• Sonuç bulunamadı

4.1. Devlet başkanında aranan ahlâki özellikler

4.1.4. Devletler veya topluluklar arası ilişkiler

4.1.4.1. Antlaşmalar yapmak

Bu konuda gelmiş olan ayet ve hadislere baktığımızda Müslümanların başka topluluklarla olan ilişkilerini, dünya hayatının düzen ve istikrarını sağlamak ve Müslüman halkın menfaatlerine dayandırmak suretiyle, iyi niyet esasları çerçevesinde hoşgörü ve güven duygusu üzerine bina ederek, gerçekleştirmişlerdir. Ancak bu konudaki hareket tarzları -din kardeşliği temeline dayanan bir toplumu esas alması nedeniyle-Müslüman olmayanları dost edinmeme, yani onlara sır vermeme ve bel bağlamama şeklinde gerçekleşmektedir. Çünkü barışı esas almakla dost olmak farklı şeylerdir. Hz.Peygamber ve Dört Halife Döneminde bu mükemmel denge, en iyi şekilde korunmuş, siyasi ve sosyal başarılara imza atılmış ve Müslüman veya gayrimüslim birçok idareciye örnek olunmuştur.

İslamın ilk dönemlerinde Hz.Peygamber Yahudilerle ve Medine’nin çevresindeki putperestlerle yaptığı antlaşmalarda zaman sınırlaması yoktu. Bunun gibi birçok antlaşma ile ilgili Kur’an’da inmiş ayetler vardır.574 Bunun üzerine Hz. Peygamber müşriklerle yapılmış olan karşılıklı yardım anlaşmalarını dört ay öncesinden haber vermek suretiyle feshetmiştir.575 Hz.Peygamber’in bu takriri uluslar arası ilişkiler bakımından karşı tarafa saygıyı gösteren en anlamlı örneklerdendir. Zira Hz.Peygamber antlaşmayı hemen feshetse antlaşmaya sadık kalmamış olacaktı. Ama bu şekilde karşı

574 Maide 5/51-55-57; Tevbe, 9/23.

tarafa süre tanıyarak hem antlaşmaya sadakatsizlik etmemiş, hem de karşı tarafa süre tanımış olmaktadır.

İbnu Abbâs (r.a.) anlatıyor: "Rasulûllah (s.a.s.), Necrânlılarla iki bin takım

elbise üzerine sulh yaptı. Yarısını Safer ayında, yarısını da Recep ayında Müslümanlara teslim edeceklerdi. Ayrıca gazvede kullanmak üzere ayriyeten otuz zırh, otuz at, otuz deve ve her çeşit silahtan otuzar adet vereceklerdi. Müslümanlar, bunları, Yemen'de ihanetli bir harb olduğu takdirde Necranlılardan alıp kullanacaklar, sonra iade edeceklerdi. Buna mukabil Müslümanlar da Hıristiyan mabetlerini yıkmayacaklar, dinî-ilmî reislerine dokunmayacaklar, bir hâdise çıkarmayıp yahut da faiz yemedikleri müddetçe dinlerinde rahatsız etmeyeceklerdi."576

Ebu Hüreyre (r.a.) ’dan rivayet edildiğine göre, Rasulûllah (s.a.s.) şöyle buyurdu:"Müslümanlar arasında, haramı helâl, helâli de haram etmedikçe sulh

caizdir." Yine buyurdular ki: "Müslümanlar haramı helâl, helâli de haram etmedikçe kabul etmiş bulundukları şartlara uyarlar."577

Müslümanların kendi aralarında veya diğer topluluklarla yapacakları antlaşmalarda çizecekleri sınır işte yukarıdaki iki hadiste belirtilmiştir. Helal ve harama uyulduğu müddetçe antlaşma şartlarına uyulur eğer riayet edilmezse uyulmaz.

Hz. Peygamber’in önce Medinelilerle sonra da uzak ve yakın komşuları ile antlaşmalar yapmıştır. Bu anlaşmaların sonucunda Medine’de barış ortamı sağlanmış, şehir Müslümanlar açısından emniyetli bir şehir haline getirilmiştir. Komşularla yapılan anlaşmalarda ise, karşılıklı yardımlaşma esası kabul edilmiş ticaret yolları Müslümanlara açılmış ve bir taraftan yakınlaşma sağlanırken diğer taraftan, Hz.Peygamber’in tebliğine zemin hazırlanarak İslam’ın yayılması sağlanmıştır. Hz.Peygamber’in diğer topluluklarla yaptığı

576 Ebu Dâvud, Harâc, 30.

antlaşmalarda rastladığımız söz, fiil ve takrirlerinde günümüz Müslüman veya Gayrimüslim birçok yöneticiye örnek olacak davranışlarla karşılaşmaktayız.

Ebû Humeyd es-Sâidî (r.a.) şöyle demiştir: “Biz Peygamber(s.a.s.)'in

beraberinde Tebûk'e gaza etmiştik. (Bu sefer esnasında) Eyle Meliki (Buhne -yâhud Yuhannâ- ibn Ru'be Peygamber'in huzuruna geldi, sulh oldu, cizye vermeyi kabul etti, Peygamber'e (Düldül adlı) beyaz bir katır hediye etti. Ve kendisine de bir Yemen bürdü giydirdi. Peygamber de ona sahil boyundaki köyler halkı hakkında bir emânnâme yazdı.”578

Amr b. Avf el-Ensârî (r.a.) şöyle haber vermiştir: Rasûlullah (s.a.s) harb

etmeksizin Bahreyn ahâlîsiyle barış andlaşması yapmış ve Bahreyn ahâlîsi üzerine el- Alâ b.Hadramî'yi emîr ta'yîn etmişti. Tahsil olunan cizye mallarını getirmek üzere de Rasûlullah, arkadan Ebû Ubeyde b.Cerrâh'ı Bahreyn'e gönderdi. Ebû Ubeyde cizye mallarını ahp Bahreyn'den Medine'ye geldiğinde, Ensâr onun geldiğini işitince -ki bu haberin yayılması sahâbîlerin, Peygamber'in beraberinde sabah namazı kıldıkları zamana tesadüf etmişti. Peygamber’in onlara sabah namazını kıldırıp ayrılması ile beraber hemen sahabeler Ebû Ubeyde'ye karşı çıktılar. Rasûlullah sahabeleri bu hâlde görünce gülümsedi ve onlara:

— "Ebû Ubeyde'nin birçok malla geldiğini işitmiş olduğunuzu sanıyorum" buyurdu.

Onlar da:

— Evet yâ Rasûlallah! diye tasdik ettiler. Bunun üzerine Rasûlullah:

— "Sevininiz ve sizi sevindirecek nimetleri (bundan böyle her zaman) ümit ediniz. Allah'a yemin ederim ki (bundan sonra) size fakirlik ve ihtiyaç geleceğinden korkmam. Fakat sizin üzerinize korkmakta olduğum şey, sizden önce gelip geçen ümmetlerin önüne dünya nimetlerinin yayıldığı gibi sizin önünüze de yayılması, onların birbirlerine bu nimetlerde hased ettikleri ve en nefis olanını elde etme yarışına

giriştikleri gibi sizin de birbirinizle nefsâniyet yarışına girişmeniz ve bu yarışmanın onları helak ettiği gibi sizleri de helak etmesidir" buyurdu579.

Abdullah b. Ömer (r.a.) : “Peygamber (s.a.s.), Hayber arazîsini Yahûdîler'e

orada çalışmaları ve o topraklarda ekin ekmeleri ve oradan çıkan mahsûlün yarısı Hayberliler'e âid olmak üzere onlara verdi, demiştir.580

İbn Abbas’tan gelen bir rivayette şöyle demiştir: ”Rasulûllah (s.a.s.),

Necranlılarla iki bin takım elbise üzerine sulh yaptı Yarısını Safer ayında, yarısını da Recep ayında Müslümanlara teslim edeceklerdi Ayrıca gazvede kullanmak üzere ariyeten otuz zırh, otuz at, otuz deve ve her çeşit silahtan otuzar aded vereceklerdi Müslümanlar, bunları, Yemenide ihanetli bir harb olduğu takdirde Necranlılardan alıp kullanacaklar, sonra iade edeceklerdi Buna mukabil Müslümanlar da Hıristiyan mabetlerini yıkmayacaklar, dini-ilmi reislerine dokunmayacaklar, bir hadise çıkarmayıp yahut da faiz yemedikleri müddetçe dinlerinde rahatsız etmeyeceklerdir ”581