• Sonuç bulunamadı

3. ŞAMANİZMDE TANRILAR

3.2. Yer-Su (Orta Dünya ve Aşağı Dünya) Tanrıları ve Ruhları

3.2.5. Dağ, Taş, Kaya Ruhları

Yer-su ruhlarının en önemli mümessili dağlardı. Dağ ile ilgili inançlar Hun ve

Göktürk dönemlerine kadar uzanır. Özellikle bu dönem dağlarının en önemli vasfı tanrıya kurban sunumunda kullanılmalarıdır. Hunlar Yeni-Si-Şan veya Şan-Din-Şan sıra dağlarındaki Han-Yoan dağında gök tanrıya kurban sunarlardı. Çin kaynaklarındaki bu tespitler benzer durumu bugün Altaylarda yapılan şaman ayinlerinde de görebiliyoruz. Altaylı Şor ve Beltirler kurbanlarını tanrıya yüksek dağlarda yaptıkları ayinlerle sunarlar ve bu ayine "tengere tayıg" (tanrı-gök kurbanı) derler119.

Uygurlarda da kutsal dağ mevhumu görülmektedir. Abdülkadir İnan Cüveyni’den aldığı alıntı şu bilgileri içermektedir: "Uygurların saadet ve bolluk sağlayan mukaddes dağları vardı. Bu dağa Kuttag denirdi. Bu dağ Çinliler tarafından

116 Yaşar Çoruhlu, a. g. e, s. 41. 117 a. g. e, s. 44.

118 Abdülkadir İnan, a. g. e, s. 39. 119 a. g. e, s. 48–49.

götürüldükten sonra Uygurlar perişan olmuşlardır"120. Bu bilgiler Nihad Sami Banarlı tarafından göç destanı konusu adı altında izah edilmiştir: "Uygur ilinde Hulin adında bir dağ vardı. Bu dağdan Tuğla ve Selene adında iki ırmak çıkardı. Bir gece bu iki ırmak arasındaki bir ağacın üzerine gökten mavi bir ışık indi. İki ırmak arasında yaşayan halk bunu dikkatle takip ettiler. Mukaddes ışık ağacın gövdesinde aylarca durduktan sonra, ağaç gövdesi kabararak, oradan musiki sesleri geliyor, geceleri çevresinde 30 adım genişliğinde ışık görünüyor. Nihayet ağacın gövdesi yarılarak içinden beş çocuk çıkıyor. Sonra birisi hakan seçiliyor. Bu hakan Çinlilerle yapılan savaşlara bir son vermek için, oğlu Galı Tigin’e, Kiyu-Liyen adlı bir Çin prensesi almayı tasarladı. Bu prenses, sarayını Hatun dağında kurdu. O çevrede Tanrı dağı adında başka bir dağ ve onun cenubunda da Kutlu dağ denilen büyük bir kaya vardı. Çin elçileri bakıcılarla birlikte geldiler. Onlar kendi aralarında dediler ki: Hatun dağının saadeti bu kayaya bağlıdır. Bu hükümeti zayıflatmak için onu yok etmeli. Bunun üzerine Çinliler, prenseslerine karşılık, bu kayanın kendilerine verilmesini istediler. Yeni hakan, yurt içindeki bu taş parçasını Çinlilere kıskanmaksızın verdi. Böylece Türkler bu uğurlu dağın, uğurlu kayasını etrafını ateş yakarak, sonra üzerine kızgın sirke dökerek parçalıyorlar ve parçaları da Çin’e alıp götürüyorlar. Bu hadiseden dolayı vatandaki bütün kuşlar, hayvanlar kendi dilleriyle bu kayanın gidişine ağladılar. Yedi gün sonra da tigin öldü. Memleket felaketten kurtulamadı. Halk rahat yüzü görmedi. Irmaklar kurudu. Göllerin suyu tükendi. Toprak çatladı, yiyecek vermez oldu. Ağacın gövdesinden daha önce çıkmış olan Bugu hanın çocuklarından bir başkası yurda hakan seçildi. Onun zamanında memleketteki ehli, vahşi bütün hayvanların, bütün kuşların, bütün çocukların hatta bütün cansızların göç!.. göç!.. diye, derin üzüntüyle bağırdıkları duyuldu. Uygurlar bu manevi işarete uyarak toparlandılar. Yurtlarını bırakıp göçmeğe başladılar. Nerede durmak istedilerse bu sesleri duydular. Nihayet Beş Balıg’ın bulunduğu yere geldiler. Orada sesler kesildi. Uygurlarda burada durup beş mahalle (beş şehir) yaptılar. Adını Beş Balık koydular. Burada yaşayıp çoğaldılar"121.

Eski Türkler dağların tanrı makamı olduğuna inanırlardı. Yüksek dağ tepelerinin göklere yakın bulunması ve uzaklardan mavi renkte görünmesi bu inancın yerleşmesine sebep olmuştur122. Orta Asya’da, Türkçe ve Moğolca mukaddes, mübarek,

120 a. g. e, s. 50.

121 Nihad Sami Banarlı, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul, 1971, s. 28–29. 122 Abdülkadir İnan, a. g. e, s. 49.

büyük ata ve büyük hakan anlamına gelen dağlar vardır: Han Tanrı, Bayan Ula, Buztağ Ata, Bayın Ula, Othon Tenere, Iduk Art, Kayra Kaan, Erdene Ula, Kuttağ, Nurata…gibi123.

Bugünkü Altay şamanistlerinde boyların ve ırmakların müstakil mukaddes dağları olmakla beraber hepsinin ilahilerinde Altay dağları zikrolunur ki hepsinin ortak mukaddes dağlarının da olduğu görülür. Muhtelif Altaylı boylar ve oymakların mukaddes saydıkları dağların belli başlıları Abakan ırmağı kaynaklarındaki Ekitag, Biy ırmağı kıyısındaki Sogol, Palmir, Akkaya, Ene, Kadınbaşı- Üçsürü, Karatag Çaptıgan, Ülgen, Aysu, Karahan adlarını taşıyan dağlardır. Urenha-Tubalarca mukaddes sayılan dağlar Hangay ve Tannau dağlarıdır124.

Altay şamanlarında kutsal dağ inancı köklü ve yaygındır. Altay şamanlığına mensup Altaylılara göre: Dağ ruhları tamamıyla müstakil bir zümredir. Ülgen ve Erlik’le münasebetleri yoktur. Bu ruhlar insana iyilik yapar, refah ve saadet bahşederler. Saygısızlık karşısında ise ceza verir ve hastalık gönderirler. Öyleki bu ruhlar hayvanların çoğalması, sağlık, ehemmiyet, kötü ruhlardan korunma bu ruhların tahakkümüyledir125.

Dağ ruhuyla ilgili olarak M. Eliade, dağ tasavvurunu kozmik dağ simgesiyle açıklar. Kozmik dağ gök ile yer arasındaki bağlantıyı kurar126.

Ortaçağ İslam kaynaklarında Türklerin kutsal dağlara taptıklarına ya da onlara saygı gösterdiklerine, aynı zamanda bazı törenleri dağlarda yaptıklarına dair inançlar vardır. Örneğin, Gerdizi, Zeyn el- ahbâr isimli kitabında Çiğiller ve Türkişlerden (Türgişler) bahsederken konuyla ilgili olarak şunları söylüyor: "Bunlar Türkişler olup bozkırda otururlar. Başka üç dağa ise Uluğ- Dağ derler. Burası küçüktür. Buradan 30000 süvari çıkar. Bu dağ başka bir dağa bitişiktir. Türkler bu sonuncu dağa taparlar. Bu dağ adına yemin ederler. Buranın Allah’ın ikametgâhı olduğunu söylerler. Allah ise onların dediklerinden zanlarından münezzehtir"127. Tuguzguz (dokuz oğuz) ülkesinde de dağ mevhumu hakkında şu bilgiler kaydedilir: "Tuguzguz ülkesinde yeryüzündeki dağların en yükseği bulunur. Bunlar bu dağda dua ederler, adaklar adarlar, kurbanlar

123 a. g. e, s. 49. 124 a. g. e, s. 50.

125 Hikmet Tanyu, Dinler Tarihi Araştırmaları, Ankara, 1973, s. 35. 126 Mircea Eliade, a. g. e, s. 298.

keserler. Ertesi sene aynı yere geldikleri zaman bıraktıkları kemikler ve küllerin olduğu gibi kaldığını rüzgârlar ve yağmurlar tarafından değişikliğe uğratılmadığını görürler"128. İdrisi’nin Nüzhet el- müştâk fî ihtirâk el- âfâk kitabında Kimaklardan bahsedilirken bir ibadet yerinden bahsedilmektedir: "Lâlan şehri yüksek bir dağın alt tarafındadır. Dağın başında mermerden büyük bir put inşa edilmiştir. Bu havalinin halkı bu puta taparlar, ona adak adarlar, her taraftan onu ziyarete gelirler"129. Bu örnekler gösteriyor ki Türklerde çok uzun yüzyıllar dağ kültü vardır. İslam kaynaklarında da görülen bu tarz ibareler Türklerin dağ ile ilgili inançlarını ortaçağa taşıdıkları ortaya çıkıyor.

Orta Asya’da İslam öncesi Türklerde bazı taş ve kayalar kutsal görülmüştür. Bu tarz inanış günümüzde Orta Asya’da sürmektedir. Yakutlar, Kırgızlar, Tatarların Altay bölgesindeki büyük kayaları takdis ettikleri, bunlarda birtakım gizli ruhların ve ilahların mevcudiyetine inandıkları tespit edilmiştir130.