• Sonuç bulunamadı

3.2. İlk İslam Devlet’inde Müesseseler

3.2.8. Divanlar

İslâm ülkelerinde devlet işleri ile alâkalı en yüksek idarî makamdır. Devlet idaresine ait mallara, yapılan işlere, bu işlerde çalıştırılan diğer memurlara ait kayıtları tutmak, saklamak için kurulan yerdir391.

Divan kurumları İslam devletinin kurulduğu ilk yıllarda çok gerekli olan devlet kurumları değildi. Fakat İslam devleti gelişip de hem toprak, hem de medeniyet ölçütleri bakımından yükselince artık bu kurumlara ihtiyaç duyulur hale gelmiştir. Neticede bunu hisseden ilk kişi Hz. Ömer olmuş, Hz. Osman ve Hz. Ali ise Hz. Ömer döneminde uygulamaya konulan divanları aynı şekilde devam ettirmişlerdir. Tabi olarak bu ilk kurulan divanlar Hulefa-i Raşidin

390 Niyazi, a.g.e. s. 74,75.

döneminde devletin ihtiyacını karşılayacak şekilde düzenlenmiş basit yapıda ki divanlardı. Bu ilk kurulan divanlar, Hz. Muhammed döneminde uygulamaya konulan şartlar çerçevesinde gelişip büyümüştür.

Hz. Ömer döneminde İslâm devleti gerek toprak, gerekse malî bakımdan çok geniş imkânlara kavuşmuştu. Divanın böyle bir dönemde ortaya çıkması bunun bir neticesidir. Bilhassa Hz. Ömer döneminde gerçekleştirilen fetihlerin sonucunda müslümanlar bir taraftan Bizans, diğer taraftan da İran'la komşu oldular ve onlarla Çeşitli münasebetlerde bulunmaya başladılar. Bunun sonucunda Müslümanlar eski medeniyetlerin mirasçısı olan bu iki devletin kurduğu müesseselerden de istifade etmeye başladılar. Bilhassa İslâm'a aykırı olmayan ve gelişmeye yardımcı olan müesseselerden istifade etmek İslâm'ın prensip edindiği bir husustur. Gerek Mısır, gerekse Suriye'den İslâm başkentine dönen fatih Müslümanlar, burada idarî sistemle ilgili gördüklerini anlatmaya başladılar. İşte bunlar içinde divanlar da vardı392.

İslâm dünyasında divanı ilk tesis eden Hz. Ömer'in fey gelirlerini dağıtmak için tesis ettiği divan teşkilatıyla birlikte, yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanan divan tabiri, Emevîler ve bilhassa Abbasîler zamanında başta askerî ve bilhassa malî sahalar olmak üzere çeşitli devlet hizmetlerine bakan müesseselere isim olarak verilmiştir.

Ebû Hüreyre, Bahreyn taraflarından birçok mal ile birlikte Medine'ye geri döndüğünde Hz. Ömer, Ebû Hüreyre'ye ne kadar mal getirdiğini sorar. O da; "beşyüz bin dirhem" deyince, Hz. Ömer bunu çok büyük bir rakam olarak görür ve tekrar Ebu Hüreyre'ye bunun ne demek olduğunu bilip bilmediğini sorar. Bunun üzerine Ebu Hüreyre tekrar: "Evet, beşyüz bin dirhem." Bu defa Hz. Ömer, o malların hangi kaynaklardan olduğunu (helâl olup olmadığını) sorar. Ebü Hüreyre: "Bilmiyorum, sadece şu gördüklerini biliyorum" der.

Bunun üzerine Hz. Ömer minbere çıkarak Allah'a hamd ve senada bulunur, sonra topluluğa:

"Ey insanlar bana pekçok mal geldi. İsterseniz size bu malları ölçekle ölçerek, isterseniz sayarak dağıtayım." der. Bu konuşma üzerine cemaattan biri ayağa kalkarak şöyle der:

"Ey emire'l-müminin, ben İranlılar'ı gördüm. Onlar bir divan tutarlar, dağıtım işlerini o divan görür, malları bir deftere kaydederler. Sen de bir divan kur, mal dağıtım işini onlar görsün, herkes deftere göre alsın, böylece kimin ne aldığı oraya yazılsın." Bu söz üzerine Hz. Ömer teklifi uygun bulur ve bir defter ihdas eder. Malları da ona göre taksim ettirir.

Başka bir görüşe göre de Hz. Ömer'in divan kurmasının sebebi şöyle anlatılır: Bir gün Hz. Ömer birini bir iş ile görevlendirirken yanında bulunan Hürmüzan, Hz. Ömer'e şöyle der:

"Sen bu görevlinin eline mallar verdin. Aralarından biri çıkar da muhalefet ederse, elçinin gittiği yerde onun yerine bir başkası geçip görevli olduğunu söylerse, bunun görevli olup olmadığını nereden bilecekler?" Sen ona, kayıtları da içine alan bir defter ve eline bir divan ver. Divanında verdiğin malların kayıtları bulunsun. Görevli, gideceği yere vardığı zaman ondan divan isterler ki bununla kendilerine gelen görevlinin senin görevlin olduğunu anlarlar.

Abid b. Yahya'nın, Hâris b. Nüfeyl'den rivayetine göre Hz. Ömer, divan kurulup kayıtların tutulması için müslümanlarla istişarede bulunur. Hz. Ali de hiçbir şey bırakmaksızın her yıl toplanılan malları hak sahipleri arasında taksim eder. Bunun üzerine Hz. Osman da:

"Birçok malın insanlara verildiğini ve dağıtıldığını görüyorum. Fakat bu mallar sayılmaz ve kayıtları tutulmazsa, senden mal alanlar ve almayanlar belli olmaz. Bu yüzden de dedikodunun çıkmasına sebep olursunuz. Bu kötü işin yayılmasından çok korkarım." dedi.

Daha sonra Halid b. Velid, kendisinin bir ara Şam'da bulunduğunu, bölge idarecilerinin devlet işlerine dair bazı defterler tuttuğunu asker sayımı ve ihtiyaçlarını yazdıklarını gördüğünü söyleyerek Hz. Ömer'e de böyle yapmasını teklif eder. Bunun üzerine Hz. Ömer, Akil b. Ebi Tâlib, Mahreme b. Nevfel ve Cübeyr b. Mut'im'i çağırarak onlara halkı ailelerine göre yazmalarını söyler. Bunun üzerine onlar önce Hâşimoğullarından başladılar. Sonra Hz. Ebubekir ve ailesini daha sonra Ömer ve ailesini ve diğer kabileleri sıra ile yazdılar. Sonra da bazı ihtilafları halledip neticeyi Hz. Ömer'e arz ettiler, Hz. Ömer, bu kayıtlara baktı ve: "Bu kayıt işi olmamış! Ben böyle istememiştim. İnsanları, Rasûlullah'a en yakın olanlarından başlayıp sonra biraz uzak olanları ve daha sonra da en uzak olanları yazmak üzere bir yol takip ediniz. Böylece Ömer, Allah'ın emirlerine tabi olmuş olsun." Bunun üzerine kâtipler de Hz. Ömer'in emrine uydular393.

Divanın İslam Devleti’nde ilk olarak nasıl geliştiğini verdikten sonra Maverdi’nin Ahkamü’s-Sultaniye adlı eserinde geçen divanları kısaca inceleyeceğiz.

Devlet teşkilatında bulunan divanlar 4 tanedir.

· Orduya ait işleri, askerleri ve malları tespit ile ihsanlarda bulunma işlerini yürüten divan ki, bu harp divanıdır. Bu divan asker tespiti ve askerlere ücret verilmesi işlerini yürüten divandır.

· Bir takım gümrük işleri ve ticari hakları yürüten divan, bu divan öşür ve haraç gibi mali işlere de bakar.

· Devlet memurlarının tayin ve azli ile meşgul olan divan, başlıca 6 görevi vardır.

· Hazineye giren ve çıkan mallara ait işleri yürüten divandır.Hazinenin gelir kaynakları şunlardır: Arazilerden alınan haraç gelirleri, Madenler, ganimetler ve fey gelirlerinden Beytülmal’a ayrılan pay, Gayri Müslim

tebaanın devlete verdiği cizye vergisi, Gümrük resimleri, Sahibi bilinmeye yitik mallar ve varisi olmayan mallar ile sulh yoluyla ele geçirilen mallar gelmekteydi394.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

SİYASET AHLÂKINA DAİR HADİSLER