• Sonuç bulunamadı

Abbasiler, bu şekilde halk ile temasları kesilmiş bir vaziyette tan 40 gün Kufe’de o şekilde kaldılar. Ancak Ayun Hamamında bekleyen ordu komutanlarından bir kısmı bu durumu öğrendiler. Bunların başında da komutan Ebu Cehm b. Atıyye olmak üzere Musa b. Kaab et-Teymi, İb-rahim b. Muhammed el-Himyeri, Ebu Galip Abdulhamid b. Rib’i, Sele-me b. MuhamSele-med, Abdullah et-Tai, İshak b. İbrahim, Şerahil, Abdullah b. Bessam ve daha başkaları vardı.

Hepsi birlikte Abbasilerin gizli tutuldukları yere gittiler ve Ebul Ab-bas Abdullah b. El-Harisiye’ye biat ettiler. Hicri 12. Rebiulevvel 132/749 m yılında halifeliği ona teslim ettiler. Daha sonra kendisini, halifeliğini ilan etmek için mescidin minberine çıkardılar. Bundan böyle Ebul Abbas artık müminlerin emiri diye anılır oldu. Bu arada Ebu Seleme el-Hilal de Muhammed Ehli Beytinin veziri unvanını aldı.

Bir başka rivayete göre Ebu Seleme el-Hilal, Abbasi halifesini ortaya çıkarmak istediğinde bodruma iner ve: “Ey Abdullah! Elini uzat” diye seslenir. Bunun üzerine kardeşler ona doğru koşmaya başlarlar. Ebu Se-leme kendilerine: “Hanginizde alamet var?” diye sorar. Mansur diyor ki:

“Ben, geciktiğimi anlamıştım. Çünkü alamet bende yoktu. Kardeşim ala-meti okudu. O alamet şu ayet idi:

“Biz, o ülkedeki ezilenler büyük lütuflarla yardımda bulunmayı, onla-rı önderler seviyesine çıkarmayı ve onlaonla-rı, ötekilerin yerine mirasçı kılma-yı istedik.” (Kasas, 28/5)

Bunun üzerine Ebu Seleme, ona biat etti. Hepsi birlikte çıkıp Kufe camisine gittiler. Kendisine burada biat olundu ve halife çıkıp halka ses-lendi ve ilk söylediği sözler şunlardı:

“İslam’ı kendi zatına seçip tercih eden, onu saygın kılan, yücelten, bizim için tercih eden Allah’a hamd olsun. O, takva kelimesine bizim

bağlı kalmamızı gerekli kıldı. Bizi, müslümanlar olarak var etti. Bizi Re-sulüllah’ın yakın akrabası kıldı. İslam sayesinde bizi en üstün mertebe-ye getirdi. Bu sebeple müslümanlara okunan ve hükümleriyle amel olu-nan bir Kitap indirdi de orada şöyle buyurdu:

“Ey Peygamberin ev halkı! Allah sizden, ancak her türlü günah kirini uzaklaştırmak ve sizin tertemiz olmanızı sağlamak ister.” (Ahzab, 33/33)

“De ki: Buna karşılık yakınlarıma sevgi göstermekten başka bir mükâ-fat istemiyorum.” (Şura, 42/23)

“Allah’ın, başka ülkelerden peygamberine verdiği ganimetler Allah, peygamber, onun yakınları, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlara verilir.

Ta ki zenginlik ve servet sadece aranızdaki zenginlerin birinden diğerine ge-çip dolaşan bir devlet olmasın. Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi ya-sakladıysa, ondan sakının. Allah’tan korkun. Allah, cezası çok çetin olan-dır.” (Haşr, 59/7)

Yüce Allah, onlara bizim üstünlüğümüzü bildirmiştir. Onlara, bizi sevmelerini gerekli kılmıştır. Çünkü bu, bizim hakkımızdır. Ganimetten ve feyden, bir ikram ve üstünlük gereği olmak üzere bize pay ayırmıştır.

Allah, büyük ikram ve ihsan sahibidir.

Sapık olan Sebeiye mensupları başkanlığa, idareye gelmeye ve hila-fete bizden başkalarını layık gördüler. Allah bizim sayemizde, insanları hidayete erdirdi. Oysa daha önce dalalette idiler. Bizim sayemizde hakkı hâkim kıldı, batılı yok etti. Bozuk olanları bizim sayemizde düzeltti. Da-ğınık olanları bir araya topladı. İnsanlar birbirine düşmanlar iken bu sa-yede kardeşler oluverdiler. Bütün bunlar Allah’ın Hz. Muhammed’e, lüt-fu, ikramı ve ihsanıdır.

Allah onu katına alınca, ondan sonra ashabı bu davayı aralarında meşveret ve şura ile götürdüler. Adil davrandılar, emaneti yerine koydu-lar, hakkı ehline teslim ettiler.

Daha sonra Harb ve Mervan oğulları geldiler, zulüm ve baskı kur-dular, halka karşı haksızlık ettiler. Allah, onlar kendilerini öfkelendirin-ceye kadar onlara süre tanıdı. Onu öfkelendirdiklerinde ise, Allah, bizim elimizle onlardan intikam aldı. Bizim hakkımız olanı bize geri verdi.

Ümmetimizi bir araya getirdi, bize zafer verdi. Yeryüzünde zayıf ve güç-süz olanlara imkân sundu. Bu yolu nasıl ki bizimle açmışsa, bizimle de hitama erdirdi.

Temennim o ki, hayrın geldiği yerden size haksızlık gelmesin, salah

71 Zehebi, Siyeru Alamin-Nubela, 6/78; el-Ceyş Fil Asril Abbasi, s:55; İbn Kesir, el-Bidaye Ven-Nihaye, 13/251

olan yerden size fesat çıkmasın. Siz, bizim sayemizde en mutlu insanlar olacaksınız. Ben, bundan böyle size yapılan bahşiş yardımlarınızı yüzer dirhem ilave ile artırdım. Artık bundan böyle mutlu olmanızı diliyorum.

Çünkü benim adım Seffah’tır” dedi. Ancak kendisini bir rahatsızlığı var-dı, ağrı ve sızıları artınca ayakta durmaya dayanamadı. Minberin üzeri-ne oturakaldı.71

Bunun üzerine amcası Davud ayağa kalktı ve söze şöyle başladı:

“Düşmanlarımızı yok eden Allah’a hamd olsun. Şükürler olsun, şükür-ler olsun ve yine şükürşükür-ler olsun! Ey insanlar, Peygamberimizden bize kalan mirasımızı bize geri verdi. Ey insanlar! Güneş normal yerinden doğmaya başlıyor, ay da öyle. Hak yerini buldu, peygamberinizin ehli beytine geldi. Onlar şefkat, merhamet ve adalet ehildirler.

Ey insanlar! Allah adına yemin olsun ki biz altın ve gümüş biriktir-meye gelmedik, sular akıtmaya, saraylar yapmaya hiç gelmedik. Biz, hakkımızı çıkarmaya ve almaya geldik. Amcaoğullarımıza, Harb ve Mer-van oğullarına, Ümeyye oğullarına yuf olsun!

Siz bize Allah’ın, Resulünün ve Abbasilerin emanetisiniz. Aranızda Allah’ın indirdikleriyle hüküm vereceğiz. Allah’ın Kitabı ve Resulünün Sünnetiyle amel edeceğiz. Aranızda hiçbir ayırıma gitmeden, sıradan in-sanlarınız da, has olanlarınızda bize göre eşittirler, Resulüllah’ın (sav) uygulamasına göre hareket edeceğiz.

Ümeyye ve Mervan oğullarına lanet olsun, lanet olsun. Onlar ahire-ti bırakıp dünyayı tercih etahire-tiler, fani olanı bakiye değişahire-tirdiler. Hep zu-lüm ve haksızlık ettiler, haram ve cürüm işlediler. Onlar geceleyin uyku-larında iken Allah azabını üzerlerine gönderdi. Zalim olan bir toplum kahrolsun. Allah, Mervan’a karşı bize zafer ihsan etti.”

Amca Davud konuşmasını bu şekilde sürdürdü. Sonra müminlerin yeni emirine dua etti. Halk da onun duasına katıldılar. Daha sonra Da-vud dedi ki:

“Ey Kufeliler! Sizin bu minberinize, Resulüllah’tan (sav) sonra, mü-minlerin Emiri Ali b. Ebu Talib ile yine mümü-minlerin Emiri şu andaki emiriniz Abdullah b. Muhammed’den başkası halife olarak çıkmamıştır (Bu arada eliyle Seffah’ı işaret ediyordu). Şunu çok iyi bilin ki, bu görev.

Hz. İsa ininceye dek bizde kalacaktır. Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.”

72 İbn Kesir, el-Bidaye vennihaye, 13/253; el-Ceyş Fil Asril Abbasi, s:55–56; Sealibi, Sukutud-devletil Emeviyye ve KıyamudSukutud-devletil Abbasiyye, s:55

Nihayet Ebul Abbas ve Davud, minberden indiler, saraya geçtiler.

Halk da onları izledi. Ta ikindi vaktine kadar biat ettiler. İkindiden son-ra da biat ta gece vaktine kadar sürdü.

Halife Ebul Abbas, yanında Emir Ebu Seleme olduğu halde birlikte cumartesi günü “Hamamı Ayun” denilen yerdeki ordusunun yanına var-dılar. Halife Ebul Abbas, korumalığı görevine Abdullah İbn Bessam’ı ge-tirdi. Kufe valiliğine ve diğer önemli birimlerin başına amcası Davud b.

Ali’yi getirdi.

Bundan sonra yeni halife Ebul Abbas, 30 bin kişiden oluşan bir or-du hazırladı, bizzat oror-dunun başına geçerek Emevi halifesi Mervan b.

Muhammed’i karşılamaya, onunla çarpışmaya çıktı. Ordu Musul’a hare-ket etti. Ebul Abbas, bu ordunun idaresini amcası Abdullah b. Ali ile Ye-zid b. İsa b. Musa’ya verdi. Nihayet her iki ordu büyük Zap nehri üze-rinde karşı karşıya geldiler, aralarında çok çetin bir savaş oldu.72