• Sonuç bulunamadı

Din sosyolojisi’nde

Belgede KUR ÂN DA TAKVÂ KAVRAMI (sayfa 48-51)

(ﺔﻣﺎﻴﻘﻟا مﻮﻳ باﺬﻌﻟا ءﻮﺳ ﻪﻬﺟﻮﺑ ﻰﻘﺘﻳ ﻦﻤﻓا) Kıyâmet gününde, yüzüyle kendisini azabın en kötüsünden korumaya çalışan

A- Din Bilimlerinde “Takvâ” Kavramı

3- Din sosyolojisi’nde

Dinin ve takvânın sosyal bütünleşme içerisindeki yeri ve rolü konusu, araştırıcıyı bunların sosyal fonksiyonları meselesini düşünmeye sevketmektedir. E.

Durhkeim ve onun etrafında toplanmış bulunan Sosyoloji Ekol’ün sürüklendiği redüktivizme düşerek dînî sırf ictimaî hayatın bir fonksiyonu olarak görmektedirler.131 Buna karşılık toplumda, İslâm âlimlerinin “korku ile karışık saygı”yı (beyne’l-havfî ve’r-recâ) uyandırdığını beyân ettikleri132 ve R.Otto tarafından “korkutucu ve büyüleyici sır” (mysterium tremendum fasinosum)133 olarak nitelenen “kutsal”ın tecrübesi veya yaşanması134 şeklinde tanımlanan ve bu bakımdan da gerçek varlık sebebi ve spesifik karakteri itibariyle başka her türlü ferdî ya da sosyal kategoriye veya olaya icrası mümkün olmayan -kutsalla kurulan manevî güç, transantal ve ilâhî bağla belirlenen- dinin ve bu dinin oluşturduğu müttakî toplumun,135 bu kendi öz gayeliğinin dışında birçok sosyal fonksiyonlara sahip bulunduğu da, çeşitli tarihi ve sosyolojik örnekleriyle açıkça anlaşılabilecek bir husustur.136

129 Şentürk, a.g.mk., s. 96.

130 Peker, a.g.mk., s. 105.

131 Vrijhof, Pieter Hendrik, “Din Sosyolojisi Nedir?”, çev. M. Emin Köktaş, D.E.Ü.İ.F.Dergisi, sy. 4, İzmir, 1987, s. 514.

132 el-Ğazzâlî, İhyâ, IV, 259-347.

133 Otto, Rudolf, Le Sacre, Payot, Paris, 1969, s. 123.

134 Wach, a.g.e., s. 17.

135 bkz. el-Fârâbî, Ebû Nasr Muhammed b. Muhammed b. Tarhan b. Uzluğ et-Türkî (ö. 339/ 950), İdeal Devlet (el-Medînetü’l-Fâzıla), çev. Ahmet Arslan, 2.bs., Vadi Yayınları, Ankara, 2004, s. 95.

136 Günay, “Din ve Sosyal Bütünleşme”, s. 5, 6.

Toplumu, gayesini açıklama amacıyla birleştirici, teşkilat ve hâkimiyet kurucu bir sistem olarak, ortaya çıkan her şeyi himayesine alan din,137 insanlar arasındaki etnik, kültürel ve inançla ilgili ayrılıklar yerine, üzerinde uyuşulan ortak manevî değerleri ön plana çıkarmaktadır.138 Entellektüel faaliyet cemaat içerisinde gruplar ya da fertlerin farklılaşmaları ve hatta bir kenara itilmeleri sonucuna götürürken, buna karşılık takvâ, dinî gruplaşmayı oluşturur, bütünleştirir ve geliştirir. Underhill, gayet yerinde olarak ibadetin “Dînî bencilliğe set çektiği ve sosyal ve mezhepçi farklılıkları ortadan kaldırdığı” hususuna işaret ediyor. İbadet fiilleri, aynı merkezi tecrübe tarafından harekete geçirilenleri bağlamak ve birleştirmeye yöneliktir.139 Sosyal bağları ibadetle pekişen insan kalabalığı içerisinde ferdî benliklerin yerine kollektif ruh hâkim duruma geçer. Böyle bir ortamda duygu hassasiyeti zirveye ulaşır, büyük bir dînî coşku yaşanır. Cemaat şuuru fertler arasındaki ayrılıkları önemli ölçüde giderir; eşitlik140 ve kardeşlik duygularını pekiştirir; kişiyi sevgi ve gönül birliği içerisinde diğer insanlarla bütünleştirerek kendi yalnız ve güçsüzlüğünden kurtarır.141

Din fertleri mukaddes duygu, ortak şuur ve vicdan etrafında birleştiren bir amil olduğu gibi toplumları yükselten, onların gelişmesini sağlayan bir kurumdur. Din ve mükemmel şekliyle takvânın aynı zamanda ahlâkî bir müessese olarak insanlara yön veren, en mükemmel kanunlar ve en sıkı nizâmlardan daha kuvvetli bir şekilde kişiyi içten kuşatan, kucaklayan ve yönlendiren bir disiplindir. Dinin zayıflaması ahlâkî ve hukûkî suçların artmasına, giderek anarşizme yol açar. Çünkü din olmayınca ahlâk için yaptırım gücü kalmaz.142

İbadetin birleştirici gücü, geçici ve devamlı teşkilatların yaratılmasıyla temsil edilir. İlkel halklarda ve Yunan’da “sır cemiyetleri”, Roma’nın tarikatları, esnaf ve sanatlar loncaları, tekkeler ve bütün dünya dinlerinin toplumları ve nihayet bir merkeze bağlı grup, kabile ve şehir konfederasyonları gibi özel ibadet fonksiyonlarını (gömme,

137 Turquin, Agneş Rochefort, “Din Sosyolojisi”, ter. Yümni Sezen, E.A.Ü.İ.F. Dergisi, sy. 15, Erzurum, 2001, s. 35.

138 Aşıkoğlu, Nevzat Y., “Kutsal ve Toplum”, C.Ü.İ.F.Dergisi, sy. 2, Sivas, 1998, s. 44.

139 Wach, a.g.e., s. 71.

140 Hökelekli, “İbadet”, T.D.V. İslâm Ansiklopedisi, I-XXX (devam ediyor), İstanbul, 1999, XIX, 251;

geniş bilgi için bkz. Alî, Şeriati, İslâm Nedir?, 2.bs., Birleşik Yayıncılık, İstanbul, 1999, s.37.

141 Hökelekli, a.g.md, s. 251.

142 Tümer, a.g.mk., s. 317.

şölenler, oyunlar) doldurmak amacında olan tüm dernekler bu kuruluşların örnekleridir.

Bayramlar ve hacclar müstesnâ fırsatlardır; zira arıtma, oğma (lustrations), dualar, adaklar, sungular, kurbanlar, âyinler ve tarihçiyi olduğu kadar kendi dininin sosyologunu da ilgilendiren daha bir o kadar olay gibi çeşitli ibadet faaliyetleri arasında sıkı bir bağlantı143 bulunmaktadır.

Dînî inanç ve değerler, ibadet ve törenlerle dünya hayatına ilişkin dînî açıklamalar insan hayatına bir anlam ve amaç kazandırır; insanlar arası ilişkileri düzene koyar; kişinin zihinsel açmazlarını çözer. Ayrıca dinin ve takvânın insanı davet ettiği ve yönlendirdiği ideallerle oluşturduğu cemaat hayatı kişiye bir kimlik kazandırır. İbâdet vecibelerini yerine getiren dindar kişilerin toplumun en az ön yargılı kesimini meydana getirdiğini, hatta farklı ırktan insanlara hoşgörünün ve buna bağlı olarak gelişen diğer sosyal ilişki ve faaliyetlerin belirgin kaynağının ibadet ve dînî bağlılık olduğunu ortaya koymaktadır.144

Dinler inananlarına çeşitli toplumsal durumlarda, değişik toplumsal olaylar karşısında takip edecekleri tutum ve tavırları belirleyen bir zihniyet ve ideoloji kazandırır. Şu hâlde insanlar dine dayanarak, eşyaya, tabiata, sosyal olaylara karşı bir tavır ve tutum içine girerler. Bu tavır ve tutumlar, aile, ekonomi, eğitim, siyaset, sanat, ahlâk gibi toplumun temel kurumlarını içine alacak boyutlardadır145 ve insanî ilişkiler öteki kişinin refâhı ve iyiliği için duyulan bir sorumluluk temelinde yürütüldüğü oranda ahlâkîdir.146

Toplum hayatının ürettiği eserlerde de din kendini gösterir. Mimarî yapılar, estetik-plastik sanat eserleri ve edebî mahsullerde, kişi ve yer isimlerinde, örf, âdet ve geleneklerde, hukûkî, siyasî, sosyal, kültürel, askerî, iktisadî ve turistik olanlarda hep

143 Wach, a.g.e., s. 74.

144 Hökelekli, a.g.md., s. 248, 249.

145 Okumuş, Toplumsal Değişme ve Din, İnsan Yayınları, İstanbul, 2003, s. 69.

146 Bauman, Zygmunt, Sosyolojik Düşünmek, çev. Abdullah Yılmaz, 3.bs., Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2002, s. 81.

dînî temeller, elemanlar, deyimler, anlayışlar ve ahlâkî olgunluk(müttakî kişilikler) göze çarpar.147

Din, beşerî açıdan tanımlanan realiteyi nihaî, evrensel ve kutsal bir realiteye bağlayarak yasallaştırmaktadır. Böylelikle sosyal kurumlara nihaî emniyet ve kalıcılık görünümü verilmiş olur.148 Sosyolojik olarak bakıldığında görülüyor ki din, meşrûlaştırıcı işleviyle statükoyu, mevcûd sosyal düzen ve düzenlemeleri, kurumları, kurumların işleyiş biçimlerini vb. meşrulaştırıp geçerli kılar. Din ve takvâ, bireyin iç dünyasında olup bitenleri, ferdin inanç ve bilinçlerini, bilgi ve tezlerini, toplumsal kurumları, siyasal ve toplumsal düzeni, onlara nihaî olarak geçerli ontolojik statüler bahşetmekle, yani onları kutsal ve kozmik referanslar çerçevesinde yerleştirmek sûretiyle meşrulaştırır.149

Sosyoloji açısından önemli olan diğer bir unsur da, cemiyetin temel yapısında olan değişmelerle, yeniden şekillenmelerle din arasındaki kolerasyonlardır.150 Din toplumsal süreçte çeşitli yorumlara gitmekte ve belli şekillere/ üslûblara kavuşmaktadır.

Toplumların yönetimleri, tabakalaşma biçimleri, politik tarzları, dayanışma üslupları, üretim şekilleri değiştikçe dinsel düşünceleri takvâ anlayışları ve patrikleri de farklılaşmaktadır.151 Toplumların yapılarının değişmesiyle dinlerin karşısına yeni problemler çıkmakta ve bu problemleri her din kendi doktrinine göre çözmeye çalışmaktadır.152 Bu durumda, toplumsal bütünlüğünü sağlamada dinin ve takvânın fonksiyonu, dinsel düşünme tarzlarını dinsel ihtiyaçlara uygun hale getirmektedir.

Belgede KUR ÂN DA TAKVÂ KAVRAMI (sayfa 48-51)