• Sonuç bulunamadı

Abbasi hareketinin geliştirdiği sloganlardan birisi de eşitlikti. Abba-siler tüm toplumlar arasında eşitlik sağlanacağını ileri sürüyordu.

Evet, Abbasi hareketi eşitlik sloganıyla etrafına birçok kesimden in-sanların toplanmasını sağlamıştı. İslam dinin kabul etmiş olan milletler, İslam uygarlığının getirdiği gerçekleri öğrendikçe ve bunlardan yarar-lanmaya başladıkça yükselmeye tırmanmaya çalışıyordu. Nitekim bun-lardan birisi de eşitlik basamaklarına çıkmak oldu. Esasen bu maddenin kendisi bile başlı başına insanlığın en önemli ve en değerli olan bir in-sanlık hakkıdır. İnsanlar çok eskiden beri hep bunun için gayret etmiş-ler ve bu sayede en güzel model oluşturabilmişetmiş-lerdir.

Esasen dinimizde de buna çok önem vermiş ve buna özel bir yer ayırmıştır. O da insanlar arasında sırf renkleri, dilleri, inançları ve tarih-leri açısından bir ayrıcalık verilemeyeceği gerçeğidir. Çünkü dinimize göre, Allah katında insanların en asil olanı, Allah’ın emir ve yasakları doğrultusunda hareket ederek, azabından en çok sakınanlarıdır.

İşte Abbasiler bu sloganların arkasına sığınarak propagandaları ve davalarını yürütüyorlardı. Buna dayanarak Emevi Devletini kötülüyor-lardı ve onların İslam’ın temel prensiplerinden uzaklaştıklarını anlatıyorlar ve buna dayanarak davalarını sürdürüyorlardı.35

İmamet Görevi Hz. Muhammed’in (sav) Ailesinden Olan Rıza’ya Aittir İnancı:

Bu slogan, ister Şiilerden olsun, ister Sünnilerden olsun birçok bü-yük insan kitlelerini memnun eden bir slogandı.

Çünkü biat, Hz. Muhammed’in (sav) soyundan gelen ve onun Ehli Beytinden olan imam Rızaya yapılacaktı. Bu nedenle Abbasi ailesi hare-ketinde kimsenin adı öne çıkarılmayacaktı. Buna istekli olanlardan da hiçbir kişinin adı öne çıkarılmayacaktı. Ancak işin sonuna doğru Şiiler işin farkına vardılar ve Abbasilerin Ehli Beyt için böyle bir dava girişme-leri gibi bir dertgirişme-lerinin olmadığını ve aslında davayı kendi adlarına ve Abbasi ailesi adına yürüttüklerinin farkına vardılar. Fakat bunun farkı-na vardıklarında artık iş işten geçmişti.

İşte burada ele aldığımız hususlar, adil olmanın yanında, Abbasi ha-reketinin en önemli prensipleriydi. Zulüm ve haksızlığın karşısında ola-caklar ve buna karşı mücadele edeceklerdi. Resulüllah’ın (sav) Ehli Bey-ti adına zafer elde etmek için yola çıkmışlardı.

Muhammed b. Ali, davasını yaymak adına yeni bir tarz geliştirmiş-ti. Adamlarına asıl davalarını gizli tutmalarını, kimseye bu konuda her-hangi bir açıklama yapmamalarını tavsiye ediyor ve emir veriyordu. An-cak muhatabından gerekli kesin söz alındıktan sonra meseleyi açmaları-nı söylüyordu. Böylece hareketleri hakkında Emevi sultasıaçmaları-nın haberdar olunmaması amaçlanıyordu.

Muhammed b. Ali, adamlarını tüm bölge ve beldeleri dolaşmalarını, davet görevini tüccar perdesi altında sürdürmelerini ve adının herkesten gizli tutulmasını tavsiye etti. Muhammed b. Ali’nin ismini, bu hareketin lideri olarak davetçilerde başka kimse bilemiyordu. O, bu görevi sürdür-düğü sürece böyle kaldı. Hatta onun etrafında olup harekete hizmet eden davetçiler çok az olarak liderleriyle buluşup görüşebilirlerdi. Eğer mutlaka liderle görüşme gereği duyulmuşsa bu, çok gizli ve çok güven-li şartlar altında ve çok sıkı tedbirler alınmak suretiyle olabigüven-liyordu. Bu görüşme ve buluşmalar genelde gecenin geç vakitlerinde, hemen herkes evlerine ve yerlerine geçtikten çok sonraya bırakılırdı.

Muhammed b. Ali, adamlarına hareketin çok gizli tutulması emrini verir ve biat alırken de bunun meçhul bir kişi adına, örneğin Ehli Beyt-ten Rıza adına alınmış olarak gösterilmesini isterdi. Anlaşıldığı kadarıy-la bu gizli örgütlenme yoluykadarıy-la hareketin sürdürülmesi, Abbasilerin davet

36 Belazuri, Ensabul Eşraf, 3/82–136; el-Vasıyyetüssiyasiyye Fil Asril Abbasi, s:89; el-Asrul Ab-basi el-Evvel, s:25

prensiplerinin bir gereği ve siyasetlerinin bir icabıydı. Bunun başarı ka-zanılmasın çok büyük etkisi olmuştu.

Ehli Beytten Rıza’yı ön plana çıkarmak, aslında hilafet dairesini çok daraltıyordu. Çünkü bu, sadece Kureyş toplumundan Ehli Beyti kapsa-mına alıyordu ki, bu da sıkıntılara neden olabiliyordu. Ehli Beyt denilin-ce, Kureyş’in bütünü bu kavram içerisinde yer almıyordu. Bu nedenle Emeviler, Kureyşten olmalarına rağmen dışta kalıyordu. Onların hakla-rını geçersiz kılıyordu. Bu, aynı zamanda Abbasiler için kısmen de olsa bir pay sağlamaktaydı. Çünkü Abbasiler, kendilerini Ehli Beytin bir ko-lu olarak kabul ediyorlardı. Bu nedenle de Abbasiler, Ehli Beyt taraftarı olan birçok kimselerden yardım ve destek alabiliyorlardı. Diğer taraftan da geçici bir süreliğine de olsa bu durum, Abbasilerle Aleviler arasında bir anlaşmazlığın çıkmamasını sağlıyordu. Çünkü bu husus hepsi tek bir bayrak ve amaç altında birleştirmelerini sağlıyordu. Hedefleri ortak düş-man olarak kabul ettikleri Emevilerdi.

İşte bu bakımdan Abbasiler, bu süre içerisinde, kendilerinin Ali ev-ladının sahip oldukları hakları kendi adlarına kullanacaklarına dair açıklamalardan kaçınıyorlar ve Alevilerin bunu sezmemelerini istemi-yorlardı. Tek amaçlarının Emevi Devletini yıkmak olduğunu hep dile ge-tiriyorlardı. Asıl amaçlarının hilafet makamına gelmek olduğunu hep saklı tutuyorlardı. Abbasiler, izledikleri metot gereği, hedeflerinin hila-fet değil, hakkı egemen kılmak adına batıla karşı cihad etmek olduğunu hep söylerlerdi.36

Abbasi hareketi, tarihte en büyük ayaklanma hareketlerinden biri-dir. Karşımıza değişik tarzda çıkmıştır, değişik yollar deneyerek hareke-tinde başarıya ulaşmıştır. Fikri, siyasi, sosyal, ekonomik tüm yolları de-neyerek ve basamak yaparak başarı elde etmiştir. Kuşkusuz Mevali deni-len köle kesimlerinin de bu hareket içerisinde yer almasının önemli et-kileri görülmüştür.

Ancak mevali denilen bu kesim genelde ordu içerisinde ve bu hare-kete tabi olanlar arasında yer alırlardı. Çok az istisnalar dışında köleler hareket içersinde hiçbir zaman komuta ve lider mevkiine getirilmezler-di. Aslında Abbasi hareketi, bir bakıma büyük Yemen ayaklanması hare-ketidir. Tıpkı Abbasi, Mürcie, Kaderiye ve Hariciler taraftarlarının ayak-lanması gibi bir harekettir. Bütün bu sayılan kesimlerin Abbasi hareketi içerisinde az ya da çok hizmetleri ve yardımları olmuştur. Gerçi daha

37 Nakd ve Tarif bi Tarhilmavsıl; Mecelletu el-mektebe-el-Bağdad, 1968, s:194; es-Sulta vel mu-araza Fil İslam, s:527

sonraki dönemlerde, bizzat Ebu Müslim Horasani tarafından bu kesim-lerden birtakım temizlik hareketlerine gidilmiş ise de, hareketin ilk yıllarında bunların da katkıları olmuştur.

Ebu Cafer Mansur, Yemenlilere yönelik olarak yaptığı konuşmasın-da, bu hareketin başarıya ulaşmasında en önemli ve değerli hizmetin Ye-menlilerden geldiğini çok açık olarak itirafta bulunmuş ve: “Açıkça iti-raf etmeliyiz ki, bizim bu zaferi kazanmamızda ve davamız adına ayak-lanma hareketinde, devletimizi kurmamızda en büyük pay onların ol-muştur” diye ifade etmiştir.37

Abbasilerin bu ayaklanma hareketi, sanki bir Yemenliler hareketi halini almıştı. Çünkü Kayslılar ile Nasr b. Seyyar ve Mervan b. Muham-med’in siyasetinden rahatsızlık duyanlar da aynı şekilde Abbasi hareke-tinin saflarına katılmışlardır. Hepsi birlikte Emevi Devlehareke-tinin döneminin sona erdiğini, bu devleti yıkmakla ortaya koymuşlardır.

Özetlemek gerekirse, Abbasiler hareketi hemen her kesim tarafın-dan kabul gören, bu hareketin başladığı günden itibaren değişik kesim-lerce de büyüyerek kabul gören bir hareket galine gelmiştir. Çünkü Eme-vi idaresinden rahatsız olan her kesimden faydalanmasını biliyordu. Bu nedenle Abbasi ayaklanma hareketi içerisinde çok aşırı olanlar yer aldı-ğı gibi, mutedil hareket edenler de vardı. Müslüman olan kesimler oldu-ğu gibi gayri müslimler de vardı. Hem Arap olan taraftarlar vardı, hem de Arap olmayanlardan taraftarları bulunuyordu.

İşte bu kadar kitleyi bünyesinde barındırabilmesi, Abbasi hareketi-nin başarısının sırrıdır. Çünkü Abbasiler başarıya ulaşabilmek için, Emevi karşıtı olan her guruptan ve hoşnutsuz olan her kesimden yarar-lanmak istiyorlardı ve bunu da başarıyla götürebilmişlerdir.

Abbasi davet hareketi, gizli bir örgütlenme olarak yoluna devam ederken Emevi Devletine kimler düşman ise, onların hepsini hedefle-mişti. Bunun önemlilerinden bazı örnekleri şöylece sıralayabiliriz:

• Yezid b. Mühelleb’in öldürülmesinden sonra, bunun kabilesine mensup olanlar yani Muhalebiler Emevilere karşı artık iyice düşman ha-line gelmişlerdir ve bunlar Yemenliydiler. Abbasiler bunlardan çok iyi yararlanmasını bildiler.

• Mevali denilen azatlı köleler ve genelde kölelerden

yararlanması-38 Tabiatuddavetil İslamiyye, s:189; es-Sulta vel muaraza Fil İslam, s:528; Yusuf, el-İşş, Tarihu Asril hilafetil Abbasiyye, s:16

nı çok iti bildiler. Çünkü mevali, en çok vergi ödeyen kesimdiler. Bu ne-denle vergi ödenekten gına getirmişlerdi. Diğer müslüman guruplarla ve Araplarla eşit kabul edilmezlerdi. Her yönden üzerlerinde büyük baskı ve haksızlık sürdürülüyordu. Böylece bu kesim doğal olarak devlet düş-manı unsurlar haline gelmişlerdi.

• Bütün bunlara ilave olarak Emevilere karşı çok azılı düşmanlar da vardı. Bunlar Şiilerdi. Alevi Şiası, öteden beri, Emevilere karşı hep ayak-lanma hareketlerine girişmişlerdir. Ali Şiasının bu ayakayak-lanmaları kimi zaman oldukça sakin ve dingin dönem yaşardı, kimi zaman ise hoşnut-suzlukları artar ve düşmanlıkları şiddetlenirdi.

İşte bütün bu guruplar, Abbasilerin kendilerinden yararlanmak adı-na hedef guruplarıydı. Bu nedenle bütün bu farklı ve dağınık gurupları belli bir potada eritmek ve aynı hedefe kilitlemek için mutlaka çok titiz bir siyasete ve uygulamaya gerek vardı. Zaten bu, siyasi manada çok ve net bir yol idi. Abbasi hareketinin başında, Abbas oğullarından olan da-hi, güçlü ve zeki kimseler vardı. Neyi nerede ve ne zaman yapacaklarını çok iyi hesaplayan kimselerdi.

Abbasilerin ilk adamı Muhammed b. Ali, yakınları ve oğlu İbrahim idi. Daha sonra İbrahim’in kardeşleri, amca çocukları ve diğer akraba bu harekette görev aldılar. Hemen her bir planda, her bir uygulamada ve her faaliyette bunlar işin içerisinde bizzat yer aldı ve olayları denetleyenler oldular. Hareketin nasıl olması gerektiği konusunda harekete yön veren-ler oldular.

Evet, Abbasiler Ümeyye oğullarına karşı olan herkesle antlaşmalar yaptılar ve onların hepsinden de yararlanmışlardır. Fakat geri planda yönlendirenler, idare edenler ve emri verenler hep kendileri oldular. Ha-reket ve eylem içersinde yer alan, hizmeti geçen davetçilerin, idareci ko-numunda bulunan kimselerin durumuna gelince, bunlar sadece Abbasi-lerden emir alan, onlara itirazsız tabi olan kimselerdi. Evet, Abbasiler, Emevilere karşı kin, nefret ve düşmanlık besleyen her unsurdan yarar-lanmasını çok iyi bildiler. Çünkü tüm güçlerin tek hedefleri vardı, Ümeyye oğullarını ortadan kaldırmak. Tek düşünceleri vardı. Emeviler din düşmanıdırlar. Bu nedenle de mutlaka ortadan kaldırılmaları gereki-yordu.38

39 Tabakatu İbn Sa’d, 5/216; Dirasat fi Tatavvuril hareketil fikriyyeti fi sadril İslam, s:91; el-Va-sıyyetüssiyasiyye Fil Asril Abbasi, s:76; Ahbaruddevletil Abbasiyye, s:76 ve 173–176