• Sonuç bulunamadı

Aristoteles’te İradi Eylemler ve İrade Dışı Eylemler

ARİSTOTELES’TE ÖZGÜR İRADE

2.2. AY ALTI ALEMDE ÖZGÜR İRADE

2.2.2. Aristoteles’te İradi Eylemler ve İrade Dışı Eylemler

Aristoteles’te ruhun yetileri olarak; duyusal yeti, arzu yetisi ve akılsal yetiden söz edilmektedir. Yine akli yeti; en üstün yeti olması bakımından sırasıyla hayal gücü yetisi, duyusal yeti ve besleyici yetiden hiyerarşik olarak üst bir konumda bulunmaktadır. Arzu yetisinin ise; duyumlanan bir nesne, hayal edilen bir nesne ya da düşünülen bir nesne üzerinde işleve sahip olduğu söylenilebilir. İşte bu noktada duyusal bir arzu (iştah) dan söz edilebileceği gibi; üzerinde düşünüp taşınılan bir arzu (tercih)dan da söz edilebilmektedir. Öyleyse Aristoteles için , “Ruhta eyleme ve doğruluğa özgü üç temel şey var: Duyum, us, iştah. Bunların içinde duyum hiçbir eylemin ilkesi değil. Yaban hayvanlarının duyuma sahip oldukları halde bir eyleme katılmamaları da bunun kanıtı.”94

Yine Aristoteles için duyusal arzu da bu sebeple eylemin ilkesi kabul edilememektedir. Nitekim Aristoteles, çocukların ve aşağı türden hayvanların eylemlerinin duyusal olmakla “iradi” olduklarını belirtmektedir. Dolayısıyla insan, yaban hayvanları ve çocuklar gibi iradi eylemlere sahip bir varlık olmaktadır. Ancak insan, yukarıda söz edildiği üzere akli bir yetiye sahip olmakla yaban hayvanlarından farklı olarak iradi bir varlık olmasının yanında düşünüp taşınan ve karar verebilen, dolayısıyla da tercihte bulunan (seçim yapabilen ) bir varlık olarak konumlanmaktadır. İşte bu noktada Aristoteles’in daha sonra ifade edileceği üzere “iradi eylem” kavramıyla “seçim” (tercih) kavramını eş kapsamlı olarak kullanmadığı dikkat çekici bir durumdur.

Aristoteles hiçbir zorlama ya da bilgisizlik nedeniyle yapılmayan eylemlerin “iradi eylem” olabileceği görüşündedir. “Bilinçli olarak ve hiçbir zorlama olmadan yaptığımız şeyler ‘istemli şeyler’ dir. (Bütün istemli işler bilerek, düşünerek yapılmış değildir, ama bilerek, düşünerek yapılmış bütün şeyler bilinçlidir.-Hiç kimse bilerek niyetlendiği şeyden habersiz değildir.)95

Yine Aristoteles için,“bir insanın kendisine bağlı olan ve kendisinin neden olduğu bütün eylemler ya alışkanlık ya da mantıklı 93 Aristoteles, Ruh , 198. 94 Aristoteles, Nikomakhos , 116. 95

veya mantıksız özlem yüzündendir. Mantıklı özlem, iyiye duyulan bir özlemdir, yani bir arzu – hiç kimse iyi bir şey olduğunu düşünmedikçe bir şey arzu etmez. Mantıksız özlem ikiye ayrılır, öfke ve bedensel zevk.”96

“Belki de tutku ya da arzu yüzünden olan şeylere ‘istemeyerek yapılanlar’ demek doğru değil. Böyle olsa, öteki canlılardan hiçbiri – çocuklar da isteyerek eylemde bulunmayacak, bu bir; ikincisi, acaba arzu ve tutku nedeniyle yaptıklarımızın hiçbirini mi isteyerek yapmıyoruz; yoksa güzel şeyleri isteyerek, kötü şeyleri istemeyecek mi yapıyoruz? Ya da, neden bir ve aynı olduğuna göre, bu gülünç olmaz mı? Kişinin arzulaması gerekli olanlara ‘istemeyerek yapılanlar’ demek herhalde yersiz olur; kimi şeyler konusunda öfkelenmek kimi şeyler konusunda da -sağlık ve öğrenme gibi-arzu duyma gerekiyor, istemeyerek yapılanların üzüntü verici olduğu, arzuya uygun olanlarınsa hoş olduğu görünüyor.”97

Yine Aristoteles için arzuya uygun olan eylem bizim tarafımızdan kolayca gerçekleştirilmektedir. Bu nedenle de o istenerek yapılandır. Arzuya aykırı düşen ise, katlanılması zor olması bakımından acı verir; acı verdiği için de istenerek yapılmaz. “Arzuya uygun olan her şeyin isteyerek yapılan bir şey olduğu düşünülse gerek; çünkü istemeyerek yapılan her şeyin zor ile yapıldığı düşünülür, zor ile yapılan bir şey ise acı vericidir, insanların yapmak ya da katlanmak zorunda kaldıkları her şey de öyle.”98

Aristoteles daha önce ifade edildiği üzere, insanın kendine bağlı eylemleri içerisinde yalnız “arzu” ve “öfke”yi kastetmemekte; o, “alışkanlık” ve “bedensel zevk”ten de bu tür eylemler adına söz edebilmektedir. “Bedensel zevk, hoş görünen bütün eylemlerin nedenidir. Alışkanlık, ister aşinalık yoluyla ister çabayla edinilmiş olsun, hoş şeyler sınıfına girer, çünkü birçok eylem vardır ki, doğal olmadıkları halde insanlar onları yapmaya alışır alışmaz zevkle yapmaya başlarlar. O zaman, özetlersek, kendimize bağlı bütün eylemler iyi veya hoşturlar ya da öyle görünürler. Ayrıca kendimize bağlı bütün eylemler istemli olarak, kendimize bağlı olmayanlar istemsiz olarak yapıldıklarına göre, bütün istemli eylemlerin iyi ve hoş olmaları ya da öyle görünmeleri gerektiği sonucu çıkar ortaya; çünkü kötü şeylerden ya da kötü görünen şeylerden kaçmayı ve daha büyük bir kötülüğü daha küçüğüyle değiştirmeyi iyiler arasında sayıyorum ben (bunlar bir anlamda kesinlikle arzu edilen şeylerdir) aynı şekilde acı veren ya da acı verecek 96 Aristoteles, Retorik, s. 71. 97 Aristoteles, Nikomakhos, s. 47. 98

görünen şeylerden kaçmayı ve daha büyük bir acıyı daha küçüğüyle değiştirmeyi de zevkler arasında sayıyorum.”99

Yukarıda belirtildiği üzere, Aristoteles için zorla veya bilgisizlik nedeniyle ortaya konan eylemler “irade dışı” olarak nitelenmektedir. Ross’a göre Aristoteles ‘in akousion ile ‘istemeden yapılan’ ve oukh hekousion ile de “irade dışı”nı kastettiği ileri sürülebilir.100

Aristoteles’in düşüncesinde, “zorla ya da bilgisizlik nedeniyle yapılanlar istenmeyerek yapılmış gibi görünüyor. Başlangıç, yapanın ya da maruz kalanın dışında bulunan, böyle olduğundan dolayı da yapanın ya da maruz kalanın hiç payı olmadan yapılan ‘zorla yapılan’ dır; sözgelimi bir insanın rüzgâr ya da onu elinde tutanlar tarafından bir yere sürüklenmesi gibi.’101

Görülüyor ki Aristoteles için zorlama ile yapılan eylemlerin kaynağı dışta olmaktadır. Dolayısıyla zorla yaptığı eylemde fail, daha doğru bir ifadeyle fiile maruz kalan; kendi adına eylemde katkı sağlamamaktadır. Onun eyleminde kendi bedeni, karşı duramayacağı bir dış güçle karşı karşıya kalmaktadır. Yine Aristoteles’e göre daha büyük kötülüklerden korkularak yapılan eylemlerin de zorlama sonucu gerçekleşmiş olduğu düşünülebilmektedir. Ancak gene de bu tür eylemler, iradi eylemlere yakındır ve aslen onlar ‘karma eylemler’ olarak adlandırılırlar. Yani, “yapanın arzusuna karşı ya da aklına karşı, yine de onun eliyle meydana gelen şeyler zorlama yoluyla olur.”102

Ancak yine de Aristotelesçi düşüncede “daha büyük kötülükler korkusundan ya da iyi bir şey için yapılanlar ise – örneğin bir tiran çocuklarını, ya da ana – babasını elinde tutuğu birine zorla kötü bir şey yapmasını emrederse bunu yaptığı takdirde de onlar kurtulacaksa, yapmadığı takdirde öldürüleceklerse, böyle bir şeyin – isteyerek mi yoksa istemeyerek mi yapıldığı tartışılmalı. Bunun bir benzeri fırtınalarda denize bir şeyler atmada oluyor: Genellikle hiç kimseye isteyerek bir şey atmaz. ; aklı başında herkes, kendisinin ve ötekilerin kurtulması için atar. Demek böyle eylemler bir karışımdır, ama daha çok isteyerek yapılanlara benzerler.”103

Bu tür eylemler, akıllıca düşünebilen hiç kimsenin iradi olarak yapmayacağı eylemler olsa da; özel neden ve özel koşulları dahilinde değerlendirildiğinde, hiç kimsenin bu tür eylemlerin sorumluluğunu yüklenmekten utanç duymayacağı eylemlerdir. Ayrıca 99 Aristoteles, Eudemos, s. 73 100 Ross, s. 232. 101 Aristoteles, Nikomakhos, s. 44. 102 Aristoteles, Retorik, s. 72. 103 Aristoteles, Nikomakhos, s. 44.

insanın bedensel ediminin kaynağı da yine kendisi olmakla, zorla gerçekleştirilen bir edim olamayacağı aşikârdır. Dolayısıyla Aristoteles, başlangıcı kişinin kendisinin elinde olduğu halde, aslen kişinin istemeden yaptığı ve başka şeylere karşılık olarak istediği ve tercih ettiği eylemlerinde aslında isteyerek yapıldığı, dolayısıyla zorla yapılmış olan eylemler arasına dahil edilemeyeceği görüşündedir. “O halde bu tür şeyler isteyerek yapılıyor, ama mutlak anlamda her halde istemeyerek yapılıyor denilebilir. Çünkü hiç kimse böyle bir şeyin endişesini o şey olarak tercih etmez. Kimi kez kişiler; böyle eylemler için, yani daha önemli ve iyi şeylere katlandıkları için övülürler bile; tersini yaptıklarında ise yerilirler. Karşılığında iyi ya da uygun bir şey olmaksızın en çirkin şeye katlanmaksa kötülerin özelliği.”104

“Bu nedenle övgüler ile yergiler kişilerin bunları yapmak zorunda kalıp kalmadıklarına göre oluyor.”105

Dolayısıyla da insan yalnız iradi eylemlerden ötürü övülmek ya da kınanmak durumundadır.

Aristoteles’e göre yukarıda ifade edildiği üzere irade dışılığın nedenlerinden ilki “zorlama”dır. Diğeri ise “bilgisizlik.” Aristoteles’in bilgisizlikten dolayı yapılan eylemlere ilişkin bir takım ayrımlar yaptığı görülmektedir. O, eylemi gerçekleştiren failin, eylemden sonra pişmanlık ve üzüntü duyup duymamasını göz önünde bulundurarak söz konusu ayrımları biçimlendirmektedir. Nitekim Aristoteles için eğer eylem sonucu pişmanlık duyuluyorsa eylem “irade dışı” olarak, eğer pişmanlık duyulmuyorsa eylem “iradi olmayan” olarak adlandırılmaktadır. Aslen “irade – dışı” ile “iradi olmayan” arasında gerçek bir anlam farkı bulunmamakta, dolayısıyla da Aristoteles’in söz konusu ayrımı bizleri tatmin edici bir farklılığı ifade edememektedir. Dolayısıyla eylemi gerçekleştiren failin, eylemden sonraki tutumu göz önüne alınarak yapılan bu ayrımın aslında tam bir ayrımı ifade etmediği dikkat çekmektedir. Söz konusu ayrım dahilinde Aristotelesçi düşüncede, “bilgisizlikten dolayı yapılan, tümüyle, istenerek yapılan değildir; üzüntü ve pişmanlık getiren istenmeyerek yapılandır. Bilgisizlikten dolayı bir şey yapan ve bundan tedirgin olmayan insan, yaptığını – bilmediğine göre – isteyerek yapmamıştır, ama – üzüntü duymadığına göre - istemeyerek de yapmamıştır. O halde bilgisizlikten dolayı bir şey yapanlardan, pişman olan için ‘istemeyerek yaptı’ denebilir, ama pişman olmayan için – ötekinden farklı olduğundan – ‘isteyerek yapmadı’ ifadesini

104

Aristoteles, Nikomakhos, s. 44.

105

kullanalım; farklı olduğu için kendine özgü bir adı olması daha iyi.”106

Aristoteles’in “bilgisizlikten dolayı eylemde bulunmak” ile “bilmeden eylemde bulunmak” arasında da bir ayırım yaptığından söz edilebilmektedir. “Bilgisizlikten dolayı bir şeyi yapmak ile bilmeden yapmak da birbirinden ayrı görünüyor. Sarhoş ya da öfkelenmiş olan biri yaptığını bilgisizlikten dolayı yapıyor görünmüyor.”107

Aristoteles, bilgisizlikten dolayı yapılan eylemlerin de bilmeden yapılanlar gibi pişmanlıkla sonuçlandığı taktirde istemeyerek yapılan eylem olduğunu belirtmektedir. ”Biri de Merope gibi, oğlunu düşman sanabilir ya da ucu açık mızrağı korumalı sanabilir ve taşı, sünger taşı sanabilir; kurtarmak amacıyla birine ilâç vermekle onu öldürebilir; ya da parmak güreşçilerinin yaptığı gibi, yalnızca dokunmak isterken yaralayabilir. O halde bilgisizlik eylemin bütün bu yanlarıyla ilgili olduğuna göre, bunlardan birini – özellikle en önemlilerini – bilmeden eylemde bulunan, yaptığını istemeyerek yapmış görünüyor; en önemli olanların ise, eylemin içinde yapıldığı koşullar ve eylemin amacı olduğu görünüyor. O halde böyle bir bilgisizliğe göre istemeyerek yapıldığı söylenen eylemin üzüntü vermesi ve pişmanlık getirmesi gerekiyor.”108

Şimdi, Aristoteles için yukarıdaki örnekler dahilinde ifade edildiği üzere, kişinin bilgisizliği, onun kötülüğünün nedeni olmaktadır. Yine de söz konusu bilgisizlik, kişinin tek tek özel durum ve koşullara ilişkin bir bilgisizliği olup, genele ilişkin bir bilgisizlik olarak değerlendirilememektedir. Dolayısıyla Aristoteles burada tikel koşullarla ilgili bilgisizliği aklamaya çalışır gibi bir tablo çizmektedir. Yani Aristoteles için kaynağı failde olan ve failin, ediminin içinde gerçekleştiği koşulları bildiği eylem “iradi” olarak adlandırılmak durumundadır. Öyleyse Aristotelesçi düşüncede genel olarak ifade edilirse, tüm kötü insanlar yapmaları gereken şeyleri bilmeden eylemde bulundukları taktirde, onların söz konusu eylemleri “irade dışı” olarak değerlendirilememektedir. “Çünkü, istemeyerek yapmanın nedeni tercihe ilişkin bilgisizlik değildir.(bu bilgisizlik kötülüğün nedenidir) , genele ilişkin bilgisizlik de değildir (bu bilgisizlik yüzünden kişiler yerilir) ; istemeyerek yapmanın nedeni tek tek şeylere ilişkin – eylemin aralarında yer aldığı ve hakkında olduğu şeylere ilişkin – bilgisizliktir; bunlarda acıma ve bağışlama söz konusu, çünkü 106 Aristoteles, Nikomakhos, s. 46. 107 Aristoteles, Nikomakhos, s. 46. 108 Aristoteles, Nikomakhos, s. 47.

bunlardan birini bilmeyen yaptığını istemeden yapıyor.109

Son çözümde Aristoteles için , bir kişinin kötü olacağını bilmediği ve kötü olmasını istemediği özel koşullu bir eylemi gerçekleştiriyor olması , onun irade – dışı bir eylemde bulunduğu biçiminde algılanmamalıdır.Çünkü eylemin failinin kişinin bizzat kendisi olması durumu söz konusu olmaktadır. Ancak yine de ‘genel anlamıyla bir bilgisizliğin’ irade-dışı bir eylemi doğuracağı, bu anlamda Aristoteles için yalnız tekil koşullu bir bilgisizliğin aklanma çabası içinde olunduğu dikkat çekici bir durumdur. Dolayısıyla Aristoteles için, bilgisiz olan kişi; özel durum ve özel koşullara bağlı bu bilgisizlik durumuna hiç sahip olmayabilirdi. Bu durum onun elinde idi. Yani o, her ne kadar bilmeden kötü davranmış olsa da aslında bunu bilmek ve kötü davranmamak onun elinde idi. Kısacası onun söz konusu bu edimi, “iradi” olmak durumundadır. “Bilmemenin kendisi bile -yani kişinin kendisi bilmemenin nedeni görünüyorsa cezalandırılır; söz gelişi sarhoşlar için ceza iki kattır. Çünkü yaptığının başlangıcı kendisindedir, sarhoş olmamak ona bağlıdır; sarhoşluk ise (yaptığını) bilmemesinin nedeni. Yasalarda bilinmesi gereken ve bilinmesi zor olmayan bir şeyi bilmeyenleri de cezalandırırlar; bilgisizliklerini gidermek kendi ellerinde olmasına karşın, savsama nedeni ile başka konuları da bilmedikleri düşünülenlere aynı şekilde ceza verilir; çünkü bilmeme durumunda olmamak ellerinde idi. Çünkü buna çaba göstermek onlara bağlı.”110 Dolayısıyla Aristoteles için bir kişinin iyi ya da kötü davranması kendisine bağlı olmaktadır. Söz konusu durumda kötü davranan kişinin isteyerek, bilerek ve hatta kasıtlı olarak böyle davrandığı söylenebilir. “Bir kötülük yapma’nın kasıtlı olması gerektiği konusunda anlaştığımıza göre, “kötülük yapma”nın da size bir kişi tarafından bilerek, kasten yapılmış bir zararı içermesi gerekecektir.”111

Yine daha önce ifade edildiği üzere, bir insan yalnızca iradi eylemlerinden dolayı övülmekte ya da yerilmektedir. “Bir insanı gerçekten yapmış olduğu şeylerden dolayı övdüğümüz de, ve güzel eylemler diğerlerinden bilerek, istemli olarak iyi olan şeylerle ayırt edildiğine göre, kahramanımızın soylu hareketlerin istemli olduğunu kanıtlamaya çalışmamız gerekir. Onun daha önce de böyle hareket ettiğini kanıtlayabilirsek daha da kolay olur bu, bunun için de rastlantıların ve denk düşmelerin bilerek yapılmış şeyler olduğunu ileri sürmeliyiz. Bir takım iyi eylemler yapın, hepsi de aynı türden 109 Aristoteles, Nikomakhos, s. 46. 110 Aristoteles, Nikomakhos, s. 54. 111 Aristoteles, Retorik, s. 83.

olsun, insanlar bunların bilerek yapılmış olduklarını ve bunların, yapan insanların iyi niteliklerinin kanıtı olduğunu düşünecektir.”112

Dolayısıyla Aristoteles için “gerçek edimler, yapanın karakterinin kanıtıdır: Eğer bir insan belli bir iyi şey yapmamışsa bile, eğer onun bu tür işler yapacak bir insan olduğundan eminsek överiz onu.”113

Görülüyor ki Aristoteles’in görüşünde; kişi ister iyi, isterse kötü davranmış olsun, söz konusu iyi ya da kötü davranışını bilerek ve istemli olarak gerçekleştirmiş olmaktadır. Çünkü onun sahip olduğu karakter özellikleri söz konusu iyiliğe ya da kötülüğe yatkındır. Öyleyse “ ’kötü davranış’ı yasaya karşı istemli olarak yapılmış haksızlık diye tanımlayabiliriz.”114

”Ayrıca istemli eylemin, o işi yapanın ne yaptığını bildiği bir eylem olduğunu görmüştük .”115

Demek ki Aristoteles’e göre bilerek ve istemli olarak iyi ya da kötü davranan kişinin bu davranışları onun belli karakter özelliklerine de denk düşmektedir. “Yani başkalarına para konusunda kötülük yapan insan cimri; bedensel zevk konularında kötülük yapan edepsiz; kendi rahatı, huzuru için kötülük yapan kadınsı; tehlike söz konusu olduğundaysa korkak insandır. Korkusu, aynı tehlike içinde olan kimseleri terk ettirir. Ona hırslı insan onur adına kötülük işler, tez canlı insan öfkeden, zafer tutkunu zafer adına, gücenik insan öç aşkıyla, aptal insan doğru ve yanlışın ne olduğu hakkında yanlış yönlendirildiği için, utanmaz insansa insanların kendisi hakkında ne düşüneceğine aldırmadığı için kötülük işler; geriye kalanlar için de aynı şey -bir insanın başkalarına karşı işlediği kötülük onun belli karakter hatalarına denk düşer.”116

Yine Aristoteles için eğer, “karakter erdem ise alışkanlıkla edinilir, adı da bu nedenle küçük bir değişiklikle alışkanlıktan (ethos’tan) gelir. Bundan apaçıktır ki karakter erdemlerinden hiçbiri bizde doğa vergisi bulunmaz; çünkü doğal olarak bir özelliğe sahip olan hiçbir şey başka türlü bir alışkanlık edinemez.” “Demek ki erdemler ne doğal olarak ne de doğaya aykırı olarak edinilir; onları edinebilecek bir doğal yapımız vardır, alışkanlıkla da onları tam olarak geliştiririz. Bunların olanaklarını daha önce taşıyoruz, daha sonra da etkinlikleri gerçekleştiriyoruz.”117

Aristoteles için benzer etkinlikleri gerçekleştirmekle ise huylar oluşmaktadır. “Bu 112 Aristoteles, Retorik, s. 68. 113 Aristoteles, Retorik, s. 68. 114 Aristoteles, Retorik, s. 70. 115 Aristoteles, Retorik, s. 83. 116 Aristoteles, Retorik, s. 71. 117 Aristoteles, Nikomakhos, s. 30.

nedenle etkinlikleri belli bir şekilde gerçekleştirmek gerek; çünkü bunların farklarına göre huylar oluşuyor. Yine Aristoteles, karakterin bir kez oluştuktan sonra isteğe bağlı olarak değiştirilmeyeceğini ileri sürmektedir. Bu nedenle de, “taa gençlikten beri şöyle ya da böyle alışmak arasında az değil, çok büyük fark oluyor, daha doğrusu her şey buna bağlı.”118

Çünkü gençlikte oluşan karakterin bir daha değişmesi imkân dahilinde değildir. İnsanın davranışları ise karakter özelliklerine ve huylarına uygun olmakta ve insan bunlara göre övülmekte ya da yerilmektedir. Adaletsiz ya da haz düşkünü olan kişi bir kez böyle oldu mu, onun değişmesi mümkün olmamakta ve bu davranışlarından dolayı da kınanmaktadır. “Adaletsizlik yapanın adaletsiz kişi olmakla istememesi ya da haz peşinde olanın haz düşkünü bir kişi olmak istemesi akla aykırıdır. Ama eğer biri onu adaletsiz yapacak şeyi bilmeden yapmıyorsa, isteyerek adaletsiz olur; istediği anda da adaletsiz olmaya son verecek adil bir kişi olmayacaktır.”119

Aristoteles’e göre adaletsiz ya da haz düşkünü olan bu kişinin söz konusu durumu, kendine dikkat etmediği için ya da doktorunu dinlemediği için hasta olan kişinin durumu gibidir. Çünkü hasta olan kişinin, hasta olmamak bir zamanlar elindeydi. Ancak o,bu fırsatı kaçırdığı için sağlığını bir daha elde edebilmesi imkân dahilinde görünmemektedir. “Aynı şekilde adaletsiz veya haz düşkünü kişi için de böyle olmamak başlangıçta elindedir; bunun için de onlar isteyerek öyle oluyorlar; bir kere olduktan sonra da öyle olmamaları artık olanaksızdır. Yanlız ruhun kötülükleri değil, bedenin kimi kötülükleri de isteyerek edinilir, kınadıklarımız da bunlardır; hiç kimse doğuştan çirkin kişileri ayıplamaz, hareketsizlik ya da özensizlik nedeniyle çirkin olanları kınar.”120

Dolayısıyla Aristoteles için gerek ruhun, gerekse bedenin kötülükleri isteyerek edinilir ve onları istememek bir zamanlar elimizde iken, bir süre sonra artık imkânsız olmaktadır. Zaten onların kınanmaları da isteğe bağlı ve elimizde olarak edinilmiş olmalarındandır.

Görülüyor ki Aristotelesçi düşüncede kaynağını failde bulan ve failin davranışının koşullarını bildiği bir “ iradi eylem” den söz edilebilse de, bir kez oluştuktan sonra değiştirilemez olan bir karakterden söz edilmekle de, isteğe bağlı olarak değiştirilemez olan “huy” ve “etkinliklerin” varlığı da yadsınamaz bir gerçek olarak serimlenmektedir. Dolayısıyla Aristotelesçi düşünce adına özgür iradenin 118 Aristoteles, Nikomakhos, s. 31. 119 Aristoteles, Nikomakhos, s. 54. 120 Aristoteles, Nikomakhos, s. 55.

varlığı ileri sürülmekten ziyade; daha çok iyi edimlerinden dolayı övülen ve kötü edimlerinden dolayı yerilen, bu nedenle de kötü eylemlerinin sorumluluğunu üstlenmekten kaçınan bir insanın durumu değerlendirilmeye çalışılır gibi görünmektedir.121

“Eylemin sorumluluğundan kaçmak için bir başka girişimde bulunabilir. Bütün insanlar, görünüşte kendileri için iyi olanı elde etmeye çalışırken, onların, kendilerine iyi gibi görünen şeyden sorumlu olmadıkları söylenebilir. Gördüğümüz gibi Aristoteles bunu, ‘Eğer bir insan ahlaki durumlardan belli bir ölçüde sorumluysa, ona iyi görünen şeyden de belli bir ölçüde sorumludur. Eğer ahlaki durumundan sorumlu değilse, erdem erdemsizlikten hiç de daha iradi bir şey değildir, çünkü her insanın ereğini belirleyen şey onun seçimi değil, ama doğa ya da herhangi bir şeydir,’ diye yanıtlamaktadır. Bu, belki Aristoteles’te, bir özgür irade tartışmasına en yakın yaklaşımdır ve sonuç biraz belirsizdir.”122