• Sonuç bulunamadı

Dua ve Psikolojik Hastalıklar

Belgede Telkin ve terapide duanın önemi (sayfa 112-119)

A. DUA VE HASTALIKLAR

2) Dua ve Psikolojik Hastalıklar

Dua ve ibadetlerin ruh sağlığına olumlu etkilerde bulunduğu ifade edilmiştir. Konuyla ilgili araştırmalar incelendiğinde, bazı çalışmalar dindarlıkla ruh sağlığı arasında anlamlı ilişkiler ortaya koyarken, bir kısım araştırmalar olumsuz ilişkiler de ortaya koymuştur. Ancak araştırmaların çoğu, genellikle, dinin ruh sağlığını olumlu şekilde etkilediğini ve mutlu bir yaşamın en iyi yordayıcısı olduğunu belirtmişlerdir.458 Ayrıca sık dua etme ile ruh sağlığı arasındaki ilişkiler de incelenen konular arasındadır.

Bir araştırmaya göre, araştırmaya katılanların çoğu (%60’ı), kişisel problemleri nedeniyle dua ettiklerini söylemişlerdir. Bu araştırmada duanın en çok yardım/destek (%38) ve onay (%34) için yapıldığı görülmektedir.459 Ayrıca duanın

olumlu başaçıkmada kullanılan unsurlardan biri olduğu görülmektedir.460 Dolayısıyla insanların problem çözümü için duaya başvurduğu ve duanın başaçıkmaya yardımcı olduğu anlaşılmaktadır.

Amerika’da presbiteryen din adamları, Avustralyalı gençler, Michigan Üniversitesi’nde yatan kalp hastaları gibi çeşitli sınıflar üzerine yapılan çalışmalar incelendi. Bu çalışmalar duanın ruh sağlığına olumlu etkilerde bulunduğunu gösterdi. Bu sonuçlardan yola çıkılarak olumlu dinî başaçıkma stratejileri geliştirildi. Dinî ibadetlerden birisi olan duanın, son zamanlarda başaçıkma yöntemi olarak

457 Tirmizî, Cenaiz 2.

458 Köylü, Mustafa, “Dinin Ruh Sağlığına Etkisi”, Yeni Ümit Dergisi, S. 82, İstanbul 2008,

http://www.yeniumit.com.tr/konular.php?sayi_id=82&konu_id=1195&yumit=bolum2, 10.04.2009; Yapıcı, a.g.e., s. 50; Spilka ve diğ., a.g.e., s. 497.

459 Janssen ve diğ., a.g.m., s. 77.

460 Bkz. Pargament, Kenneth I. and Curtis R. Brant, “Religion and Coping”, Handbook of Religion

kullanılabileceği ifade edilmektedir.461 Buna göre, araştırmalar din, dua ve ibadetlerin ruh sağlığına olumlu etkide bulunduğunu göstermektedir. Dinin insana yaptığı tesirler göz önünde bulundurulduğunda, dindar kişilerin pozitif beklentilere ve iyimserlik duygularına sahip olduğu görülmektedir. Bu kişilerin acıyla başaçıkmaya çalıştıkları, diğerlerine göre duygusal problemleri daha rahat halledebildikleri ve daha çabuk iyileştikleri görülmüştür.462 Örneğin, Parker ve Brown duayı olumsuz duygu ve olaylarla başa çıkma stratejilerinden birisi olarak kabul etmişlerdir.463 Duanın Allah’tan yardım isteme şeklindeki işlevi, kişiye ümit verdiğinden olumsuz duygularla baş etmede duanın etkili olduğu anlaşılmaktadır.

Carson ve Huss’un dua ve şizofreni arasındaki ilişkiyi belirlemek için yaptıkları çalışma, duanın etkilerini görmek bakımından anlamlıdır. Onlar, kolay ayırt edilmeyen 20 kronik şizofren hasta üzerinde duanın terapötik etkilerini incelemek üzere bir araştırma yaptılar. Onar gruba bölünen hasta gruplarına hasta bakıcı öğrenciler verildi. İki gruptan biri hasta bakıcılarıyla beraber dua etmek ve Kutsal Kitaptan okumalar yapmaya gönüllü olurken diğer grup duasız bir terapi aldı. On hafta sonrasında dua eden ve edilen grupta önemli değişmeler saptandı. Bu gruptaki hastalarda, diğerinden daha fazla öfke ve hayal kırıklığı duygularını belli etme kabiliyetinde artma, yaşamlarındaki değişimler hakkında daha pozitif bir bakış açısı ve somatik yakınmalarında azalmalar gözlemlendi.464 Benzer bir çalışmada şizofrenik halüsinasyonlarla başaçıkma ile dinî pratikler arasındaki ilişki incelenmiştir. Araştırmada dua eden, Kutsal Kitaptan bölümler okuyan ve dinleyen Suudi hastaların, diğer başaçıkma metodu kullanan İngiliz hastalardan daha mantıklı bir tutum içinde oldukları tespit edilmiştir.465 Bu araştırmalar duanın, şizofreni gibi psikolojik rahatsızlıklara pozitif etkide bulunabileceğini göstermesi bakımından önemlidir.

461 Bradshaw, Matt, Christopher G. Ellison, Kevin J. Flannelly, “Prayer, God Imagery and Symptoms of Psychopathology”, Journal for the Scientific Study of Religion, V. 47, I. 4, 2008, s. 645; Spilka ve diğ., a.g.e., s. 487.

462 Bradshaw ve diğ., a.g.m., s. 645. 463 Loewenthal, a.g.e, s. 33. 464 Francis and Evans, a.g.m., s. 12.

465 Koenig, Harold George, Faith and Mental Health, Templeton Foundation Press, Philadelphia PA 2005, s. 116,

http://books.google.com/books?id=B9bSdb7bLckC&printsec=frontcover&dq=faith+and+healing#PP A84,M1, 15.04.2009.

Dua, yaşamın sorunlarıyla başaçıkmada önemli bir kaynak olarak görülmektedir. Araştırmalar, duanın hayattan hoşnut olma, hayatın kalitesini artırma, genel anlamda iyi olma, hayata anlam kazandırma gibi değişkenlerle pozitif ilişkisinin olduğunu ortaya koymuştur.466 Bu çalışmalar duanın manevî hayat için ne kadar önemli olduğunun kanıtı sayılabilir. Karamsar ve gelecekten ümitsiz olan kişiler, dua sayesinde ümit etmeyi öğrenerek anlamlı bir yaşam elde ederler.

Başaçıkma stratejilerinden birisi olarak görülen dinî başaçıkma, günlük yaşamdaki problemlerden kaynaklanan stres ve kaygı ile mücadeleyi ifade eder.467 2001’de, Los Angeles’de ruhsal sağlık merkezinde 400 kadar hasta üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, dinî başa çıkmanın altı alanda hastalık belirtilerini azalttığı tespit edilmiştir. Bunlar: Obsesif-kompulsif belirtiler, kişilerarası duyarlılık, fobik anksiyete, paranoyak düşünceler, psikotik durumlar ve bütün hastalık belirtileri. Belirtilen psikolojik rahatsızlıklarda en çok kullanılan başa çıkma metodu %59 oranında dua olmuştur.468 Duanın psikolojik rahatsızlıkları azaltmada etkili olduğu görülmektedir. Duanın düzenli ve tutarlı bir zihin yapısına sahip olmaya katkıda bulunduğu söylenebilir.

Son zamanlarda dua ve dinî ilgilerin depresyona nasıl bir etkide bulunduğuyla ilgili çeşitli araştırmalar gerçekleştirildi. Bu çalışmaların bir kısmı depresyon ve dinî bağlılık arasında ilişki bulamazken araştırmaların çoğu ikisi arasında ilişki buldu. Bu araştırmalarda, dinî inanç ile düşük seviyeli depresyon arasında ilişkiler tespit edildi.469 Son yüz yılda yapılan 80’den fazla çalışmada da dinî ve ruhsal faktörlerin düşük depresyon oranlarıyla ilişkili olduğu saptandı. Dinî gruba ya da dinî değerlere bağlı olan psikiyatrik hastaların depresyon oranları düşük çıkarken, herhangi bir dinî bağı olmayanlarda bu oranın daha yüksek çıktığı görüldü. İçgüdümlü dinî bağlanmanın depresyon belirtilerini azaltmasının yanı sıra, bunun hastanede kalma süresini ve alkol kullanımını azaltmasıyla, yaşamdan memnun olma duygusunu da artırmasıyla ilişkisi tespit edilmiştir. Bir başka çalışmada da, dinî başa çıkmanın

466 Spilka, a.g.m., s. 372.

467

Ekşi, Halil, Başa Çıkma, Dinî Başa Çıkma ve Ruh Sağlığı Arasındaki İlişki Üzerine Bir

Araştırma, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Uludağ Üniv. SBE, Bursa 2001, s. 19, 26.

468 Larson and Larson, a.g.m., s. 40.

469 Plante, Thomas G. and Naveen K. Sharma, “Religious Faith and Mental Health Outcomes”, Faith

and Health, Ed. Thomas G. Plante and Allen C. Sherman, The Guilford Press, New York 2001, s.

depresyonun somatik belirtilerinden çok bilişsel belirtilerde daha etkili olduğu tespit edilmiştir.470 Bu çalışmalar, dinî başaçıkma yöntemi olan dua ve dinî pratiklerin depresyon belirtilerini azaltmada etkili olduğunu göstermektedir.

Parker ve Brown’un çalışması, depresyonla başaçıkmada duanın önemini gösteren önemli bir örnek olarak görülebilir. Bu çalışmada dua, depresyon sürecinde ve davranışların değişmesinde pozitif anlamda etkili olmuştur.471 Bu çalışmaya göre dua, depresyonla başaçıkmada önemli bir destek olmuştur.

2000 yılından önce yapılan 76 çalışma incelenerek din ve anksiyete arasındaki ilişki belirlenmeye çalışılmıştır. Bu çalışmaların büyük bir çoğunluğunda, dinle anksiyete seviyesinin düşmesi ve korkunun azalması arasında ilişkinin olduğu tespit edilirken, araştırmaların 24’ünde ilişki tespit edilememiştir. 10 araştırmada ise dinle anksiyetenin yüksek olması arasında ilişki tespit edilmiştir.472 Dinin anksiyete seviyesini yükseltmesi bazı durumlar için geçerli olabilir. Ancak bu durumun, özellikle dış güdümlü dindarlığa sahip kişilerde ya da baskıcı dinlerin mensuplarında gerçekleşebilir olması, muhtemel bir durumdur. Bunun dışında dua ile anksiyete arasında, özellikle ölüm anksiyetesi arasında ters ilişki olduğunu gösteren araştırmalar da bulunmaktadır.473 Bu durum, duanın ölümü bir yok oluş olarak

görmeye engel olduğunu göstermektedir. Dua eden kişi, inandığı varlığa kavuşacağını düşünerek ölüm kaygısıyla baş edebilir.

Jang ve Johnson’ın yaptığı bir çalışmada Afro-Amerikalı olan dindar yetişkinlerin az dindar olanlara göre ya da hiç dindar olmayanlara göre daha az öfke ve kaygı belirtisi gösterdikleri tespit edilmiştir. Araştırmacılara göre, zencilerdeki kontrol duygusu ve sosyal destek, öfke ve kaygıyı azaltmaktadır. Ancak bu durum sadece dindarlıktan değil, aynı kimliği paylaşan diğer dinî grup üyeleri, aile çevresi ve arkadaşlarının sağladığı destekle de gerçekleşmektedir.474 Bu çalışmaya göre öfke ve kaygının azalması, dinî gruba üye olmaktan, aile çevresi ve sosyal destekten kaynaklanabileceği gibi dindarlıktan da kaynaklanabilir.

470 Larson and Larson, a.g.m., s. 43; Koenig, Faith and Mental Health, s. 98-99. 471 Spilka ve diğ., a.g.e., s. 525.

472 Koenig, Faith and Mental Health, s. 83. 473 Spilka ve diğ., a.g.e., s. 525.

474 Bkz. Jang, S. J. and B. R. Johnson, “Explaining Religious Effects on Distress Among African Americans”, Journal for the Scientific Study of Religion, V. 43, I. 2, 2004, 239-260.

Ülkemizde yapılan araştırmalarda dindarlıkla ölüm kaygısı arasındaki ilişkiler incelendi. Yıldız’ın yaptığı bir çalışmada dindarlıkla ölüm kaygısı arasında anlamlı bir ilişki tespit edildi. Buna göre dindarlık düzeyi yükseldikçe ölüm kaygısında da yükselme görülmüştür. Aynı zamanda ölüm kaygısının yüksek olması, dindarlık seviyesini de yükseltmektedir.475 Ölüm kaygısıyla ilgili Karaca’nın yaptığı çalışmada ise, dindarların ölüm kaygısı düzeylerinin daha düşük olduğu tespit edilmiştir.476 Her iki çalışma birbirinden farklı sonuçlar vermiştir. Ancak dikkat edilmesi gereken husus, dindarların ölümle ilgili kaygılarının hangi yönde olduğudur. Din insana ahiret hayatındaki ceza ve mükâfatları haber verdiğinden, dindarlar ahirette nasıl bir karşılık göreceklerini kestiremedikleri için kaygı duyabilirler. Özellikle günahkârlık duygusunun bu duruma etki ettiği ifade edilir.477 Bunun yanında dinin emirlerini yerine getirenlerin güzel karşılık alacakları inancı, insana güven ve emniyet duygusu da vermektedir.

Ülkemizde duanın psikolojik ve psikoterapik etkilerini inceleyen bir araştırmaya göre duanın, depresyon belirtilerini azaltmada; intihar düşüncesinden ve stresten kurtulmada etkili olduğu tespit edilmiştir. Bu araştırmaya göre, insanlar başarılı olmak için dua ederken kendilerine güvensizlik duyduklarında da dua etmişlerdir. Araştırmaya katılan grubun büyük bir çoğunluğu duanın faydasını görmüştür.478 Görüldüğü üzere dua, ağır psikolojik rahatsızlıklarda etkili olabildiği gibi, daha hafif psikolojik rahatsızlıklarda da etkili olmaktadır.

Dinî bağlanma seviyesinin yüksek olmasıyla, zihinsel rahatsızlık ve stres seviyelerinin düşük olması arasında anlamlı ilişkilerin olduğu tespit edilmiştir. Bu durumun nedenleri arasında daha fazla sosyal desteğin varlığı, bir dinî gruba üye olmanın verdiği aitlik duygusu, daha iyi bir düzen ve stresi daha az bir yaşam tarzı sayılabilir.479 Dindar kişi, bağlı olduğu dinin üyelerinden gördüğü sosyal destekle kendini yalnızlık duygularından arındırabilir. Sıkıntılı zamanlarında grup üyelerinin

475Yıldız, Murat, “Dindarlık Ve Ölüm Kaygısı Tasavvufi Yaklaşım ve Günümüz Üniversite

Öğrencileri”, Journal of Religious Culture, Nr. 43b, 2001, s. 2. http://web.uni- frankfurt.de/irenik/relkultur43b.PDF, 15.04.2009.

476 Karaca, Faruk, “Kader Algısı-Ruh Sağlığı İlişkisi Üzerine Empirik Bir Araştırma: Farklı Kader Algılarının Psikoterapik Değeri Üzerine”, İslamî Araştırmalar, C. XVIII, S. 5, 2006, 479-489. 477 Yıldız, a.g.m., s. 5.

478 Bkz. Doğan, a.g.t., ss.78-86. 479 Loewenthal, a.g.e., s. 34.

kendisini yalnız bırakmayacağını düşünebilir. Sıkıntılarını paylaşan insanların varlığı, kişiyi psikolojik olarak rahatır. Grup halinde yapılan dinî ibadetlerin, insana destek veren sosyal bir ortamın oluşmasında önemli bir fonksiyonu vardır. Bu konudaki çalışmalar incelendiğinde, 20 nicel çalışmanın 19’u din ve sosyal destek arasında pozitif ilişki olduğu sonucunu vermiştir.480

Duanın etkileri, sadece hasta ve yaşlılar üzerinde değil, ergen gruplar üzerinde de etkili olmaktadır. Lise öğrencileri üzerinde yapılan bir çalışmada, ergenlerin başaçıkma yöntemi ve dua arasındaki ilişkiler tespit edilmeye çalışılmıştır. Duayı başaçıkmaya yardım eden bir unsur olarak gören ergenlerin, duanın mücadele azmini artırdığı ve güven ile ümit duygularını pekiştirdiğini ifade ettikleri tespit edilmiştir.481 Dua, sadece hasta ve yaşlıların ihtiyaç duydukları ya da faydalandıkları bir başaçıkma yöntemi değil, ergen ve gençlerin de faydalandığı bir yöntemdir.

Ergenler üzerinde yapılan başka bir çalışmada, ergenlerin ibadetlerden daha çok dua etme davranışına yöneldikleri tespit edilmiştir. Bir başka çalışmada ise, dinî inanç ve ibadet düzeyi yüksek olanların hem duayı hem de ibadeti dinî başaçıkma metodu olarak kullandıkları, ibadetlerinde eksikleri olan ancak inancı tam olan ergenlerin ise başaçıkmada duayı en çok kullandıkları tespit edilmiştir. Ayrıca dinî inanç ve ibadet düzeyi arttıkça ergenlerin ruh sağlığı (kaygı ve stresle başaçıkmaları) açısından kendilerini daha iyi psikolojik hal içinde hissettikleri sonucuna ulaşılmıştır.482 Bu çalışmalardan da anlaşılacağı gibi dua ve ibadetler başaçıkmada etkili olurken aynı zamanda kişinin ruh sağlığını da olumlu anlamda etkilemektedir. Dolayısıyla zorluklarla baş edebilen ve bunların üstesinden gelebilenlerin ruh sağlığının, diğerlerine göre daha sağlıklı olduğu anlaşılmaktadır.

Dinî inanç ve duanın iyimserlik ve ümitle ilişkisini araştıran çalışmalardan birisi Nurten Kimter tarafından üniversiteli öğrenciler üzerinde gerçekleştirildi.

480Koenig, Harold G., Medicine, Religion and Health, Templeton Foundation Press, Pennsylvania, 2008, s. 56,

http://books.google.com/books?id=M309lMkJyW4C&printsec=frontcover&dq=religion+and+health &lr=#PPA56,M1, 15.04.2009.

481 Arıcı, a.g.t., s.142, 162.

482Bkz. Koç, Mustafa, “Ergenlik Döneminde Dua ve İbadete Yönelik Tutum ve Davranışlar Üzerine

Bir Saha Araştırması”, ÇÜİFD, C.III, S. 6, 2004/2, ss. 157-169; Koç, Mustafa “Ergenlik Döneminde Dua Ve İbadet Algılarının Ruh Sağlığına Etkileri Üzerine Bir Alan Araştırması”, SAÜİFD, S. 10, 2004, s.147-148.

Ankete katılanların %70.9’u dinî inanç ve bilgilerinin hayatın amacını kavramada etkili olduğunu ifade etmişlerdir. Dolayısıyla ankete katılanların çoğu dindar olduklarını söylemişlerdir. Duanın kabul edileceğine inanarak rahatlayanların oranı %84’tür. Bu kişilerin iyimserlik duygularına sahip oldukları ve Allah’ın bir güven kaynağı olduğunu ifade ettikleri görülmektedir.483 Dolayısıyla duanın iyimserlik duygusunu pekiştirdiği ve umutsuzluğu azaltıcı bir etkisinin olduğu bu çalışmayla ortaya konmuş olmaktadır.

Duanın ruh sağlığına olumlu katkıda bulunması, duanın samimiyet derecesine bağlıdır. Duanın, kabul edilme şartlarından birisi olan samimiyetle ve Allah’a yakın olmakla ilişkili olduğunu gösteren önemli bir çalışma gerçekleştirilmiştir. Buna göre Allah’a bağlılığı zayıf olan ve aradaki ilişkinin mesafeli olduğu bir kişideki psikopatolojik belirtilerle sık dua etme arasında pozitif bir ilişki bulunmuştur. Ancak Allah’a sevgiyle bağlı olan kişilerde sık dua etme ile psikopatolojik belirtiler arasında ters bir ilişki saptanmıştır.484 Bu araştırmaya göre, samimî olarak yapılan dua, psikopatolojik belirtileri azaltmada etkili iken, samimî yapılmayan dua bu belirtilerin azalmasında etkili olmamakta, hatta bu belirtileri artırabilmektedir. Görüldüğü gibi duada samimiyet ve içtenlik önemli bir unsurdur. Bu araştırmalar, Allah’a içten bir bağlılıkla bağlanan ve samimi olarak dua ve ibadet yapan insanların, bedenen ve ruhen daha sağlıklı olduğunu göstermektedir.

Ülkemizde ergenler üzerine yapılan bir araştırmaya göre, daha içten ve samimî olarak dua eden ergenlerin, daha az içten ve samimî olan ergenlere göre ruhsal açıdan daha iyi oldukları tespit edilmiştir.485 Buna göre duanın kabulü için samimiyet derecesi önemli olduğu gibi, bu durum kişinin ruhsal açıdan daha iyi olmasını da sağlamaktadır.

Dua, her gelişimsel dönemde başvurulan bir ibadettir. Bedensel hastalıklarda olduğu gibi, psikolojik rahatsızlıklarda da duanın olumlu etkileri yaşlı, genç, ergen vb. dönemlerdeki kişilerde görülmüştür. Bu araştırmalarda, duanın insan psikolojisindeki açmazlarla baş etmede önemli bir rolü olduğu anlaşılmaktadır.

483 Kimter, a.g.m., s. 206.

484 Bradshaw ve diğ., a.g.m., s. 650-653. 485 Koç, agt, s. 144-145.

Belgede Telkin ve terapide duanın önemi (sayfa 112-119)