• Sonuç bulunamadı

Fârâbî’de İlk Varolan’dan Ay-Üstü Alemin Oluşumu

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM FÂRÂBÎ’DE ÖZGÜR İRADE

3.1.4. Fârâbî’de İlk Varolan’dan Ay-Üstü Alemin Oluşumu

Belirtildiği üzere, Fârâbî’nin düşüncesinde İlk Var Olan özü itibariyle tinsel bir varlık olması sebebiyle, o yalnızca kendi özünü kavramakta ve kendi özü hakkında bir bilgiye sahip olmaktadır. İşte Fârâbî bu noktada İlk Varlık’ ın kendi özünü bilmesinin zorunlu bir sonucu olarak O’ndan evrendeki diğer varlıkların taşarak meydana geldiği görüşünü ileri sürmektedir. Dolayısıyla, “ İlk Varlık’ tan diğer varlıkların taşmaya başlamasını Fârâbî, söz konusu İlk Varlık’ın kılsal kavrama (ta’akkul) edimine dayandırarak açıklar. Böylece Fârâbî, bir yandan akılsal kavrama ile tinsellik arasında tam bir koşutluk ilişkisi kurarken, bir yandan da akılsal kavrama ile madde arasında tam bir karşıtlık ilişkisi kurar. Buna göre, madde veya maddesel ilişkilerden bağımsız olan İlk Varlık, kendi tinsel yapısını akılsal kavramasının

162 Fârâbî, Medeniye, s. 15. 163 Fârâbî, Fazıla, s. 14. 164 Fârâbî, Medeniye, s. 15.

konusu yapar, bir başka deyişle kendini akılsal kavramayla kavrar. Bu akılsal kavrama edimiyle de kendinden bir başka varlık olan ikinci akıl taşar.165

Böylece “ay-üstü âlemi” ve “al-altı alemi” varlıkları ortaya çıkmaktadır. Fârâbî için, “ birinci mertebede bulunan İlk Sebep’in birden fazla olması mümkün olmayıp O yalnızca birdir, tektir; fakat, diğer mertebelerin her birinde var olanlar çoktur. Bunların üçü, cisim olmadıkları gibi, cisimde de bulunmazlar. Bunlar da İlk Sebep, ikinci derecede sebepler ve Faal Akıl (Etken Us) dır. Geri kalan üçü de cisimde bulunup, kendileri cisim değildirler. Bunlar da Nefs, Sûret ve Madde’dir. Cisimler ise altı cinstir: Semavi cisim (gök cismi), düşünen canlı (el-Hayevân un- Nâtık), düşünmeyen canlı, bitkiler, madenler ve dört unsur. Cisimlerin bu altı cinsinden oluşan bütün de ‘Âlem’dir.”166

Yukarıda betimlendiği üzere İlk Var olan’ dan ay-üstü ve ay-altı varlıkları hiyerarşik bir dizilim içerisinde taşarak oluşmaktadır. Burada konumuz dahilinde ay- üstü dünyada özgür irade konusu değerlendirilmeden önce, ay-üstü dünyanın hiyerarşik yapılanımı serimlenmek durumundadır. Çünkü ay-üstü varlıklarının İlk Var olan’ dan taşarak oluşturmuş oldukları dizilim dolayımıyla gerek İlk Var olan’ın, gerekse ay-üstü varlıklarının iradi özgürlüğe sahip olup olmama durumu değerlendirilmeye çalışılacaktır.

Şimdi, Fârâbî’ye göre ay-üstü dünyanın teşekkülünde, “İlk Var olan’ dan ikinci Var olan’ ın varlığı taşar. Bu ikinci Var olan da hiçbir şekilde cisimsel olmayan bir tözdür ve o maddede değildir. O hem kendi özünü hem de İlk Var olan’ ı düşünür. Kendi özünden düşündüğü şey, özünden başkası değildir. İlk Var olan’ ı düşünmesinden dolayı kendinden zorunlu olarak üçüncü bir Var olan çıkar. Kendine has olan özünde tözleşmesinin sonucu olarak ondan zorunlu şekilde İlk Gök’ün varlığı çıkar.”167

Fârâbî, üçüncü Var olan’ ın da tıpkı ikinci Var olan gibi, maddesel olmayan bir varlığa sahip olduğunu düşünmektedir. O, da akılsal bir töze sahiptir. Yine üçüncü Var olan da hem kendi özünü hem de İlk Var olan’ ı düşünmektedir. Onun kendi özünü düşünmesinin sonucu olarak ondan zorunlu olarak sabit yıldızlar küresi varlığa gelmektedir. İlk Var olan’ ı düşünmesinin sonucu olarak da ondan dördüncü bir varlık zorunlu olarak teşekkül etmektedir. Yine dördüncü varlık da 165 Toktaş, s. 48. 166 Fârâbî, Medeniye, s. 1. 167 Fârâbî, Fazıla, s. 20.

maddesel bir varlığa sahip değildir. Onun kendi özünü düşünmesinin sonucu olarak ondan zorunlu bir biçimde Satürn küresi varlığa gelmektedir. Dördüncü var olanın, İlk Var olan’ nı düşünmesinin sonucu olarak da ondan zorunlu bir biçimde beşinci bir varlık ortaya çıkarmaktadır. Fârâbî için bu beşinci Var olan’ ın varlığı da maddi olmayıp o da hem kendi özünü, hem de İlk Var olanı düşünmektedir. Onun kendi maddesel olmayan özünde tözleşmesinin sonucunda ondan zorunlu olarak Jüpiter küresi oluşmaktadır. Yine onun İlk Varlık’ ı düşünmesi sonucu olarak ondan altıncı bir varlık zorunlu olarak meydana gelmektedir. Altıncı varlık da madde dışı bir töze sahip olmakla kendi özünü düşünmesinin sonucu ondan zorunlu olarak Mars küresi var olmaktadır. Onun İlk Var olan’ ı düşünmesinin sonucu ise zorunlu olarak yedinci bir varlık meydana gelmektedir. Yedinci varlık da diğerleri gibi maddesel bir öze sahip değildir. Onun kendi özünü düşünmesinin zorunlu sonucu Güneş küresi varlık kazanırken; İlk Varlık’ ı düşünmesinin zorunlu sonucu olarak ise sekizinci bir var olan varlık kazanmaktadır. Sekizinci var olan diğerleri gibi akılsal bir öze sahip olmakla ondan kendi özünü düşünmesinin sonucu zorunlu bir biçimde Venüs küresi oluşmaktadır. Onun İlk Varlık’ ı düşünmesi sonucu ise zorunlu olarak dokuzuncu bir varlık oluşmaktadır. Yine dokuzuncu varlık da akılsal bir töze sahip olup, onun kendi özünü düşünmesi gereği ondan zorunlu olarak Merkür küresi ve onun İlk Varlık’ ı düşünmesi gereği de ondan zorunlu olarak onuncu bir varlık meydana gelmektedir. Onuncu varlığın da maddesel olmayan tözünü düşünüyor olmasının zorunlu sonucu olarak ondan Ay küresi varlığa gelirken, onun İlk Varlık’ ı düşünmesinin zorunlu sonucu olarak da ondan on birinci bir varlık ortaya çıkarmaktadır. Yine on birinci Var olan da tözü itibariyle akılsal olup hem kendi özünü, hem de İlk Var olan’ ı düşünmektedir. Ancak Fârâbî’nin metafiziksel ay-üstü âlemi ay küresi ile sonlanır. Yani tözleri gereği maddeden ayrı (mufarık) üstün varlıklar olarak konumlanan göksel cisimlerin sonuncusu Ay küresi olmaktadır. Böylece Ay küresi ile birlikte tabiatı gereği dairesel hareket yapan gökcisimleri son bulmaktadır.

Görülüyor ki Fârâbî’nin ay-üstü âlemine ilişkin hiyerarşik diziliminde; “Birinci, Tanrı olarak kabul edilmesi gereken varlıktır. O, ikinci derecede var olanlarla Faal Akıl’ın varlığının yakın sebebidir. İkinciler, semavi cisimlerin varoluş sebepleridir; bu cisimlerin cevherleri (tözleri) onlardan meydana gelir. İkincilerin her birinden gök cisimlerinin her birinin tek tek varlığı zorunlu olarak çıkar. İkincilerin

derece bakımından en üsttekinden birinci göğün varlığı, en aşağısındakinden de içinde Ay’ın bulunduğu kürenin varlığı zorunlu olarak çıkar. Bu en üst ile en alttaki felekler arasında bulunan ikincilerden bütün feleklerin varlığı birer birer zorunlu olarak çıkar. İkincilerin sayısı semavi cisimlerin sayısıncadır. İşte, bu ikincilere ruhani varlıklar, melekler ve benzeri adlar verilmelidir.”168

Demek ki Fârâbî’ye göre ay-üstü âlemi varlıkları olarak “ onlarda önce en mükemmel olan gelir. Sonra en kusurlu olana ulaşıncaya kadar daha çok mükemmelden daha az mükemmele doğru inilir. Onlar içinde en üstün ve en mükemmel olanı, İlk Var olan’ dır. İlk Var olan’ dan çıkan varlıklar arasında ne cisim olan, ne de cisimlerde bulunanlar genel olarak daha mükemmeldirler. Onları da göksel cisimler takip eder. Maddeden bağımsız aşkın (mufarık) var olanlar içinde en mükemmeli İkinci’ dir. Sonra on birinci Var olan’ a ulaşıncaya kadar sırasıyla diğerleri gelir. Göksel cisimler içinde en mükemmeli İlk Gök’tür. Sonra Ay küresine ulaşıncaya kadar sırayla diğerleri gelir. İlk Var olan’ dan sonra gelen aşkın var olanların sayısı, ondur. Göksel cisimler toplam olarak dokuz tanedir. Bütün ay-üstü varlıkların toplamı (böylece) on dokuzdur.”169