• Sonuç bulunamadı

Din Bilimleri Perspektifiyle

Belgede KUR ÂN DA TAKVÂ KAVRAMI (sayfa 120-123)

(ﺔﻣﺎﻴﻘﻟا مﻮﻳ باﺬﻌﻟا ءﻮﺳ ﻪﻬﺟﻮﺑ ﻰﻘﺘﻳ ﻦﻤﻓا) Kıyâmet gününde, yüzüyle kendisini azabın en kötüsünden korumaya çalışan

A- Din Bilimleri Perspektifiyle

İnsanın yüce bir kudrete gönülden bağlanması onun gücüne güç katar; dua, niyâz, iltica ile insanı ulvîleştirir. Allah sevgisi ve korkusu iki yönden insanın ruhî ilkelliğini giderir, ona kuvvetli bir irade ve sağlam bir karakter kazandırır. Böyle kişiliklerin içinde yer aldığı toplumlarda fazilet yarışı başlar. Din insana hem içgüdülerinin ve madde âleminin esiri olmadığı, hem de sonsuz bir hürriyet ve bağımsızlık içinde bulunmadığı şuurunu verir. Kişi bencil duygularına, canlı ve cansız tabiata değil yalnız her şeyin sahibi olan Allah’a boyun eğecektir. Dinin bu telkini insana gerçek hürriyet ve bağımsızlığını kazandırır. Artık kul yaratıklar önünde ve tabiat olaylarının karşısında hayret ve dehşete düşmez.555

Bütün dinlerin özünde iyiliksever ve yardımseverlik bulunmaktadır. Birçok dinde “kendin için istediğini başkası içinde iste! Kendin için istemediğini başkası için de isteme!” prensibi vardır. Öyleyse din, gerçek manada anlaşıldığında insanlar arasında dayanışmayı sağlamak ve mevcut olan ıztırapları gidermek için insanları erdemliliğe çağırmaktadır.556 Dolayısıyla esas itibariyle, hiçbir din yoktur ki yanlış olsun. Hepsi kendilerine göre doğrudur. Hepsi de insanlığın belirli ve bilinen serattine çeşitli şekillerde tezahür ederler.557 İnsan-ı kâmil”in oluşması, din ile ve dindarın dînî sorumluluklarının bilincinde olarak görevlerini yerine getirmesi durumlarıyla doğru orantılıdır. Bütün dinlerin ortak amacı kâmil inanan ve sorumluluklarını yerine getiren müttakîyi meydana getirmektir. Dolasısıyla takvânın dinler tarihindeki karşılığı olgun

555 Tümer, “Din”, s. 317.

556 Yüksel, a.g.e., s. 107.

557 Yıldırım, a.g.e., s. 32.

insanın oluşmasında dinlerin inanırlarına emrettiği hususlar ve mü’minin bu ritüelleri sorumluluk bilinciyle yerine getirmesidir.

İman etmekle kişi, hem kendi varlığı hem de bütün var oluşla ilgili olarak hayatın, dünyada çekilen sıkıntıların ve ölümün anlamı, insanın evrendeki yeri gibi temel sorulara cevaplar bulur. Bu cevaplar insanın varlığa kutsallık atfetmesini ve iman, teslimiyet, ibadet gibi dînî tutumlarıyla kendisinin de bu kutsala ait olduğu hissini yaşamasını sağlar.558 Gerçekte dînî inanç ve değerlerin insan hayatındaki yeri ve fonksiyonları, bir başka dinin dışında, başka hiçbir şeyle karşılanamayacak kendine has bir anlam düzeyine sahiptir.559

Din, psikolojik açıdan, insana yapması ve yapmaması hususunda bir takım emirler veren insanüstü, yüce bir varlığa inanç şeklinde560 tanımlanabilir. Buradan anlaşılan, dinde uyulması gereken bir takım esaslar olduğu ve insanın, inanılana karşı yerine getirmekle kendisini yükümlü hissettiği bazı görevlerin (ibadetler, ahlâkî davranışlar) bulunduğuna inandığıdır.561 İman ancak duygu, düşünce562 ve davranışlara aksettirildiği ölçüde değer kazanır. Davranış, iradeli bir harekettir. Bu, ahlâk sahasında, şuurlu bir tercihe gücü yeten kimsenin sorumluluğunu taşıdığı bir hareket veya davranıştır. O, din ve ahlâkın birleştiği noktadır. İnsanın sağlıklı bir ruh yapısına sahip olmasında, olumlu şahsiyet özellikleri kazanmasında dinin etkisi büyüktür. Dinler, özellikle İslâm dini, uyulduğu takdirde insanları olumlu şahsiyet özelliklerine sahip kılacak esaslar içermektedir. Ancak bu özelliklere sahip olmanın yolu, dînî inançlara içten inanmaya, onları sevgiye dayanan bir eğitimle öğrenip benimsemeye ve uygulamaya bağlıdır.563 Bütün bunları gerçekleştirenler de müttakî kimsedir.

Gerçek varlık sebebi ve spesifik karakteri itibariyle başka her türlü ferdî ya da sosyal kategoriye veya olaya icrası mümkün olmayan -kutsalla kurulan manevî güç, transantal ve ilâhî bağla belirlenen- dinin ve mükemmel şekliyle takvânın aynı zamanda ahlâkî bir müessese olarak insanlara yön veren, en mükemmel kanunlar ve en sıkı

558 Köse, “İman”, s. 215.

559 Hökelekli, a.g.e., s. 14.

560 Taplamacıoğlu, a.g.e., ss. 49- 51.

561 Peker, a.g.mk., s. 104.

562 Albayrak, a.g.e., s. 308.

563 Peker, a.g.mk., s. 105.

nizâmlardan daha kuvvetli bir şekilde kişiyi içten kuşatan, kucaklayan ve yönlendiren bir disiplin olduğu muhakkaktır. Dinin zayıflaması ahlâkî ve hukûkî suçların artmasına, giderek anarşizme yol açar. Dolayısıyla müttakî insan grupları toplumun tamamının refahı için kaçınılmazdır.

Takvâ anlayışı toplumsal olarak benimsendiğinde toplum huzuru gerçekleşecektir. Çünkü çıkarlar ters düşse de yalan söylememek, hak yememek, haksızlık karşısında direnmek, işlenen suça karşı gerektiğinde affedici olabilmek, gönül kırmamak gibi birçok prensip sorumluluklarının bilincinde olan kişide bulunması gereken hasletlerdir. Aynı zamanda bu hasletler, erdemin ödülü, erdemin kendisi olduğu için yapma ve karşılığını âhirette Allah’tan bekleme gibi bir erdemi doğurur564 ki, bu da toplumda en çok ihtiyaç duyulan, insan olmak, ahlâk güzelliği, dürüstlük, işi ehline vermek ve kendi mesleğini hakkını vererek yapmak gibi toplumsal değer yargılarının bilincinde olan bireyleri565 kazanmak anlamındadır.

Dengeli olmak şartı ile, çocuk eğitiminde de dînî bilginin büyük önemi vardır.

Bu, çocukta Tanrı’ya imanın, çocuğun saf ve temiz ruhunda yüksek duyguların, fedâkarlığın, diğerkamlığın, karşılıksız sevmenin ve aşkın varlığın oluşumunu hazırlayan bir unsurdur. Yine insanı hep gören, duyan, bilen, yanında olan ve onu koruyan çok yüce bir gücün bulunduğuna iman, çocuk ruhundaki sahipsizlik duygusunu, gelecek endişesini ve kendinden güçlü varlıklar karşısında sürüklenebileceği kompleksleri ortadan kaldıran, en azından dengeleyen bir motivasyon unsurudur. Ayrıca, maddeyi ve hayatı kuşatan aşkın bir varlığa iman, çocukta mücerret (soyut) düşünmenin de temeli ve başlangıcı durumundadır. Böylelikle çocuk yaptığı iyiliğin kendi lehine, yaptığı kötülüğün kendi aleyhine olduğunun, ölümün ve hesap gününün bilincinde olarak hayatını düzenlemesini sağlar. Önünde sevgi olan bu yaşam felsefesi, karşılıksız ve koşulsuz sevmeyi, yapılan iyiliği çıkar aracı görmekten uzak ve iyiliği başa kakmaktansa yapmamayı tercih gibi harika bir anlayışı beraberinde getirir.566

564 Öz, a.g.tz., s. 73.

565 Öz, a.tz.,a.y.

566 Öz, a.g.tz., s. 67.

Belgede KUR ÂN DA TAKVÂ KAVRAMI (sayfa 120-123)