• Sonuç bulunamadı

2.1. KURAMSAL BİLGİLER

2.1.4. Postmodern Dönem Teknikleri ve Bestecileri

2.1.4.7. Eğitim ve Müzik Eğitimi

Eğitim, her felsefi sisteme ve yaklaşıma göre farklı tanımlamalara neden olmuştur. Bu tanımlamaların çoğu eğitime bir amaç yüklemektedir. Realistlerin, insanı toplumun başat değerlerine göre yetiştirme süreci; Pragmatistlerin yaşantılar yoluyla istendik davranış değişiklikleri; Marksistlerin çelişkiyi en aza indirerek üretimde bulunma süreci gibi tanımlamalar eğitimin her ne kadar farklı tanımlansa da temel amacının istendik değişiklik olduğu gerçeğini değiştirmemektedir (Sönmez, 1999)

John Dewey eğitim sürecini “yaşantıların yeniden düzene konularak yapılan değişiklikler ya da davranışların yenilenmesi” olarak tanımlarken eğitime bakış açısı değişerek birçok eğitim deneyleri ve süreçleri gelişmeye başlamıştır. Tüm bu tanımlar ve çalışmalar göz önünde bulundurularak yapılan eğitim için günümüzde kullanılan genel bir tanım ülkemizde Ertürk tarafından, “Bireyin davranışında, kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istenilen yönde (eğitim amaçlarına uygun) değişmeler meydana getirme sürecidir.” olarak tanımlamıştır. Bu tanıma göre eğitim bir süreçtir. Eğitim sürecinde bireyin davranışlarının istenilen yönde değiştirilmesi amaçlanmaktadır. Davranışlardaki değişme kasıtlı olarak gerçekleştirilmiştir. Eğitim sürecinde bireyin kendi yaşantıları esastır (Büyükkaragöz, Muşta vd.1998)

Diğer bir anlatımla eğitim, kendisine özgü problemleri olan; bilgi teorisi “epistemoloji”, değerler teorisi “aksiyoloji”, var olma teorisi “antoloji” ile olduğu kadar politik, ekonomik, sosyal ve kültürel olaylar ve özellikle insan davranışlarının nedenleriyle temelden bağıntılı bulunan, bu ilişkileri sistemli olarak, kendisine özgü kavramsal yapı, metodoloji ve terminoloji içinde bütünleştiren teorik ve uygulamalı bir bilim ve meslek alanı olarak gerçekleştirmek gerekmektedir (Varış 1987)

Öğretim, Varış’a göre birçok alanda yanlış tanımlamalara neden olabilmektedir. Öğretim, öğrenmenin gerçekleşmesi ve bireyde istenen davranışların gelişmesi için uygulanan örgün süreçlerin tümüdür. Aynı zamanda öğretimin okulda kazanılan ve kesinlikle eğitimsel olması gereken yaşantılarla, bireyin okul dışı yaşantılarının birbiriyle bağdaşması gerekmektedir.

Eğitim ve öğretim doğumdan ölüme kadar bütün bireyleri ve bireyin yaşamına etkin olan bütün sosyo-kültürel olguları ilgilendirdiğinden, kullanım alanının genişletilmesi gerekmektedir. Eğitimin, yaşama hazırlık olarak değil, yaşamın kendisi

olarak kabul görmesi gerekmektedir. Bu nedenle eğitim yaşamla özdeştir. Bu özdeşlikte eğitim, yaşama yön veren ve yaşam biçimine özellik kazandıran bir süreçtir (Büyükkaragöz, Muşta vd.1998).

Eğitimde ilgili konunun daha kapsamlı bir şekilde öğretilmesi ve geniş kitlelere ulaşmasını sağlayan temel olgu öğretmen olgusudur. Öğretmen bireyde bu istendik davranışlara yön veren ve kalıcı hâle getiren en önemli unsur olarak tanımlanmaktadır. Eğitim ve öğretimin planlı ve doğru işleyebilmesini sağlayan öğretmenler, kendi alanında eğitimini almış yetkin kişiler olarak eğitim ve öğretimin temelini oluştururken, çalışmalarını ve eğitimde kanıtlanmış değişiklikleri takip etmeli ve bu değerlere her zaman kendini adapte etmelidir.

Eğitim, sanat alanında da olduğu gibi her dalda yoğunlaşan çeşitli çalışmalar ile çeşitli alanlara ayrılmıştır. Varoluşumuzdan içinde bulunduğumuz zamana kadar eğitim, kendi yetiştirdiği kişiler tarafından geliştirilmiştir.

Müzik eğitimi, eğitimin dallarından biri olarak kendi içinde dahi birçok eğitim alanlarına ayrılırken diğer bilim dallarında da bu gibi ayrışmalara yer vermiştir. Bu ayrışmalar eğitimin günümüzde mikro alanlarla ayrılan birçok bilim dalı ile daha çok gelişmesine ve ayrıntılarla değerini yükseltmesine yardımcı olmaktadır.

Müzik eğitimi, bu eğitim dallarından önemli bir alan olarak sanat eğitimi içinde yer almaktadır. Bu nedenle hem sanatın hem de eğitimin gelişmesine yardımcı olan müzik eğitimi plan ve programlı bir şekilde ülkemizde örgün eğitim olarak öğretmen ve sanatçı yetiştirme hedefi ile; eğitim fakültelerine bağlı müzik öğretmenliği programlarında, konservatuvarlarda, güzel sanatlar ve tasarım fakültelerinde yürütüldüğü gibi eğitim öğretimin önemli etkeni olarak milli eğitime bağlı tüm kurum ve kuruluşlarda genel müzik kültürü eğitimi hedefi ile sürdürülmektedir.

Müziğin insanda estetik bir yaşantının oluşması olarak düşünüldüğünde, müziğin kendisi bir amaç hâline gelmektedir (Göğüş, 2008: 370). Bu açıdan bakıldığında müzik eğitiminin gerekliliği ön plana çıkmaktadır.

Uçan’a göre (2009:9) müzik eğitimi bireye yaşantı yoluyla istendik davranışlar kazandırma ve bu davranışları geliştirme sürecidir. Bu tanım, kuşkusuz ilköğretim için de geçerlidir. 3 ana temele ve amaca dayalı olan müzik eğitimi, ilköğretimde yapıldığında genel müzik eğitimi adını almakta ve her çocuk bu eğitimden ayrıcalıksız

yararlanmaktadır. Kişinin isteğiyle ve amatörce yapılırsa özengen ve kişinin isteğinde profesyonel olarak yapıldığında mesleksel adını almaktadır.

Toplumsal bir bakış ile ele alındığında, kültürel bir etkinlik olarak karşımıza çıkan müzik eğitimi, bireyi toplumsallaştırıp, bireyin müziksel veya diğer alanlardaki yeteneklerinin gelişiminde rol oynamaktadır. Aynı zamanda bireyin ilişkilerinde davranışlar kazanmasına ve bu davranışları sergilemesine yardım eder (Uslu, 2010: 675). Sağlam temelli önemli bir eğitim alanı, etkili ve kullanışlı bir eğitim yöntemi olan müzik, ilköğretim de çocuklar için önemlidir (Uçan,1999: 8). Bu önemi sebebiyle müzik eğitiminin “düzenli, planlı ve yöntemli” biçimde gerçekleştirilmeye çalışılması gerekmektedir (Uçan, 1994: 63).