• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

2.4. Dini Hayat

3.1.1. Medreselerin Kurulması ve Varlıklarını Sürdürmesinde Şeyhlerin Rolü

3.1.1.1. Eğitimin Temel Taşıyıcısı Medreseler

Şeyhlik kurumunun eğitim alanındaki etkilerini daha iyi kavrayabilmek için, onların kurmuş oldukları medreselerin toplumdaki işlevlerine yakından bakmak gerekiyor. Tarihsel sürece baktığımızda eğitim kurumu olarak medreselerin önemli işlevler üstlendiğini görebilmekteyiz. Günümüzdeki gibi okullaşma oranının yüksek olmadığı zamanlar dikkate aldığında, medreselerin buradaki rolleri daha belirgin olarak fark edilebilir.

Özellikle kırsal alanlarda eğitim kurumu denilince neredeyse tamamen medreseler akla gelmekteydi. Medreseler, bu misyonları ile eğitimin lokomotifi olarak görev yapan kurumlardır diyebiliriz. Günümüzde etkileri ve topluma hitap edebilme güçleri azalmış olsa da tarihsel süreçte medreselerin bu alandaki etkileri göz ardı edilemez. Bölgedeki eğitim faaliyetlerine baktığımızda medreselerin genellikle tekkelerle yan yana olması, eğitim konusunda şeyhlik kurumun etkili olmasını sağlamıştır. Bu husus ile ilgi katılımcılardan birisi şu ifadeleri kullanmıştır:

(…) Bu bölgede medrese eğitimin temel taşıyıcısıydı. En ücra yerlerde bile şeyhler aracılığıyla medreseler açılmıştır. Bu medreseler de şeyhlerin aracılığıyla hizmet veriyordu (K10).

Nakşibendilikteki tekke-medrese birlikteliğinin sonucu olarak bölgede en ücra yerlerde bile medreselerin kurulması ve insanların burada eğitim alması noktasında şeyhleri önemli roller üstlendiği düşünülmektedir. Katılımcıya göre bölgede bulunan şeyhler ve onlara bağlı olan kişiler aacılığıyla köylerde medreseler kurulmuş böylece eğitim bu kurumlar üzerinden devam etmiştir. Bölgedeki şeyhler aracılığıyla eğitim faaliyetlerinin sürdüğü bu medreselerde din ve ahlak eğitiminin ön planda olduğu ifade edilmiştir.

Bölgede okullaşma oranının son yıllara kadar istenilen düzeyde olmadığı düşünüldüğünde, bölgede insanların eğitim ihtiyacının karşılanmasında medreselerin önemli bir işlev gördüğü söylenebilir.

Medreselerin kurulmasındaki rolleri kadar onların varlıklarını sürdürmelerinde de şeyhlerin önemli rolleri üstlendiklerini görüyoruz. Örneğin K27,

86

“Buradaki bütün medreselere bakın ya bir şeyhin medresesidir ya da onun sayesinde kurulmuştur.” diyerek, medreselerin sundukları hizmetlerin önemini ve şeyhlerin buradaki rollerini ifade etmiştir.

Medreselerin kurulmasında şeyhlerin rolleri, bu medreselerden icazet alan kişilerin özellikle kırsal alanlarda din hizmetlerinin yürütülmesinde ön plana çıkması, medreselerin ve dolayısıyla şeyhlerin etkisini arttıran bir husus olmuştur. Şeyhlerin icazet verip köylere imam olarak gönderdiği kişiler üzerinden toplumu etkilediklerini söyleyebiliriz. Köye fahri imam olarak gönderilen kişinin temel vazifesi din hizmetlerini yürütmek olsa da deyim yerindeyse şeyhinin otoritesi ve etkisinin oralarda yayılması konusunda da önemli işlevler üstlendiği söylenebilir. Okuma oranın düşük olduğu, iletişim ve ulaşım imkânlarının kısıtlı olduğu dönemler göz önüne alındığında dini anlamda bilgi kaynağı olan bir imamın varlığı köylü için daha da önemli hale gelmektedir. Kendileri için köye bir imam gönderen şeyhe karşı köylünün duyduğu minnet duygusu, halkın söz konusu şeyhe olan yakınlığının artmasında önemli bir faktör olmaktadır. “İmam köylü için hem din görevlisi ama aynı zamanda rehber, kanaat önderi, nikâh memuru vb. birçok rolü olan kişiydi. Onlara böyle bir kişiyi gönderen makama karşı insanların sevgi ve saygıları doğal olarak yüksek oluyordu. Bu durum şeyhe açık bir alan sunmaktaydı (K8,)” şeklindeki ifadeler söz konusu hususu destekler mahiyettedir.

Medreseler aracılığıyla toplum ile kurulan bu yakın ilişkinin, halkın gözünde medreseyi seçkin bir konuma getirdiği söylenebilir. Medrese ile toplum arasındaki bu bağ, medresenin toplum ile çok yakın bir ilişki içerisinde olmasından kaynaklanıyor. İnsanların medreselerin ihtiyaçlarını karşılaması (örneğin kendi evlerinde yaptıkları her yemekten bir tabak da medrese öğrencileri için ayırması)4 bu bağın pekişmesinde önemli bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır. Halkın medresedeki talebeyi kendi evinin bir ferdi gibi görmesi; talebenin de halkı kendi ailesi olarak görmesi iki taraflı bir bağlılığın gelişmesine katkı sunmaktadır. Halk talebelerin iaşesini sağlamayı

4

Her ne kadar son yıllarda bu uygulamaya son verilmiş olsa da, medreselerde “tayin, ratıp” denilen bir uygulama bulunmaktadır. Bu uygulama ile özellikle yeni başlayan öğrencilerden her biri için bir ev belirlenir ve her gün bu evlere gidilip o günkü yemek getirilirdi. Getirilen yemekler ortak bir sofraya konulur ve tüm talebeler bu yemekleri yerdi. Son yıllarda medreselerin kendilerine ait bir bütçesinin olmasından dolayı bu uygulama artık kalkmış durumdadır(Öztoprak, 2003, s. 43).

87

kendisine görev olarak bilirken talebe de bunun karşısında halka hizmet etmeyi, onların sıkıntılarına çare bulmayı kendisine görev olarak kabul etmektedir. Bu durum medreseler ile toplum arasındaki bağı güçlendiren bir husus olarak görülebilir. Nitekim sorduğumuz “Medreselerin toplum üzerinde etkileri ne düzeydedir?” sorusuna verilen şu cevap bu hususu desteklemektedir:

(…) Toplum medreseyi kendisinden bir parça olarak görüyor. Böyle olunca toplum bizzat kendisi medreseyi sahipleniyor ve onu besliyor. Bunlar bizim ailemizdir gözüyle bakarlar. Dolayısıyla onlara güveniyorlar. Böyle olunca toplumdaki bir sorunda Melâ da onu kendisine dert ediniyordu ve çözmeye çalışıyordu. Melâ ile toplum arasında bir aidiyet duygusu var. Böyle olunca medresenin toplum üzerindeki etkisi de artıyor (K19).

Katılımcının ifadeleri incelendiğinde toplum medreseyi kendisinden bir parça olarak gördüğü için onun etkisinin daha fazla olduğu düşüncesi ön plana çıkmaktadır. Halkın medreseyi kendi ailesinin bir parçası olarak görmesi karşılıklı bir güven ortamının oluşmasını sağlamaktadır. Bu aidiyet duygusu medresenin etkisini arttırıcı bir işlev üstlenmektedir.

Toplum ile medrese arasında kurulan bu bağ, bir taraftan medreselere karşı bir sahiplik duygusunun gelişmesini sağlarken öte yandan da bu kurum üzerinden şeyhlere topluma nüfuz etme noktasında kolaylıklar sunabilmektedir. Zira toplumun kendisinin bir değeri olarak gördüğü medresenin başındaki kişinin tolum tarafından kabul görmesi daha kolay olabilmektedir. Buradaki etkinin iki yönlü olduğunu da ifade etmek gerekiyor. Toplumun medreseyi bu şekilde sahiplenmesi bir taraftan şeyhin toplum içindeki etkisini arttırırken öbür yandan da halkın şeyhi ve medreseyi etkilemesine aracı olduğu kanaatindeyiz. Zira şeyh, medreseyi ve kendisini bu şekilde sahiplenen bir kitleyi doğrudan karşısına alacak eylem ve söylemlerden uzak durmak zorunda kalabilir.

Halkın medreseyi kendisinden bir parça olarak görmesinin, medreseli olmanın ayrıcalıklı bir konum sağlama durumu ortaya çıkardığını söylemek mümkün. Toplum için eğitimli olmanın temel kriteri medreseli olmaktır. Kanaatimizce böyle bir algının oluşmasında bölgede eğitim kurumları olarak

88

medreselerin bilinmesinin yanı sıra şeyhlik kurumunun oluşturmuş olduğu algı da önem arz etmektedir. Toplumun bir kesimi için okumuş olmanın, bilgi sahibi olmanın tek ölçüsünün medrese mezunu olmak olarak algılanması buna örnek olarak verilebilir. Mülakat için gittiğimiz bir ortamda orada bulunanlardan birisiyle (daha sonra bu kişiyle de mülakat yapılmıştır) yaşadığımız şu diyalog medrese mezunu olmaya ne denli önem verildiğini göstermesi açısında iyi bir örnektir

K39: “Nerde okudunuz?

Araştırmacı: X üniversitesinden mezunum.

K39: Bunları boş ver. Hangi medresede okudunuz? Araştırmacı: Medrese okumadım.

K39: Eğer medrese okumamışsanız diğerlerinin bir anlamı yok (K39).

Bu diyaloga baktığımızda, medrese mezunu olmanın ne denli önemsendiğini göstermesi açısında önemlidir. Toplum ile medrese ehli arasındaki bu karşılıklı duygu, medrese mezunlarının toplum tarafından daha çok kabul görmelerini sağlamaktadır. Bu durum, yukarıda belirttiğimiz medrese ile toplum arasındaki bağın ilmi özgürlüğü kısıtlama ihtimalini desteklemektedir. Halk nezdinde medreseli olmanın ayrıcalıklı durumu, medresenin ve dolayısıyla onun bilim/ilim anlayışının öncelendiğini göstermektedir. Halkın medreseyi ve onun ilim anlayışını öncelemesi, ilmi olarak bir kısır döngünün oluşturduğu söylenebilir. Böyle bir durumun, değişim ve dönüşümün yaşanması ve medreselerin çağın gerekliliklerine cevap veren bir eğitim sistemini benimseme kabiliyetlerini kısıtladığı kanaatindeyiz.

Medrese mezunu olmanın ne kadar önemsendiği ve bu düşünce üzerinden medrese dışında eğitim alan kişilere nasıl bakıldığını göstermesi açısından Kur’an Kursu eğiticisi olan bir katılımcı ile yaptığımız mülakatta katılımcının şu ifadeleri durumu izah etmesi açısından önemlidir:

… Kendileri gibi bir eğitim almayan insanları beğenmiyorlar. Siz istediğiniz kadar kendinizi iyi yetiştirin eğer onlar gibi bir yere mensup değilseniz ve medrese eğitimi almamışsanız size eksik gözü ile bakarlar (K31).

89

Yukarıdaki ifadelere baktığımızda, halk nezdinde eğitimli olmanın ve toplum tarafından kabul görmenin şartının medrese eğitimi almak olduğunu görmekteyiz. K39’un eğer medrese okumamışsanız diğerlerinin bir önemi yok ifadesi, bölgede medreseli olmaya yüklenen anlamı göstermesi açısından önemlidir. Burada siyasal bir bakıştan da söz etmek mümkündür. Başka bir deyişle, halkın/toplumun devlet ile barışık olmamasının bir yansıması olarak da değerlendirilebilir. Özellikle Cumhuriyet sonrası devletin seküler niteliğinin ağırlıkta olması, medrese dışı eğitim kurumlarına, başka bir deyişle devlet okullarında eğitim görmüş kişilere karşı olumsuz bir tavrın sergilenmesine neden olduğu söylenebilir. K31, medrese mezunu olmanın hazır bir kabul sunduğunu, kişi kendisini ne kadar geliştirirse geliştirsin, hangi üniversiteyi bitirirse bitirsin, bunun pek fazla bir anlamı olmadığını düşünmektedir. Ona göre, kişinin kabul görmesi için ya bir yere mensup olması gerekiyor ya da medrese mezunu olması gerekiyor.

Medreseli olma veya bir yere müntesip olmanın, kişiye hazır bir statü ve kabul sağladığını söyleyebiliriz. Özellikle eğitim alanında medreseli olmanın kişiye belli kesimler tarafından kabul görme imkanı sağlamaktadır. Burada eğitim denildiğinde hangi kurumu temel alındığını görmekteyiz. Bu durum, bölgede medreselerin ne kadar etkin bir rol oynadığını göstermesi açısından önemlidir. Bu algının oluşmasında, uzun bir süre bölgedeki eğitimin taşıyıcılarının medreseler olmasının yanı sıra şeyhlik kurumunun oluşturduğu algının da etkili olduğu kanaatindeyiz. Şeyhlik kurumunun modern eğitim kurumlarına yönelik olumsuz kanaatlerinin etkisiyle halkta böyle bir algının oluşmuş olması muhtemeldir. Bu konuyu ileride şeyhlik kurumunun devlet okullarına karşı tutumları ve bunun yansımalı başlığı altında daha detaylı ele alacağız.