• Sonuç bulunamadı

5. KURAMSAL TEMELLER

5.4.8. Ekoturizm Ve Korunan Alanlar

Ülkemiz, doğal ve kültürel kaynak değerleri ile rekreasyon/turizm yönünden zengin ve çeĢitlilik arz eden bir potansiyele sahiptir. Kaynak değerlerinin bilimsel, sosyal ekonomik, tıbbi, ekolojik, ahlaki ve etik gerekçelerle yerinde korunmasına yönelik ülkemizde yasal olarak korunan doğal alanların 3 temel kanunla kullanımı ve çerçevesi belirlenmiĢtir (Nayır vd. 2008).

 2873 sayılı Milli Parklar Kanununa göre (Milli Parklar, Tabiat Anıtları, Tabiat Parkları ve Tabiatı Koruma Alanları) bu alanlardan sadece Milli Parklar, Tabiat Anıtları, Tabiat Parkları ve Orman Mesire Alanları olmak üzere yasal olarak turizm/rekreasyon amaçlı kullanılabileceğini ifade etmektedir. Bu alanlar, orman alanlarının sadece yaklaĢık % 3,5‘ini oluĢturmaktadır (Gül vd. 2006).

 2872 sayılı Çevre Kanununa göre ayrılmıĢ Özel Çevre Koruma Bölgeleri turizm/rekreasyonel amaçlarla kullanma imkanı sunmaktadır.

 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında özellikle Doğal Sit Alanlar yasaya göre rekreasyon/turizm amaçlarına hizmet verebilecek potansiyel alanlardır (Nayir 2009)

Milli Park, tabiat parkı vb. yerlerin oluĢturulmasındaki temel amaç, bu alanlarda bulunan tür ve genetik çeĢitliliği, doğal ve kültürel değerleri korumaktır. Bu öncelik göz önünde bulundurularak, bu alanlarda yapılan düzenlemelerle, uygun yerler turizm ve rekreasyon amaçlı olarak halkın dinlenme ve eğlenmesine açılmaktadır (Erdoğan 2003).

Çizelge 5.30: 1958-2007 Yılları Arasında Korunan Alanlar Listesi

Milli Park Tabiat Parkı Tabiat Anıtı Tabiatı Koruma Alanı Yaban Hayatı GeliĢtirme Sahası A Tipi Mesire Ye rleri** B Tipi Mesire Ye rleri** 1958-2007 39 22 105 32 80 108 208

Kaynak: Anonim (2010r). Orman Genel Müdürlüğü.

www.ogm.gov.tr/ormistatistik/DKMP/ korunan _alanlar.xls

(**) A tipi Mesire Yerleri gece konaklama imkanı bulunan, B tipi Mesire yerleri gece konaklama olanağı ve tesisleri bulunmayan Mesire yerleridir.

1980 yılından beri turizm sektörünün ve endüstrisinin yeni yatırım, mal ve hizmet satıĢı yapmak, pazar geniĢlemesini sağlamak, dolayısıyla yeni kar alanları oluĢturmak amacıyla özellikle doğal alanlarda giderek yoğunlaĢtığı ve çeĢitlendiği görülmektedir. Aslında ekoturizm giriĢimlerinin temel nedenlerinden biri, turizm endüstrisinde sürekliliği ve sürdürülebilirliliği sağlamanın turizm amaçlı kullanılan kaynakların korunmasına ve geliĢtirilmesine bağlı olduğunun farkına varılmaya baĢlanmasıdır. Kullanım yoluyla kazanç sağlayan bir ticari faaliyet özellikle ekoturizm ile çevreyi koruma arasında kurulan bu tür ve benzeri bağlar, bir faaliyetin doğasını açıklamaktan çok, bir pazarlama, özendirme ve propaganda biçimi olarak görünebilmektedir. Bu çalıĢmalar küreselleĢme-yerelleĢme eğilimlerinin baskısı sonucu ortaya çıksa da, söz konusu yoğun talep ve eğilimlerin olması bu tür korunan alanlarda turizm/rekreasyon faaliyetlerinin yapılmasını ve özellikle kullanım amaçları içinde olmasını zorunlu kılmaktadır (Gül ve Özaltın 2007a).

Birinci derecede kar amacı güden ve ekonomik yararlanmaya odaklanan turizm sektörü, çoğunlukla orman rejiminde olan korunan alanlarda ve diğer doğal alanlarda ön plana çıkmıĢtır (Arpa 2001).

Bu amaçla korunan doğal alanlarda özellikle ekoturizm faaliyetleri önemli bir olgu olarak karĢımıza çıkmaktadır. Ekoturizm, korunan alan yönetimlerine bilinç geliĢtirme olanağı yaratan özellikle doğal ve kültürel kaynak değerlerinin minimum zarar görmesi açısından önemli bir fırsattır. Bununla birlikte, korunan alanların etkilediği halkın gelir sorunlarının çözülmesinde de ekoturizm önemli bir iĢlev görebilmektedir. Yerel değerlere yönlendirilmiĢ, yerel halkın faydalandığı ekoturizm etkinlikleri hem korunan alan hem de yerel halk için önemli bir gelir kaynağı durumundadır. Planlamada yerel halkın katılımı ekonomik ve ekonomik olmayan faydaların yerel halka ulaĢtırılmasının garantiye alınmasında önemli rol oynayacaktır (Gül ve Özaltın 2007a).

Günümüzde bilimsel ve teknik anlamda yasa ile koruma altına alınan doğal alanların temel koruma gerekçeleri, özellikle rekreasyon/turizm amaçlarıyla çoğunlukla çeliĢmekte ve rekabet edememektedir. Böylece biyolojik çeĢitlik baĢta olmak üzere söz konusu korunması arzulanan doğal ve kültürel değerlerin olumsuz etkilenmesine yol açabilmektedir. Bu nedenle korunan doğal alanlarda özellikle ekolojik tabanlı anlayıĢı yerleĢtirmek, planlanması ve yönetimini bu merkezde gerçekleĢtirmek gerekmektedir. Özellikle Milli Parklar, Tabiat Parkları ve Mesire alanlarına yılda yaklaĢık 10 milyonun üzerinde ziyaretçinin geldiği tahmin edilmektedir. Böylece kesin ve detaylı olmamakla birlikte sınırlı düzeyde bazı veriler bulunmasına rağmen ne yazık ki ekoturizm ile ilgili istatistiki veriler bulunmamaktadır.

adında çeĢitli geziler düzenlenmekte ancak nicelik ve nitelik olarak ekoturizm eylem boyutu tam olarak bilinmemektedir. Çoğu kez bu alanlardan sorumlu birimlerin bile haberi olmayabilmektedir (Nayir 2009).

Ekoturizmin özellikle korunan alanlarda uygulanmasına yönelik teĢvik edilme ve uygulama sebeplerini incelemek gerekirse;

• Ekosistemler üzerine olan etkileri en alt düzeye indirmek,

• Bu alanlarda yasayanlar için alternatif ekonomik kaynaklar sağlamak, • Alanların doğal ve kültürel değerleri ortaya çıkarmak,

• Ziyaretçilerin ve alanlarda yasayanların bilgilendirilmelerini sağlamak, • Uygulamaları bütün ilgi gruplarının katılımıyla gerçekleĢtirmek,

• Yöre insanının içinde yasadığı değerlere sahip çıkarak korumasını sağlamak, • Bu alan için sürdürülebilir bir mali mekanizmanın kurulmasını sağlamak, • Bilimsel ve eğitsel çalıĢmalara olanak sunmak,

• Faaliyetlerin olumlu ve olumsuz etkilerini ortaya koymak.

Bu amaçlara göre, gerek statü kazandırılmıĢ ve gerekse diğer potansiyel alanlar gibi biyolojik çeĢitlilik ve doğal-kültürel kaynaklar açısından zengin alanlar için ekoturizm bir koruma aracı olarak da kullanılabilir (Akın 2008).

Mevcut korunan doğal alanların uzun devreli geliĢme planlarının yapılmamıĢ olması ya da yapılan planlarında etkin, katılımcı ve uygulanabilir olmaması, kaynak koruma nedenlerinin ilgili kitlelere yeterince tanıtılamaması veya benimsetilememesi ve izleme/denetleme iĢlemlerinin yapılamaması gibi nedenler bu tür alanların geleceğini önemli ölçüde olumsuz etkilemektedir.

Sonuçta özellikle mevcut doğal ve kültürel peyzaj değerlerinin zarar görmesine içsel ve dıĢsal sorunların giderek daha da artmasına yol açmaktadır. Ayrıca sorumlu kuruluĢ/kurum ve diğer paydaĢlarına ekoturizm çıktılarından çok yönlü yarar sağlamamasına yol açmaktadır. Bununla birlikte tur organizatörleri veya Ģirketleri sadece kendi gelirini artırmaya yönelik bu uygulamalar, genel anlamda ekoturizm kavram çerçevesine ve özüne de ters düĢmektedir. Bu alanlardan sorumlu ve yetkili birimler, ekoturizm konusunda hangi alanda, nasıl ve ne Ģekilde davranacağı konusunda planı olmadığı için eylemsel ve yatırım açısından da hiçbir Ģey yapılamamaktadır (Nayir 2009).