• Sonuç bulunamadı

1.9. HALKLA İLİŞKİLERİN UYGULAMA ALANLARI

1.9.6. Etkinlik Yönetimi

Etkinlik yönetimi sosyal ya da kültürel amaçlara hizmet etmek niyetiyle tüm detayları önceden tasarlanarak gerçekleştirilen ritüelleri, sunum, performans veya kutlamaları ifade etmektedir (Peltekoğlu, 2007:331). Etkinlik yönetimi altında halkla ilişkiler departmanının gerçekleştirdiği faaliyetlere sergi ve fuarlar örnek olarak gösterilebilir. Sergi ve fuarlar, halkla ilişkiler uygulamalarında kurum ve kuruluşun halkla bir araya gelmesini sağlayarak kurumun imaj geliştirme çabalarına olumlu katkılar sağlamaktadır. Sergiler, kuruluşlara sosyal, ekonomik ve teknik alanlarda faaliyetlerini, hizmet veya ürünlerini duyurmaya imkan veren herkese açık düzenlenen organizasyonlardır (Kalyon, 2006: 101).

Etkinlik dendiği zaman açılış töreni, kongre, gösteri, konser, karşılama töreni, yemek organizasyonları, yarışma, bayi toplantıları, tanıtım, sanat-kültür-spor organizasyonları vb. akla gelmektedir. Söz konusu etkinlikler kendiliğinden oluşup gelişen olaylar değildir. Tüm bu organizasyonlar belirli stratejiler doğrultusunda planlanan faaliyetlerdir. Günümüzde ayrı bir öneme sahip olan etkinliği stratejik olarak yönetmek, etkinliğin hedeflenen amaca ulaşmasında en önemli etkendir (Akay, 2014: 56).

1.9.7.Lobicilik

Lobicilik, önemi giderek artan halkla ilişkiler uygulamalarından bir tanesidir. Lobicilik, hükümet dışında olan ancak sesi yasa koyucular tarafından duyulacak kişilere yönelik çalışmalarla yakından ilgilidir (Peltekoğlu, 2007:599). Lobicilikte lobici, her zaman güvenilir bilgiler vermelidir. Lobicilik faaliyetleri için meseleleri ve hükümet fonksiyonlarını yakından bilmek ve kuruluşun bakış açısını doğru ve etkili olarak iletme kabiliyeti gerektirmektedir (Okay ve Okay, 2007:496).

Halkla ilişkiler temelli lobicilik çalışmaları günümüzde çok önem kazanmaya başlamıştır. Kurumun karar alma birimiyle iletişime geçilip istenilen doğrultuda kararların aldırılmasını amaçlamakla birlikte kuruluşa yönelik olumlu imajın oluşturulmasını ve kuruluşu kamuoyuna aktararak halkın desteğini kazanmayı da amaçlamaktadır (Yüksel, 2010:128). Halkla ilişkiler tekniği olarak uygulanan

lobiciliğin önem kazanmasında birçok amaç bulunmaktadır. Bunlar arasında; hedef kitlede işletmeye yönelik oluşabilecek olumsuz tutumlara engel olmak, kurumun itibarını güçlendirmek, bilinirliğini artırmak, faaliyet alanlarını etkileyebilecek hukuki kararların duruma göre alınması ya da alınmaması yönünde etkide bulunmak veya önceden alınmış kararlara ilişkin gerekli düzenlemeleri yapmak gibi amaçlar bulunmaktadır (Canöz, 2007:29).

1.9.8.Finansal İlişkiler

Finansal ilişkiler, yatırımcı ilişkileri olarak da bilinmektedir. Halkla ilişkilerin bu alanı, kuruluş hissedarlarının güvenini artırmak ve hisseleri bireysel yatırımcı, finansal analist ve kurumsal yatırımcılara cazip hale getirme amacıyla bir şirketin hisselerinin değerini artırmaya ve sermayenin maliyetini azaltmaya yönelik faaliyetleri sürdürmektedir (Cutlip vd., 1994:19). Yönetimin amaçlarına uygun iletişim stratejileri hazırlamak, medyayla ilişki kurmak, analist toplantıları, turlar ve ziyaretleri de içeren finansal gruplarla ilişkileri yönetmek finansal ilişkilerin faaliyetleri arasında yer almaktadır (Koçyiğit ve Salur, 2014:244).

Finansal halkla ilişkilerde temel olarak bilgi iletişimcisi olarak ifade edilen finansal halkla ilişkiler uygulayıcıları, iletişimdeki yetenekleri sayesinde şahıs ve kuruluşların kıymetli evrakları satın almaları veya saklamaları kararını vermelerinde önemli görevler üstlenmektedirler (Okay ve Okay, 2007: 291-292).

1.9.9.Sorun Yönetimi

Sorun yönetimi, problemleri tahmin etmeye, tehditleri erken fark etmeye, beklenmedik olayları en aza indirgemeye, sorunları çözmeye ve krizleri önlemeye yönelik proaktif ve sistematik bir halkla ilişkiler uygulaması olarak ifade edilmektedir (Wilcox ve Cameron, 2005:256). Sorun yönetimi şirketlerin, eylemci grupların protestolarıyla ilgili olarak kanun yapıcılar üzerinde sıkı iş kontrolleri yapılmasıyla ilgili baskı ve çabalarıyla maruz kaldıklarında kullanabilecekleri stratejileri belirlemek için bir girişim olarak da tanımlanmaktadır (Regester ve Larkin, 2005:39).

Kurumların karşılaştıkları önemli kamu sorunlarına yönelik nasıl karar vermeleri gerektiğine dair W. H. Chase tarafından geliştirilen model, beş adımda sorun yönetimi sürecini ele almaktadır. Bunlar sorunun saptanması, sorunun analiz edilmesi, strateji seçenekleri aşaması, sorun eylem planı aşaması ve sonuçların değerlendirme aşamasıdır. Modelin varsayımı, savunucu grupların çıkarları karşısında kurumların sessiz kalmaları yerine örgütsel bir kaynak olarak kendi görüşlerini ifade edebilmelerine dayanmaktadır (Hearit, 2005:122).

1.9.10.İtibar Yönetimi

İtibar yönetimi, kuruluşun güçlü bir kurumsal imaj kazanması ve elde ettiği bu gücü devamlı hale getirmesi süreci olarak ifade edilmektedir. Hedef kitleler kuruluşun ne kadar itibar sahibi ve güvenilir olduğunun farkına varmadığı sürece kuruluş gerçek manada itibar sahibi ve güvenilir olarak nitelendirilemez. Hedef kitle, kendi düşüncelerine göre kuruma dair bir algı geliştirmekte ve kurumları çevrelerine yönelik tüm faaliyetlerinden sorumlu tutmaktadırlar (Steven, 1998:17).

Kurumsal itibar, bir kurumun oluşturduğu güvenin toplam pazar payı içerisindeki değeri olarak tanımlanmaktadır. Kısaca itibar kurumun elle tutulamayan soyut değerlerinin ifadesidir. (Kadıbeşegil, 2006:55). Kurumun ulusal ve uluslararası pazarda güçlü bir işletme olarak ayakta durabilmesi ve itibarını iyi yönetebilmesi için hedef kitlesinin güvenini kazanması gerekmektedir (Brisette, 2005:24).

İKİNCİ BÖLÜM

EĞİTİM VE HALKLA İLİŞKİLER EĞİTİMİ

Eğitim, kişinin zihnî, bedenî, duygusal, toplumsal yeteneklerinin, davranışlarının en uygun şekilde ya da önceden hazırlanmış plana yönelik geliştirilmesi, bunun sonucunda yeni yetenekler, davranışlar ve bilgiler kazandırılması amacıyla gerçekleştirilen faaliyetleri kapsamaktadır.

Çalışmanın bu bölümünde eğitimin tanımı ve amaçları kavramsal bir çerçeve içerisinde ele alınmış olup birçok eğitim bilimleri akademisyeni tarafından yapılmış tanımların üzerinde durulmuştur. İzleyen kısımda eğitim felsefesi ve eğitim sosyolojisine değinilerek açıklamalara yer verilmiştir. eğitimde program ve çeşitleri kısmında program kavramı açıklanmış ve çeşitleri ele alınmıştır. Bu bölümde alt başlık olarak program geliştirmeye değinilmiştir. İlerleyen kısımda ise ülkelerin eğitim sistemleri ele alınmış sonrasında halkla ilişkiler eğitimi detaylı olarak incelenmiş her iki ülkede de uygulanan eğitimler üzerinde durulmuştur. Genel halkla ilişkiler eğitiminin yanı sıra halkla ilişkiler lisans eğitimi detaylı biçimde açıklanmış sonrasında lisans müfredat modellerinin anlatımıyla ilgili kısım tamamlanmıştır.

2.1.EĞİTİMİN TANIMI VE AMAÇLARI

Eğitimin tarihsel gelişimi sürecinde rolü, işlevleri, kapsamı genişlemiş ve çeşitli tanımları yapılmıştır. Bu tanımlardan bazıları aşağıda verilmiştir:

“Toplumu sahip olduğu, maşeri vicdanın çağdaş değerlerle gözden geçirilmesini ve şekillenmesini temin etmeye yarayan bütün düşünce ve çabaların bir organizasyon halidir” (Akyüz, 1992:3).

Oğuzkan göre eğitim “Önceden belirlenmiş esaslara göre insanların davranışlarında belli gelişmeler sağlamaya yarayan planlı etkiler dizgesi” olarak değerlendirilmektedir (Oğuzkan, 1993:46).

Sönmez ise eğitimi,“Fiziksel uyarımlar sonucu, beyinde istendik biyo-kimyasal değişiklikler oluşturma süreci” şeklinde tanımlamaktadır (Sönmez, 1994:2).

1900’lü yıllarda eğitim, bilgiyi kazanma ve kullanma olarak tanımlanmış olmasından dolayı eğitimde bireye ağırlık verilmiştir. 1930’lu yıllarda ise, eğitim insan yetiştirme süreci olarak algılanmaya başlanmış sonraki yıllarda ise eğitime, bireyin gelişmesidir şeklinde yaklaşılmıştır. İlerleyen zaman zarfında sadece bireyin değil, bireyin içinde yaşadığı ailenin ve toplumun da gelişmesi gerektiği gündeme gelmiştir. Böylece eğitim, davranış değiştirme ve geliştirme yoluyla, bireyin kişisel, sosyal, ekonomik ve kültürel yönden gelişmesine yardım etme görevini üstlenerek bireyin içinde yaşadığı aile, toplum, ulus ve dünyanın gelişmesine hizmet etmesi de gündeme gelmiştir (Güneş, 1996:2).

Eğitim yoluyla, herkesi belli bir düzeye getirmek, eğitim almamış insanlara eğitim vererek toplumsal bütünleşmeye katkıda bulunulur (Haberal, 2002:6). Öğrenme ise insanların çevreleriyle iletişimi ve etkileşimi ile gerçekleşmektedir. Öğrenme esnasında öğrenci, öğretmen ve çevre ile etkileşimde bulunur. Bu yapılan tanımlardan da anlaşıldığı üzere eğitim bir iletişim sürecidir (Deryakulu, 1992:528- 529).

Eğitim; örgün, algın ve yaygın eğitim olarak üçe ayrılmaktadır. Bunlar şu şekilde tanımlanabilir (Titmus vd., 1985).

Örgün eğitim, resmi olarak planlanan ve sıralı biçimde düzenlenen, eğitimci ve öğrencinin üzerine düşen görevlerin açıkça belirtildiği, öğretmenin eğitim amacıyla öğrenciyi kontrol etmeye çalıştığı ve sorumluluk aldığı, öğrencilerin yazılması veya alınması gibi zorunlulukları olan eğitimdir.

Yaygın eğitim, öğrencilerin yazılması veya alınması gibi işlemlerin yapılmadığı eğitim programları olarak ifade edilir.

Algın eğitim, Her bireye, hayatı boyunca günlük yaşantılardan, eğitimsel etkilerden ve çevre kaynaklarından aileden, komşulardan, işten, oyundan, pazardan,

kitaplardan ve kitle iletişim araçlarından tutumlar, değerler, beceri ve bilgi kazandıran süreçtir.

Eğitimin genel amacı, bireylerin fiziksel, bilişsel, duyuşsal ve sosyal gelişimlerini en üst düzeyde geliştirerek, onların topluma sağlıklı ve verimli bir şekilde uyum sağlamalarına yardımcı olmaktır. Eğitimin bu genel amacı, eğitim etkinliklerinin belli bir program çerçevesinde, planlı ve düzenli olarak uzman kişilerce uygulandığı okul ortamında gerçekleştirilir. Okullar, bireyin ve toplumun gereksinimlerine göre oluşturulan eğitim programları doğrultusunda bireylerin fiziksel, bilişsel, duyuşsal ve sosyal gelişimlerinin sağlanmasına dönük çeşitli derslerin öğretiminden sorumludurlar (Varış, 1998:18-19).

Eğitimin amacı sadece önceden hazırlanmış bilgilerin kuşaklara aktarılması ve onların yetiştirilmesi veya sadece bireylere bir diploma kazandırmak değildir. Eğitim bireyi nerede ne zaman ve ne şekilde olursa olsun bireye yardımcı olabilecek bir amaçtır. Bu açıdan bakıldığında eğitimin amaçları aşağıda olduğu gibi sıralanabilir (Er, 1997:67):

- Toplumun yaşam geleneğine ve sürekliliğine kaynak olmak,

- Kültürü zenginleştirip, biçimlendirerek, toplumun yenileşmesine yardımcı olmak,

- Bilinçli üretici ve tüketiciler yetiştirerek ekonomik verimi artırmak ve bu yolla toplumun refah düzeyini artırmak,

- Siyasal bilinç uyandırarak yetiştirdiği bireyleri sorumlu vatandaşlar haline getirmek,

- Bireyi sosyalleştirerek, onun toplumun fonksiyonel bir üyesi olmasını sağlamak.