• Sonuç bulunamadı

Hicri 129/746m yılında, Abbasilerin aleni olarak kıldıkları ilk bay-ram namazlarıydı. Ebu Müslim Horasani, Süleyman b. Kesir’e, halka bayram namazını kıldırması için emir verdi. Onun için bir minber kur-durdu. Bu sırada Ümeyye oğullarına muhalefet etmek ve Sünnet üzere hareket etmek istedi. Bu bakımdan sadece: “Essalatu Camiatun” diye seslenildi. Bu, anlam olarak “namaz toparlayıcıdır” demektir. Bunun için özel olarak ezan okunmadı ve kamet de getirilmedi. Çünkü kılınacak olan namaz, bayram namazıydı. Bu, Emevilere muhalefeten yapılıyordu.

Çünkü Emeviler, buradaki uygulamanın aksine bir uygulama içersin-deydiler.

Önce bayram namazı kılındı, sonrasında hutbe okundu. Bayram na-mazının ilk rekâtında kıraatten önce, dört olarak değil, yedi defa tekbir alındı. İkinci rekâtta da yine Ümeyye oğullarına muhalefet olarak üç tek-bir değil, beş tektek-bir aldılar. Hutbe, Allah’ı anarak, tektek-bir getirilerek ve sonunu da Kur’an ile neticelendirerek yerine getirildi.

Halk, bayram namazından çıktılar, Ebu Müslim, halka yemek hazır-lamıştı. Sofralar ortaya serildi. Bu arada Nasr b. Seyyar’a bir mektup ya-zıldı. Mektupta ilk önce gönderen zat, kendisinden söz ederek giriş yap-tı ve sonra şöyle devam etti:

“Bu, Nasr b. Seyyar’a yazılmıştır. Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla mektubuma başlıyorum. Asıl meseleye gelince; Şüphesiz isimleri müba-rek olan Allah, Kitabında bazı kavimleri kınamış ve şöyle buyurmuştur:

“Bütün güçleriyle yemin ettiler ki, kendilerine bir uyarıcı gelirse, her-hangi bir ümmetten daha iyi olacaklar. Ama uyarıcı kendilerine gelince, nef-retlerinden başka bir şeylerini arttırmadı onların. Yeryüzünde büyüklük

tas-ladıkları ve kötü tuzaklara giriştikleri için; oysa kötü tuzak, sadece onu ya-panın başına dolanır. Öncekilerin ilahi kanun olarak başlarına gelenlerden başka ne beklerler? Sen, Allah’ın kanununda hiçbir değişiklik bulamaya-caksın!” (Fatır, 35/42–43)

Mektuba cevap vereceği sırada, kendi isminden önce Ebu Müslim’in adından söz etmesi ağrına gitti, konu üzerinde uzun bir müddet düşün-dü. Sonra şöyle yazdı: “Bu, ona bir cevap olarak yazılan bir mektuptur.

Daha sonra Nasr b. Seyyar, Ebu Müslim’e karşı savaşmak için büyük bir kuvvet gönderdi. Bu olay, henüz Abbasi Devletinin ilan edilmesinden 18 ay önceydi.

Bunun üzerine Ebu Müslim, onlara, Malik b. Heysem el-Huzai’yi gönderdi. Bunlar karşılaştılar. Malik, kendilerini Resulüllah’ın (sav) Eh-li Beytinden olan Rıza’nın tarafına davet etti. Ancak Nas b. Seyyar ve adamları bunu kabul etmediler. Bunun üzerine günün başından itibaren ikindi vaktine kadar aralarında savaştılar. Nihayet gelen yardım sayesin-de, Malik, Nasr b. Seyyar’ı yendi ve onlara karşı zafer kazandı. Bu olay, Abbasi davetçileriyle Emevi ordusunun ilk olarak karşılaşmalarıydı.

Ebu Müslim’in Horasan’da gücü artmaya başlayınca, onun safında Emevilere karşı savaşmak üzere tüm Arap kabileleri kafileler halinde ge-lip Ebu Müslim’e katılıyorlardı. Kirmani ve Şeyban işe zorlanmamışlar-dı. Çünkü her ikisi de Nasr’a karşıydılar. Nasr da onlara muhalifti. Bu-nunla beraber o, Mervan b. Muhammed’in görevden alınmasını istiyor-du. Nasr, Şeyban’dan, yanında yer almasını ve birlikte Ebu Müslim’e kar-şı savaşmalarını istemiş ise de, o, bunu kabul etmemiş, hatta en azından tarafsız kalmasını istemiş, ancak bunu da yine Şeyban kabul etmemiştir.

Ancak Şeyban ona karşı savaşınca ve onun yanında yer almayınca ikisi arasında düşmanlık devam etti.

Ebu Müslim, bu durumu öğrendi. Bunun üzerine, İbn el-Kirmani’ye durumu bildirmek üzere adam gönderdi. Bunun üzerine Kirmani, Şey-bani’yi görüşünden caydırmak için çaba gösterdi. Ebu Müslim, aynı za-manda Nadr b. Nuaym’ı da Herat’a gönderdi. O da bölgeyi fethetti. Vali İsa b. Ukayl el-Leysi’yi uzaklaştırdı, beldeye hâkim oldu ve durumu da Ebu Müslim’e bildirdi. Bölgenin valisi kaçarak gelip Nasr’a sığındı. Daha sonra Şeyban da, aralarında savaşmamak üzere Nasr ile anlaştılar. Bu du-rum, İbn Kirmani’nin baskısına dayanamamaktan ileri geliyordu.

İbnul Kirmani, Ebu Müslim’e haber gönderdi ve Nasr’a karşı savaş-mak üzere, yanında yer alacağını bildirdi. Bu teklif üzerine Ebu Müslim, İbnul Kirmani’ye yardıma giderdi ve birlikte Nasr’a karşı savaşmak

üze-55 İbn Kesir, el-Bidaye vennihaye, 13/229

re anlaştılar.

Ebu Müslim, bundan böyle oldukça geniş bir alana yayılmış ve ar-tık büyük bir ordu etrafında toplanmıştır. Polis teşkilatının, ulaştırma hizmetlerinin ve koruculuğun başına el-Kirmani’yi görevlendirdi. Kısa-ca bir idarecinin ne ihtiyaçları varsa, onları karşılamak üzere görevli kişiler atandı.

Kendisi aynı zamanda bir delege olan Kasım b. Mücaşi et-Temimi de yargı işlerinden sorumlu birimin başına getirildi. Namazları, Ebu Müs-lim adına görevli olarak o kıldırıyor, ikindiden sonra sohbet veriyor, Ha-şim oğullarının iyiliklerinden ve Emevilerin de kötülüklerinden söz edi-yordu.

Daha sonra Ebu Müslim döner ve Alinu denilen bir kasabaya iner.

Burası rakım bakımından alçak ve basık bir bölgeydi. Nasr b. Seyyar’ın bura’nın suyunu kesmek suretiyle bir kötülük yapacağından endişe edi-liyordu. Bu durum aynı yılın zilhicce ayının altıncı gününde oluyordu.

Kurban bayramı gününde Kadı İbn Mücaşi, kendilerine namaz kıldırdı.

Nasr b. Seyyar, büyük bir ordu ile Ebu Müslim’i öldürmek niyetiyle ha-rekete geçti. Ebu Müslim, İbn Mücaşi, bölgede Naip olarak görevlen-dirdi.55

Nasr b. Seyyar’ın Mervan b. Muhammed’den Yardım İstemesi

Nasr b. Seyyar ile Cuday’ b. Ali el-Kirmani arasında savaş çıktı. Her iki taraftan da büyük kayıplar verildi. Ebu Müslim, her iki tarafa da mek-tup yazarak, onlardan kendisinin yanında yer almalarını ister. Hem Nasr’a ve hem Kirmani’ye şunları yazdı: “İmam İbrahim, size karşı iyi-likle davranmam için bana tavsiyede bulundu. Onun görüşü nedeniyle üzerinize saldıracak değilim.”

Kur’a da yazar ve onları da, Abbas oğullarına katılmaya davet eder.

Birçok insanlar bu çağrıya olumlu cevap verdiler. Bu arada Ebu Müslim döndü ve Nasr b. Seyyar ile Cuday’ el-Kirmani hendekleri arasında ko-nakladı. Her iki taraf da korkmaya başladılar. Bunun üzerine Nasr b.

Seyyar, durumu bir yazıyla eşek lakabıyla anılan halife Mervan b. Mu-hammed’e bildirdi. Büyük bir güce sahip olduğunu, emrindeki asker sa-yısının çok üstün olduğunu ve kendilerini İbrahim b. Muhammed’in yö-netimine davet ettiğini yazdı.

56 İbn Kesir, el-Bidaye vennihaye, 13/229–231; ed-Da’vetul Abbasiyye, s:208

Mervan da, Nasr b. Seyyar’a: “Görenle görmeyen, olayın içinde olan ile olmayan aynı değildir” diye cevap yazdı. Bunun üzerine Nasr b. Sey-yar, emrindeki askerlerine: “Sahibiniz, kendisinde size yardım edebile-cek bir gücünün olmadığını yazıyor” diye durumu bildirdi.