• Sonuç bulunamadı

“KüreselleĢme Sürecinde Türkiye‟de Dini Hayatın DönüĢümü ve Dindarlığın Yeni Bazı Görünümleri” adlı araĢtırmamızda temel amacımız küreselleĢme olgusunun ekonomik, siyasi, kültürel ve dini alanda yol açmıĢ olduğu sonuçlardan hareketle insanların yaĢam pratikleri, davranıĢ kalıpları ve zihniyet algıları üzerinde nasıl bir değiĢim ve dönüĢüm geçirdiğini sosyolojik bir bakıĢ açısıyla ortaya koymaktır.

Dünyanın küçülmesine, dünya çapında bağımlılık ve değiĢen boyutlarda entegrasyonların artmasına vurgu yapan küreselleĢme 21‟nci yüzyılın bir gerçeğidir. Hiçbir sosyal değiĢimi tek bir nedene bağlı olarak açıklayamayacağımız gibi küreselleĢme olgusunu da ekonomi, teknoloji, ulaĢım, vb. faktörlerden birini ya da bir kaçını ön plana çıkararak açıklamak sosyolojik açıdan uygun bir yaklaĢım değildir. Her toplumsal değiĢmeye etki eden pek çok faktör olduğu gibi her değiĢmenin de yol açmıĢ olduğu pek çok sonuç vardır. Bunların bir kısmı anlık somut olarak gözlenebilirken bir kısmı ise zamanla etkisini göstermektedir. 21‟nci yüzyılın bir meta anlatısı olarak nitelendirebileceğimiz küreselleĢmenin yol açmıĢ olduğu toplumsal sonuçları sosyolojiden bağımsız olarak düĢünmek ya da sosyolojiden kopuk bir küreselleĢme yaklaĢımından bahsetmek adeta mümkün değildir.

Bir sosyal organizasyonlar ağı olarak toplum aile, hukuk, ekonomi, siyaset, ahlak, iktisat, din, vb. gibi birbirlerinden kesin olarak net çizgilerle ayrılamayan, yatay ve dikey olarak birbirlerini kesen sosyal kurumların ahenkli bir biçimde iĢlemesiyle oluĢan bir yapıdır. Toplum kurumlar toplamının oluĢturmuĢ olduğu bir yığın değil kurumların bir araya gelerek oluĢturmuĢ olduğu, iĢbirliği ve mücadele, çatıĢma ve uzlaĢma, rekabet, vb. sosyolojik süreçlerin daima etkileĢim halinde olduğu ahenkli ve belli bir düzene göre iĢleyen bir sistem veya bunların hepsini kapsayan eksen bir kurumdur.

KüreselleĢmeyle ilgili yapılan değerlendirmelerde ağırlıklı olarak meselenin ekonomik boyutu ön plana çıkarıldığından farkında olarak veya olmayarak toplumsal olayları indirgemeci bir yaklaĢımla açıklamak gibi bir yanlıĢla karĢı karĢıya olduğumuz söylenilebilir. Tüm dünyayı etkisine alan küresel değiĢim dalgasıyla toplumsal bir kurum olan din arasında herhangi bir iliĢkinin olmadığı düĢünülemez. KüreselleĢme, siyaset, ekonomi, kültür, hukuk, vb. toplumsal kurumlarla ne kadar ilgili ise din olgusu

ile de en az o kadar yakından ilgilidir. Ġkisi arasında aktiflik pasiflik, etkenlik edilgenlikten ziyade diyalektik bir iliĢki vardır.

KüreselleĢme mevcut haliyle muhtemelen yakın gelecekte sürecin hızlanmasına paralel olarak daha çok acı ve çarpık iliĢkiler üreterek bölgesel ve küresel ölçekte çatıĢma risklerini artıracak, muhtelif sosyal güçleri küresel bir sivil toplum ahlakı ve maneviyata dayalı bir çizgi üzerinde birleĢtirmeye teĢvik edecek gibi görünmektedir. Dünyanın ideolojik olmaktan ziyade yapısal ciddi sorunlarla karĢı karĢıya olması küreselleĢmenin yanlıĢlarına karĢı direnmede din eksenli çözüm arayıĢlarının ve dindar aktivistlerin önemli bir rol oynayacağını göstermektedir. Daha insani bir küreselleĢme veya insani küresel yönetiĢim olarak ifade edebileceğimiz yeni durumun temel referans noktasının din eksenli değerler olması yakın gelecekte kaçınılmaz olarak görünmektedir. Bu hızlı değiĢim sürecinde din veya dinlerin geleceğini ise; küreselleĢmenin olumsuz sonuçlarına karĢı takınacakları tutum ve bu kötü durumdan kendisine nasıl bir pay çıkaracakları belirleyecektir. Dinler, kabuğundan sıyrılıp kendilerini savunma pozisyonundan kurtarıp yanlıĢ yerlere kurduğu siperleri kaldırmada baĢarılı olursa dünyanın bugün karĢı karĢıya bulunduğu yapısal sorunların aĢılmasına önderlik edebileceklerdir.

KüreselleĢmenin yoğun olarak tartıĢılmaya baĢlandığı 80‟li yıllardan beri dünyadaki geliĢmelere paralel olarak Türkiye‟nin de her alanda çok hızlı bir değiĢim sürecinden geçtiği görülmektedir. Özellikle göçlerinde etkisiyle gittikçe daha çok sayıda insanın kentlerde yaĢaması moderniteyle ani, hazırlıksız bir Ģekilde karĢılaĢmalarına neden olmuĢtur. Siyasi, ekonomik, kültürel, hukuki vb. alanlarda yaĢanan hızlı değiĢim ve gerçekleĢtirilen reformların modernitenin fırsatlarıyla ve tehditleriyle tüm toplumsal kesimlere ulaĢmasının kanallarını artırması onun benimsenmesini ve içselleĢtirilmesini kolaylaĢtırmıĢtır. Modernliğin taĢıyıcı kurumları olan medya, bankalar, okullar, alıĢveriĢ merkezleri ve benzeri kurumların ve araçların çoğalması ve toplumun genelinde kabul görmesi Müslümanların da modern dünyadan taleplerinin modernleĢmesini beraberinde getirmiĢtir. GeniĢ toplumsal kesimlerin modern yaĢam araçlarına ve modern dünyanın sunmuĢ olduğu yaĢam standartlarına eriĢme noktasında her geçen gün daha az engelle karĢılaĢması küreselleĢmeye karĢı reaksiyoner bir tutumun geliĢtirilmesini baskı altına almakta ya da küreselleĢtirme karĢıtı hareketlerin elini zayıflatmaktadır. Kısaca belirtmek gerekirse mevcut sistem daha katılımcı, eĢitlikçi, sentezci ve kucaklayıcı olmayı sürdürdükçe kabul edilebilirliği ve kredibilitesi artmaktadır.

Meselenin sosyolojik açıdan asıl önemli olan kısmı insanların herhangi bir dine inanmalarından ziyade, inandıkların bu dinin gereklerine uygun dindarca bir yaĢam sürmeleri ya da bu konuda gayret sarf etmeleridir. Din olgusunun sosyolojik açılımı kısmında Kehrer ve Sezer‟e atıfla da belirttiğimiz gibi din ancak sosyal münasebetlerin Ģekillenmesine etkide bulunduğu sürece sosyolojinin ilgi alanına girmekte ve bize toplumsal olayları açıklama, anlama ve yorumlamada bir izafet çerçevesi sunmaktadır. Dolayısıyla araĢtırmamızın ana eksenini insanların herhangi bir dine inanmaları ya da ibadethanelere ne sıklıkta gittikleri oluĢturmamaktadır. Berger&Luckmann (2008)‟ın belirttikleri gibi toplumsal gerçekliğin sosyal inĢasına, insanların davranıĢlarına, yaĢantılarına olan etkisi oluĢturmaktadır.

AraĢtırmamızın amacı küreselleĢmenin dini, ekonomik, kültürel ve siyasi sonuçları bağlamında belli davranıĢ kalıpları, yaĢam pratikleri ve söylem analizlerinden hareketle dindar insanların küreselleĢen dünya Ģartlarında dini inançlarını yaĢarken ne tür tehditlerle, fırsatlarla ya da gerilimlerle karĢı karĢıya kaldıklarını ortaya koymaya çalıĢmaktır. Bu kapsamda araĢtırma boyunca yaptığımız tematik görüĢmeler, derinlemesine mülakatlar ve gözlemlerde cevabını aradığımız temel sorular Ģunlardır:

Din ve toplum iliĢkisindeki değiĢim çizgisel bir model olarak ele alınamaz. Dindarlık sosyal, kültürel, ekonomik, tabii, vb. Ģartlara bağlı olarak belli sosyal kesimlerde artar veya azalır. Fakat hiçbir zaman bütün toplumsal kesimlerde düzenli olarak artma veya azalma eğilimi göstermez. Dindarlık konjonktürel değiĢmelerle yakından ilgili bir durumdur. Örneğin; savaĢlar, doğal afetler dine yöneliĢi, dindarlığı artırabilirken, refah dindarlığı azaltabilir. Ama bu faktörlerin düzenli aynı istikamette bir seyir takip ettikleri söylenemez. Genel anlamda dindarlığı artıran ve azaltan faktörler birbirlerine karĢı iĢlerler. Fert ve toplum bu etkenlerin tesiri altında dindarlaĢma ve dünyevileĢme arasında daima bir gel-git durumu yaĢar ve bu hal süreklilik arz eder. Din algısı bağlamında; küreselleĢme dindarlığı artırıyor mu, azaltıyor mu? Modern dünyada dindarca bir yaĢam sürmek mümkün müdür? Günümüzde dindar kimdir? Dindarca bir yaĢam sürmenin önündeki en önemli engel(ler) ne(ler)dir?

YaĢayan bir dinin tabiatı icabı cemaat oluĢturması sosyolojik bir gerçekliktir. YaratılıĢta bireysel farklılıklar olduğundan her inananın kutsal mesajı algılaması, tecrübe ve ifade etmesi farklıdır. Dolayısıyla bu farklılıkların değiĢik sosyal, psikolojik, kültürel vb. gibi toplumsal faktörlerin etkisiyle aynı din içerisinde dinin emir ve yasaklarının idrak edilmesindeki farklılıklara bağlı olarak farklı anlayıĢlara, dünya

görüĢlerine ve yaĢam tercihlerine sahip değiĢik dini grup ve cemaatler ortaya çıkmaktadır. Din ve cemaat iliĢkisi bağlamında; modern dünyada dindarca bir yaĢam sürmek için herhangi bir dini cemaate dahil olmak Ģart mıdır? Bireyi bir cemaate dahil olmaya iten en önemli faktör nedir? Her hangi bir dini cemaate dahil olmanın bireye sağlamıĢ olduğu en önemli fayda nedir?

KüreselleĢmenin kültürel anlamda yol açmıĢ olduğu en önemli sonuçlardan birisi tüketim ve beslenme alıĢkanlıklarımızda meydana gelen değiĢimlerdir. Neo-liberal süreçte kapitalizm kendisini farklı sektörler üzerinden üreterek evrensel bir ihtiyaçlar kültürünün oluĢumunu teĢvik etmektedir. Dini ve manevi değerlerin yanı sıra dini kurumları da bu uğurda kullanmaktan ve araçsallaĢtırmaktan geri durmamaktadır. Tüketimin bir norm haline gelmesi, tüketim alıĢkanlıklarının gittikçe evrensel bir boyut kazanması geleneksel sosyal kontrol mekanizmalarını ve toplumsal değerlerin bağlayıcılığını zayıflatmaktadır.

Dindarlık ve tüketim iliĢkisi bağlamında; tüketim toplumunun dayatmalarına karĢı dindarlar nasıl bir tutum içerisindedirler? Dindarlar arasında lüks tüketime ve konformizme yönelim var mı? Dindarlar tüketim konusunda yeterince örneklik teĢkil ederler mi? GösteriĢ için tüketime yönelim var mı?, Herhangi bir ürün alırken, üreticisine, satıcısının kimliğine dikkat ederler mi? Dindarlıklarının bir gereği olarak alıĢveriĢ merkezi seçiminde, seçiminde titiz davranırlar mı? Dini gerekçelerle belli ürünlerden ve markalardan uzak dururlar mı? Yerli malı ürünleri tercih ederler mi? Ġçki satan alıĢveriĢ merkezlerinden alıĢveriĢ yaparlar mı? Ya da alıĢveriĢ yapılan mekanlarda dinen kullanılması yasak olan maddelerin satılmasından rahatsızlık duyarlar mı?

Kapitalizmin malileĢmesinin finans alanındaki en somut göstergelerinden birisi bankaların ya da bankacılık hizmetlerinin küresel ölçekte bir yayılım göstermesidir. Robertson‟un evrensellik yerellik dikotomisi bağlamında da ifade edecek olursak finans sektöründe “faiz” yerine “kar payı” hesabına göre iĢleyen katılım bankalarının küreselleĢmeyle eĢ zamanlı olarak ortaya çıktığı bilinen bir gerçektir. Özünde her ikisi de ticari bir kurum olan bu iĢletmelerin Müslümanlar tarafından tercih edilmeleri ya da edilmemelerinin nedeni nedir? Dindarların banka ve finans kurumlarıyla iliĢkileri bağlamında; katılım bankacılarının gözüyle Türkiye‟de katılım bankacılığının yeterince ilgi görmemesinin nedenleri? Dindarların katılım bankalarına ilgisizliğinin nedenleri? Katılım bankaları yeterince alternatif sunuyorlar mı? Müslümanların katılım bankalarına ilgisizliğini nasıl açıklayabiliriz? Dindarların gözüyle faiz ve kar payı

ikilemi? Müslümanları diğer bankalara iten etmen nedir? Müslümanların faiz konusunda duyarsızlığını nasıl açıklanabilir? Katılım bankaları müslümanların faiz hassasiyetini istismar ediyorlar mı? Dindarlık, kredi kartı ve kredi kullanımı vb. sorular bağlamında müslümanların bu kurumlarla olan iliĢkilerini dini açıdan nasıl anlamlandırdıkları ortaya konulmaya çalıĢılmıĢtır.

KüreselleĢmenin siyasal boyutu baĢlığı adı altında ise cevabını arayacağımız temel sorular Ģunlar olacaktır. Türkiye küreselleĢme dalgasının hız kazandığı ve soğuk savaĢın son demlerine yaklaĢıldığı dönemle eĢ zamanlı olarak hızlı bir değiĢim ve dönüĢüm sürecine girmiĢtir. Türkiye gerek kendi iç dinamiklerinin ve gerekse de bölgesel ve konjonktürel geliĢmelerin etkisiyle siyasal islamın popülerlik kazandığı bir sürece girmiĢtir. Bu hızlı değiĢme ve moderniteyi tabana yayma dalgası toplumun geniĢ kesimlerinin modernitenin getirmiĢ olduğu yeni araçlarla ilk defa tanıĢmasının, buluĢmasının yollarını açmıĢtır. Hem hızlı değiĢimin beraberinde getirdiği gelenek modernite çatıĢması hem de refah seviyesi ve yaĢam standartlarındaki tedrici yükseliĢ siyasi ve dini kimlik arayıĢlarını da beraberinde getirmiĢtir. Zaman zaman din siyasi kimlik aracının bir ifadesi haline gelmiĢ ve siyasi söylem dinsel bir içerik kazanmıĢtır.

Soğuk savaĢ döneminin sona ermesiyle demir perde ülkelerin dünyayla bağlantı kurmasının yollarının ve kanallarının açılmasıyla modern dünyada insan hakları ve özgürlüklere ulaĢma, bunların önündeki engelleri ortadan kaldırma noktasında ciddi bir uyanıĢ ve talep patlamasıyla karĢılaĢmıĢtır. Ġnglehart (2000)‟ın ifadesiyle bu değerler modern dünyanın “postmodern değerleri” haline gelmiĢtir.

Gelenek modernite çatıĢmasının yeni sentezler üreterek varlığını devam ettirmesi eleĢtirellikten uyuma doğru giden bir sürece kapı aralamıĢ ve modern yaĢam tarzlarına ve hayat standartlarına karĢı güçlü bir talep artıĢını ve kabullenmeyi beraberinde getirmiĢtir. Zaman zaman siyasetin söylem dili dinselleĢse de sürecin ilerlemesine paralel olarak daha kuĢatıcı, liberal ve modern taleplerin sözcülüğünü yapar hale gelmiĢtir. Siyaset gittikçe dinden bağımsız ve kendisini dinden uzak tutmaya gayret eden bir zemine doğru kaymaktadır. Nitekim ülkeyi iki dönemdir tek baĢına yöneten AK Partinin kendisini muhafazakar demokrat bir çizgide tanımlaması bunu göstermektedir.

Dindarlık ve siyaset iliĢkisi bağlamında; Seçimlere katılır mısınız? Katıldıysanız son seçimlerde hangi partiye oy verdiniz? Niçin AK Partiye oy verdiniz?, Desteklediğiniz adayın dindar olması sizce önemli midir? Ailecek aynı partiye mi oy

verirsiniz?, Türkiye‟nin AB üyesi olacağına inanıyor musunuz?, AB‟nin Türkiye‟yi üyeliğe kabul edeceğine inanıyor musunuz?, Hükümetin Avrupa Birliği konusundaki ısrarını nasıl değerlendiriyorsunuz?, Hükümetin AB politikasını nasıl buluyorsunuz?, Türkiye Avrupa Birliğine üye olsa ne kazanır ya da olmasa ne kaybeder?, AK Parti dindarlar tarafından nasıl algılanmaktadır?, Milli GörüĢün devamı mıdır?, Devamı değilse ondan farkı nedir?, KüreselleĢme sürecinde meydana gelen bu değiĢmeler Türkiye‟yi nereye götürmektedir? Ya da Türkiye nasıl bir ülke olma yolunda ilerlemektedir? Cumhuriyetin 100‟ncü yılında Türkiye‟nin dünya ülkeleri arasındaki yeri neresi olacaktır? vb. sorulara araĢtırma kapsamında görüĢtüğümüz insanlara Türkiye nereye gidiyor? (dindarlaĢıyor mu, muhafazakarlaĢıyor mu, liberalleĢiyor mu, demokratikleĢiyor mu?) sorusu bağlamında cevap aramaya çalıĢtık.