• Sonuç bulunamadı

Din psikolojisi’nde

Belgede KUR ÂN DA TAKVÂ KAVRAMI (sayfa 43-48)

(ﺔﻣﺎﻴﻘﻟا مﻮﻳ باﺬﻌﻟا ءﻮﺳ ﻪﻬﺟﻮﺑ ﻰﻘﺘﻳ ﻦﻤﻓا) Kıyâmet gününde, yüzüyle kendisini azabın en kötüsünden korumaya çalışan

A- Din Bilimlerinde “Takvâ” Kavramı

2- Din psikolojisi’nde

Dînî tecrübî birikimin asıl dayanağı, insan şuurunda zamanla açık seçik bir şekilde oluşan Tanrı kavramıdır. Dînî şuurun tahlilinden elde edilen temel dînî yaşantı, insanın bir yönden korku ve acele, diğer yönden sevgi ve güvenle tabiat üstü kudret sahibi olan varlığa yani Allah’a bağlanmasıdır. Bu bağlılık insanın ruhî kuvvetleriyle yaratanına yönelmesi, derin bir saygı ve samimiyetle O’na açılması şeklindedir.103

Dînî tecrübe en ziyade kutsal bilim olarak teşkil edilmiş, mensekler ve takvâ şekilleriyle ifade edilmiş ve karakteristik (ahlâkî) hususlara ve amelî faaliyetlere uygulanmış bulunmaktadır.104Temel hadise olarak dînî tecrübe, yani subjektif din, içten karaktere sahip bir birliğin esasını teşkil eder ve bütün insanlarda müşterek olan ilcalar, heyecanlar ve düşünceler tabakasını deler.105

Dînî tecrübe veya dînî değerler dünyası, karmaşık, soyut ve üst seviyede değerlendirmeleri gerektiren bütüncül bir konudur. Bu, basitten mürekkebe, somuttan soyuta doğru tecrübe, bilgi ve inançlar dünyası birbirine derece derece basamak teşkil eden; duyulan, bilinen ve hissedilenden inanılana doğru bir geçişi sağlamaktadır. Bütün bunlar bizim zihinsel ve duygusal tecrübe bütünlüğümüzü meydana getiren psikolojik süreçlerdir.106

Dînî tecrübe insanda tabii bir istidattır. Bu istidat insanın tabiatında dünyevî;… kendine mahsus olup, sonradan meydana getirilemezler. Dînî istidatlar

102 Döndüren Şen, Betül, Kur’ân-ı Kerîm’deki Zühd ve Takvâ’nın Dinler Tarihi Açısından Tetkiki, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya, 2001, s. 18.

103 Tümer, a.g.md., s. 315.

104 Wach, Joachim, Din Sosyolojisi, çev. Ünver Günay, İFAV, İstanbul, 1995, s. 68.

105 Wach, a.g.e., s. 268.

106 Şentürk, Hâbil, “Dînî İnancın Psikolojisi”, S.D.Ü.İ.F. Dergisi, sy. 4, Isparta, 1997, s. 92.

kendine hastır ve birbirinden ayrı ve bağımsız değildirler. Eğer birbirinden ayrı olurlarsa, insanın yapısı, bütünlüğünü yitirmiş kişiliğin paramparça olduğu gibi, birbirinden farklı melekelere dönüşecektir. Takvâ, benliğin sadece bir bölümünü kullanacak kadar cüz’î midir? Dînî istidatın, değişik parçaların sadece bir toplamı olacak kadar dinamik; fakat aynı zamanda yalnız bir tek bütün teşkil edecek kadar da birlik olduğu107 inkar edilemez. Bütün yetenekler; (dînî, sosyal, ahlâkî, estetik) dînî bütünlüğü elde etmiş olgun bir insanda(müttakî) birlikte108 bulunmaktadır.

Din psikolojisi, Tanrı inancını psikolojik kaynağı ile ilgilenmesi yanında daha ağırlıklı olarak inanmanın insanın ruhsal gelişimine tesiri ve ibadetin bu çerçevedeki yeri gibi konuları ele almaktadır. Esasen ibadet ve âyinler, en azından dindar kişinin duygu ve eğilimlerinde Tanrı’ya imanın hâkim olduğuna işaret etmektedir. Din psikolojisi, günümüzde artan bir yoğunlukla “din ve ruh sağlığı” başlığı altında inancın ruh dünyamıza yaptığı katkıları da incelemektedir.

İman etmekle kişi, hem kendi varlığı hem de bütün var oluşla ilgili olarak hayatın, dünyada çekilen sıkıntıların ve ölümün anlamı, insanın evrendeki yeri gibi temel sorulara cevaplar bulur. Bu cevaplar insanın varlığa kutsallık atfetmesini ve iman, teslimiyet, ibadet gibi dînî tutumlarıyla kendisinin de bu kutsala ait olduğu hissini yaşamasını sağlar.109 Gerçekte dînî inanç ve değerlerin insan hayatındaki yeri ve fonksiyonları, bir başka dinin dışında, başka hiçbir şeyle karşılanamayacak kendine has bir anlam düzeyine sahiptir.110

İnsan şahsiyeti şekillenirken ona katkıda bulunan çevresel ve psikolojik faktörlerin en önemlilerinden biri de şüphesiz dindir.111 Din, psikolojik açıdan, insana yapması ve yapmaması hususunda bir takım emirler veren insanüstü, yüce bir varlığa

107 Johnson, Paul E., “Dînî Tecrübe”, çev. Recep Yaparel, D.E.Ü.İ.F. Dergisi, sy. 3, İzmir, 1986, s. 199.

108 Johnson, a.g.mk., s. 199.

109 Köse, Ali, “İman”, T.D.V. İslâm Ansiklopedisi, I-XXX (devam ediyor), İstanbul, 2000, XXII, 215.

110 Hökelekli, Hayati, Gençlik, Din ve Değerler Psikolojisi, Ankara Okulu Yayınları, Ankara, 2002, s. 14.

111 Peker, Hüseyin, “Olumlu Şahsiyet Özellikleri ve Din”, O.M.Ü.İ.F. Dergisi, sy. 1, Samsun, 1986, s. 103.

inanç şeklinde112 tanımlanabilir. Buradan anlaşılan, dinde uyulması gereken bir takım esaslar olduğu ve insanın, inanılana karşı yerine getirmekle kendisini yükümlü hissettiği bazı görevlerin (ibadetler, ahlâkî davranışlar) bulunduğuna inandığıdır.113 İman ancak duygu, düşünce114 ve davranışlara aksettirildiği ölçüde değer kazanır.

Davranış, iradeli bir harekettir. Bu, ahlâk sahasında, şuurlu bir tercihe gücü yeten kimsenin sorumluluğunu taşıdığı bir hareket veya davranıştır. O din ve ahlâkın birleştiği noktadır. Dînî motivasyon dînî davranışa iten şeydir. Her şuurlu motiv, hareketin faaliyet merkezini teşkil eder. Korkular ve ümitler, ceza ve mükafat gerektiren davranışlar için birer işarettir. Dinde gerekli olan şey, insanî değerler uğruna, ilâhî emirlerle işbirliği yapmaktır.115

Manevî kirlenmenin önlenmesi ve ahlâkî zaafların giderilmesi, uyumlu, tutarlı, dengeli ve huzurlu bir ruhî hayatın yaşanması bakımından ibadetler en etkili vasıtalardır.116 Dînî inanç, bir inançlar organizasyonu, bir inançlar örgüsü ve bütünüdür.

Bu bağların kopması ise inanç bütünlüğüne zarar verir, tutarsızlığa sebep olur. Bu sebeple sağlıklı bir şahsiyetin temelinde sağlıklı bir inanç sistemi bulunmaktadır.

Çünkü her davranışın temeline inildiğinde bir veya birçok inançla karşılaşmak mümkündür yahut kaçınılmazdır.117

Dînî kimliği kutsallaştırması nesnelleşme, mit, rit ve bağlılık mekanizmalarıyla ortaya çıkmaktadır. Bu mekanizmalar, dünyevî hayatın daha düzenli, tutarlı ve anlamlı olması için aşkın bir referans noktasına atıfta bulunarak118 bağlılık duygusu ve dayanışmanın güçlenmesini sağlamaktadır.119 Bazı din psikologları, sosyal ilişkilerin söz konusu edildiği durumlarda olumlu bir dînî tutumun başkalarının iyiliğini

112 Taplamacıoğlu, Mehmet, Din Sosyolojisi, 2.bs., A.Ü. Basımevi, Ankara, 1975, ss. 49- 51.

113 Peker, a.g.mk., s. 104.

114 Albayrak, Ahmet, “Ergenin Dînî Gelişiminde Sevgi ve Korku Motifinin Etkinliği”, ed. Hayati Hökelekli, Gençlik, Din ve Değerler Psikolojisi, Ankara Okulu Yayınları, Ankara, 2002, s. 308.

115 Johnson, “Dînî Davranış”, çev. Habil Şentürk, D.E.Ü.İ.F. Dergisi, sy. 2, İzmir, 1985, s. 25, 28.

116 Hökelekli, “İbadet”, T.D.V. İslâm Ansiklopedisi, I-XXX (devam ediyor), İstanbul, 1996, s. 251.

117 Şentürk, a.g.mk., s. 91.

118 Hans, Thoma Venske, İslâm ve İntegration, Hamburg, 1981, s. 215.

119 Taştan, A.Vahap, Kimlik ve Din, Kayseri Büyük Şehir Belediyesi Kültür Yayınları, Kayseri, 1996, s. 15.

düşünmeye yönelik ilgiyi güçlendirdiği veya faydalı olan yetenekleri kullanarak insanların olumlu yönde daha çok gayret göstermelerine yardımcı olduğunu belirtmektedir.120 Mu’tedil, ölçülü inanca sahip dindar şahıs, sinir sistemini metin bir zarla korumuş demektir. Çünkü dînî duygu, cinneti meydana getiren birçok etken ve fenalıklardan insanı korur. Her din egoistliği men eder. Başkalarını düşünmeyi teşvik eder. Kalpte fazla kin ve düşmanlığın yaşamasına müsaade etmez. Düşmana bile merhameti ve affı, telkin eder. Yemede içmede ölçülü olmayı tavsiye eder. Dînî inançla dolu olan insan, sarsıntılar karşısında manevî sığınaklardan yararlanır. En büyük koruyucu olan Allah’a sığınır. O’na sığınma, O’na yalvarma, insanda, hiçbir dış zenginliğin veremeyeceği bir ferahlık ve huzur yaratır.121 Allah’a ve âhirete inanan kimse, duygu ve heyecanlarına hâkim olmağa, dînî inançları ve değerleri istikametinde hareket etmeğe gayret edecektir. İnsan sıkıntıları karşı da Allah’a güven122 duygusuyla sabır ve metanet gösterecek, O’ndan yardım dileyerek dua ve niyazlarda bulunacaktır.

Bu zor durumlarda kişi, kaygı, kızgınlık ve öfke gibi duygu ve heyecanlarını dizginleyecek ve bunların tesiriyle ortaya çıkacak davranışlarını kontrol etmek ve yanlış davranışlara engel olmak için123 Yüce Yaratıcı’ya sığınacaktır.

Sağlık açısından dine bağlılık, inançlı kimselere pek çok avantaj sunmaktadır.

İnsanın kendini huzur veren düşüncelere bırakması, kutsal odaklı toplantılara katılması, ona hayatın anlamı ve amacı konusunda ihtiyaç duyduğu umudu temin eder. İman, acılı ya da umutsuz olduğu zamanlarda insana huzur verir. Sağlıklı yaşam koşullarına uygun yaşayan insanların pek çoğu dindarların arasından çıkmaktadır. İman sahibi kimselerin çoğu özgüven sahibidir; bu yüzden stresle daha rahat baş eder, yaptığı işten tatmin olur ve en önemlisi başkalarını düşünerek hareket eder.124

120 Hökelekli, a.g.md., s. 249.

121 Peker, a.g.mk., s. 105.

122 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kur’ân, 6.bs., Ankara Okulu Yayınları, Ankara, 2000, s. 58.

123 Şentürk, a.g.mk., s. 95, 96.

124 Stannard, Russell, Yeni 1000 Yılda Tanrı, çev. Atalay Atabek, Gelenek Yayıncılık, İstanbul, 2002, s. 83- 84.

Dindeki âhiret inancı, bir yandan uhrevî sorumluluk şuuruyla insanın ahlâkî gelişmesine katkıda bulunup olgun ve örnek bir şahıs (müttakî) olmasını sağlarken öte yandan ölüm korkusunun insan psikolojisi üzerindeki tahrip edici etkisini önler. Âhiret inancı, insanın içindeki ebediyet duygusuna cevap vermek bakımından da önem taşımaktadır. Sıkıntılardan kurtulup ebedî huzura ulaşma, Allah’ın rızâsını elde etme ideali insanda yaşama sevincine yol açar, dünyanın ıstıraplarına karşı tahammül gücü verir. Geçici dünya arzuları aslında insan ruhunu tatmin etmediğinden din ona en yüksek ve ulvî zevkler, manevî hazlar kazandırır.125

İnsanın hayattaki başlıca görevi kendini yaratmak, sahip olduğu potansiyelleri ve güçleri en üst düzeyde geliştirmektir. Tüm çabalarının sonucunda kazanacağı ürün kendi kişiliğidir. Yeteneklerini geliştirerek olgun bir kişiliğe ulaşacaktır. Fromm’a göre bu tür bir amacı gerçekleştirmek, aynı zamanda insan için ahlâkî bir ödevdir.126

Bütün psikoterapi okulları, stresin ruhsal hastalıkların ortaya çıkışında en büyük amil olduğu konusunda görüş birliğine sahiptir. Bunlar, aynı zamanda psikoterapik tedavide birinci hedefin stresten kurtulmak olduğu ve insan nefsinde güven duygusunun bulunmasının gerekliliği hususunda da ittifak hâlindedirler.

Dinler tarşihiş etüdleri, özellikle de İslâm dininin tarişhi, kişinin ruhsal rahatsızlıklardan iyileşmesinde, güven ve dinginliğin gerçekleşmesinde, stres duygusunda, psikolojik rahatsızlıkların meydana geldiği şeylerden korunma hususunda Allah’a imanma ve bağlanmanın nefsi iyileştirmedeki başarısı hususunda yeterli materyali vermektedir.127

“İnananlar ve imanlarına bir haksızlık karıştırmayanlar… İşte güven onlarındır ve doğru yolu bulanlar da onlardır.”128

Kişinin iç dünyasında bir uyum, şuur olayları arasında bir organizasyon olmazsa veya iç bütünlük gereği gibi sağlanmazsa o takdirde bir çatışma ve

125 Tümer, a.g.mk., s. 317.

126 Ayten, Ali, Psikoloji ve Din, İz Yayıncılık, İstanbul, 2006, s. 74.

127 Necati, Osman, Kur’ân ve Psikoloji, ter. Hayati Aydîn, Fecr Yayınları, Ankara, 1998, s. 234.

128 el-En‘âm, 6/ 82.

huzursuzluk söz konusu olacaktır. Dînî inanç veya inançlar, kendi içinde bir tutarlılık ve bütünlük oluşturur. Bu bütünlük bir inanç örgüsü veya inanç sistemi hâlinde fonksiyon icrâ eder.129

Görüldüğü gibi insanın sağlıklı bir ruh yapısına sahip olmasında, olumlu şahsiyet özellikleri kazanmasında dinin etkisi büyüktür. Dinler, özellikle İslâm dini, uyulduğu takdirde insanları olumlu şahsiyet özelliklerine sahip kılacak esaslar içermektedir. Ancak bu özelliklere sahip olmanın yolu, dînî inançlara içten inanmaya, onları sevgiye dayanan bir eğitimle öğrenip benimsemeye ve uygulamaya bağlıdır.130

Belgede KUR ÂN DA TAKVÂ KAVRAMI (sayfa 43-48)