• Sonuç bulunamadı

Bereket Törenleri İle İlgili İnançlar

4. HALK ARASINDA YAŞAYAN ŞAMANİZM

4.4. Bereket Törenleri İle İlgili İnançlar

4. 4. 1. Kurban, Adak, Saçı

Türk içtimai hayatının her devresinde kurbanın önemli bir yeri vardır. Doğumlar, ölümler, düğünler, şölenler, bayramlar, yatır ve mezar ziyaretleri, hayvancılık ve ziraat hayatı ile ilgili bereket dilekleri, tanrıya yakarışlar hep kurbanla olurdu180. Türkler ata ruhlarına muhtelif fonksiyonlara yüklenen iyeleri, tengriyi memnun etmek, onun rızasını kazanmak, yardımını sağlamak, isteklerini ona kabul ettirmek için kurban keserler ve saçı yaparlardı181.

177 a. g. m, s. 219. 178 a. g. m, s. 223.

179 Gülin Öğüt Eker, a. g. m, s. 110.

180 Mehmet Eröz, “Türklerde Kansız Kurban Geleneği ”, Türk Kültürü, S. 211–212–213–214, Ankara,

1980, s. 212.

Eski Türk onomastiğine göre, tanrı gölüne atılan kurbanların canlı at olması gerekiyordu. At, koyun ve koç toprağa kurban edilmektedir. At kurbanı eski bir Türk ananesidir. M.S.942 senesinde Şha-to imparatoru ölünce iki atı ruhuna kurban edilmiştir. At, Şha-to Türklerinin yas törenlerinde mühim rol oynuyordu. Gök, toprak, güneş ve aya büyük kurbanlar vermişlerdir.

Hunlar, Tanyu döneminde her yıl ayın ilk gününde kurban taşı üstünde beyaz atlar kurban eder, kurultay toplarlardı. Mete, gök ve yer ruhlarının atalarına kurban keserdi. Sabahleyin Tanyu çadırından çıkar, gün atayı seyreder, akşamları ise ay ata şerefine buhur yaktırırdı182.

Kurban ve adak için seçilen hayvanlara Türk hayatında ıduk denirdi. Adak için seçilen ıduk hayvanın yünü kırkılmaz, yüke koşulmaz, sütü sağılmaz, başıboş bırakılırdı. Iduk olarak seçilen hayvan ve bu şekilde kurban edileceği ana kadar Doğu Anadolu bölgesinde de kurban için seçilen hayvanların beslenmesine, incinmesine itina gösterilmesi, süslenip, bezek vurulup gezdirilmesi, sevilmesi, ekine girse bile hoş karışlanması başlangıçtaki inançların devamında başka bir şey değildir183. Iduk sözcüğü Orhun yazıtlarında kutsal, mukaddes anlamıyla kullanılmıştır184. Dün olduğu gibi, bugün de tanrıya bir şükran niteliğinde kesilen kurbanların yanı sıra, dilek ve adak içinde kurban kesmek, yörede yaygındır185.

Saçı da, eskiden muhtelif olağanüstü güçlere sahip olduğuna inanılan iye ve ruhlara sunulan veya ruhlar adına onların rızasını ve yardımını kazanmak için dağıtılan cansız nesnelere verilen addır (yiyecek, içecek, bez gibi). Saçılar öz itibarıyla bir cins kurban niteliği taşır186. Yakut Türklerinde ilkbahar saçı bayramı anlamında (ıslah bayramı ve ayini), sonbahar ise kötü ruhlara saçı sunmak anlamında (abası ısıaga) törenleri yapılırdı ki, bu ayin ve merasimlerinde bahsolunan ruhlara çok sayıda saçılar sunulmaktadır. Kara Kırgızlar yeni kurulan yurtta ve kadının ilk doğumunda ateş ruhuna tanzim eder, saçı mahiyetinde yağ dökerlerdi. Türk zümrelerinde saçı, saçu, saçılga, çacılga adları ile adlandırılan ve kutsal olduğuna inanılan nimetler, toplumun

182 Ethem Ruhi Fığlalı, a. g. e, s. 80. 183 Abdülkadir İnan, a. g. e, s. 98.

184 Gürbüz Erginer, Kurban Kurbanın Kökenleri ve Anadolu’da Kanlı Kurban Ritüelleri, İstanbul,

1997,s.124.

185 Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, s. 95–96. 186 Gürbüz Erginer, a. g. e, s. 124–125.

iktisadi ve ekonomik gücünü teşkil eden gelir kaynaklarından seçilirdi. Bundan dolayı çiftçi kavimlerde, görülen darı, buğday, şarap gibi saçıların yerini göçebe Türk zümrelerinde kımız, süt, yağmur; tüccar kavimlerde ise para almıştır187. Günümüz Anadolusunda ağaçların dallarına bağlanan bez parçası, iplik hayvan kılı ve tüyü, gövdesine çakılan çivi ve bez parçası, dibine veya yakın çevresine yakılan mum kansız kurban olarak nitelenen saçılar olarak değerlendirilmiştir188.

Aleviler ve Tahtacılar üzerine araştırmalar yapmış olan Yusuf Ziya Yörükân’a göre, eski Türklerin kötülüklerin ortadan kalkması için yaptıkları kanlı ve kansız kurban ayinleri Anadolu’da Aleviler ve Tahtacılar arasında sürmektedir. Adaklar, birlik kurbanı ve çeşitli cem ayinlerinde kesilen kurbanlar kanlı kurbanı temsil etmektedir. Yine Alevi ve Tahtacılar arasında, Nevruz, Hıdırellez Şenlikleri, Yaz Kurbanı, Sarı Kız Şenlikleri ve yine Abdal Musa Kurbanı Orta Asya’dan kalma kurban törenleri olarak belirtilmiştir189.

4. 4. 2. Yağmur Törenleri

Birçok yazılı kaynağın belirttiğine göre Türkler yad isimli bir taşı kullanmak

suretiyle yağmur yağdırmaktaydılar. Yad taşı Türk poplulukları içerisinde değişik isimler almaktadır: yat, yede, yada, cede, kaş, bod, sata, cay cada190.

Yada taşının menşei hakkında değişik görüşler ileri sürülmektedir. Türk halk inanışına göre yada taşı büyük tanrı tarafından Türkler’e verilmiştir. Diğer bir inanışa göre yada taşı rüzgar esen dağlarda bulunur. Bu taşın eski çağlarda Çin- Türk hududundaki madenlerden geldiğini söyleyenlerde vardır. Diğer bir deyişe göre yada taşı at, inek, ayı, kurt, domuzun karın ve ciğerlerinden çıkar. Serkap adlı kırmızı renkli büyük bir kuşun bunu yumurtladığı da iddia edilmektedir. Bu taş büyük bir kuşun

187 Rıfat Araz, a. g. e, s. 144–145.

188 Ali Rıza Gönüllü, “Alanya Halk İnançlarında “Ağaç” Motifi”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S. 91,

İstanbul, 1994, s. 57.

189 Yusuf Ziya Yörükân, Anadolu’da Aleviler ve Tahtacılar, (Hzl. Turhan Yörükân), Ankara,2002,s. 286. 190 Orhan Acıpayamlı, “Türkiye’de Yağmur Duası”, Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi

Dergisi, C. 22, S. 3–4, Ankara, 1964, s. 229; Ahmet Buran, “Fırat Havzasında Yağmur Duası ve Yada Taşı”, Fırat Havzası II. Folklor ve Etnografya Sempozyumu, Elazığ,1989, s. 64.

yumurtası büyüklüğündedir. Bu taş su içine konduğu veya havada sallandığı zaman yağmur yağdırmaktadır191.

Türklerde Oğuz hükümdarının oğlu yat taşı hakkında sorulan sorulara şu şekilde cevap vermiştir: "Ecdadımızdan biri devrin hükümdarı olan babasıyla geçinemiyor adam yanına azatlı ve kölelerinden istediklerini alarak harp ede ede, şark tarafına geliyor. Burada yanındakiler daha ileri gidemeyeceklerini söylüyorlar. Orada da bir dağ varmış. Güneş bu dağın etrafında ne varsa yakıyormuş. İkametgâhları yeraltındaki koğuklarda imiş. Vahşi hayvanlardan her biri cinsini ve özelliklerini öğrendikleri bir çakıl taşını ağızlarına alarak başlarını göğe kaldırıyorlarmış. Bunun üzerine hayvanla güneş arasına giren bir bulut onu gölgelendiriyormuş. Oğuz hükümdarının ceddi ve arkadaşları bu taştan alarak memleketine getirmişler… İstedikleri zaman taşı sağa sola kımıldatarak yağmur yağdırıyorlarmış"192.

Türklerde eskiden yağmurun yağmadığı zamanlarda kam adı verilen kimseler yada taşı adı verilen bir taş vasıtasıyla istedikleri zaman yağmur yağdırırlar bulutları hareket ettirirler ve gökten kar sağarlarmış. Türkler arasında görülen bu inanç günümüze taşınmıştır193.

Şamanın havayı değiştirme gücü Türkler ve daha sonraki bir merhalede Moğollar tarafından icra edilen bu tılsımlı işte yat yahut yad diye bilinmektedir. Moğollar buna jada demişlerdir194. Bu taşın Türkler ve Moğollar arasında düşmanı şiddetli yağmura, fırtınaya, kar tipisine tutturmakla kullanıldığı kaydedilmiştir195.

Kaşgarlı "yat"ı bir çeşit şamanizm (kehanet), diye anlatıyor ve bunun özel taşlarla yapıldığını bunlarla yağmur, rüzgâr v.b durumların meydana getirildiğini söylemektedir. Reşidettin, yat taşının bir çeşit şamanizm (kehanet) diye anlatıp ve bu taşların çıkarılıp da suya konduğu ve yıkandığı zaman rüzgâr, soğuk, yağmur ya da tipinin yaz ortasında olunsa bile meydana geldiğini belirtiyor196. Yada taşıyla ilgili

191 Orhan Acıpayamlı, a. g. m, s. 230. 192 a. g. m, s. 224.

193 Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, s. 98. 194 John Andrew Boyle, a. g. m, s. 6944.

195 Bedri Noyan, “Bektaşilik ve Şamanizimle İlgili Bazı Konular II”, Türk Folklor Araştırmaları, C. 13,

S. 259, İstanbul, 1971, s. 5884.

olarak Bektaşilikte özellikle Bektaşi derviş ve babaların boyunlarına taktıkları teslim taşının su ile olan ilgisi yada taşına olan benzerliğiyle dikkati çekmiştir197.

Yağmur dualarında taş kullanarak yağmur yağmasını sağlama anlayışı dini bir mahiyet ile açıklanmaktadır. Fakat Türkiye’nin dört bucağındaki hocalar, din adamları, din âlimleri yağmuru yağdırmak için çakılları ellerine alıp okuyup üfleyerek yağmur duasına çıkanları idare ediyorlar. Böyle bir harekete kalkışan hocaların yaptıkları vazife eski bir inanışı sürdürmektedir. Yani yağmur törenindeki var olan durumlar İslam’dan önceden de mevcuttu198.

Yağmur törenlerinde yürüyüş sırasında görülen elbiseyi ters giyinme uygulaması tamamen Orta Asya kaynaklıdır199.