• Sonuç bulunamadı

Duanın Ruhsal Dengedeki Rolü

C. DUANIN PSİKOLOJİK ETKİLERİ

3) Duanın Ruhsal Dengedeki Rolü

Samimî ve inanılarak yapılan duanın insan ruhunda olumlu etkileri bulunmaktadır. Duanın özellikle hastalık, fizik ya da zihnî sarsıntı, duygusal ya da hissî bulanıklık durumlarında etkili olduğu görülmüştür. Böyle yapılan bir dua insanın ruhuna sükûnet verir. Dua sayesinde kişi normal şuurun daha üstüne çıkabilme durumuna gelebilir. Bu durum kişinin sezgi güçlerini de kuvvetlendirebilmektedir.310

Kendi gücünün yetersiz olduğunu bilip her şeye gücü yeten varlığa sığınan insan, kendisine yardım edileceğine, kendisinin korunup gözetildiğe inanır. Bu durum kişiyi mutlu eder.311 Dua ile Allah’a ümitle bağlanan kişi kendisini teselli ederek sıkıntı, bunalım ve gerginliklerini giderebilmektedir.312 Duanın kriz zamanları ile tabiî felaketleri anlama ve kabullenmede önemli rolünün olduğu araştırmacılar

305 Hökelekli, a.g.e., s. 231.

306 Cilacı, Osman, “Dua ve İbadet II”, DİB Dergisi, C. XI, S. 6, Ankara, 1972, s. 367.

307 Doğan, Mebrure, Duanın Psikolojik ve Psikoterapik Etkileri, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Uludağ Üniv. SBE, Bursa 1997, s. 24.

308 Ünlü, a.g.e., s. 80.

309 Hökelekli, a.g.e., s. 231; Şeriati ve Carrel, a.g.e., s. 44. 310 Marinier, a.g.e., s. 38.

311 Ünlü, a.g.e., s. 76. 312 Certel, a.g.e., s. 128.

tarafından da ifade edilmektedir. Dua ile kişi korku ve stres durumlarını aşarak kendisi için önemli bir destek sağlamış olmaktadır.313 Dua sayesinde kişi bağışlanacağını ve kendisine yardım edileceğini düşünerek ümitle hayata bağlanır. Dua ile arzularının gerçekleşeceği, istemediği durumlardan ve hoşlanmadığı şeylerden kurtulacağı, günahlarından arınacağı ümidi kişiye yaşam gücü ve enerjisi verir.314 Ümitlerinin gerçekleşeceği inancı içinde olan kişi, karamsar duygulara kapılmaz. Hayata karşı daha fazla iyimserdir. Bu durum kişiyi maneviyatını güçlendirir ve ruhsal çöküntüden kurtarır.315

Dua sırasında yaşanan şuur yoğunluğunun önem taşıdığı ifade edilmektedir. Allah şuuruyla dolu olan kişi zihnen başka bir şeyle meşgul olmaz. Bu durum kişiyi duygusal gerginliklerden uzak tutar.316

Kişi dua ile kendisinden daha yüce olan varlığa doğru yükselmekte ve normal şuurun üstünde olan gücü idrak edebilmektedir. Bu da kişiyi yaratıcısıyla bütünleşmeye doğru götürmektedir. Bu bütünlüğe ulaşan kişi ruhsal bütünlüğü de yakalamış olmaktadır.317

Dua eden insan kendisini işiten, duyan ve gören, kendisine cevap verecek olan bir varlığın olduğunu hisseder. Bu yüce varlık, onun sıkıntılarını giderecek, ona yardımcı olacak ve arzularını yerine getirecektir. Bu tür duygular kişiyi yalnızlık duygularından kurtarır. Aynı zamanda kişiye güven duygusu verir.318

Duanın sonuçları incelendiğinde duanın cesareti desteklediği, ruhu yükselttiği, güven duygusunu geliştirdiği, ibadetleri güçlendirdiği, gerginlikleri yumuşattığı, tutumları kurallara uygun hale getirdiği, morali yüksek tuttuğu ifade edilmiştir.319 Ayrıca dua stresten arındıran, huzuru besleyen ve yetenekleri geliştiren özelliğe sahiptir.320 Böylece dua insanı psikolojik ve toplumsal açıdan uyumlu hale

313 Kirkpatrick, Lee A. “An Attachment-Theory Approach to the Psychology of Religion”, The

Psychology of Religion, Ed. Bernard Spilka and Daniel N. McIntosh, Westview Press, New York,

1997, s. 118-119; Küçükcan, Talip ve Ali Köse, Doğal Âfetler ve Din Marmara Depremi Üzerine

Psiko-sosyolojik Bir İnceleme, İSAM, İstanbul 2000, s. 17.

314 Kimter, a.g.m., s. 192. 315 Pazarlı, a.g.e., s. 195-196. 316 Parladır, a.g.m., s. 533. 317 Marinier, a.g.e., s. 39-40. 318 Altun, a.g.e., s. 155. 319 Spilka, a.g.m., s. 371.

getirir. Kendisi huzurlu olan kişi, çevresine de huzur verir. Böylece sağlıklı kişinin sağlıklı bir toplumu oluşturduğu söylenebilir.

Dua, deprem gibi felaketler yaşandığında sıkça başvurulan bir sığınak olmakta ve insanlar bu tür felaketlerle baş edebilmede duadan yararlanabilmektedir.321

Dua, ruhsal dengenin sağlanmasında ve korunmasında etkili olmaktadır. Ruhsal dengeye kavuşan insanın kişilik gelişimi ve karakter yapısında olumlu gelişmeler gözlemlenir. Duanın kişilik oluşumunda etkili olması ve karakter gelişiminde önemli rollerinin olması ile ruh sağlığının dengede olması arasında olumlu bir ilişkinin olduğu söylenebilir.

Duanın psikolojik etkileri göz önünde bulundurulduğunda, onun insan hayatına pek çok açıdan katkı sağladığı anlaşılmaktadır. Ruh sağlığı yerinde olan kişi, kendisiyle ve toplumla barışık bir hayat sürdürecektir.

İKİNCİ BÖLÜM

PSİKOTERAPİK BİR SÜREÇ OLARAK DUA I. DUA VE PSİKOTERAPİ

Psikoterapi ve dua arasındaki ilişkiye geçmeden önce psikoterapi ve din arasındaki ilişkiyi incelemek konunun daha iyi anlaşılmasını sağlayabilir. Bu nedenle psikoterapi ve din arasındaki ilişki kısaca ifade edilmeye çalışılacaktır.

Psikanalizle başlayan psikoterapi sürecinde din ve maneviyat genellikle ihmal edilen bir alan olmuştur. Psikoterapinin gerek teori ve araştırmalarında, gerekse tanı ve uygulamalarında seküler bir yapıya sahip olduğu ve dinden uzak durması gerektiği yaygın bir kanaattir. Ancak zamanla psikiyatrinin kültüre ve dine de duyarlı olması gerektiği belirtilmiştir. Bu durumun sonucu olarak, Amerikan Psikiyatri Birliği’nin, psikiyatrik hastalıkları sınıflandırma sistemi olan DMS’nin 1994 yılında kabul edilen IV. Formunda “klinik ilgi odağı olabilecek ek kodlar” bölümünde “dinsel ya da manevî sorun” başlığına yer verdiği belirtilmiştir. Ayrıca ruhsal sağlık profesyonellerinin eğitim müfredatında, danışan ya da hastaların dinî ve ruhsal sorunlarındaki farkındalığı artırma konusuna yer vermeleri de din ve maneviyata olan ilginin bir göstergesidir.322

Din ve psikoterapi arasındaki ilişkiler değerlendirildiğinde ikisi arasında ortak noktaların olduğu görülmektedir. Dinin çeşitli yaşam olaylarıyla başa çıkmada birçok olumlu yöne sahip olduğu genellikle kabul edilen bir husustur.

Teolojik olan inanç, mutlaka kişisel psikolojide yaşanır ve oradan dışa vurulur. Dinî yaşantı kökensel olarak psikolojide bir açıklama imkânına sahip olmasa da psikolojinin dışında gerçekleşen bir olgu değildir.323 Psikoloji dindarın dinini

sorgulamaz ve buna cevap veremez. Ancak dindarın davranışsal, bilişsel ve zihinsel süreçlerini inceleyebilir. Dolayısıyla psikoterapi dini ihmal etmeden dindarın psikolojik gelişim ve değişmelerindeki süreçlerin olumlu ya da olumsuz oluşuyla ilgilenebilir.

322 Spilka, Bernard, Ralph W. Hood, Bruce Hunsberger, Richard Gorsuch, The Psychology of Religion

An Empirical Approach, The Guilford Press, New York 2003, s. 532; Merter, Mustafa, Dokuz Yüz Katlı İnsan, Kaknüs Yay., İstanbul 2006, s. 400; Göka, Erol, “Dindar Hastaya Psikiyatrik Yaklaşım ve

Yardım”, Türkiye Günlüğü, S. 31, Ankara 1994, s. 147.

Allport, psikoterapistlerin kullandıkları yöntemlerin çoğunu kiliseden ödünç aldıklarını ifade etmektedir. Bunun nedeni o dönemlerde sadece kilise kişilik problemleriyle ilgilenmekteydi. Kilisedeki uygulamalar dinleme, teşvik, öğüt ve ilişkilerin değişimi gibi tekniklerdi.324 Bugün psikoterapi de benzer teknikler kullanmaktadır. Ayrıca itiraflardan yararlanma, içgözlem yoluyla inceleme, başkalarını ve kendilerini bağışlamayı vaaz etme gibi teknikler hem psikoterapi hem de din tarafından kullanılan ortak tekniklerdendir.325

Din ve psikoterapi, kişiliğin bütünlüğü ve düzenlenmesi konusunda ısrarcı bir duruşa sahiptirler. İkisi de sağlıklı bir zihnin elde edilmesi için duyguların hiyerarşik bir sistem içinde düzenlenmesini istemektedirler.326 Ancak baskın duygunun ne olduğu konusunda bu ikisi, birbirinden ayrılmaktadırlar.

Psikoterapi ve din arasındaki bir diğer ortak yön, ikisinin de kişinin kendisini tanımasına imkân vermesidir. Kişinin ruhsal bütünlüğe ulaşmasında ve bölünmüşlükten kurtulmasında ortak bir hedefin olduğu görülür. Hem ruhani önder hem de psikoterapist, parçalanma ve dağılma durumundaki kişiyle karşı karşıya gelebilir. İnsanın acı ve ıstıraplarının nedenlerinden biri, kişinin bilgisiz ve aydınlatılmamış olmasıdır.327 Kişiyi aydınlatmak ve bilinçlendirmek, hem dinin hem

de psikoterapinin amaçlarındandır. Kişi kendisini tanımaya başladığında ve ruhsal bütünlüğe ulaşma çabasının sonunda bu ruhsal sıkıntılardan arınmış olacaktır. Bir diğer ortak nokta, her ikisinde de ilişki halinde olan kişiler benzer süreçlerden geçtikleri için birbirlerinin durumunu anlayabilmektedirler. Böylece her ikisi de, araştırıcıya daha objektif yaklaşmakta ve ona objektif bir bakışı açısı sağlamada yardımcı olmaktadır.328

Din, kişinin hakikate ulaşmasına rehberlik ederken kişiye bir hayat tarzı sunmuş olur. Ancak psikoterapinin amacı hayat tarzı sunmak değil, kişinin dengeli bir ruhsal dengeye kavuşmasında yardımcı olmaktır.329 Psikoterapi, ruhsal dengenin

324 Allport, a.g.e., s. 95.

325 Yalom, Irvin D., Din ve Psikiyatri, Çev. Özden Arıkan, Merkez Kitaplar, İstanbul 2006, s. 19. 326 Allport, a.g.e., s. 97.

327 Skynner, A.C. Robin, “Psikoterapi ve Manevî Gelenek”, Psikoterapi ve Kutsallık, Ed. Jacob Needlemann, David Ingleby, Robin Skynner, Çev. Abdullah Haklı, İnsan Yay., İstanbul 1994, s. 12- 13; Needlemann, Jacob “Psikiyatri ve Mukaddesat”, Psikiyatri ve Kutsallık, Ed. Jacob Needlemann, David Ingleby, Robin Skynner, Çev. Abdullah Haklı, İnsan Yay., İstanbul 1994, s. 37.

328 Skynner, a.g.m., s. 14. 329 Needlemann, a.g.m., s. 41-42.

sağlanmasında, özellikle anlam istencinin giderilmesinde yetersiz kalmaktadır. Anlam ve amaç ihtiyacının din ve maneviyatın temel hedeflerinden biri olduğu ifade edilmektedir.330

Psikoterapide dine, dinî değerlere ya da maneviyata yer verilmesi gerektiğini öneren çalışmalar bulunmaktadır.331 Özellikle pastoral psikoloji çalışmaları bu konuda önemli bir adım olarak görülebilir. Son zamanlarda psikoterapistlerin doğu gelenekleriyle yakından ilgilendiği ifade edilmektedir. Tibet ve Zen Budizm’i, Sufizm, Kabbalah ve Hasidizm cazibesine kapılan psikiyatrist ve psikologlar bulunmaktadır.332 Ülkemizde de konuyla alakalı olarak dinsel danışmanlıkla alakalı çeşitli öneriler bulunmaktadır. Örneğin Üzeyir Ok’un geliştirmiş olduğu “İnanç Bakım ve Danışmanlığı” denemesi bu konuda ülkemizdeki çalışmalar için önemli bir adım sayılabilir.333 Yine konuyla alakalı olarak Öznur Özdoğan’ın ruhsal yaklaşımla ilişkilendirilen bir uygulama örneği Ankara Ulucanlar Ceza ve Tutukevi’ndeki kadın koğuşunda gerçekleştirilmiştir.334 Ancak bu konuda daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır.