• Sonuç bulunamadı

Finansal Entegrasyonun Avantajları ve Dezavantajları

3. BÖLÜM

3.2. Finansal Entegrasyonun Avantajları ve Dezavantajları

Finansal piyasalar arasındaki entegrasyonun artmasıyla, sürecin sağladığı kazanımlar ve yol açtığı problemler üzerine çeşitli görüşler ortaya atılmıştır.

3.2.1 Finansal Entegrasyonun Sağladığı Kazanımlar

Finansal entegrasyonun ulusal piyasalara sağladığı kazanımlar, uluslararası risk paylaşımı olanaklarının artması, yatırım fırsatları arasında sermayenin daha iyi tahsisi ve ekonomik büyümenin iyileşmesi ve makroekonomik disiplinin artması şeklinde özetlenebilir (Agénor, 2003; Baele et al., 2004).

Uluslararası risk paylaşımı: Finansal entegrasyon, bir yandan ulusal piyasanın durgunluk veya ticaret hadlerinde keskin bir bozulma yaşaması gibi kötü koşullarda uluslararası piyasalardan finansman sağlayabilmesine diğer yandan ulusal piyasanın genişlemesi veya ekonominin iyileşmesi gibi iyi koşullarda ise uluslararası piyasalara borç verebilmesine olanak tanıyarak risk paylaşımını arttırmaktadır (Agénor, 2003). Bu konuyla ilgili olarak Ragunathan (1999), piyasalar arasındaki entegrasyon artışı ile dış finansman olanaklarının arttığını, daha büyük yatırım fırsatlarının ortaya çıktığını belirtmiştir. Bunun yanında, finansal entegrasyon sonucunda artan finansal araçlar ile portföy çeşitlendirme diğer bir deyişle risk çeşitlendirme ve risk paylaşımı olanakları artmaktadır. Risk paylaşımındaki bu artış ise potansiyel olarak yüksek getiriye sahip büyük risk taşıyan projelerin finansmanını kolaylaştırmaktadır (Martin &

Rey, 2000; Obstfeld, 1994). Böylece yatırımcıların ya da firmaların sadece düşük risk ve düşük beklenen getiriye sahip yatırımları tercih ettiği segmente piyasaların aksine entegre piyasalarda genel risklerin çeşitlendirilebilmesi nedeniyle tercihler yüksek riskli ve yüksek getirili projeler yönünde değişebilmektedir (Bekaert & Harvey, 1995).

95 Sermayenin daha iyi tahsisi ve ekonomik büyüme: Finansal piyasalar arasındaki entegrasyonun tam olması durumunda, tarifeler, vergiler, yabancı varlık alım satımıyla ilgili kısıtlamalar, bilgi maliyetleri gibi sınır ötesi işlemlere ilişkin engeller ortadan kalkmaktadır (Ayuso & Blanco, 2001). Ticaret, takas ve uzlaşma platformlarındaki engellerin tamamen kaldırılması firmaların en etkin ticaret, takas, uzlaşma platformunu seçmesine olanak sağlamakta ve yatırımcılar fonlarını en etkin kullanıma tahsis edilecek yerlere yatırmaktadır.

Daha etkin yatırım fırsatlarının önünde engellerin olmadığı böyle bir durumda fonların en etkin yatırım fırsatlarına yeniden tahsisi gerçekleşmektedir. Bununla birlikte yabancı yatırımcıların, sermayenin tahsis etkinliğinin arttırılması amacıyla, iyileştirilmiş kamuyu aydınlatma ve şeffaflık talebi yanında, varlıkların kamulaştırılmasına karşı kendilerini korumak amacıyla yönetimin sorumluluğu ve paydaş hakları talebi, hisse senedi tutma riskini azaltarak sermaye maliyetinin düşmesini sağlayacaktır (E. H. Kim & Singal, 2000). Ayrıca mali hizmetlerin ithalatı yoluyla ulusal piyasalarda rekabetin yoğunlaşması, yerel finansal sistemlerin işleyişini de geliştirecektir (Edison et al., 2002).

Piyasalar arası uyuşmazlıkların ortadan kalkması ve sermaye tahsisinin daha etkin gerçekleşmesi ile birlikte ekonomik büyüme de sağlanmaktadır. Ayrıca sermayenin serbest dolaşımı ile sadece değer yaratan projeler kabul edileceğinden ve değer yaratma daha yüksek getiri ve daha iyi sermaye kullanımını gerekli kıldığından, dünya çapında artan ekonomik büyüme sosyal refahı da arttıracaktır. Birçok araştırmacı ters arz şoku sırasında, sermaye piyasalarına erişebilen ülkelerin tüketim ve taleplerinin düzeldiğini ve bu uluslararası risk paylaşımı faaliyetlerinin kalıcı potansiyel büyüme ve refah kazanımına yol açtığını belirtmiştir (Baele et al., 2004; Bhattacharya et al., 2018; Billio et al., 2017). Örneğin Kim, Moshirian ve Wu (2006), finansal entegrasyonun, risk paylaşımı, ekonomik verimlilikte iyileşme, makroekonomik volatilitede düşüş ve işlem maliyetlerinde azalma vasıtasıyla ekonomik büyümeyi sağladığını belirtmişlerdir. Yine Yu, Fung ve Tam (2010), finansal entegrasyonun daha verimli sermaye tahsisi, daha yüksek risk çeşitliliği, daha düşük asimetrik şok olasılığı yoluyla fayda sağlayacağını ileri sürmüşlerdir.

Makroekonomik disiplinin artması: İstikrarlı olmayan ulusal politikalar, piyasalardan spekülatif sermaye çıkışlarını arttırırken yerel faiz oranlarınında yükselmesine neden olmaktadır. Bu nedenle sınırlararası serbest dolaşan sermayenin iyi politikaları ödüllendirici ve kötü politikaları cezalandırıcı yapısı, uluslararası sermaye piyasalarından yararlanmak isteyen politika yapıcıları disipline etmektedir. Daha disiplinli politikaların daha fazla makroekonomik

96 istikrara dönüşmesi ile ekonomik büyüme oranları da yükselmektedir (Agénor, 2003; Obstfeld, 1998).

3.2.2 Finansal Entegrasyonun Yol Açtığı Problemler

Finansal entegrasyonun ulusal piyasalara sağladığı yukarıda bahsedilen kazanımları yanında sebep olduğu bazı problemlerde bulunmaktadır. Agenor (2003), finansal entegrasyonun neden olduğu kayıpları/maliyetleri şu şekilde özetlemiştir:

Az sayıda ülkeye yüksek düzeyde sermaye akımlarının gerçekleşmesi: Sınır ötesi sermaye akımlarındaki artış dönemleri çoğunlukla belirli sayıda ülkeye yönelik yoğunlaşmaktadır. Örneğin, 1990’lı yılların başında sermaye akımlarındaki artışın büyük bir yüzdesi, Latin Amerika ve Asya’nın az sayıda büyük ve orta gelirli ülkesine yönelik gerçekleşmiştir.

Sermaye akımlarının yurt içi kaynak tahsisinin yanlış yapılması: Sermaye akımlarının dış ticarete konu olmayan emlak sektörü gibi spekülatif ya da düşük kaliteli yerli yatırımların finansmanında kullanılması, ülkenin ihracat kapasitenizi azaltarak uzun vadeli büyüme üzerinde sınırlı düzeyde etki sağlamaktadır. Böyle bir durum yerel finansal sistemde önceden var olan bozulmalar nedeniyle ortaya çıkabilmektedir.Bu tür finansal sisteme sahip ülkelerdeki finansal entegrasyon sonucunda sermaye daha iyi kurumlara ve daha gelişmiş finansal sisteme sahip ülkelere doğru akabilmektedir. Bu nedenle bazı teoriler uluslararası finansal entegrasyonun sadece sağlam kurumlara ve finansal sisteme sahip ülkelerde büyümeyi destekleyeceğini ileri sürmektedir (Edison et al., 2002).

Makroekonomik istikrarın kaybedilmesi: Büyük sermaye akımları, hızlı parasal genişleme, enflasyonist baskı, cari işlemler açığının genişlemesi gibi istenmeyen makroekonomik etkilere neden olabilmektedir.

Yüksek düzeyde volatil sermaye akımları ile bağlantılı bulaşıcılık etkisi: “Sıcak para”

olarak da adlandırılan uluslararası fon akışları, yerel piyasadaki faiz oranlarındaki değişikliklere, ekonominin gelecekteki büyüme beklentilerine olan güvenin kaybedilmesine, menkul kıymetlerin değer artış kazançlarının azalacağı yönündeki bilgilere ve yerel para biriminin kırılganlığındaki bir artışa karşı son derece hassastır. Bu nedenle özellikle gelişmekte olan ülkelerde ekonomiye yönelik küçük bir şok bile sermaye akımlarında volatil bir değişime yol açarak ülke ekonomisini istikrarsızlaştırabilmektedir (E. H. Kim & Singal, 2000). Bunun

97 yanında sermaye akışlarındaki volatilite, ticaret haddi şokları aracılığıyla da artabilmektedir.

Asya krizinde, krize giren ülkelerin ithalat talebinde ki azalışın ardından dünya emtia fiyatlarının düşmesi bu duruma örnek gösterilebilir. Asya krizi, ticaret haddi şoklarının, bir ülkenin kısa vadeli ekonomik beklentilerine ilişkin belirsizliği arttırarak finansal bulaşmaya dönüşmesinin önemli bir örneğidir. Özetle sınırlar arası finansal entegrasyonun ve sermaye hareketlerinin yüksek olduğu durumlarda bir ekonomideki finansal istikrarsızlık başka ekonomilere daha hızlı bulaşmaktadır (Yu et al., 2010).

Finansal entegrasyonun bahsedilen kazanımları yanında sebep olduğu problemler ve bunun sonucunda ortaya çıkan 1994 Meksika Peso Krizi, 1997 Doğu Asya piyasalarında ki ekonomik çalkantı dönemi, 1998 Rusya borç krizi, 2007-2008 küresel finansal kriz ve 2010-2011 Avrupa borç krizi, piyasalar arası entegrasyon konusunun önemini arttırmıştır (E. H. Kim

& Singal, 2000).