığı bilinmektedir (Akyüz, 1999).

3. Köy Enstitüsü Uygulamasının Fikri Altyapısının Hazırlanması