• Sonuç bulunamadı

2. Aynı şekilde einer, keiner ve meiner sözcükleri de artikel grubuna dâhil edilmeyecektir. Çünkü yukarıdaki her üç sözcük adıl olarak kullanılmasına rağmen

2.2.2. Almancanın Dilbilgisel Cinsiyet Sistemi

2.2.2.2. Dilbilgisel Cinsiyetin İşlevi

Almancada dilbilgisel cinsiyet, özellikle L2 edinimi bağlamında birincil ve ikincil işlevleri olmak üzere ikiye ayrılır. Dilbilgisel cinsiyetin ikincil işlevi erek dilin temel sözcük dağarcığında pek fazla temsil edilmemektedir. Bundan dolayı bu dili L2 olarak edinmek isteyenler için dilbilgisel cinsiyetin ikincil işlevlerinin çok önemli olmadığı düşüncesindeyiz. Mevcut ikincil işlevlerden bir tanesi eş sesli sözcükler arasındaki anlam farkını belirtmek içindir. Örn.:

das Maß − die Maß; ayar − ölçü

der Leiter − die Leiter; müdür − merdiven

Dilbilgisel cinsiyetin birincil işlevi anlamsal, sözdizimsel ve edim bilimsel alanlardadır. Bu işlevlerin ilki kişileri ve hayvanları eril−dişil olarak anlamsal açıdan birbirinden ayırtmaktır: die Katze − der Kater; (=dişi kedi–erkek kedi) die Faru−der Mann

(=kadın–adam)

Almancadaki dilbilgisel cinsiyetin bu şekilde belirtik yapılıyor olmasının bilinmesi bu dili L2 olarak edinmeye çalışanlar için çok önemlidir. Nedeni şu ki, bu dilin L2 olarak ediniminde –önceden belirtelim ki− bunların ne denli önemli olduğu hem tezimizin verileriyle hem de bu konuyla uğraşan birçok çalışmada onaylanmıştır.

Bunun dışında dilbilgisel cinsiyet, AÖ’lerdeki tamlayan ile tamlanan arasındaki uyum, önad tamlamasında da tamlayan ile tamlanan arasındaki uyum ile tümce ögelerinin sözdizimsel işlevlerin uygulanması görevini yerine getirir. Tamlayan ile tamlanan, bir başka anlatımla önad ile sonad arasında içuyum yardımıyla bir birliktelik meydana geldiğinden, bu öbeklerinin L2 edinicisi tarafından kavranması/edinmesi daha kolay

71 olur. Örn.:

das schwarze Schaf; siyah koyun

ein schwarzes kleines Schaf; bir küçük siyah koyun (Wegener ,1995d: 65).

Bu birliktelik aynı zamanda partisip veya birkaç önad birden alan AÖ’lerdeki içuyum işlevini de yerine getirir. Bu uyum, karmaşık AÖ’lerde baş ile son öge arasında görülür. Örn.:

das den Kölnern durch die unfaire Schiedsrichterentscheidung anerkannte Tor; hakemin haksız kararı ile kabul edilen gol Kölnlülere (Wegener,1995d:

65).

Yukarıdaki örnekte dilbilgisel cinsiyet, AÖ’nin anlaşılması işlevini üstlendiği açıkça görülmektedir. Ancak şunu da belirtelim ki, böylesine karmaşık sözcük öbeklerinin Almancayı L2 olarak edinmeye çalışan Türkofon öğrencilerde üretilmediği izlenmiştir. Yalın durumda kullanılan dilbilgisel cinsiyet bir adı/AÖ’yi etkilediği gibi ad veya AÖ yerine geçen adılları da etkiler. Örn.:

er [der Schlüssel zum Haus der Schwester] sperrt nicht;

sie [die Schwester] hat es [das Haus der Schwester] überall verschlossen

(Werner, 1975: 46).

Adıl ile ad/adlar arasındaki içsel uyuma karşıt uzun ve karmaşık tümcelerde veya birçok tümcenin yer aldığı metinlerdeki dışsal uyumlar anlam bağlamına neden olur. Böylelikle söylenilmek istenen karmaşık deyişin veya metnin anlaşılması işlevini dışsal uyum üstlenmiş olur.

Sözcük, AÖ veya adıl arasındaki bağlantıyı sağlayan biçimbirimler, ad ile dilbilgisel cinsiyet arasındaki uyum ile yakından ilintilidir. Aynı gönderim objesi için her zaman aynı dilbilgisel cinsiyet kullanılır. Der Mann kommt. Er lacht tümcesindeki adıl öbeğini incelediğimizde er adılının der Mann öbeği yerine kullanıldığı, bir başka anlatımla der

Mann ile er adılının aynı gönderim objesini gösterdiği belirgindir. Dilbilgisel cinsiyet

metindeki dilsel ifadelerle gönderimsel özdeşlik hakkında bilgi taşır.

Peki, Almancada bu kadar önemli olan dilbilgisel cinsiyetin L2 edinicisi tarafından belirlemenin yöntemleri nelerdir? Hangi ilkelere göre dilbilgisel cinsiyet belirleme

72

kuralları işliyor? Şimdi bu soruları kısaca cevaplamaya çalışalım. 2.2.2.3. Dilbilgisel Cinsiyet Belirleme İlkeleri

Dilbilimciler, dilbilgisel cinsiyetin ölçütlerini belirlemek için konuya farklı açılardan yaklaşmış, birçok yöntem oluşturarak değişik yaklaşımlar bulmuşlardır. Bu yaklaşımlarda feminizm, sosyoloji, dilbilim, edebiyat gibi birçok alan yönteminin etkisi görülür. Eski Germanistler dilbilgisel cinsiyetin belirlenmesi üzerinde iki farklı yaklaşım sergilerler. Birinci yaklaşıma göre, dilbilgisel cinsiyet eşsüremli yöntemlerin ilkeleriyle belirlenmeyecek kadar tarihî bir dilsel olgu olduğu; diğer yaklaşıma göre ise başından beri keyfilik ilkesine göre belirlendiğidir. Birinci görüş semantik düzlemli olup Grimm (1980) ve Wienold (1967) tarafından desteklenmiştir. Brugmann (1889) ve Fodor (1959) ise ikinci yaklaşımı savunmuşlardır. Daha sonraki yıllarda Keyfilik Varsayımı (Alm. Arbitraritätsthese) olarak adlandırılan bu yaklaşım Admoni (1970) Brinkmann (1962) ve Jung (1967) tarafından da desteklenmiştir (bkz. Köpcke/Zubin 1993).

Maratsos (Maratsos, 1979), bu konuda şöyle demektedir:

Almancada dilbilgisel cinsiyet sınıflandırması keyfidir. Zira hiçbir rasyonel düşünce ile bu sınıflandırma önceden tahmin edilemez. İnsanların bilişsel sisteminde böyle bir sistemin zaman zaman görülmesi, onların mantığa dayalı hislere sahip olduğunun mükemmel kanıtıdır. Böyle bir sistem yalnızca yetişkin bireylerde değil, aynı zaman kuşaktan kuşağa geliştirilerek aktarılan yeniden öğrenen çocuklarda da vardır (Köpcke & Zubin 1983: 166).

Yukarıdaki yaklaşıma karşıt Köpcke/Zubin (1984), Mills (1986) Müller (1990) ve Wegener (1994; 1995) farklı bir savı ortaya atmışlardır. Bu dilbilimcilere göre Almancada dilbilgisel cinsiyeti belirlemek için adlar ile dilbilgisel cinsiyet arasında bir tür içgüdüsel bağlılaşım vardır. Bu içgüdüsel bağlılaşım öylesine güçlü bir bağdır ki, bu dilin konuşucuları bu bağ sayesinde doğru varsayım oluşturabilmektedirler.

İçgüdüsel bağlılaşım varsayımın temeli bilişsel dilbilime dayanır. Bir öğrenicinin, bilişsel varsayım temelinde, dilbilgisel cinsiyet belirleyebilmesinin ön şartı hedef dilde temel dil bilgisi düzeyine ulaşmış olması gerekir. Aksi takdirde Almanca konuşucularının çok fazla sayıda sözcük dağarcığını artikelleriyle birlikte edinmeleri,

73

hatta hiç duymadıkları bazı sözcüklerin artikelini bile biliyor olmaları başka nasıl açıklanabilir?34

Bu ancak ad ile dilbilgisel cinsiyet arasında bir ilişkinin olduğu kuramıyla açıklanabilir. Bu savı savunanlara göre bir adın dilbilgisel cinsiyetinin belirlenmesinde iki farlı yol izlenir: Sözcüğün Anlamı ve Sözcüğün Biçimi (Chan, 2004: 31). Sözcüğün Biçimi kendi içerisinde ikiye ayrılır: Sözcük Yapısı (Alm. Morphologie) ve Sözcük Sesletimi (Alm. Phonologie).

Bu varsayımın iddia ettiği gibi Almanca dilbilgisel cinsiyet sistemi artikeli organize eden ve belirli ilkelere sahip üç değişik sınıf üzerinde işlem görür. Buna uygun olarak Almancada dilbilgisel cinsiyet anlamsal, biçimbilimsel ve sesbilimsel ilkelere ayırmak olasıdır. Şimdi bu ilkelerin nasıl gerçekleştiğini kısaca açıklayalım.

2.2.2.3.1. Anlamsal İlkeler

Adlar, her şeyden önce anlamsal özelikler temelinde sınıflandırılır. Belirli bir dilbilgisel cinsiyet ile sürekli bağlılaşım halinde olan birçok ad türü vardır. Almanca dilbilgisel cinsiyet araştırmalarında dört değişik anlamsal ilke bulunur. Bunlar: