• Sonuç bulunamadı

E ŞİT G ÖZETİLME İ LKESİ

EŞİT GÖZETİLME İLKESİ: MAL OLARAK İNSANLAR

Eşit gözetilme ilkesinin uygulanması, bazı insanların diğerleri-ne mal olarak muamele etmesidiğerleri-ne izin veren insan köleliği bağ-lamında da benzer şekilde başarısız olmuştur.4 İnsan köleliği kurumu yapısal olarak hayvan sahipliği kurumundan farksız-dı. Köle mal olarak görüldüğünden, ekonomik açıdan faydalı olması halinde köle sahibi kölenin çıkarlarının tamamını göz ardı edebilirdi ve yasa genellikle köle sahibinin köle malının değeri hakkındaki yargısına saygı gösterirdi. Köleler, menkul mallar olarak satılabilir, vasiyetle miras bırakılabilir, sigortala-nabilir, rehine konabilir ve sahiplerinin borçları karşılığında müsadere edilebilirdi.5 Köle sahipleri kölelere hemen hemen her nedenle ağır cezalar verebilirdi. Bir başkasının kölesini kasten ya da ihmal sonucu sakatlayanlara, köle sahibi tarafın-dan maddî tazminat davası açılabilirdi. Genel kural olarak, kö-leler sözleşme yapamaz, mülk sahibi olamaz, dava açamaz ya da mahkemeye verilemez ya da temel hakları ve ödevleri olan özgür insanlar olarak yaşayamazlardı.6Yasa kâğıt üzerinde kö-lelere “insanca” muamele edilmesini şart koşuyordu. Köleler

“ussal varlıklar değildir. Değillerdir ama, acı ve haz duyabilen

4 “Köleliğin” tam olarak ne anlama geldiği ya da köleliğin serflik, ücretsiz işçilik ya da zorunlu askerlik gibi başka durumlardan nasıl farklılaştığı konusunda görüş ayrılıkları olabilir. Bkz. R. M. Hare, “What Is Wrong with Slavery”, 8 Phi-losophy and Public Affairs 103 (1979). Eşit gözetilme ilkesini hayvan çıkarları-na uygulama bağlamında, hayvanların onları kullandığımız şekillerde kullanıl-mamakta çıkarları olduğunu ve insanları bu amaçlar için kullanmadığımızı ka-bul etmemiz yeterlidir.

5 Kölelerin mal statüsü hakkında bir tartışma için bkz. Gary L. Francione, Ani-mals, Property, and the Law (Philadelphia: Temple University Press, 1995), s.

110-12.

6 Daniel J. Flanigan, “Criminal Procedure in Slave Trials in the Antebellum So-uth”, Kermit L. Hall (yay. haz.), The Law of American Slavery içinde (New York: Garland Publishing, 1987), s. 191.

ve kapasiteleri ölçüsünde haz almaya hakkı olan, Tanrı’nın ya-rattığı, hissetme yetisine sahip varlıklardır. Biri onlara gereksiz ya da nedensiz yere acı çektirdiğinde, doğanın sesi ona suçlu olduğunu bildirmez mi?”7Yasa, köle malın kullanımını kurala bağlama iddiasındaydı ve prensipte kölelerin sahiplerince ko-runması gereken bazı çıkarlarının olduğunu kabul ediyor, do-layısıyla köle malın kullanımına ve bu mala uygulanan mu-ameleye belli bir sınırlama getiriyordu. Ne var ki, yasa kölelere herhangi bir ahlakî statü tanımakta ya da köle malın kullanı-mına ve bu mala uygulanan muameleye etkili sınırlamalar ge-tirmekte başarısız oldu – tam da bu nedenle, insanca muamele ilkesi de hayvan mal varlığını kullanımımıza anlamlı bir sınır-lama getirmekte başarısız olmaktadır. Kölenin mal statüsü, her zaman, kölenin yasa gereği sahip olduğu varsayılan her türlü çıkarı gölgelemiştir. Kölelerin çıkarları ile köle sahiplerinin çı-karları neredeyse hiçbir zaman benzer kabul edilmediğinden, eşit gözetilme ilkesi uygulanamamıştır.

Örneğin, 1789’da Kuzey Carolina’da kabul edilen bir yasa, bir köleyi kötü niyetle öldürmenin cezasının özgür bir insanı öldürmenin cezasıyla aynı olmasını öngörüyordu. Ne var ki, bu yasa “kaçak bir köleye, ‘yasalara saygılı sahibine direniş gösteren’ bir köleye ya da ‘aşırıya kaçmayan bir ceza sırasında ölen’ bir köleye uygulanmıyordu.”8Tennesse’de de benzer bir yasa vardı. Kölelerin öldürülmesini yasaklayan, ama üç genel –ve gereği kolayca yerine getirilebilen– muafiyetle birlikte kö-lelerin özgür kişilere karşı tanıklığına genel bir yasak getiren bir yasa, kuşkusuz kölelerin öldürülmesi konusunda etkin bir caydırıcılığa sahip değildi. Ayrıca, Kuzey Carolina yasası köle sahiplerinin kendi kölelerini cezasız öldüremeyecekleri dü-şüncesini yüzeysel olarak desteklediği halde, mahkemeler köle

7 Chancellor Harper, “Slavery in the Light of Social Ethics”, E. N. Elliott (yay.

haz.), Cotton Is King, and Pro-Slave}y Arguments içinde (Augusta, Georgia:

Pritchard, Abbott & Loomis, 1860), s. 559.

8 Stanley Elkins ve Eric McKitrick, “Institutions and the Law of Slavery: Slavery in Capitalist and Non-Capitalist Cultures”, Hall, The Law of American Slavery, dipot 6, s. 115 (William Goodell, The American Slave Code in Theory and Prac-tice’ten [New York, 1853], 180).

sahiplerini kölelerine verdikleri ciddi zarar nedeniyle kanunen sorumlu tutmakta isteksizdi. Mann’a karşı Eyalet davasında mahkeme, yasa köleyi kendi efendisinden koruyamayacağı için, efendinin kendi kölesine attığı dayak nedeniyle cezai so-rumluluğu olamayacağı hükmüne varmıştı. Mann bir yıllığına Lydia adlı bir köle kiralamıştı. Lydia bir gün Mann’dan dayak yerken kaçmaya yeltenmişti. Mann Lydia’ya durmasını emret-miş, ama o dinlemeemret-miş, Mann da ateş edip kızı yaralamıştı.

Mahkeme Mann’ı mahkûm etti, ama temyiz mahkemesi, biri-nin kendi kölesine “zalimce ve mantıksızca dayak atması” bile cezai takip gerektiren bir suç olmadığı için kararı bozdu. Mah-keme “efendinin hakkının adliyelerde tartışılmasına müsaade”

edemeyeceğini belirtti. “Kölenin köle olarak kalması için, efendisinin kararının temyiz edilemez olduğunun bilincine vardırılması gerekmekte”ydi.9

Yasanın, kölelerine uyguladıkları şiddet nedeniyle köle sa-hiplerine cezai sorumluluk yüklemedeki isteksizliğinin pek çok nedeni vardır. Yukarıda belirttiğimiz gibi, yasa, kölelerin efendinin hâkimiyetini kullanmasına itiraz edebileceklerini düşünmelerini istemiyordu. 3. Bölüm’de gördüğümüz gibi, hayvanlara zulüm davalarında açıkça dile getirilen bir başka neden de, efendinin malı üzerinde, onu malına gereksiz yere ceza vermekten caydırıcı bir çıkarının olduğu varsayımıydı.

“Dayak efendinin kendisi tarafından atılmışsa, Çıkış 21:21’de belirtilen nedenden ötürü –‘çünkü o kendi malıdır’– hiçbir tazminat söz konusu olmayacaktır. Efendinin özel çıkarını güçlü bir şekilde koruması, bu zararın tazminini zaten kendi-liğinden sağlayacaktır.”10 Nitekim, bir mal sahibinin malına asla kasten zarar vermeyeceği varsayıldığından, bir Virginia yasası kölesini disipline ederken öldüren bir köle sahibinin za-rar verme kastıyla davrandığının söylenemeyeceğini, dolayı-sıyla cinayet suçundan mahkûm edilemeyeceğini

belirtiyor-9 Mann’a karşı Eyalet, 13 N.C. (2 Dev.) 263, 267 (1829).

10 Elkins ve McKitrick, “Institutions and the Law of Slavery”, dipnot 8, s. 115 (Thomas R. R. Cobb, An Inquiry into the Law of Slavery in the United States of America’dan [Philadelphia, 1858], 98).

du.11Kölelik ve köle hukuku konusunda önde gelen bir uz-man olan Profesör Alan Watson’ın kaydettiği üzere, “Ekono-mik açıdan makul bir mal sahibi, çoğu yerde ve çoğu zaman kölelerin menkul mal değerinin bilincinde olacak, dolayısıyla onlara belli bir ihtimamla muamele edecekti.” Bu, Roma hu-kukçusu İustinianus’un dile getirdiği “kimsenin malını kötü kullanmaması devletin yararınadır”12görüşüyle bağlantılıdır.

Özgür kişiler, ceza yasası uyarınca, bir başkasının kölesini dövdükleri için cezalandırılabiliyordu (ve bir özel hukuk dava-sında bir kişi bir başkasının malına zarar vermekten sorumlu tutulabiliyordu); ama bu gibi davalarda asıl endişe konusu mal sahibinin mülkiyet çıkarıydı. Hale’e karşı Eyalet davasında mahkeme, kölelerin yabancıların kasıtlı suistimalinden korun-duğunu, çünkü “köle kasıtlı suistimalden korunduğunda bu-nun [efendinin] mülkiyet hakkı için daha etkili bir güvence ol-duğu... zira, yasanın bir köleyi cemaatteki haşin insanların ön-görülemez şiddetine maruz bırakması halinde, kölenin efendi-sinin hizmetini görme kabiliyetinin azalacağının tartışma gö-türmediği”13 hükmüne varmıştı. 19. yüzyıl ortalarına gelindi-ğinde, güney eyaletlerinin çoğunda zalimce muamele için önemli cezalar öngören, kölelerin “refahı”nı koruma amaçlı ya-salar vardı; ama “jüriler mahkûmiyet kararı vermekte isteksiz olduğundan ve çoğu durumda bu tür suçların tek tanığı olan kölelerin beyaz adamlara karşı tanıklık etmeleri yasak oldu-ğundan, çok az Güneyli bu yasalar uyarınca ceza aldı.”14

İnsan sömürüsünün hangi düzeye kadar uygun olduğu ve insanların hangi özgün haklara sahip olduğu konusunda anla-şamayabiliriz, ama hiçbirimiz taşınabilir mal olarak insan kö-leliğini ya da insanların meta olarak alınıp satılmasını

savun-11 A. Leon Pligginbotham, Jr., In the Matter of Color (New York: Oxford Univer-sity Press, 1978), s. 36.

12 Alan Watson, Slave Law in the Americas (Athens: University of Georgia Press, 1989), s. xiv ve 31 (Iustinianus’un Institutiones’inden)

13 Hale’e karşı Eyalet, 9 N.C. (2 Hawks) 582, 585-86 (1823).

14 David Brion Davis, The Problem of Slavery in Western Culture (Ithaca: Cornell University Press, 1966), s. 58.

mayız. ABD Anayasası’nı kaleme alanların çoğu köle sahipleri olduğu halde, anayasa sonradan kölelik kurumunu yasakla-mak üzere değiştirilmiştir. Ve bazı insanları köleleştirmenin geri kalanımıza büyük faydalar sağlayacak olmasının önemi yoktur. Richard Posner gibi muhafazakâr iktisat kuramcıları bile insan köleliğini reddeder: “bireysel özerkliği alçaltıcı sal-dırılara, sırf saldırının sonuçta toplumsal refaha net bir katkı-da bulunacağı yargısına katkı-dayanarak izin vermeyiz. Felsefî te-melleri ne olursa olsun, bu hissiyat günümüz toplumunda ser-vet maksimizasyonuna dizginsiz bir serbesti tanınmayacak ka-dar kökleşmiştir.”15Nitekim insan haklarının kapsamı ve ay-rımcılık konusunda ulusal ve uluslararası düzeyde anlaşama-sak da, insan köleliğinin kabul edilemez olduğunu neredeyse oybirliğiyle kabul ederiz. Dünyadaki hemen hemen bütün ül-kelerin yasaları insan köleliğini yasaklar ve uluslararası toplu-luk köleliği temel insan haklarının ihlali olarak mahkûm eder.

Gelgelelim, tıpkı ülkelerin insan öldürmeye karşı getirdiği ah-lakî ve hukuki yasaklara rağmen hâlâ cinayetlerin işlenmesi gibi, dünyanın bazı yerlerinde de hâlâ kölelik devam etmekte-dir.16 Çocuk işçi çalıştırma ve zora dayalı fuhuş gibi uygula-malar sürüp gitmektedir. Önemli olan, ulusal ve uluslararası hukuka yansıyan temel bir ahlakî ilke olarak köleliğin ve in-san öldürmenin yanlış olduğunu sorgulamadan kabul ediyor olmamızdır. Açığa çıkarıldığında köleliği mahkûm ederiz. İn-sanın acı çekmemekteki çıkarlarının herhangi bir ahlakî öne-mi olacaksa, insanların en azından bir temel hakkının olması gerektiğini kabul ederiz: Köleleştirilmeme hakkı.

Ayrıca, “insanlık dışı köleliği” yasaklarken “insanca” köleli-ğe izin vermeyiz. Köleliğin gaddarca biçimleri, daha az gaddar

15 Richard A. Posner, The Problems of Jurisprudence (Cambridge: Harvard Univer-sity Press, 1990), s. 379-80 (dipnot atlanmıştır).

16 Nitekim, yakınlarda yayımlanan bir kitapta, ahlaken evrensel olarak mahkûm edilmiş olmasına rağmen, dünyada köleliğin sürdüğü iddia edilmektedir. Bkz.

Kevin Bales, Disposable People: New Slavery in the Global Economy (Berkeley ve Los Angeles: University of California Press, 1999). Bales’in iddiaları doğru olsun ya da olmasın, evrensel topluluğun tüm insanların kişi muamelesi gör-me tegör-mel hakkının çiğnengör-mesi olarak köleliği mahkûm ettiği gerçeği sabittir.

biçimlerinden daha kötüdür; ama insanların başkalarının malı olarak kullanılmak sonucunda her ne şekilde olursa olsun acı çekmemekte çıkarı olduğundan, genel olarak insan köleliğini yasaklarız. Kendini köle olarak bulan aklı başında bir kişi, el-bette ki, köleliğin daha yumuşak bir biçimini daha sert bir bi-çimine tercih edecektir. Onu haftada beş defa dövecek bir efendi ile haftada on defa dövecek bir efendi arasında seçim yapma şansı tanındığında birincisini seçecektir. Ama bu, daha

“insanca” bir efendinin kölesi olmakta, hiç köle olmamanın çıkarına benzer bir çıkarının olduğu anlamına gelmez.

BAŞKA İNSANLARA SIRF AMAÇLARIMIZIN