• Sonuç bulunamadı

3. TÜRK DİASPORA POLİTİKASI

3.2. ÇAĞDAŞ TÜRK DİASPORA POLİTİKASI AKTÖRLERİ

3.2.4. Diyanet İşleri Başkanlığı

Başbakanlığa bağlı bir kurum olarak 1924 yılında kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sonrası doğrudan Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak faaliyetlerini yürütmektedir. Yurtdışındaki vatandaşlara yönelik ilk politikaların icracılarından olan Başkanlık, bu yönüyle Türk diaspora politikasının en eski, merkezi ve etkin aktörlerinden biridir. Türkiye’nin diasporaya yönelik ilgisindeki artışa paralel olarak bu kurumun da yurtdışında etkinliğinin arttığı görülmektedir. Başkanlık bünyesinde yer alan Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü, yurtdışındaki Türk vatandaşlarının “dini ihtiyaçlarını

belirlemek, din görevlisi taleplerini değerlendirmek ve din hizmeti sunulmasını sağlamaktan” sorumludur.15

Başkanlık ilk kez 1971 yılında Ramazan ve Kurban Bayramları için yurtdışına geçici statüde din görevlisi göndermeye başlamıştır. Günümüze değin sürdürülen bu uygulama çerçevesinde, din görevlileri yurtdışına gönderilmeye devam edilmektedir. Günümüz itibariyle 52 ülkede Büyükelçilikler ve Konsolosluklar bünyesinde müşavirlik ve ataşelik birimleriyle de hizmet veren Başkanlığın yurtdışındaki ilk yapılanması, 1982 yılında Berlin’de kurulan Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB)’dir. (Ibid)

69

Başkanlığın Avusturya, Viyana’da mukim yapılanması ise 1990 yılında kurulan Avusturya

Türk İslam Birliği (ATİB)’dir. Her türlü siyasi ideoloji ve tarikattan uzak, Türkiye kökenli

Müslümanların ortak kurumu olarak tanımlanan Birliğin çatısı altında 60’ın üzerinde yerel dernek bulunmakta olup, Birlik Avusturya’daki Türklerin en büyük dini organizasyonu olarak karşımıza çıkmaktadır.16 Birlik, toplumda çoğunluğu oluşturan muhafazakar kesime yakınlığı ve etki sahası bakımından, Türk diaspora yönetiminde de öne çıkan bir kurumdur. Aslında Avusturya’da yerel ve bağımsız bir STK olarak kurulan ATİB, Türk Devleti ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın desteğinde ve T.C. Viyana Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri’nin doğrudan rehberlik ve liderliğinde idare edilmektedir. Avusturya devleti tarafından da onaylanan Birlik, T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı’na Avusturya’daki camilerde çalışmak üzere din görevlisi talebi iletebilen yegâne kurumdur. Bu yolla atanan resmi din görevlilerinin ücretleri doğrudan Viyana Büyükelçiliği tarafından ödenmektedir. (Tavukçuoğlu, 1994, s. 242-244)

Temelde, Türkiyeli göçmenlerin dini ihtiyaçlarını karşılamak için kurulan ve 90’lı yıllarda Avrupa ülkeleri başta olmak üzere birçok ülkede yaygınlık kazanan yurtdışı Diyanet örgütlenmelerinin, Türkiyeli göçmen gruplar üzerinde informel bir kontrol aracı olarak da kurgulandığı görülmektedir (Ulusoy, 2016, s. 146). Türkiye devletinin resmi İslam anlayışının taşıyıcısı olan bu örgütlenmeler, özellikle Avrupa’da göçün ilk yıllarından itibaren etkin ve teşkilatlanmalarını büyük oranda tamamlamış Milli Görüş, Kaplancılar ve Süleymancılar gibi İslami cemaat ve gruplara bir cevap olarak ortaya çıkmıştır. Fransa bağlamında kaleme aldığı makalesinde Çitak (2010) bu durumu şöyle anlatmaktadır:

When the Diyanet began to be actively involved in Europe in the early 1980s, it found itself as a latecomer in the religious market, hitherto dominated by a wide range of dissident networks such as Milli Göru˝ş, Su˝leymancıs, Kaplancıs and extremist nationalist groups. As a principle, the Turkish State aimed to combat the influence of these groups, be they on the right of the political spectrum or on the left. (s. 3–4)

Günümüzde özellikle Sünni camiiler ve derneklerin bağlı olduğu önemli birer çatı yapılanma haline gelmiş olan Diyanet İşleri Türk İslam Birlikleri ve Türk Diyanet Vakıflarının Türk diaspora gruplarının izlenmesi ve yönlendirilmesinde en etkin enstrümanlardan olduğu görülmektedir (Çitak, 2010). Bu kuruluşların gözetiminde Türkiye’den gelen din görevlisi ve vaizler, yerel derneklerin bünyesinde açılmış olan camilerde görev yapmaktadır. Temel

70

görev alanları, Müslümanlara ibadet edebileceği yer ve imkânları hazırlamak, dini ibadetlere (hac umre, zekât, kurban vb.) ilişkin organizasyonlar gerçekleştirmek ve dini eğitim hizmetleri olmasına karşın, bu örgütlenmeler uyum ile ilgili proje ve aktiviteler geliştirmek ve sosyal ve kültürel alanlarda çalışmalar yapmak gibi görevler de ifa etmektedirler. Bu bağlamda, dini hizmetler yanında kültür, eğitim, dinlerarasi diyalog, spor ve gençlik gibi çok çeşitli alanlarda da hizmet veren bu kuruluşlar, Türkiye devletinin tayin ettiği sosyo-kültürel kodların göçmen kitlelere aktarılmasını sağlamakta ve bu yönüyle devlet otoritesinin topluma yayılmasına yardımcı olmaktadırlar (Ulusoy, 2016, s. 56).

Diaspora politikasının en eski aktörlerinden biri olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın faaliyetlerinin kapasite ve yoğunluğunun AK Parti döneminde daha da arttığı görülmektedir. Bu dönemde Başkanlık ve bünyesindeki ilgili alt birimler daha görünür icraatlar yürütmeye başlamışlar ve özellikle din ve Türk kültürünün öğretimi, asimilasyonun önlenmesi gibi konularla mücadele noktasında önemli çalışmalara imza atmışlardır. Ancak yurtdışındaki Türkiyeli toplumun anavatanlarına sosyal ve kültürel aidiyet ve bağlılığını hedefleyen bu politikalar, modern diasporaya doğru evrilen Türk toplumunun organizasyonunda ve bulundukları ülkelere entegrasyonlarında olumsuz sonuçlar yaratabileceği gerekçesiyle eleştirilmektedir. (Ulusoy, 2016, s. 146-147)

Söz konusu eleştiriler son yıllarda Avusturya siyaseti ve medyasında da oldukça sık dillendirilmekte ve T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı ve onun Avusturya’daki yapılanması olan ATİB Türkiye’nin Avusturya’nın iç işlerine karışmak için kullandığı birer enstrüman olmakla suçlanmaktadır (OÖ-Nachrichten, 8 Haziran 2018; Kurier Zeitung, 13 Ağustos 2016). Bu bağlamda, 2015 yılında Avusturya Parlamentosu tarafından kabul edilen İslam Yasası kapsamında da belirli düzenlemelere gidilerek, Avusturya’da hizmet verecek din görevlilerinin yurtdışından finanse edilmesinin önüne geçilmiş ve Müslüman din görevlilerin bundan sonra yalnızca Avusturya devleti tarafından yetiştirilme zorunluluğu getirilmiştir. Bu durum, Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından gönderilen ve fonlanan imam ve din görevlilerinin geleceğini sıkıntıya sokmakta ve Avusturya hükümeti tarafından bu görevliler ve ailelerinin sınır dışı edilebileceği yönünde demeçler verilmektedir (Der Standard, 11 Haziran 2018). Söz konusu kanun çerçevesinde yasal hale getirilen ve ülkedeki başka hiçbir inanç topluluğuna yönelik gerçekleştirilmeyen bu müdahalenin, Türkiyeli göçmenlere ilerleyen yıllarda daha büyük sorunlar yaşatacağından endişe edilmektedir.

71

Diyanetin yurtdışı hizmetlerine yönelik bir diğer eleştiri konusu da, kısa ve uzun vadeli olarak yurtdışına gönderilen din görevlilerinin mesleki yeterlilikleri ve görevlendirildikleri ülkeye ve o ülkenin diline hâkimiyetlerinde yaşanan sorunlardır. Bu görevlilerin seçiminde özel eğitim ve şartlara tabi tutuldukları görülse de 17, yapılan araştırmalar din görevlilerinin

en büyük sorunlarından birinin bulundukları ülkenin kültürünü ve dilini yeterli düzeyde bilememek olduğunu ortaya koymaktadır. Örneğin, 2013 yılında Almanya’da Diyanet din görevlileriyle yürütülen bir saha araştırmasında, katılımcıların büyük çoğunluğu (%52) yeteri kadar dil bilmemekten dolayı yeni kuşak gençler ile iletişim kurmakta zorlandıklarını, bürokratik işlemlerde zorluk yaşadığını ve yeni Müslüman olanlar ve Müslüman olmak isteyenler ile istedikleri düzeyde iletişim kuramadıklarını ifade etmektedirler (Latifoğlu, 2015). Din görevlilerinin görevlendirildikleri ülkelerde sosyal hayata katılıp yaşanan olayları anlayabilmeleri ve bu şekilde Türkiyeli genç cemaatin beklenti ve ihtiyaçlarına daha etkin cevap verebilmeleri için gidecekleri ülkenin dilini ve kültürünü bilmeleri gerektiği ve bunun din hizmetlerindeki kalite ve etkinliği artıracağı sıklıkla dile getirilmektedir (Ibid, s.7).

Bu noktada, 2000’li yıllarda yurtdışında yaşayan vatandaş ve soydaşlara yönelik geliştirilen Uluslararası İlahiyat Programı’ndan (UİP) bahsetmek yerinde olacaktır. Fiilen 2006 yılında başlayan söz konusu program çerçevesinde, yurt dışında din görevlisi, öğretmen, cami dışı sosyal hizmetler görevlisi yetiştirmek ve bu hizmetlerin yerel kültüre aşina kişiler tarafından sunulmasını sağlamak amaçlanmaktadır (Erşahin, 2015). Bu maksatla, lise eğitimini bulundukları ülkede tamamlayan Türkiye kökenli çocuklara, Türkiye’deki İlahiyat Fakültelerinde dinî yükseköğrenim imkânı sunulmakta ve öğrenciler mezuniyet sonrası yaşadıkları ülkelere geri dönerek, bu ülkelerde din eğitimi alanındaki ihtiyaca cevap vermek üzere görev almaktadırlar. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın projelendirdiği ve on yılı aşkın zamandır koordine edilen bu programın uluslararası düzeyde yüksek bir ilgi uyandırdığı görülmektedir. Söz konusu Program kapsamında bugüne kadar Avrupa ülkeleri, Amerika, Kanada ve Avustralya olmak üzere 15 ülkeden 1.070 öğrenciye eğitim imkânı sağlanmış, 273 kişi mezun verilmiştir.18

17 Bkz. Diyanet İşleri Başkanlığı-Yurtdışı Uzun Süreli Bay/Bayan Din Görevlisi Sınavı Duyurusu. https://disiliskiler.diyanet.gov.tr/Documents/2018%20Y%C4%B1l%C4%B1%20Yurtd%C4%B1%C5%9F%C4%B1%20 Bay-Bayan%20Din%20G%C3%B6revlisi%20S%C4%B1nav%20Duyurusu.pdf

18 TDV- Türkiye Diyanet Vakfı. Resmi web sitesi. Uluslararası İlahiyat Programı. 9 Temmuz 2018 tarihinde erişilmiştir: http://egitim.tdv.org/uluslararasi-ilahiyat-programi-uip/

72