• Sonuç bulunamadı

E ŞİT G ÖZETİLME İ LKESİ

EŞİT GÖZETİLME İLKESİ: BAZI GENEL YORUMLAR

Eşit gözetilme ilkesine göre, Simon’ın bir çıkarı varsa, Jane de aynı ya da oldukça benzer bir çıkara sahipse, aksi için geçerli bir nedenimiz olmadıkça Simon ile Jane’e eşit muamele etme-miz gerekir. Jane’in üniversiteye gitmekte çıkarı olduğunu ve bunun Simon’ın da çıkarına olduğunu varsayın. Simon’ı öğ-renci olarak üniversiteye kabul edeceksek, eşit gözetilme ilke-sine göre, bunu yapmamak için iyi bir neden olmadıkça Jane’i de kabul etmemiz gerekir. Simon’ın Jane’den çok daha iyi bir öğrenci olması ve üniversitede açık tek bir kontenjanın bulun-ması iyi bir neden olabilir. Simon’ın erkek, Jane’in kadın olma-sı geçersiz bir neden olacaktır, zira cinsiyete bağlı gerçeklerin

genelde üniversite öğrenimine yeterlilikle hiçbir ilişkisi yok-tur. Eşit gözetilme ilkesi, makul ahlakî yargıların evrensel ol-mak zorunda olduğu ve kişisel çıkara ya da “özel” veya elit bir grubun çıkarlarına dayandırılamayacağı görüşünü yansıtır. Si-mon’ın bir fayda sağlaması gerektiği gibi bir ahlakî yargıda bu-lunursak, benzer durumlarda Jane –ya da başka biri– için de aynı yargıda bulunmamız gerekir.1

Eşit gözetilme ilkesiyle ilgili olarak akılda tutulması gereken üç genel husus vardır:

Birincisi, bu, sadece benzer durumları benzer şekilde ele al-mamız gerektiğine işaret etmesi anlamında biçimsel bir ilkedir.

Eşit gözetilme ilkesi ahlakî muhakemenin içeriğine değil, biçi-mine ilişkindir. Herhangi birine hangi özel faydaları bahşetme-miz gerektiğini söylemez; hatta herhangi bir fayda (eşit göze-tilmeden başka) bahşetmemiz gerektiğini bile söylemez. Örne-ğin, Simon ve Jane benim çocuklarımsa ve ikisi de aynı şekil-de haşarılık ediyorsa, davranışlarına benzer biçimşekil-de tepki gös-termem gerekir. Simon’ı bir hafta harçlık vermemekle cezalan-dırmaya karar verirsem, Jane’in harçlığını da bir haftalığına kesmem gerekir. İyi bir neden olmaksızın başka türlü yapacak olursam, Simon haklı olarak ona Jane’den farklı muamele etti-ğim için beni eleştirebilir. Benzer şekilde, Jane’in iki haftalık harçlığını keserken Simon’ın bir haftalık harçlığını kesecek olursam, Jane ona haksızlık ettiğimi iddia edebilir. Jane ve Si-mon onları cezalandırmama hepten karşı da çıkabilirler, ama ikisine farklı cezalar verirsem bir itirazları daha olur – onlara eşit muamele etmemişimdir.

İkincisi, eşit gözetilme ilkesi herkese ille de “eşitler” olarak ya da her durumda “aynı” biçimde muamele etmemizi

gerek-1 Ahlak kuramlarının eşit gözetilme ilkesini içermesi ve “özel” ya da elit grupla-rın kendi çıkagrupla-rından ya da çıkarlagrupla-rından çok evrensel yargıları yansıtması gere-ğinin Musa’ya atfedilen Altın Kural’dan İsa’nın “komşunu kendin gibi sevecek-sin” emrine ve faydacı, deontolojik ya da varoluşsal modern etik kuramına ka-dar uzanan çok uzun bir tarihi vardır. Nitekim, eşit gözetilmenin ve ahlakî yar-gıların evrensel uygulanabilirliğinin ahlak kuramı düşüncesinin kendisinden ayrılamaz olduğu genel olarak kabul edilir. Bkz. Peter Singer, Practical Ethics, 2. baskı (Cambridge: Cambridge University Press, 1993), s. 10-15.

tirmez. Örneğin, Simon’ın ortalama bir müzik yeteneği olabilir;

Jane’in müziğe hiç yeteneği olmayabilir. Jane parlak bir mate-matikçi olabilir; Simon’ın matematiği çok zayıf olabilir. Simon ve Jane, sadece, belli bir amaç için benzer olmaları ölçüsünde eşittirler; tersini yapmak için iyi bir neden olmadıkça, bu özel benzerlikle ilgili olarak benzer şekilde muamele görmeye hak-ları vardır. Jane’in üstün matematik yeteneği bir bilgisayar şir-keti için çok yararlı olabilir ve bu firma, bilgisayar dilleri yaz-ması için ona büyük bir para ödemeye hazır olabilir. Simon profesyonel bir müzisyen olmaya karar verirse, vasat yeteneği daha düşük bir maddi karşılık almasıyla sonuçlanabilir.

Üçüncüsü, eşit gözetilme ilkesi her ahlak kuramının zorun-lu bir bileşenidir; bu ilkeyi reddeden bir kuram ahlak kuramı olarak kabul edilemez. Farz edelim Simon idam cezasının ah-laken meşru olduğuna ve devletin, taammüden adam öldür-mekten suçlu bulunan birini –rengi ya da cinsiyeti ne olursa olsun– idam etmesi gerektiğine inanıyor. Jane ise bu görüşte değil; idam cezasının hiçbir durumda ahlaken haklı görüleme-yeceğine inanıyor. Her iki ahlakî duruş da, benzer durumları benzer şekilde ele almaları bakımından eşit gözetilme ilkesiyle uyumludur. Simon idam cezasını desteklemekte ve ırka, cinsi-yete ya da başka herhangi bir ölçüte dayalı bir istisna yapma-maktadır. Jane ise ölüm cezasına her durumda karşı çıkmakta-dır. Jane’in, Simon’ın idam cezasını desteklemekte ahlaken ha-talı olduğuna inanmak için başka nedenleri olabilir; Simon idam cezasını destekleyişini, bu cezanın varsayılan caydırıcı etkisine dayandırabilir; Jane ise (çoğu kriminolog gibi) ölüm cezası ile caydırıcılık arasında herhangi bir nedensel bağlantı olduğunu reddedebilir. Ama Jane Simon’ın yaklaşımının eşit gözetilme ilkesini çiğnediğini söyleyemez.

Simon idam cezasının, siyahlar beyazları öldürdüğünde ya da kadınlar erkekleri öldürdüğünde ahlaken haklı görülebile-ceği, ama beyazlar siyahları öldürdüğünde ya da erkekler ka-dınları öldürdüğünde asla haklı görülemeyeceği görüşünü be-nimsemiş olsaydı, idam cezasının ahlakî meşruiyetine ilişkin argümanlar bir yana, yaklaşımı ahlakî olamazdı. İdam cezasını

haklı gösteren herhangi bir ahlakî gerekçe varsa bile, bu ge-rekçe eşit biçimde uygulanmak zorundadır.

Irkçılığa ya da cinsiyetçiliğe karşı çıkış nedenimiz, tam da bu görüş açılarında, sırf ırk ya da cinsiyet temelinde benzer durumların farklı şekillerde ele alınmasıdır. Irkçı biri “siyah bir insan ile beyaz bir insanın aynı çıkara sahip olup olmama-sını önemsemiyorum. Beyaz insanın çıkarına daha fazla önem veriyorum, çünkü genel olarak beyazlar ahlaken üstündür ya da daha önemlidir” der. Cinsiyetçi biri “bir erkek ile bir kadı-nın aynı çıkara sahip olup olmamasını önemsemiyorum. Erke-ğin çıkarına daha fazla önem veriyorum, çünkü ahlakî olarak erkekler üstündür ya da daha önemlidir” der. Irkçılık ve cinsi-yetçilik eşitliği imkânsızlaştırır, çünkü beyaz olmayanların ya da kadınların çıkarlarını değersizleştirmek ya da göz ardı et-mek için sistemli olarak uygunsuz ölçütler kullanır.

Çıkarların benzer olup olmadığı, ayrımcı muamelenin belli nedenlerinin ahlaken makul olup olmadığı tartışılabilir. Ama ahlakı önemseyen herkes, benimsenen yaklaşım ne olursa ol-sun, bunun eşit gözetilme ilkesi ışığında meşru olması gerektiği görüşünde birleşir. Pozitif ayrımcılık karşıtları ve savunucuları, ırk ya da cinsiyetin beyaz olmayanları ya da kadınları kayırmak için ahlaken uygun bir neden olup olmadığı konusunda anlaşa-mayabilir, ama bunu yapmamak için ahlaken uygun bir neden olmadıkça, benzer durumları benzer şekilde ele almamız gerek-tiği ilkesini kabul ederler. Pozitif ayrımcılığı destekleyenler, be-yaz olmayanlara ve kadınlara karşı tarihsel ayrımcılık ve bunun sonucu olan şu anki siyasî ve sosyo-ekonomik güç dağılımında-ki dengesizlik nedeniyle, kendi başına ırk ve cinsiyetin uygun-suz görüleceği “eşit şartlar”ı sağlamak için, ırka ve cinsiyete da-yalı önceliklere gerek olduğunu savunurlar. Pozitif ayrımcılık karşıtları beyaz olmayanlara ve kadınlara karşı tarihsel ayrımcı-lığın ırka ya da cinsiyete dayalı ayrılıkçı muameleyi haklılaştır-madığını, zira bu tarihsel ayrımcılığa katılmamış beyaz erkekle-ri dezavantajlı duruma getirdiğine inanırlar.2 Ama aşırılıkçılar

2 Gene de beyazların, özel olarak da beyaz erkeklerin, renkli insanlara ve kadın-lara karşı ayrımcılıktan yararlanmadıklarını ileri sürmeleri güçtür.

dışında kimse, ırksal önceliklere, beyaz olmayanların grup ola-rak aşağı olduğu ya da beyazların grup olaola-rak üstün olduğu ge-rekçesiyle karşı çıkmaz. Kimse cinsiyet önceliklerini, kadınların doğal gerilikleri ya da erkeklerin doğal üstünlükleri temelinde savunmaz ya da buna karşı çıkmaz. İyi niyetli insanlar, kabul edilebilir herhangi bir ahlak kuramında ırkçı ya da cinsiyetçi görüşlerin faktör olarak reddini gerektiren eşit gözetilme ilkesi-ni kabul ederler.