• Sonuç bulunamadı

İNCELENMESİ

C- İŞÇİ-İŞVEREN İLİŞKİLERİNDE KURUMSALLAŞMA

3- EKONOMİK VE SOSYAL KONSEY

Avrupa ülkelerinde Ekonomik ve Sosyal Konseyler 40-50 yıl öncesine dayanırken Türkiye'de-aşağıda hemen yer vere-ceğimiz gibi- bazı girişimler olmakla beraber böyle bir oluşu-mun kurumsallaşmış olduğundan hala söz etmek mümkün değildir.

Türkiye'de planlı dönemden bu yana toplumsal uzlaşma arayışlan olmuştur. Bunlar üçüncü plan döneminde

oluştum-78

lan fiyat ve ücret daimi özel ihtisas komisyonu36 üe dördün-cü planda yer alan toplumsal anlaşmadır.37 Üçüncü planda fiyat istikrarını sağlamak üzere alınacak önlemleri işler hale getirmek ve gerektiğinde Yüksek Planlama Kurulu aracılığı ile Bakanlar Kuruluna teklif edüecek ekonomik ve idari karar taşanları hazırlamakla görevli bu komisyon Ekonomik ve Sosyal Konseyin işlevleri üe aynı işlevleri üstlenmiştir. Bu gi-rişim sadece bir rapor düzeyinde kalmış ve bir sonuca ulaşa-mamıştır.

Benzer bir girişim de dördüncü plan döneminde (1978'de) Ecevit hükümetinin ıtoplumsal anlaşmaı girişimidir.

Bu girişim bugün oluşturulmak istenen Ekonomik ve sosyal Konsey'e çok yakın bir girişimdir. Anlaşmanın amacı çalışma banşmm temelllerini atmaktır. 1978 yümda hükümet ile Türk-Iş arasında imzalanan anlaşmada herşeyin bir refah toplumu yaratmak için olduğu vurgulanmıştır ve buna üişkin bazı üke-ler üzerinde anlaşmaya varılmıştır. Ancak metin üzerinde bir anlaşma sağlandığı halde tarafların bazı kurallan ihlal ettik-leri gerekçesiyle uygulamaya geçüememiştir.

Söz konusu iki girişimin de sonuçsuz kalması bir rastlan-tı değüdir. Toplumsal uzlaşma özünde bir güven ortamının yaratılmasını gerektirir. Söz konusu güven ortamının yaratıl-masında ise siyasal,toplumsal ve kültürel geleneklerin yerleş-miş olması, tarafların gelecekle ügüi bazı öngörülerde buluna-bilmesi önem taşımaktadır.

Türkiye de, kuşkusuz, 1978 den bu yana önemli gelişme-ler kaydedümiştir. Bugün arayışı içine girilen toplumsal uz-laşma, sosyal diyalog gibi unsurlar daha somut bir çerçevede ele alınabilmektedir.

36 Bu komisyonun hazırladığı komite raporunun tam metni için bkz.

DPT , "Ulusal fiyat ve ücret daimi özel ihtisas komisyonu alt komi-te raporu" DPT yayını no: 1326-oik:1973.

37 'Toplumsal Anlaşma'nın tam metni için bkz. TÜRK-İŞ Dergisi, Ekim 1978.

1978'den sonra Ekonomik ve Sosyal Konseylerin tekrar gündeme gelme nedeni başlangıçta bir toplumsal uzlaşma arayışı değil, Avrupa Birliğine entegrasyon sürecinin bir gere-ğidir. Avrupa Topluluğu-Türkiye ortaklık konseyinin 9 Kasım 1992 de yaptığı toplantıda ekonomik ve sosyal konsey aracılığı ile Avrupa Topluluğu-Türkiye arasında bir ilişkinin kurulması yolunda bir çağrıda bulunulmuştur. Avrupa Birliği bünyesindeki ekonomik ve sosyal konsey 1 Aralık 1993 de yaptığı toplantıda Türkiye hakkında hazırlanan rapor ve gö-rüşü onaylayarak ekonomik ve sosyal konseyin Türkiye'deki denk temsücilerle kurumsallaşmış bağlantılar kurmasına karar vermiştir. Bu aşamada Türkiye'de girişimler başlatılmış ve ekonomik ve sosyal konsey kanalıyla Avrupa Birliği ile bir bağ kurulmasına ve Avrupa Birliği-Türkiye arasındaki ilişki-nin güçlendirilmesine olumlu bakılmıştır.

Ülkemizde Ekonomik ve Sosyal Konsey ilk kez 17.3.1995 tarihli ve 1995/5 sayılı Başbakanlık Genelgesi ile düzenlen-miştir. Daha sonra bu genelgeler tekrar ele alınmıştır ve 23.7.1997 tarihli ve 1997/44 sayılı genelge bu konuda çıkartıl-mış olan dördüncü genelgedir.

Bu çerçevede oluşturulan Ekonomik ve Sosyal Konsey ilk toplantısını, kamu kesimindeki toplu iş sözleşmelerinde an-laşmaya varılmaması nedeniyle greve gidümesi sonucunda 1995 yılında yapmıştır. Daha sonraki toplantılarda genel eko-nomik sorunlar üzerinde durulmuş ancak çözüm üreterek ha-yata geçirebilecek bir yapılaşmaya kavuşamamıştır.

Türkiye'de ekonomik ve sosyal konsey nasıl bir yapı-laşma içinde olmalıdır?

Öncelikle bu konseye kurumsal bir kimlik kazandırma-nın yolu kanunlardan geçmektedir. Konseyin kanunla kurul-ması, yapıyı daha güçlü kılacaktır. Bu konseyle ilgili olması gereken diğer önemli bir nokta ise işlevsellik kazandırmakta-dır. Doğal olarak yasal bir zemine oturmuş bir yapılaşmanın işlevsel olması da daha kolay sağlanabilir. Ancak bu konseyin

80

ülkenin sosyo-ekonomik amaçlarına yönelik olarak görüş oluşturarak hükümet ve parlementoya tavsiye niteliğinde sunması gerekmektedir. Avrupa'da işleyişine bakıldığında hükümetlerin bu tavsiye kararlarına uyma eğiliminde olduğu bilinmektedir.

Ekonomik ve Sosyal Konseyler ülkelerin ekonomik ve sosyal konulardaki sorunlarını çözmeye yönelik kurumlardır ve dolayısıyla ülkelerin ekonomik ve sosyal yapılarının bir aynasıdır. Bu bakımdan Türkiye'deki ekonomik ve sosyal konsey Avrupa Topluluğundakine benzer bir yapılaşmada ol-malıdır ve benzer konulan ele alol-malıdır fakat bu konulann ağırlığı ve temsili aynı düzeyde olmamalıdır. Örneğin Türki-ye'deki tanm sektörünün ağırlığı aynen konseyin oluşumuna yansıtılmalıdır. Diğer bir deyişle, sosyal diyalog süreci sektör bazmda oluşturulmalıdır. Her sektör kendi alt komisyonlarını oluşturmak ve söz konusu sektörde yapılması gerekenlere dikkat çekerek tanımlanan unsurlara ivme kazandırılmalıdır.

Sonra her sektörde ayn ayn ele alınan sosyal diyalog süreci sonuçlan daha önceden belirlenmiş resmi bir yaym organı ta-rafından yayınlanmalı ve son olarak da çapraz sonuçlar elde edilmelidir. Örneğin tanm sektöründeki işsizlik veya enflas-yon sorunun imalat sanayü üzerindeki etkisinin ele alınması gibi....

Ekonomik ve Sosyal Konseylerin kimlerden oluşacağı so-runu ise tartışmaların odak noktasını oluşturmaktadır. Bilin-diği gibi bu konseyler üçlü yapılaşma içinde oluşmaktadır ve

bu yapılaşmanın iki kanadının işçi ve işveren olduğu konu-sunda bir sorun yoktur, ancak üçüncü kanadın içindeki üyele-rin tanımlanmasında tartışmalar vardır. Bu tartışmalar, eko-nomik ve sosyal konseylerin içinde hükümet temsilcilerinin yer alıp almayacağı etrafında toplanmaktadır. 2. dünya savaşı ertesindeki bazı yapılaşma örneklerinde işçi-işveren-hükümet üçgeni oluşturulmuştur. Ancak Avrupa ülkelerinde savaş er-tesinin olağanüstü ekonomik koşullarının hüküm sürdüğü bir dönemi simgeleyen bu yapılaşma daha ziyade işçi

partileri-nin iktidar olduğu dönemlere rastlamaktadır. Dolayısıyla iş-birliği daha kolay gerçekleşmiş ve olağanüstü koşulların orta-dan kalkmasıyla bu yapüaşma içinde hükümet temsücüeri yer almamaya başlamıştır. Bugün Avrupa Topluluğu bünye-sindeki ekonomik ve sosyal konseyler içinde hükümet temsü-cüeri yer almamaktadır.

Sonuçta konsey önce hükümete karşı sorumludur ve hü-kümete danışmanlık yapmakla yükümlüdür. Hükümet bu konseyin önerilerini dikkate alır ve tavsiyelerini politikalarla icra edebüir. Bu durum dikkate alındığında ekonomik ve sos-yal konseyin kompozisyonunda işveren, işçi ve bağımsız üye-lerden oluşan üçlü bir yapı uygun görülmektedir ve hüküme-tin böyle bir yapüaşma içinde yer alması uygun değildir görüşündeyiz. Türkiye gibi erken seçim olgusunun sıkça gö-rüldüğü bir ülkede hükümet temsücisinin konseyde bulun-maması konseye istikrar da kazandırabilir. Ekonomik ve sos-yal konseylerin kompozisyonunda değişik meslek gruplarından birer temsilci yer almalıdır ancak üye sayısının düşük tutulmasında uzlaşmanın daha hızlı sağlanması açısın-dan yarar vardır.(Ceylan-Ataman 1997).

Bu çerçevede ekonomik ve sosyal konseyler aşağıdaki temsilcüerden oluşmalıdır.

- İktisadi politika konusunda uzmanlar

- Çeşitli mesleklerden ve sosyal kuruluşlardan saptanan uzmanlar

- Özel sektör işletmeleri temsücisi - Kamu sektörü işletmeleri temsücisi - Serbest meslekler

Ekonomik ve Sosyal Konseyin Türkiye'de işler hale gele-bilmesi ve en önemlisi sürekli bir nitelik kazanması için bir yandan çalışma yaşamını oluşturan tarafların böyle bir kuru-ma gereksinim duykuru-maları gerekmektedir;, diğer yandan ise hükümetin böyle bir kurumu desteklemesi gerekmektedir.

Hükümetin ekonomik ve sosyal konseyin çalışmalarını dikka-te alıp uygun gördüğü bazı kararlan uygulaması ekonomik

82

ve sosyal konseye işlerlik kazandıracak yeterli koşuldur.

Ancak Ekonomik ve Sosyal Konseye işlerlik kazandırmanın gerekli koşulu, sürekli bir biçimde işleyeceğine toplumu inan-dırmaktır.

Bügün serbest rekabet gücünün piyasaları kendiliğinden dengeye getiremediği, getirdiği durumlarda da ıinsanî unsu-runu dikkate almadığı ispat edilmiştir. Üretim gücü çerçeve-sinde sosyal dengeleri de gözeten rekabete dayalı piyasa eko-nomisi ancak toplumun ilgili taraflarının arasındaki uzlaşma üe gerçekleşebilir. Ekonomik ve sosyal konseylerin temel fel-sefesi çalışma hayatına ilişkin sorunların çözümünde doğru bügüerle ortak çözümler üretilmesidir. Bügi çağında sosyal diyalog bir koordinasyon aracıdır. Sosyal diyaloğun temelin-de bügi alış verişi vardır. Bu bakımdan sosyal diyalog süre-cinde değişen koşullar çok iyi izlenmeli ve dikkate alınarak değerlendirilmelidir.

Türkiye ekonomik ve sosyal açıdan hızlı değişimler ya-şamakta ve bu süreci yaşarken yapısal değişim içine girmek-tedir. Ekonomik ve sosyal yönleri içeren bu değişimler çerçe-vesinde Türkiye daha önce olmadığı kadar bir sosyal diyaloğa ve bunun kurumlarına gereksinim duymaktadır. Bu konudaki her türlü düzenlemede Avrupa ülkelerinin düzen-lemelerinin ömek alınması doğrudur.

III- TÜRK İŞGÜCÜ PİYASASINDA