• Sonuç bulunamadı

Erbakan’ın İnsan ve Devlet Döngüsünde Eğitime Bakışı

3.3. Bireyin İnşası: Erbakan’da İnsan ve Devlet Tasavvuru

3.3.3. Erbakan’ın İnsan ve Devlet Döngüsünde Eğitime Bakışı

Şekil 15. Erbakan’ın İnsan Modeli Şekil 16. Erbakan’ın Devlet Modeli

Erbakan’ın insan ve devlet tasavvuru üzerinden yeni bir bakış açısıyla “insan devleti” tasavvurunu tasvir etmek yararlı olacaktır. Bu bağlamda Erbakan’ın insan- devlet modeli birlikte incelendiğinde içiçelik arz etmektedir. Şöyle açıklamak gerekirse; insan modelini bâtın/soyut, devlet modelini zahir/somut olarak inceleyebiliriz. Ancak insan modelinin aynı zamanda kendi içinde de bâtın-zahir olarak kategorize edildiğini görmek mümkündür. Aynı şekilde devlet modeli de her ne kadar zahir/somut olarak şematize edilmişse de kendi içinde zahir-bâtın olarak kategorize edilmiştir.

Bu çalışma açısından Erbakan’ın insan ve devlet tasavvuru çok önemlidir. Çünkü Erbakan’ın inşa etmek istediği birey ve bireyden topluma ulaşan devlet modelinin tasavvuru bu şemalarda betimlenmiştir. Bireyin inşası da ancak eğitim yolu ile gerçekleşeceğinden Erbakan’ın eğitim anlayışı en iyi insan-devlet modeli üzerinden izah edilebilir.

Erbakan’a göre (1973: 41-42; 1975a:101) bireyden topluma kalkınmada esas olan ahlak ve maneviyattır. Bireysel ve toplumsal olarak ayağa kalkmak, ilerlemek ancak ahlak ve maneviyat ile mümkündür. Peki, bir toplum nasıl ayağa kalkar? sorusuna verilebilecek en iyi cevap, öncelikli olarak bireyin ayağa kaldırılması olacaktır. Nitekim bireyler ahlak ve fazilet esaslarıyla geliştirilmeli, bu durum bireyler için büyük bir lütuf olarak görülmelidir. Millî ve manevi değerlere önem vermek bu yönüyle bir gerekliliktir. Erbakan’ın (1975a:101;1973: 42) “Maarifimizde, devlet idaremizde, kendi tutumumuzda devlet-millet kaynaşmasının meydana gelmesinin temel sırrı buradadır. Bundan dolayı maarifimize bilhassa dikkat etmeye mecburuz. Maarifte, çocuklarımıza, terbiye, edep, hayâ, iffet gibi mefhumların öğretilmesine ağırlık vermeliyiz” ifadesi de bu çalışmadaki iddiaları güçlendirmektedir.

Bireyin eğitim yoluyla bilimsel verilerin yanında inanç sistemlerinin bireye sunduğu ahlak ve fazilet esaslarının millî ve manevi duygularla birlikte donatılması, bireyin çok yönlü olarak inşası açısından son derece önemlidir. İnsan modelinde açıklamaya çalıştığımız bireyin soyut değerler üzerinden inşası adalet ve itidal ölçütlerinde gerçekleştiğinde birey kendi vücut ülkesine hükmeden bir bireye dönüşecektir. Kendi vücut devletini duygularıyla idare edebilen bir hükümdar olarak

bu sefer zahirde çevresi ile de iyi ilişkiler kurabilen bir bireye dönüşecektir. Çevresiyle olan ilişkilerinde iktisat yönünü en iyi şekilde kullanabilecektir. Verimli bir çalışma ile vücudunu iktisatlı olarak kullanabilmeyi öğrenebilecektir. Ticaretinde adalet ve itidal üzere hareket edebilecektir.

Erbakan’ın insan devletinde bireyin eğitiminde en kritik nokta, bireyin kendi nefsinde kişilik özelliklerinin, birey tarafından kendi kendine tanımasının sağlanması noktasıdır. Eğitim sürecinde; ben kimim?, Fıtraten sahip olduğum kişilik özelliklerim nelerdir?, Nelerden hoşlanırım?, Nelerden hoşlanmam?, Nelere karşı zaafım var?, Bende olan hangi kişilik özellikleriyle kendimi güçlü görüyorum?, İnancım ve sahip olduğum millî ve manevi hassasiyetlerle, bedenimde sahip olduğum melekeler ne ölçüde barışık?, bu bağlamda çatışan noktalarım neler? gibi sorgulamalarla birey önce kendini tanımalı, ne olduğunu bilmeli, daha sonra ne istediğini bilen bir birey olarak belli amaç ve hedefler doğrultusunda yaşamına yön vermelidir. Nitekim Erbakan (2014b: (5)445) eğitim boyutunda bireyi “kötü ahlaklardan arınmış güzel ahlak sahibi olarak, manevî bilgilerle mücehhez nefis terbiyesi görmüş genç” olarak tanımlamaktadır. Bireyin eğitimi, nefse esareti değil, nefis terbiyesini esas alan bir anlayışa sahiptir (Erbakan:1991:256).

Bireyin nefsi millî ve manevi duygularla belli bir seviyede terbiye edildiğinde birey, fıtraten kendisine verilmiş olan doğru ve yanlışı ayırt etme noktasında da iyileştirilmiş olur. Birey vücut ülkesinde bu melekesini doğrudan yana kullanabildiğinde çevreden kendisine sunulan bir bilgiyi doğru-yanlış terazisinde rahatlıkla ölçülendirebilir. Kendisine faydalı olan bilgiyi edindiği ölçüde, çevresinde iletişim kurduğu bireylerle kullandığı dil gelişecektir. Kendini iletişimsel olarak daha iyi ifade edebilecektir. Aynı zamanda kendi vücut ülkesinde düşünme ve muhakeme melekesine hâkim olduğu ölçüde bilgiyi planlı olarak kullanma yetisine de sahip olacaktır.

Vicdan ve ünsiyet melekesi bireyde geliştirildiğinde kişide olaylara adalet ölçüsünde bakma ve hükmetme davranışı da gelişecektir. Vücut devletinde bedenen ve ruhen adaleti sağlamış, bedenindeki yönetimini kontrol edebilmiş, hukuki düzenini oluşturmuş bir birey olarak her hareketi denge/itidal üzere gerçekleşecektir. Böylelikle

öfkesini kolaylıkla kontrol edip, uyku düzenini ayarlayabilip, yeme alışkanlıklarını vb. davranışlarını kontrol edebilecektir. Beden ülkesinde yakalanan bu denge, çevrede de bireyler arası ilişkilerinde adil, hukuki temelleri olan sağlıklı davranışların oluşmasını ve gelişmesini sağlayacaktır. Aksi durumlarda vücut ülkesinde adalet terazisi ile hükmedemeyen bir birey kendi iç dünyasındaki sıkıntılarını çevreye yansıtarak bireyler arası ilişkilerinde birtakım problemler yaşayabilir.

Hislerini ve idrakini terbiye süzgecinden geçirerek kontrol edebilen birey, inancı ölçüsünde kendisine karşı dürüst davranabilecek, ahlaki ilkeler boyutuyla davranışlarını şekillendirebilecektir. Böylesine bir uyum yakalandığında bireyin ahlakı güzelleşecektir. Çevre ile olan ilişkileri güzel ahlak çerçevesinde şekillenecek, farklı bireyler de ortaya konan ahlaki meziyetlerden olumlu anlamda istifade edebileceklerdir.

Şuur ve iradesini fayda-zarar noktasında vücut ülkesinde itidal üzere tesis etmiş birey, bedenini iktisat kurallarının gerektirdiği ölçüde en randımanlı şekilde itidal üzere kullanabilecektir. Zamanını boş yere harcamayarak, arzularını dizginleyerek, boş yere konuşmayarak, vücudunu boş yere yormayarak vb. davranışlarla ruh-beden dengesini iktisaden sağlamış olacaktır. Çevre ile olan ilişkilerini de bu çerçevede şekillendiren birey çevresini de mutlu edecektir.

Erbakan’ın insan ve devlet modellerini şematize eden bir birey olarak, kendi kişilik özelliklerini maksimum düzeyde tanıdığı düşüncesine ulaşmak mümkündür. Allah'ın insana fıtraten yüklediği özellikleri keşfederek bu özellikleri maksimum seviyede açığa çıkarabilmek ve vücut ülkesinde kullanabilmek adına yoğun bir tasavvuf terbiyesinden geçtiği de anlaşılmaktadır. Bedeninin zahiri ve bâtıni özelliklerinin kalite standartlarını belirleyerek insanlığa örnek bir numune sunmaktadır.

Erbakan’a göre (2014b: (5)440-445) insan devletini özünde tesis eden ve idare edebilen birey inancı doğrultusunda; iyinin, faydanın, adaletin ve doğrunun toplumda yaşanır hale gelmesi için bütün gücüyle çalışmak mecburiyetindedir. Bu görev bireyin en önemli görevidir. Bütün görevler bir zamana bağlı olsa bile birey bu görevini her

zaman ifa etmelidir. Bu görev en büyük mükâfata sebep bir görev olarak her şeyden evvel yapılması gereken bir görevdir. Görevini yerine getirirken birey; sahip olduğu inancını sabır, sebat, azim, sadakat ve hayır üzere fiiller üreterek koruyabilir ve karşısına çıkan zorluklarla yılmadan mücadele edebilir. Bilgisini doğru zamanda ve doğru koşullarda kullanabilmelidir. Sahip olduğu inancı üzere; samimiyetini muhafaza ederek, muhataplarına karşı hukuk çizgisinde davranmalı ve doğruluk üzere hareket etmelidir. Çevre ile uyum içinde olmalı, ihtilaf ve çekişmeye girmemeli, hoşgörülü olmalıdır. Nefsi terbiye olunmuş birey olarak güzel ahlak üzere yaşamalı, gıybet, dedikodu, haset, kibir, kin, iftira gibi beden hastalıklarından uzak kalmalıdır. Kendisine verilen vazifeleri en iyi şekilde yerine getirmeli, ihsan sahibi olmalıdır. İstişareye önem vermeli, kendindeki eksiklikleri görebilmeli, istişare ile alınan kararlara uymalı ve irfan sahibi olmalıdır. Amirlerine karşı itaat edebilmeli, sadakate riayet etmeli, vefalı ve güvenilir olmalıdır. Nefsi ile mücadeleyi elden bırakmamalı, kendinden önce çevredeki bireylere faydalı olmak için çalışmalıdır. İyi birey; insan olmanın bir gereği olarak sevgi, huzur, barış, kardeşlik, insan hakları, özgürlük, mutluluk gibi değerlerin yaşatılması için yaşayandır.

Erbakan'ın kendi tasavvurunda yaşadığı bu deneyimi yakın çevresinden başlayarak başkalarının da yaşaması yönünde iştiyak içerisinde olduğunu söylemek abartı olmasa gerektir. Kendinin inşa olunduğu insan ve devlet tasavvuru üzerinden, eğitim yolu ile ülkenin bireylerinin de inşa olabileceğine inanmaktadır. Bu sayede önce bireyin beden ülkesinden başlanılarak yaşanılan ülkeye daha sonra da tüm dünya olmak üzere mutlu bireyler inşa edilebileceğini ve dünyada bu sayede saadetin huzurun ve mutluluğun tesis edilebileceğini kendi örneklemi üzerinden ortaya koymuştur.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

MİLLİ GÖRÜŞ HAREKETİ VE EĞİTİM PROGRAMLARI