• Sonuç bulunamadı

5.1. DĠN ALGILAMASI

5.1.1. Dindarlığın BireyselleĢmesi (BireyselleĢmiĢ Ġslam)

KüreselleĢme ideolojik olarak bireyselleĢmeyi dayatmaktadır. Bunun din alanındaki yansımasının ise dindarlığın bireyselleĢmesi ve sosyal islamdan bireysel islama doğru bir geri çekilme olduğu söylenilebilir. Dinin toplumsal yaĢamı, kamusal alanı düzenleme iddialarından vazgeçmeye zorlanması dindarları hedef küçültmeye zorlamaktadır. BireyselleĢme yabancılaĢmayı beraberinde getirdiğinden psikolojik gereksinmelerle de olsa varoluĢsal bir olgu olan dine dönüĢü teĢvik etmektedir. Genel manada sistem karĢısında yalnızlaĢ(tırıl)an bireyler toplumsal meselelere karĢı duyarsızlaĢtırıldığından bu bireysel anlamda dine bağlı bireysel bir dindarlık anlayıĢına yol açmaktadır. KüreselleĢme dindarlığı artırıyor mu azaltıyor mu? sorusuna 36 yaĢında, özel bir sağlık kurulusunda hekim olarak çalıĢan Dr. M.‟nin yaklaĢımı; “İslam ümit dinidir. Allah Kuran’ı Kerim’de Allahın rahmetinden ümit kesmeyiniz buyuruyor. Küreselleşme bir noktada ümitsizliği de beraberinde getiriyor. Devasa bir sistem karşısında bireyi yalnızlaştırıyor. Bireyi mevcudu muhafaza etmeye zorluyor. Bu mevcudun içinde ise her türlü ahlaksızlıklar, haksız kazanç, sömürü, dışlanma, yoksulluk, bölünme, vb. var. Sosyal ve psikolojik olguların insanlara normal, olağan şeylermiş gibi takdim edilmesi toplumda kabullenme psikolojisine yol açmaktadır. İnsanlar mevcudu muhafaza etme adına hor görülmesi gereken şeyleri hoş görür hale gelmekte, değer yargıları değişmektedir. Kapitalizm insanları bireyselleştiriyor. Bireyselleştirdikçe bizi küçük lokmalar haline getiriyor. Böylece sürüye uyma psikolojisi meşrulaştırılmaktadır. Sürü psikolojisi sisteme karşı konulması, noktasındaki ümitleri kırmaktadır ” Ģeklindedir. Bu yaklaĢım ekonomik anlamda düĢündüğümüzde Wallerstein‟in modern dünya sistemi yaklaĢımına karĢılık gelmektedir.

Kapitalizm bir dünya sistemi haline gelebilmek için kapitalist üretim iliĢkilerini tüm dünya ölçeğinde yayarken siyasi anlamda imparatorlukları da parçalamıĢ ve modern ulus devletleri ortaya çıkarmıĢtır. Belki baĢtan bunu hedeflemese de gelinen nokta sürecin bu yönde iĢlediğini göstermektedir. Alabildiğince iyi organize olmuĢ güçlü bir ekonomi ve bunun kontrolünü sağlayacak, jandarmalığını yapacak çok sayıda

güçsüz ulus devlet. Kapitalist dünya ekonomisi, sistemin iĢleyiĢine müdahale edecek, siyasi açıdan güçlü imparatorlukların olmasını tasvip etmemektedir. Zira varlığını onların yokluğuna borçludur. Bunu dini açıdan düĢündüğümüzde din insanları, toplumları, ırkları, kültürleri ayrım gözetmeksizin ümmet paydasında eĢitlediğinden güçlü bir bütünleĢtirici, kitleleri harekete geçirici, motive edici bir aktördür. Fakat tıpkı imparatorlukları ulus devletlere böldüğü gibi dinleri de mezheplere, cemaatlere, gruplara bölerek, bireyselleĢmeyi teĢvik ederek, bir sosyal sistem olarak dini zayıflatmakta ve dindarlardan gelmesi muhtemel bir tehdidi fırsata dönüĢtürmektedir. Ulus devletlerin inĢa sürecinde milyon milyon böldüğü toplulukları bugün dini açıdan yüz binler, on binler, binler, yüzler Ģeklinde gittikçe daha küçük parçalara bölerek yoluna devam etmektedir. Gerek dinler arasında ve gerekse de her dinin kendi içerisinde bölünmeleri, parçalanmaları ve çatıĢmaları teĢvik ederek dindarların gündemi manipule edilmektedir. Herkes birbiriyle mücadeleye odaklandığından büyük resim gözden kaçırılmaktadır.

Modern dünya yapısal anlamda ciddi bir krizle karĢı karĢıyadır. Bu küreselleĢmenin üretmiĢ olduğu yoksulluk, eĢitsizlik, dıĢlanma, insan hakları ihlalleri, vb. alanlardaki çarpık iliĢkilerin düzeltilmesinde dinin ve dindar aktivistlerin inisiyatif almasını kaçınılmaz hale getirmektedir. Dinler evrensel bir karaktere sahip olduğundan ahlaki, etnik, ulusal, kültürel, vb. alanlarda pek çok özel sorunun üstesinden gelme ve bunları kapsama alanına alarak dönüĢtürme imkanına sahiptirler. Liberalizm teĢebbüs hürriyeti ve serbestlik bağlamında kuralsızlığı bir kural haline getirerek meĢrulaĢtırdığından bunun önündeki engeller de hakikat karĢıtı yöntemlerle bastırılmaktadır. KüreselleĢme dindarlığı artırıyor mu yoksa azaltıyor mu? sorusuna pazarcı esnafı H.R.‟nin yaklaĢımı bu yöndedir. “Aşırı derecede üzerimize geldiklerinden islamın hak olduğu noktasında şüpheye düştüğümüz oluyor.” Çoğulculuk, çok kültürlülük, hoĢgörü, vb. bağlamlarda hakikatin ve mutlak bilgilerin tartıĢmaya açılması, bir anlamda dini öğretinin de liberalleĢmesini beraberinde getirmektedir. Dezenforrmasyon durumu kesinlik ve emin olma inancını zedelediğinden insanlar iman ve teslimiyet konusunda Ģüpheye düĢmektedirler. Özellikle dini bilgi seviyesinin düĢük olduğu toplumsal kesimlerde bunun dinden uzaklaĢtırıcı bir etkiye yol açacağı söylenilebilir.

KüreselleĢmeyle birlikte bilgiye eriĢim global bir hal almıĢtır. Dijital bölünme bağlamında ifade edecek olursak teknolojik alt yapı ve kiĢisel donanım eksiklikleri

değerlendirme dıĢı tutulacak olursa günümüzde bilgiye ulaĢma, bilgiyi yayma vb. alanlarda ciddi bir artıĢın olduğu söylenilebilir. KüreselleĢme dindarlığı azaltıyor mu sorusuna A. Ç.‟nin yaklaĢımı da bunu teyit eder mahiyettedir. “Günümüz dünyasında dini bilgilenme noktasında imkan çok, kısıtlama yok. İnsanlar isterlerse kendi gayretleriyle dinlerini daha iyi öğrenebilirler, yaşayabilirler. Mevcut dünya ve Türkiye şartları buna müsaittir. Fakat gördüğüm kadarıyla insanlarda bir gevşeklik var din ve dindarlık bireyselleşiyor.” Aynı soruya makine mühendisi, memur, kendi iĢ kolunda STK temsilcisi, A.K.‟nin yaklaĢımı ise Ģöyledir: “ Biz Müslümanlar olarak Allahımızı, peygamberimizi yeterince tanımıyoruz, dinimizi de bilmiyoruz. Bildiklerimizde de yeterince samimi değiliz. Çünkü bilmek yetmiyor. Önemli olan onu kendi irademize, yaşantımıza aksettirmek. Yani ihlas, samimiyet ve takva önemli. Her şey insanda bitiyor. Eleştirmek kolay. Problem bende. Ben yaşamazsam, iğneyi kendime batırmazsam ve herkes benim gibi düşünürse böyle bir durum ortaya çıkar.” Aynı soruya sosyolog R.A.‟nın yaklaĢımı da bir paralellik arz etmektedir: R.A.‟ya göre; “günümüzde dindar olmak ya da dindar kalmak oldukça zor. Çünkü dindarlık sadece bilgiyle, bilmeyle alakalı değildir. Bilgi temelli, ahlakla, erdemle, faziletle, doğruluk ve dürüstlükle alakalıdır. Yaşadığımız dünyada olumlu koşullarla olumsuz koşullar, haramlarla helaller iç içe geçmiş durumda. İnsanın nefsine hitap eden şeyler aklına, ruhuna ve kalbine hitap edenlerden daha çok. İnsan da nefsine meyilli olduğu için bu zamanda dindar olarak yaşamak çok zordur.” Epistemolojik çoğulculuğun beraberinde getirdiği dezenformasyon ve bilgi kirlenmesi teorik düzeyde din hakkındaki bilgi kaynaklarını çoğaltarak bir yorum ve sentez zenginliğini beraberinde getirirken bunları tefrik etmek için de daha üst düzeyde bir hakikat bilgisini zorunlu kılmaktadır. AĢırı bireyselleĢme bireyi tanrılaĢtırdığından herkesten kendi içtihadını yapan birer müçtehit olmasını beklemektedir. Bu ise duruma uygunluk arayıĢına yol açarak dindarlığı bireyselleĢtirirken kiĢiye epistemolojik anlamda bir meĢruiyet ve psikolojik olarak da bir tatmin sağlamaktadır. Bilmek kiĢiye sorumluluk yüklemektedir. KiĢi belli noktalarda bilmediği Ģeylerden sorumlu olmayabilir ama öğrenmemekte ısrar edemez. Çünkü islamın ilk emri okudur.

Soğuk savaĢ sonrası dönemde batı Ġslami grupları desteklemeyerek islamı terörle ve Ģiddetle anılır hale getirmiĢtir. Tasavvufun gözden düĢürülmesi, Kuran‟a dayalı bir islam anlayıĢının ön plana çıkartılarak sünnetin bir kenara itilmeye çalıĢılması, sünneti insanların gözünde küçük düĢürmek için Hz. Peygamberi alaya alan karikatürlerin

yayınlanması müslümanlara karĢı kurulmuĢ bir komplo olarak değerlendirilebilir. BireyselleĢmiĢ islam sünnetten, tasavvuftan arındırılmıĢ, mensuplarından minimum düzeyde bir bağlılık bekleyen bir din anlayıĢına kapı aralamaktadır. KüreselleĢme dindarlığı azaltıyor mu? sorusuna sınıf öğretmeni, STK temsilcisi, yaklaĢık olarak 40 yıldır kentte yaĢayan M.T.‟nin yaklaĢımı bu yöndedir: “Kuranın ön plana çıkarılarak sünnetin hafife alınması, peygamberi hedef alan kampanyaların artması, tasavvufun şiddetle eleştirilmesi, tasavvufa düşman nesillerin, insanların yetiştirilmesi islamın protestanlaştırılmasından, protestan yorumundan başka bir şey değildir.”

Ġman etmek Arapça emin olmak kökünden gelmektedir. Din alanında felsefede olduğu gibi bir Ģüpheden bahsedilemez. ġüphe imanın zıddıdır. Yaratıcı kullarından körü körüne bir bağlılık beklentisi içerisinde değildir. Hadisi Kutside ben gizli bir hazinesi idim. Bilinmek için mahlukatı yatattım ifadesi Allahın, aklı kendisini bilmek için verdiği bir araç olduğunu göstermektedir. Geleneksel toplumlarda insanlar taklidi imana göre dini bir yaĢantı sürerlerken günümüz Ģartlarında her Ģeyin seçimlik hale gelmesi tahkiki imanı zorunlu hale getirmektedir. KüreselleĢme dindarlığı artırıyor mu yoksa azaltıyor mu? soruna yaklaĢık olarak 30 yıldır Elazığ‟da yaĢayan, Milli eğitimden emekli, cübbeli, sakallı, çocuklarıyla beraber küçük bir ticarethane iĢleten, E.D.‟nin yaklaĢımı bu yöndedir. “Küreselleşme tahkiki bir imana yol açarsa hayırlı sonuçlara vesile olur. Eğer kişi taklidi bir imana sahipse içtimai hayat içerisinde islami inançlarından çok çabuk vazgeçebilir, bocalayabilir. Bugün Müslümanların en sıkıntıda olduğu konu budur. Taklidi bir imanları var ve güncel olaylar ve hadiseler karşısında çok çabuk bocalıyorlar. İnançlarından çok çabuk taviz veriyorlar. Tabiri caizse yaşadıkları gibi inanmaya zorlanıyorlar.” Aynı soruya Dr. M.‟nin de yaklaĢımı benzerdir. Ona göre; “gerek bireysel ve gerekse de toplumsal anlamda yaşadığımız buhranların temel nedeni imanımızdaki zayıflıkta yatıyor. Allah Kuranı Kerim’de buyuruyor ki; ey iman edenler imanınızı güçlendiriniz. Ama gel gör ki; toplumda imanın seviyesini güçlendirme, kalitesini arttırma gibi bir çaba görmüyorum. Peygamberimiz bir hadisi şeriflerinde müminin ferasetinden korkunuz buyuruyor. Zira o baktı mı Allahın nuruyla bakar. Bu hadisi günümüz şartlarında şöyle anlamalıyız: İmanı güçlü olan müminin feraseti güçlü olur, basireti açık olur, ufku geniş olur. İmanın kuvveti ile Allaha itaat arasında, imanın kuvveti ile insanlara itimat arasında doğrusal bir ilişki vardır. Müslümanlar olarak imanımızın kalitesini yükseltmeliyiz. Eğer küreselleşme imanımızın güçlenmesine yol açacaksa dindarlığı da arttırmış olur.” Aynı soruya giyim

mağazası iĢleten ve Elazığ‟ın önde gelen islami cemaatlerinden birinin aktif üyesi S.E. paradigma değiĢimi açısından yaklaĢmaktadır. Onun yaklaĢımı da E.D. ve Dr. M.‟nin yaklaĢımlarıyla paralellik arz etmektedir. Onlar gibi S.E.‟de olaya Ģartlı yaklaĢmaktadır. “Küreselleşme müslümanların müslümanca düşünmesine vesile olacaksa hayırlara vesile olur. Müslümanlar, müslümanca düşünmeyi öğrendikleri gün çağdaş firavunların, nemrutların ateşi onu yakamaz velev ki ateşin içine düşseler de. Bugün 21’nci asrın medeniyeti çağdaş firavunların ateşidir. Müslümanlar da onun ateşine yanmayan İbrahim (a.s.) gibidir.” KüreselleĢme süreci belli bir dini birikime sahip olan insanlarda daha üst öğrenme ve bilgilenmeye yol açtığından kültür seviyesi yüksek kesimlerde dindarlığı arttırabilir. Fakat kültürel anlamda yeterli donanıma sahip olmayan insanlarda ise tersi bir duruma yol açabilir.

Modern toplumlar geleneksel toplumlara göre daha rekabetçi bir yapıya sahiptirler. KüreselleĢme bir anlamda bu rekabetçi yapının dünya ölçeğinde yaygınlık kazanması anlamına gelmektedir. Rekabetin, kazanımın, rasyonalitenin öne çıkması kutsal bakıĢ açısının yerine alternatif olarak seküler bir bakıĢ açısı sunmaktadır. Aynı dini öğretiye inanmanın beraberinde getirdiği din kardeĢliği anlayıĢı yerini Hobbes‟in “insan insanın kurdudur” anlayıĢına bırakmaktadır. Diğer bir ifadeyle dinler herkesi birbirinin refiki yaparak insanlığın inanç temelli bütünleĢmesini öngörürken küreselleĢme ise herkesi birbirinin rakibi haline getirerek bunun tersi bir duruma yol açmaktadır. KüreselleĢme dindarlığı artırıyor mu azaltıyor mu? sorusuna bir dönem kürsü hakimliği yapmıĢ Ģu an ise avukatlık yapan ve aynı zamanda aktif siyasetle de ilgilenen ġ.A. olaya sosyal psikolojik bir bakıĢ açısıyla yaklaĢmaktadır. Ona göre küreselleĢme, “İslamın itidalli olma, haddi aşmama gibi emirlerinin makuliyetini azaltmakta mutedil olan / olması gerekeni gözden düşürmektedir. Söylediklerimizi, düşündüklerimizi yapamamanın verdiği eziklik bizi zihnen çökertiyor.” Dinler insanlara dengeli bir yaĢam sürmeyi emretmektedirler. Ġslamda hiç ölmeyecekmiĢ gibi bu dünya için yarın ölecekmiĢ gibi ahiret için çalıĢmayı emreden hadisi Ģerif bu durumu gayet iyi özetlemektedir. Fakat kapitalizm kutsala alternatif seküler bir bakıĢ açısı sunduğundan dini, mutedil, vasat olan kadim değerleri gözden düĢürürken bunların karĢısına maddi olanı ve ona hükmetmeyi meĢrulaĢtıran iktidarı çıkarmaktadır. Ġnsanlar itidalle iktidar arasında tercih yapmaya zorlanmaktadırlar. Söylediklerini, düĢündüklerini hayata geçirememek kiĢiyi bir iç hesaplaĢmaya, nefis muhasebesine, vicdan muhasebesine ittiğinden dini olanın toptan reddedilmesi gibi bir duruma yol açmaz aksine dini olanın

sosyal alana taĢınması noktasındaki arayıĢları arttırır. Ġnandığını yaĢayamamanın verdiği eziklik bazı müslümanları kendi iç alemlerine kapatırken, bazılarını ise dıĢa açılmaya zorlar. Dini olanla olmayanın diyalektik bir hesaplaĢma içerisinde olması sentezci yaklaĢımların ortaya çıkmasını kolaylaĢtırıcı bir iĢlev görebilir.

VaroluĢsal bir olgu olarak din kiĢinin bütün benliğini kuĢattığından, dünyadaki bütün hadiseleri değerlendirmede, tabiatı seyretme de dahil ona bir bakıĢ açısı sunduğundan dolayı toplumun kutsal eksenli kurulmasını zorunlu kılmaktadır. Berger‟in de belirttiği gibi din bugüne kadar insan toplumlarının kuruluĢunda önemli bir rol oynamıĢtır. Dinin toplumda kurucu rolünü oynayabilmesi için bireyin dıĢında toplumsal yaĢam alanlarının dinin emirlerine göre düzenlenmesini zorunlu kılmaktadır. KüreselleĢme dindarlığı artırıyor mu yoksa azaltıyor mu? sorusuna makine mühendisi, 55 yaĢında, gençliğinden beri islami hareketlerin içerisinde yer alan, bir dönem aktif siyasetle de ilgilenen, Ģu anda özel bir öğretim kurumunu iĢleten O.E.nin yaklaĢımı ise diğerlerinden farklı bir düzleme oturmaktadır. O.E. dinin bireyselleĢmesinden farklı olarak küreselleĢmenin müslümanları sıradanlaĢtırdığını ileri sürmektedir: “Müslümanlık islamın beş şartını yerine getirmekle olmuyor. Örneğin; komşusu aç iken tok yatan bizden değildir hadisini ele alalım. İslamın şartları arasında bu yok. Eğer dindarlıkta islamın beş şartının yerini getirilmesini anlayacaksak böyle bir müslümanlık günümüzde mümkün. İslam anlayışımızın değişmesi lazım. Devlet yönetimi islamileşmeden toplum islamileşmez. Devletin islamileşmesi gerekir. Günümüzde insanlar dini ferdi alanda yaşama eğilimindeler. Yani dindarlık bireyselleşiyor, din bireyselleşiyor. Din bireyselleştikçe yaratıcıya bağlılık şekli ve sembolik bir hal almaya başlıyor.”

Aynı soruya bir zamanlar Elazığ merkezli bir dini cemaatin ileri gelenlerinden olan, 28 ġubat sürecinde bazı mağduriyetler yaĢayan, Ģimdilerde ise bir grup arkadaĢıyla ortak bir ticarethane iĢleten ġ.‟nin yaklaĢımı Ģöyledir: Peygamberimiz bir hadisi Ģeriflerinde; “kim bir kötülük görürse eliyle düzeltsin, eliyle düzeltmeye gücü yetmeyen diliyle düzeltsin, diliyle de düzeltmeye gücü yetmeyen kalbinden buğzetsin ki; bu imanın en zayıf derecesidir buyurmaktadır. Kötülüğü eliyle düzeltmek birincil olarak devletin, ümeranın görevi, kötülükleri diliyle düzeltmek, uyarmak ulemanın görevi, bireye düşen görev ise inancını bildiği kadarıyla yaşamaktır. Ümera ve ulema insanların inançlarını yaşayabilmeleri için uygun ortam oluşturmalılar. Yoksa bireysel bazda gösterilen tepkilerin genel olarak sistem karşısında bireyi yalnızlaştırdığından bir çözüm değil.

Nereye kadar karşı çıkacaksın. Çocuğu okula göndermeden edebilir misin? Bankaya bulaşmadan yaşayabilir misin? Var mı yeryüzünde böyle bir ülke veya yer. Ben 17-18 yaşıma gelinceye kadar bazı mahrem mevzuları bilmiyordum. Bir kısmını askerde öğrendim. Çocuğum liseye gidiyor. İnternetin başından alamıyorum. Bugün çocuklar her şeyi biliyorlar. Benim 18-20 yaşında öğrendiğim şeyleri bugün çocuklar 5-6 yaşlarında öğreniyorlar. Ben bunun neyini konuşayım.” Radikal bir islami geçmiĢe sahip olanların değerlendirmelerinde daha sert bir söylem dilinin olduğu görülmektedir. DıĢtan gelen baskıya karĢı kiĢinin kendi iç alemine yönelerek, kendi özel alanında dinini yaĢamaya yönelmesi bir anlamda tepkisel bir durum ve meydan okuma olarak da algılanabilir. Sistem karĢısında birey yalnız kaldığından dindarlığını kendi aleminde, özel hayatında yaĢamaya yönelmektedir. Dinin bireyselleĢmesi, dini olanın Ģahsi bir mesele haline getirilmesi, fazlalıklarından arındırılmıĢ, liberal bir Ġslam anlayıĢının modern Ģartlar tarafından üretilmesinin yada inĢa edilmesinin bir sonucudur.

Aynı soruya NakĢibendi tarikatına mensup torunlarından Abdulkadir Efendinin 47 yaĢında, lise mezunu, esnaf S. E.‟nin cevabı ise Ģöyledir: “Genel olarak dünyada ve özel olarak da Türkiye şartlarında sistemden kaynaklanan sıkıntılardan dolayı dindarca bir yaşam sürmek mümkün değildir. Yeni nesil rejimin esiri haline geliyor. Sistem buna seyirci kalıyor. Bunun aksini iddia etmek islamı bireyselleştirir. İslam cemaat olmak, devlet olmak, dünyaya hakim olmak için inmiştir. Peygamberimizin Mekke’den Medine’ye hicretine baktığımız zaman devlete doğru giden bir yol, metot takip ettiğini görürüz. Yoksa peygamberimiz namazın daha rahat kılınması, orucun daha rahat tutulması için hicret etmemiştir. Dinsiz devlet, devletsiz din olmaz. İkisi birbirini tamamlar. Biz bunu bugünkü Türkiye şartlarına düşündüğümüzde insanlar dinlerini ancak % 10 yaşayabilirler. Çünkü Allah Kuran’da yeryüzünden fitne kalkıp din yalnızca Allahın oluncaya kadar savaşın diyor. Bunu fiili bir savaş olarak algılamamalıyız. Müslüman dinini yaşamak ve tebliğ etmek zorundadır.” Din bir hayat nizamı olduğundan dindarca bir yaĢam sürebilmek için hayatın bütün alanlarının ĠslamileĢtirilmesi gerekmektedir. Bunu ise birey tek baĢına yapamaz. Bu bağlamda O.E.‟nin, ġ.‟nin ve S.E.‟nin yukarıdan islamlaĢtırma yaklaĢımlarını geleneksel Türk modernleĢmesinin tipik bir uzantısı olarak da değerlendirmek mümkündür. Böyle düĢünenlere göre kamusal alanın islamileĢtirilmesi anlamında yukarıdan islamlaĢtırma, halkın yanı sıra toplumun üst kesimlerinin de sahiplenmesiyle gerçekleĢtirilirse ancak sağlıklı bir islam anlayıĢına yol açabilir. Toplumsal tabanı olmadan giriĢilecek

yukarıdan islamlaĢtırma din kisvesi adı altında dindar azınlığın dindar olmayan çoğunluk üzerinde oligarĢik bir dikta yönetimine dönüĢebilir. KüreselleĢme süreci eğer taklidi imandan tahkiki imana doğru bir bilinçlenme, Ģuurlanmaya yol açarsa uzun vadede aĢağıdan islamlaĢmanın yukarıdan islamlaĢtırma faaliyetlerine sosyolojik zemin hazırlayacağını söyleyebiliriz.

Modernliğin taĢıyıcı kurumlarının dünya ölçeğinde yayılması anlamında küreselleĢme dini pek çok hükmün tatbik edileceği zemini ortadn kaldırmıĢ ya da bozmuĢtur. Özellikle kamusal alanın düzenlenmesine yönelik pek çok ahkamın tatbik edilecek zeminin olmaması müslümanların dindarca bir yaĢam sürmelerinin önündeki en önemli engellerden biridir. Din inanca, ibadete ve muamelata yönelik hükümlerden mürekkep bir hayat nizamı olduğundan onu bireysel alanla sınırlandırmak mümkün değildir. bu bağlamda günümüz dünyasında dini pek çok hükmün uygulanması neredeyse mümkün değildir. KüreselleĢen dünyada dindarca bir yaĢam sürmek mümkün müdür? sorusuna 40 yaĢlarında, Hukuk Fakültesi mezunu, hakimlik, savcılık sınavlarına girmeyen, stajını yapsa da inancı gereği avukatlık yapmayan, bir süre dershanecilik yapan, haftalık olarak yayımlanan ulusal bir gazetede yazılar kaleme alan ve aynı zamanda bir STK (vakıf )‟nın da baĢkanlığını yürüten E. E.‟nin yaklaĢımı; “müslümanların mükellefiyeti ölmez. Dünya değişse de insan değişmiyor, din değişmiyor. Din aynı din, insan aynı insan. Dinin gereklerine uygun bir yaşam kıyamete kadar mümkündür. İnsan acz içerisinde olan bir varlıktır. İnsan bu acziyetini aşmak, bundan kurtulmak için iradesini kullanmak zorundadır. Müslümanlar bugün Kuranın tamamıyla, bütünüyle muhatap. Sahabeyi kiram gibi parça parça değil. Bu hem bir fırsat hem de bir tehdit. Bugünün müslümanlarını rahatsız etmesi gereken durum örneğin mirasımı islama göre taksim edebiliyor muyum? Düğünümü islama göre yapabiliyor muyum? Ticaretimi islama göre yapabiliyor muyum? İslam hayatımda ne kadar hakim? Mevcut sistem bireyin aşamayacağı noktada kuşatıcı ve bastırıcı bir özelliğe sahip olduğundan ve islami bir özelliğe sahip olmadığından iş zorlaşmaktadır. Hüküm var, ahkam var fakat bazı hükümleri tatbik edecek toplumsal zemin yok.” Günümüzün dindarı ya da günümüzde dindar kimdir? sorusuna özel bir hastanede pratisyen hekim olarak çalıĢan Dr. M.‟nin de yaklaĢımı da benzerdir; “Dindarlığın tarifi asırlara ve çağlara göre değişir. Dinde azimet ve ruhsat diye bir şey var. Eğer ki din yaşanamayacak olsa Allah kıyameti koparır. Madem ki imtihan devam ediyor Allah bunu bizden istiyor, bekliyor demektir. Dolayısıyla dünya yıkılmadığı sürece dindarca

bir yaşam sürmek mümkündür. Dindarca bir yaşam sürülemez demek Allahın