• Sonuç bulunamadı

SÖZ DİZİMİ BİRLEŞENLERİ

IV. DIGS-Projesinin sonuçları ile bu projenin projenin sonuçları birbiriyle karşılaştırılmıştır

3.1.3. Araştırmanın Evren ve Örneklemi

3.1.2.1. Denek Grubunun Genel Profili

Araştırma evrenimizi oluşturan Denek Grubu’na ilişkin değişken bilgilerin saptanması için öğrencilere bir dil geçmişi anketi verildi (Ek-2). Bu anket, denekler hakkında kişisel bilgi, dil hakkındaki genel dilbilgisel bilgileri ile buna ek olarak Almanca diline karşı olan tutumlarını ölçmeye yönelik sorular içeriyordu. Elde edilen cevaplar, sayıbilimsel yöntemlerle analiz edilebilmesi için veriler bir Access veri bankasına kaydedildi. Aşağıda çözümleme sonrası elde edilen ve deneğe göre değişkenlik gösteren en önemli sonuçlar sunulmuştur:

i. Yaş

ii. Dil Bilgisi ve Anadili iii. Eğitim Düzeyi

iv. Öğrencilerin Almancaya Olan Bakış Açıları

L2 edinimine etki ettiği düşünülen ve Denek Grubu’na göre değişkenlik gösteren bu faktörler şimdi kısaca tanımlanacaktır:

3.1.3.1.1. Yaş

Sakarya Üniversitesi, Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü hazırlık sınıfında okuyan öğrencilerin yaşları 18–24 arasında değişmekte olup yaş ortalaması 19,88 ( X = 19,88; ss=1.51)’dir. Frankofon ile Türkofon öğrenciler arasındaki en dikkat çekici ve önemli fark yaş değişkenidir. Çünkü Frankofon denekler, ilk ve orta öğretimde okuyan çocuk ve gençler; Türkofon denekler ise üniversite hazırlık sınıfında okuyan ve yaş ortalaması 19’un üzerinde olan yetişkin bireylerdir. Çocukların yabancı bir dili yetişkinlerden, aksan olmaksızın daha az zahmetle ve daha hızlı öğrendiğini/edindiğini savlayan farklı L2 edinim varsayım ve yaklaşımı bulunmaktadır ( bkz. Bölüm 2: L2 Edinim

Yaklaşımları ve Varsayımlar). Doğal şartlar altında araştırma yapan araştırmacıların

önemli bir kısmı bu görüşleri onaylamaktadır. Çünkü artık herkesçe hem biyolojik etkenler hem de farklı bilişsel gelişim aşamalarının dil ediniminde önemli birer faktör olduğu bilinmektedir.

134

Yaş, L2 dil edinimine ilişkin en önemli faktörlerden biri olarak görülmektedir. Bu konuda egemen olan genel yargı çocukların ikinci bir dili edinmede yetişkinlere göre daha başarılı oldukları, telaffuz konusunda sorun yaşamadıkları ve edinim sürecinin yetişkinlere göre daha kısa olduğu yönündedir (Chastain, 1988; Ellis, 2008; Larsen-Freemann, 2000). Lenneberg (1967), dile ilişkin biyolojik bir dizi ilke belirleyerek dil ediniminin insan türüne özgü, doğuştan bir araç, dil yetisinin ise biyolojik temelli olduğunu ve genetik olarak aktarılabileceğini belirtir. Aslında Lenneberg (1967), Penfield ve Roberts’ın (1959), yaş ilerledikçe beyinsel esnekliğin azaldığını ve dil ediniminin zorlaştığını savunan çalışmasından etkilenmiştir. Biyolojik temelli olan

Kritik Dönem Varsayımına göre insanın dil yetisi ile insan beyni arasında doğrudan bir

ilişki vardır. Beynin olgunlaşma süreci dil edinimini de etkiler. Dil ediniminde kritik dönem sınırının 10 yaş olduğunu öne süren Lenneberg (1967), bu yaşa kadar insan beyninin esneklik düzeyinin yüksek olduğunu ve yanallaşma denilen beynin uyguladığı görev ayrımının tam olarak gerçekleşmediğini savunmaktadır.

Dil edinimini etkileyen beyinsel sistem ile çocuklarda var olan sinirsel esneklik, biyolojik ve bilişsel gelişim Türkofon öğrencilerde tamamlanmıştır. Frankofon öğrencilerde, her ne kadar Kritik Dönem sürecini geçmiş olsalar bile, bu sürecin tamamen kapandığı söylenemez.

3.1.3.1.2. Dil Bilgisi ve Anadili

İki denek grubunu birbirinden ayıran bir başka özellik de projemize katılan deneklerin birer yetişkin ve en az 12 yıllık bir eğitim hayatı olmasıdır. Tezimizin örneklemini oluşturan deneklerin tamamı üniversite öğrenimine başlamadan önce İngilizceyi -az ya da çok– zorunlu eğitim kurumlarında yabancı dil olarak öğrenmişlerdir. Deneklerin metinlerinde, İngilizceden Almancaya aktarılmış bazı dilbilgisel kuralların olması, onların üçüncü bir dilin dilbilgisinden haberdar olduğunun göstergesidir.

Ancak projemiz için gerekli olan uygun verilerin elde edilmesi için denek grubunun hedef dilin dilbilgisinden hiçbir şekilde önbilgi sahibi olmaması gerekir. Önbilgi sahibi olanların elimine edilmesi için yaptırılan anket, doğru sonuca varmanın önemli ve belki de en önemli adımıdır.

135

Ural Altay dil ailesinden olan Türkçe ile Hint-Avrupa dil ailesinden olan Fransızca dil tipolojisi açışımdan birçok yönüyle birbirinden ayrılmaktadır. İki dili, anadili kavramı kategorisinde birbirinden ayıran en belirgin özellikler şunlardır:

I. Türkçe, adıl düşürme değiştirgeni (Ing. Pro-Drop Parameter) olan bir dildir. Fransızcada adıl düşürme değiştirgeni yoktur (bkz.Schott-Bourget, 1994)

II. Her iki dil sözdizimi bakımından birbirinden ayrılır. Türkçe ve Fransızca arasındaki en belirgin sözdizimi ayrımı, kurallı tümce ögelerinin dizilişidir. Türkçede tümcenin kurucu ögeleri dizilişi “Özne (Ö)+ Tümleç (T)+ Yüklem (Y)” (Gencan, 1979: 111-112) sırasına göredir. Fransızcada bu diziliş “Ö+ Y+T” (Subjekt+Verb+Objekt) (Schott-Bourget, 1994: 35) sırasına göre yapılır. Yani eylem öbeğine bağlı tümleçler, Türkçede yüklemin önüne Fransızcada yüklemin sonuna yerleştirilir.

Bunun dışında Türkçe ve Fransızcanın genel sözdizimi özellikleri şu şekilde özetlenebilir:

- Türkçede yüklem tümcenin sonunda, Fransızcada tümleçten önce gelir.

- Türkçede yüklemle tümleç arasındaki bağlantı ad durum ekleriyle, Fransızcada bu ilişkiler çeşitli ilgeçlerle gerçekleşir.

- Türkçede ilgeçler adlardan sonra, Fransızcada adlardan önce gelir.

- Türkçede belirtilen, tamlanan asıl birim sonda, belirten, tamamlayan yardımcı birim başta bulunur.

- Türkçede adları nitelemeye yarayan her türlü önad addan önce gelir. Bu durum bize, Türkçenin diğer bağlantılı diller gibi sola döngüsel bir dil olduğunu gösterir. Fransızca ise sağa döngüsel bir dildir.

- İki dilde de, derin yapı ve örtük bağlantılar aynıdır. Ancak Türkçe, dizimsel düzlemde, tamlayıcıların yüklemden önce yerleşmesi, çekim eki alması, ad tamlamalarını ilgi ve iyelik ekleriyle gerçekleşmesi, adların tanımlık almaması, eril/dişil ayrımının olmaması, ayrı bir soru ekinin olması gibi özelliklerle Fransızcadan ayrılır (Aydın, 2008).

136 3.1.3.1.3. Eğitim Düzeyi

Türkofon öğrencileri Frankofon öğrencilerden ayıran bir başka özellik onların belli bir eğitim-öğretimden sonra üniversiteye başlayan yetişkin bireyler olmasıdır. DIGS-Projesi’ne katılan denekler, eğitim-öğretime yeni başlayan çocuk ve gençlerden oluşmaktadır. Türkofon denekler ise İlkokul, (4 sene) Ortaokul, (4 sene) ve Lise, (4 sene) olmak üzere en az üç okul türünü ve toplam 12 yılını eğitimle geçirmiş yetişkinlerdir. Türkiye’de on iki yıllık eğitim (ilk, orta ve lise) zorunludur. Ancak ortaöğretimin farklı türleri olup bütün öğrenciler okullarda aynı müfredatı görmezler. Örneğin, öğrencilerin bir kısmı düz lise mezunu iken, diğer bir kısmı Anadolu veya diğer bir Meslek Lisesi mezunu olabilmektedir.

3.1.3.1.4. Almancaya Olan Bakış Açıları

Projemize katılan deneklerin Almancaya olan bakış açıları ile DIGS-Projesi’ne katılan Cenevreli deneklerin bakış açıları oldukça farklıdır. Cenevreli öğrenciler, dört resmî dili58 olan bir ülkede yaşıyorlar. Onlar için Almanca, müfredatta yer alan yabancı bir dilden ziyade öğrenilmesi gereken dört resmî dilden bir tanesidir. Cenevreli öğrencilerin Almancayı öğrenme zorunluluğu varken, Türkofonlar için böyle bir zorunluluk yoktur. Türk öğrenciler, bu dili kendi istekleriyle –bazı öğrenciler ortaöğretimde bu dili görmüşlerdir, ancak yapılan anket sonucunda denek grubundan çıkarılmıştır- ilk kez bir yükseköğretim kurumunda yüzleşerek yabancı dil olarak öğrenmektedirler. İşte bu faktör, iki öğrenci grubunu Almancaya karşı olan tutumlarını etkileyen en önemli etken olarak görülmektedir.

58

İsviçre’nin 1999 tarihli Anayasası “Diller” başlıklı 70. maddesine göre dört dil ülkenin resmî dilidir. Bunlar; Almanca, Fransızca, Felemenkçe ve Romanş dilidir (Vikipedi, 21.10.2015).

137 3.2. DURUM EKLERİ ÇEKİMİ EDİNİMİ

Bu bölümde, Sakarya Projesine denek olarak katılan öğrencilerden farklı zaman aralığında toplanan metinlerindeki tümce59

ögelerinin/ad öbeklerinin aldıkları durum ekleri/ad çekimi eklerinin edinimin bir istatistiksel çözümlemesi yapılmıştır.

Bu istatistiksel çözümlemeye bütün tümce ögeleri dâhil edilmemiştir. Çözümlemeye dâhil edilen ögeler şunlardır: Bir ad öbeği60

olup tümcede özne61 (Ö), predikatif nominatif62 (PN), akuzatif nesnesi63 (AN), predikatif akuzatif64 (PA) veya datif nesnesi65 (DN) olarak kullanılan öbeklerdir.66

Çözümlemede kullanılan ad öbeklerinin bunlarla sınırlı tutulmasının bazı nedenleri vardır. Deneklerin, özellikle ilk edinim aşamasından itibaren tek istemli, çift istemli, çok az olmakla birlikte üç istemli eylemleri tümce

59

Bu bölümde içerisinde en az bir tane çekimli eylem (Alm. finites Verb) bulunan ve yargı bildiren bütün tümce (Alm. Satz) ve/veya tümcecikler (Alm. Teilsatz) tümce olarak kabul edilmiştir. Örn.: ‘Der

Großvater liest ein Buch, aber das Kind möchte ins Bett gehen, weil es müde ist.’ tümcesi üç tümcecikten

(iki tane birleşik bir tane yan tümce) meydana geldiğinden istatistiksel çözümlemeye üç tümce olarak dahil edilmiştir. Infinitif yan tümceler istatistiksel çözümlemeye dâhil edilmemiştir.

60

Almancada ad öbeği kavram için 2. bölüme bakınız.

61

Predikatifin (yüklem) gösterdiği kılış ile doğrudan ilgili olan kişi ya da şeye verilen ad. Almanca tümcelerde Ö eksiltili kullanılamaz. Bir başka deyişle Ö, tümcenin zorunlu tamlayıcı ögesidir. Ö, a) bir ad (Alm.Nomen/Substantiv), b) adlaştırılmış bir sözcük (Alm. Nominalisierung), veya c) bir adıl olabilir. Nominatif (N) tümcelerde Ö bazen yan tümcelerde görülür. Bu durumda özne yan tümcesinden (Alm.

Prädikativnebensätze) bahsedilir. […] Almancada Ö, yukarıda bahsedilenlerin dışında çok az olmakla

birlikte başka öbekler de kullanılmakta, kısmen de olsa eksiltili kullanıldığı yapılar da bulunmaktadır (bkz. DUDEN, 2005, 818-819).

62PN, N bir tümcede predikat işlevini yerine getiren ad öbeğine verilen addır. Bir başka ifadeyle N tümcelerde eylemsel ad öbeğinin kısaltılmış adıdır. Almancada PN yapı, sayıları çok az olan birkaç eylem (koşaç ve diğer predikatif eylemler) ile birlikte kullanılır (DUDEN, 2005, 822).

63AN, A durum ekini alan ve eyleyen işlevli ad öbeklerine verilen addır. AN’nin özü bir a) ad (Alm.

Substantiv), b) adlaştırılmış bir sözcük (Alm. Nominalisierung) veya c) adıl olabilir (DUDEN, 2005,821).

Bu çalışmadaki deneklerin AN ve PA’yı ilk aşamadan itibaren yazılı metinlerinde çok sık kullandığı izlenmiştir

64PA, A durum ekini alan ve tümcede predikat işlevini yerine getiren ad öbeğine verilen addır. Örn.: Der

Torwart nannte den Schiedsrichter einen Trottel (DUDEN, 2005, 824).

65DN, D durum ekini alan ve eyleyen işlevli ad öbeklerine verilen addır (DUDEN, 2005,825).

66

Çözümlemeye dâhil ettiğimiz ad öbekleri dışında eklemediğimiz başka ad öbekleri de elbette vardır. Örneğin, akuzatif belirteci (AB), genitif belirteci (GB) ve genitif nesnesi (GN) bunlardan bazılarıdır. Ancak biz çalışmamızda bu tür ad öbeklerini aşağıdaki iki nedenlerden dolayı istatistiksel çözümlemeye dâhil etmeyi uygun görmedik: 1. GN (Örn.: Ich war des langen Warten müde) ile GB (Örn.: Eines Tages

streitet sich ein Sohn mit einem Kind.) benzeri tümceler metinlerde çok az sayıda kullanıldığından ne nitel

ne de nicel açıdan istatistiksel çözümlemeye dâhil etmek için yeterli veriyi içermediği; 2. AB (Örn.: Am

liebsten würde ich den ganzen Tag an der Sonne liegen) örnekte görüldüğü gibi fazladan bir veri ile ilgili

olduğu ve ad çekiminin çözümünde önemli bir veriyi içermediği kanısındayız (bkz. DUDEN, 2005, 817-817).

138

içerisinde kullanabildikleri ve kullandıkları eylemlerin zorunlu tamlayıcılarını (Ö, Y, AN ile DN) kullanma kabiliyetine sahip oldukları varsayılmıştır.

Bu çözümlemenin amaçlarından bir tanesi de Türkofon öğrencilerin erek dilde eylem boşluklarını/istemlerini (Alm. Verbleerstellen) nasıl tamamladıklarını test etmektir. Projemize katılan öğrencilerin, özünde bir ad (Alm. Nomina) veya adıl67

(Alm.

Pronomina) olan Ö ile AN ve DN’li ad öbeklerini kullanacakları düşünülmektedir.

Bununla birlikte öğrencilerin ilk aşamadan itibaren nesne yan tümcesi kurabilecekleri ve koşaçlı tümcelerde basit birkaç önad ile birlikte ad öbekli predikatifleri kullanacakları düşünülmektedir.

Durum eklerini alan ad öbeklerinin çözümlemesinde bazı hususlar göz önünde bulundurulmuştur. Bu hususlar, ad öbeği ile durum eklerinin (N, A ve D) dilbilgisel uyumudur. Ancak şunu da belirtelim ki, dilbilgisel uyumun gerçekleşmesi için yalnızca durum eklerinin bilinmesi yeterli değildir. Bu ekler ile birlikte sayı, kişi ve dilbilgisel cinsiyet gibi faktörlerin bilinmesi doğru bir ad çekimi için vazgeçilmezdir. Bundan dolayı ad öbeklerini iki kısma ayırmak mümkündür. Bunlar: