• Sonuç bulunamadı

4. HALK ARASINDA YAŞAYAN ŞAMANİZM

4.1. Doğum İle İlgili İnançlar

4.1.3. Doğum Sonrası Ritüelleri

Doğum öncesi ve sonrası anneyi- çocuğu kötü ruhtan koruma pratiği doğum

sonrası uygulamalarda da görülmektedir. Örneklerle konuyu açıklamaya çalışacağız. Harput yöresinde çocuğu yaşamayan kadınlar, çocuklarının yaşamasını sağlamak için çöp ve benzerlerden yapılan sembolik bir bebeği, Harput’ta metfun bulunan Beşik Baba’nın sandukası üzerinde sökerek dağıtırlar. Böylece yeni doğacak çocuğun yaşayacağına inanılır. Bu pratiğe benzer bir inanç, küçük farklılıklarla Tuva (Urenha) Türklerinde de tespit edilmiştir. Tuva Türkleri çocuğun doğumu müteakip onu büyükçe bir kazanın altına saklayarak yanına "ak eren" adı verilen ongunu ve arpa unundan hazırlanmış sembolik bir bebeği bırakırlardı. Kamlar aracılığı ile yapılan bu tayin ve merasim sırasında sembolik bebeğin karnı yarılır, parçalanır ve toprağa gömülürdü. Bu tören sırasında ana ve baba, çocukları gerçekten ölmüş gibi ağlaşırlardı. Bununla çocuğa hastalık veren veya onun ruhunu alarak ölüme sebep olan şerir ruhların aldatıldığına, şaşırtıldığına inanılırdı. Bu pratiklerde ak erenin yerini ulu kişinin koruyuculuğu ve kurtarıcılığı almıştır. Ayrıca arpa unundan yapılan ve sonu sembolik bir ölümle neticelenen bebek tasviri ise yerini aynı akıbete maruz kalan sembolik bez bebeğe bırakmıştır. Dolayısıyla her iki pratikte de amaç ve inanç aynıdır136.

Kırk günü tamamlamayan bebek yalnız bırakılınca, cin gelir onu kendi çocuğu ile değiştirir. Böyle çocuklara cin deyişi denir. Cin deyişi çocuklar beden ve zekâ

134 Harun Güngör, “Türk Dünyasında Din”, Tisav, Elazığ, 2006. 135 Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, s. 78. 136 Rıfat Araz, a. g. e, s. 99.

yönünden pek gelişmezler. Bu durumda mezarlığa gitmek gerekir. Yedi mezarı geçtikten sonra, yedi ayrı renkte iplik ve yedi iğneyi gömmek gerekir. Cin deyişini bir yere bırakıp saklamak lazım. Cin deyişi ağlayınca sesine annesi gelir, kendi çocuğunu alıp götürür, diğer çocuğu geri getirir137.

Samsun ve yöresinde kırkı çıkmamış çocuğun bezleri akşamdan sonra dışarıda bırakılmaz. Bırakılırsa çocuk ağlangaç olur, devamlı ağlar. Samsunda yeni doğmuş çocuğun kötü iyelerden kurtulması için yapılan bir pratikte def ya da tas tabak gibi ses çıkaran nesnelere vurulmasıdır138. Aynı ritüel Artvin’de de vardır. Artvin’de gece çocuğun bezi dışarıda kaldıysa çocuk uyumaz ve sürekli ağlar. Bu durumda çocuğun bezi ateşin etrafında dolandırıldıktan sonra çocuğun altına serilir. Dışarıda kalan beze cin, peri, pislik bulaşabileceğinden gece dışarıda bırakılmamasına özen gösterilir139. Kuzey Irak’ta Kırmanç ve Türklerde çocuk olduğu zaman hali- vakti yerinde olan kurban keser bu gelenek Iğdır’da da yaşamaktadır. Karaçay Balkar Türklerinde bebeğin doğumundan bir hafta sonra kurban kesilir, şölen (toy) düzenlenir. Bebek törenle beşiğe yatırılır. Buna beşik bölgen âdeti denir. Bu şölene bütün akraba ve komşular çağrılır. Erkek çocuk doğan evlerde ıstım bebeğe kol kerek denilen küçük hediyeler getirilir. Çocuk doğumunda özellikle erkek çocuk doğumunda ve uzun süre bekledikten sonra dünyaya gelen çocuklar için Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kutlama şölenleri yapılır. Ayrıca kurbanlar kesilir. Bu şölenler eski Türk inanç sisteminde görülen aş dökmelerinin benzeri olup bir nevi saçı telakki edilir140.

Doğu Anadolu’da sık görülen diş hediği şölenleri Karaçay Balkar Türklerinde de görülür. Çocuk ilk dişini çıkaracağı zaman tiş cırna âdeti yapılır. Büyük bir kazanda buğday, mısır, kuru fasulye ve nohut pişirilir. Sonra buna kuru üzüm ilave edilir. Bu karışıma tiş cırna denilir. Akraba ve komşular eve davet edilir, şölenler düzenlenir; kutlama yapılır. Çocuğun baba ve annesi bir avuç mısır çocuğun başından aşağı döker. Dişlerinde böyle çıksınlar der. Davetlilere birer tas tiş cırna gönderilir. Çocuklara hediye verilir141.

137 Yaşar Kalafat, Karşılaştırmalı Türk Halk İnançları, s. 59.

138 Bekir Şişman, “İslamiyet Öncesi Türk İnanç ve Ritüellerinin Samsun Yöresindeki İzleri”, Türk

Kültürü, S. 104, Ankara, 1996, s. 565.

139 Aynur Karataş, a. g. m, s. 70.

140 Yaşar Kalafat, Karşılaştırmalı Türk Halk İnançları, s. 64. 141 a. g. e, s. 66.

Kız çocuğu olduğu halde, oğlan çocuğu olmayan veya doğduğu halde çocuğu yaşamayan kadınlar, oğlan çocuğuna kavuştukları zaman yedi yaşına kadar çocuğun saçlarını uzatır, örer ve kendisine bu zaman içinde kız elbisesi giydirilir. Ters giyme adı ile bilinen bu pratiğin değişik bir biçimi de, çocuğa yedi yıl boyunca haşıllı (kullanılmamış) elbisenin giydirilmemesidir. Komşu ve akrabalardan alınan eski, yamalı hatta yırtık elbise ile yedi yıl süreyle büyütülen bu oğlan çocuğunun, bu yaştan sonra artık yaşamayacağına inanılır. Bu tür çocukların, belirlenen süre içinde uzun süren bir hastalığa yakalanmaları halinde ise adları değiştirilerek özellik arz eden adlar takılır. Bu pratikler Başkurt, Kırgız, Kıpçak ve Kazak Türklerinde de tespit edilmiştir. Bu inançlarda da yine çocuğa ölmüş süsünün verilerek, ölüm ruhunu şaşırtmak, aldatmak gibi eski Türk inançlarının izleri yaşamaktadır142.

Erzurum’da yeni doğan çocuğun çamaşırı bir mezarın üzerine asılır. Çamaşır ters dönerse çocuğun öleceğine, dönmez ise çocuğun yaşayacağına inanılır. Trabzon’da ve Muş’ta oturmakta veya yatmakta olan çocuğun üzerinden birisi geçerse o çocuğun büyümeyeceğine inanılır. Bu uğursuzluğun giderilmesi için ters istikamette, tekrar üzerinden geçilmesi gerekmektedir143. Bu iki örnek de eski inançlardan esinlenmiştir. Doğum sonrası ayağı basmayan çocukları Erbil’de, Kırmanç ve Türkmenler, bu çocuğun şifa bulması için üç Cuma günü, Cuma namazından önce caminin önüne götürürler. Çocuğun annesi, çocuğun iki ayağının başparmağının birbirine bağlarlar. Camiden çıkacak ilk kişiye çocuğu götürür. O kişi "tu- tu- tu" bismillah deyip çocuğun bağlı parmaklarının iplerini keser. Böylece çocuğun ayağına basabileceğine inanılır. Bu, uygulama Kars’ta çocuğun iki ayağı birbirine bağlanılarak yapılır144. Bu uygulamada da ayağı basmayan çocuktaki kötü iye yok edilmek istenmektedir ve çocuk camiden çıkan biri tarafından iyileştirilmeye çalışılmıştır.