• Sonuç bulunamadı

1.3. Duygusal Zekâ Kavramı

1.3.5. Duygusal Zekâ (EQ) ve Bilişsel Zekâ (IQ) İlişkisi

Duygusal zekâ ve bilişsel zekâ akademik, günlük ve iş yaşantısında karşımıza çıkmaktadır. İki kavramın başarıya etkileri bir çok çalışmaya konu olmuştur. Yapılan araştırmalar; bilişsel zekânın başarıyı belirleyen tek faktör olmadığını ortaya çıkarmıştır. 19. yüzyıldan sonra duygusal zekâ kavramı üzerinde çalışılan bir konu haline gelmiştir. Duygusal zekâ kavramının üzerine yoğunlaşmalar arttıkça bilişsel zekâ da daha fazla araştırılmaya başlamıştır (Goleman, 2013: 19-20).

Bu iki kavram Goleman'ın "duygusal zekâ" isimli kitabında duygusal ve akılcı zihin olarak ele alınmıştır. Akılcı zihin bir kavrama tarzı olarak bilince daha yakın ve düşüncelidir. Duygusal zihin daha fevridir. Kimi zaman mantıksız kavrama sistemine sahiptir. Bu iki kavramın izdüşümü olarak "kalp" ve "kafa" ifadesi kullanılmıştır. İki zihnin dengesi yaşantımızda verilen kararlarda etkili olmaktadır (Goleman, 2014: 35).

Duygusal zekâ ve bilişsel zekâ kavramları arasında farklar bulunmaktadır. Bilişsel zekânın kapsadığı alan belirgin iken duygusal zekânın sınırları daha esnektir. Bilişsel zekâ, kişiliğin gelişim evrelerinde yani 13-19 yaşlarında önemli değişimler gösterirken; duygusal zekâ sürekli olarak öğrenilip değişim gösterebilir. Öğrenme arzusunun sınırlarının olmaması ve isteğe dayanması duygusal zekânın geliştirilebilir olmasına en büyük imkânı sağlamaktadır. Bireyin sahip olduğu IQ derecesi kolaylıkla değişemez iken duygusal zekâ seviyesi değiştirilebilir. İnsan ilişkilerinde öncelikli gerekli olan duygusal zekâdır. Bilişsel zekâ ile duygusal zekâ birbirlerini tamamlar nitelik göstermektedir. Bilişsel zekâsız duygusal zekâ; duygusal zekâsız bilişsel zekâ düşünülemez (Aslan, 2013: 38, Baltaş, 2013: 7-8).

Her bir bireyde duygusal zekâ ve bilişsel zekâ farklı oranlarda bulunmaktadır. Her bir boyutun ne kadar az ya da çok olduğunu çeşitli özelliklerle görebiliriz. Örneğin; yüksek bilişsel zekâya sahip ancak duygusal zekâya çok az sahip olan bir kişi bilgi bakımından çok dolu ancak insan ilişkileri, iletişim gibi kişisel özellikleri bakımından yetersiz kalır (Rockstuhl vd., 2011: 827).

Bireysel farklılıklarda da duygusal zekâ ve bilişsel zekâ özellikleri değişim gösterir. Yüksek bilişsel zekâya sahip bireylerin geniş bilgi birikimi ve becerileri vardır. Yani entelektüel güven yüksektir. Bununla birlikte duygusal tecrübeler konusunda sorunlu, içe dönük ve diğer insanlarla ilişkilerinde mesafelidirler. Yüksek duygusal zekâya sahip bireylerde ise sosyal bakımdan daha cesur, dışa dönük, ilişkilerinde sevecen ve yaşadıkları düzenle barışık kişilik özellikleri gözlenir. Duygularını kolayca dile getirirler. Hayata olumlu bakarak yaşamlarını anlamlı kılarlar. Kendileriyle barışık ve içten tavırlar sergilerler. Kaygıya, derin düşünmeye, suçluluk hissetmeye meyillidirler. Tüm bu kıyaslamalar neticesinde kadın ya da erkek olsun insanı insan yapan özelliklerin duygusal zekâdan geldiği görülmektedir (Goleman, 2014: 75-76).

Duygusal zekâ yetenekleri bilişsel zekâ yetenekleriyle etkileşim hâlindedir. Daha başarılı olan, yüksek çaba gösteren kişiler iki zekâ çeşidine de sahiptirler. Yapılacak olan iş ne kadar karışık olursa duygusal zekâ o derece önem kazanır (Abraham, 2004: 129-130).

Hayatta başarılı ve mutlu olmak için bilişsel zekâ kadar duygusal zekâya da ihtiyaç duyulmaktadır. Hatta kimi çalışmalar göstermektedir ki başarı ve mutluluk için duygusal zekânın oranının bilişsel zekâya göre daha fazla olması gerekmektedir (Goleman, 2013: 19-20). Kişilerin başarısına olan katkıları bakımından duygusal zekâ ve bilişsel zekâ analiz edildiğinde ortaya şu sonuçlar çıkmıştır: Stein ve Book'un 2003 yılında yaptıkları araştırmaya göre bilişsel zekânın başarıya etkisinin %1 ile %20 arasında bir bölüme karşılık geldiği, duygusal zekânın başarıya etkisinin ise %27 ile %45 arasında bir bölümü ifade ettiği bulunmuştur (Savaş, 2012: 140).

Başka bir araştırmaya göre de benzer sonuçlara rastlamak mümkündür. Başarıyı etkileyen unsurlar içerisinde bilişsel zekânın yerinin %15 olduğu geri kalan kısmının da duygusal zekâ, şans gibi unsurlardan oluştuğu belirtilmektedir. Stresini kontrol altına alamayan bireyin konsantrasyonunu sağlayamaması beraberinde zekâsını kullanamamasını getirir (http://psychology.about.com/). Bu oranlardan da anlaşılacağı üzere yüksek bilişsel zekâ düzeylerinin başarıda sanıldığı kadar etkili olmadığı görülmektedir. Duygusal zekâları yüksek olan kişilerin yani kendi duygularının farkında

olan, karşısındakilerin duygularını anlayabilen ve bu duyguları kontrol altına alabilen bireylerin hayatta daha avantajlı oldukları açıkça ifade edilmektedir.

İnsan kaynakları uygulamalarında da duygusal zekânın önemine dikkat çekilmektedir. Günümüzde birçok işveren ve şirket de duygusal zekâya önem vermektedir. İşe alım süreçlerinde bilişsel zekâ testlerinin yanı sıra duygusal zekâ testleri adaylara uygulanmaktadır. Bu testlerde iletişim, duyarlılık, inisiyatif kullanma, zorluklar karşısında güçlü olabilme, olumlu düşünme, motivasyonu sağlama, insan ilişkilerinde başarılı olabilme gibi duygusal zekânın kapsamına giren yetenekler analiz edilmektedir. Uygulanan testlerin neticesinde duygusal zekâsı yüksek olan bireyler öncelikle tercih edilmektedir (http://www.kigem.com/basari-eqrsquodan-gecer.html). İnsan kaynaklarının işe alım süreçlerinin yanısıra kariyer planlama ve kişisel gelişim süreçlerinde de duygusal zekâ etkin rol oynamaktadır. Kendini ve şirketini daha iyi tanıyabilen çalışanlar duygusal zekâlarını geliştirmeye yönelik eğitimlerle başarılarını arttırabilirler. Çalışanlar ve müşterilerle iyi iletişim kurabilen yüksek duygusal zekâya sahip kişiler kendi başarılarına ve şirket başarılarına katkı sağlamış olurlar (Edizler, 2010: 2977).

Sonuç olarak bilişsel zekâ hayatta başarıyı sağlamada tek başına yeterli olamaz. Bilişsel zekâ ancak duygularla harmanlandığında etkili olabilmektedir. Duygusal zekâ ve bilişsel zekâ birbirinin alternatifi değil birbirlerinin tamamlayıcısı niteliktedir (Maboçoğlu, 2006: 21).