• Sonuç bulunamadı

C. Rusya’nın Bölge Politikasında Rus Nüfusu ve Dil

2. Dil Politikası

Soydaşları” toplum örgütü ve 12 bin üyesi olan Tacikistan Rus Soydaşları Konseyi faaliyet göstermektedir. Ayrıca ülkede çok sayıda Rus ve Rusya’da yaşayan halkları temsil eden kültür merkezleri bulunmaktadır.

Rus nüfusun ve Rusçanın en az hissedildiği ülke Türkmenistan’dır. Rusya, Türkmenistan hükümetince Ocak 2003’te tek taraflı olarak çift vatandaşlık hakkının iptal edilmesi girişimi ve Rusçanın alanının daraltılması gibi Rus etkisinin azaltılmasına seyirci kalması eleştirilse de, Rus yönetiminin bu konuda Türkmenistan’a baskı yapmamasının ekonomi politikalarının uğruna diğer alanda ödün verdiği, başka deyişle, ekonominin ağır bastığı yorumlarına neden oldu.121 Nitekim Nisan 2003 yılında Putin-Niyazov görüşmesi sonucunda “Rusya’ya göç etmek isteyenlerin çoğu bu sorunu çözdükleri” gerekçesiyle çifte vatandaşlık anlaşmasını feshetmişlerdir.122 Türkmenistan’da Rus nüfusun oranı % 6,7 olup Rusça hiçbir resmi statüye sahip değildir. 1998 yılında Latinceye geçen ülkede Rus nüfusun bir örgütlenmesi bulunmamaktadır.123

Bölgedeki Rus nüfus, Rusya’nın bölge ülkeleri üzerindeki nüfuz araçlarından birisidir.

Zira Rusya, kendi vatandaşlarını korumak adına bölgeye müdahalede bulunma olasılığını Gürcistan’a bağlı Güney Osetya ve Abhaziya topraklarına girerek açıkça göstermiştir. Söz konusu olaylarda Orta Asya liderlerinin temkinli davranışları, bu konudaki hassasiyetlerini bir kez daha su yüzüne çıkardı.124

a. Bölgedeki Rus Merkezleri

Rus dilini yayma politikası devlet politikası haline gelerek uygulanmaktadır. Bunun için dünyada Rus dilini öğretmek ve kullanımı korumak için merkezler açılmaktadır.

Bunların başında “Russkiy Mir” Vakfı gelmektedir. 21 Haziran 2007 tarihinde dönemin Cumhurbaşkanı Putin’in 796 Sayılı kararıyla kuruldu. “Rusya’nın ulusal serveti ve Rus ve dünya kültürünün önemli unsuru olan Rus dilinin popülerliğini ve yurtdışındaki Rus dili öğretim programlarını desteklemek amacıyla”125 oluşturulan vakfın kurucuları devlet adına Rusya Dış işleri Bakanlığı ile Eğitim ve Bilim Bakanlığı’dır. Bu vakfın amaçları doğrultusunda faaliyet gösteren “Rus merkezleri” çeşitli ülkelerde faaliyet göstermektedir.

Ulusal Güvenlik Strateji belgesinde, “kültürel alanda ulusal güvenliğini sağlama sorunları orta ve uzun vadeli perspektifte Bağımsız Devletler Topluluğu üye devletleri sahalarında ve komşu bölgelerde genel sosyal ve bilişim-telekomünikasyon ortamının geliştirilmesiyle çözümlenecektir”126şeklinde yer alan bu maddeye göre, BDT ve yakın bölgelerde hümaniter alanın genişletilmesi, ulusal güvenliğin bir parçası olarak ortaya konulmakta ve Rusya’nın bu alandaki 2020’ye kadar öncelikleri yansıtılmaktadır.

Orta Asya bölgesinde ise Kırgızistan’da ve Kazakistan’da üçer Rus merkezi faaliyet göstermektedir. Bunlar, Rusya Devlet Sosyal Üniversitesi Şubesi (Oş), Karasayev Bişkek Humaniter Universitesi (Bişkek), Kant şehrinde bölge kütüphanesindeki merkezlerdir. Kazakistan’da Cumhurbaşkanı Kültür Merkezinde faaliyet gösteren

“Russkiy Mir”ın yanı sıra Moskova Devlet Ekonomi, İstatistik ve Enformasyon Üniversitesinin bünyesinde Öskemen Filoloji Enstitüsünde çalışmalar yapılmaktadır.

Yeni bir “Russkiy Mir” Merkezi, Aktöbe şehrinde Kazak Rus Uluslararası üniversitesinde Şubat 2009’de açılmıştır.

Bu merkezler dışında bölgede ”Rus dili ve kültürünün kalesi olan”127ortak üniversiteler açılmıştır. Bişkek’te Rus- Kırgız Slav Üniversitesi, Duşanbe’de Rus-Tacik Slav Üniversitesi ve Kazakistan’da 1996’da kurulan ve Rus-Kazak Üniversitesi Astana ve

125Belgenin orijinal için: <http://document.kremlin.ru/doc.asp?ID=040139>, (10.02.2009)

126UGS belgesi.

127Rus-Tacik Slav Üniversitesinin sitesindeki yer alan ifade

Kostanay şehrinde faaliyet göstermektedir. Ayrıca Kırgızistan’da Kırgız-Rus Eğitim Akademisi ile Rus üniversitelerinin 7 şubesi eğitim vermektedir.128 Bu üniversitelerin eğitim vermesinin yanı sıra Slav kültürü ve dillerini geliştirmeyi amaçlamaktadır. Diğer yandan bu okulların diplomaları hem bulunduğu ülkede, hem de Rusya’da eşit düzeyde kabul edildiğinden cazip gelmektedir. Üstelik Rusya’daki üniversitelerde çok sayıda Orta Asya öğrencisi eğitim görmektedir. Örneğin, Rus yetkililerine göre, Rusya’da eğitim alan 13 binden fazla Kırgız öğrenci bulunmakta, bunların 10 binin eğitim masrafları Rus makamları tarafından karşılanmaktadır.129 Dönemin Kazakistan Parlamentosu altkanadı Meclis başkanı Ural Muhamedjanov’un dile getirdiği verilere göre, 2005 yılında 19 bin Kazak vatandaşı 35 ülkede eğitim görmekteydi. Bunun 16 bin 500’ü Rusya’da eğitim almaktaydı.130

Bu kurumlar, yürüttükleri kültürel faaliyetler çerçevesinde bölgede Rusya’nın politikalarının “doğru” anlatılmasına da katkıda bulunmaktadır. Rusya’nın Gürcistan krizinden bir yıl sonra çektiği “Savaş 08.08.08. Hainlik Sanatı” adlı filmin gösterimi Taşkent’teki Rus Bilim ve Kültür Merkezinde yapılmış ve Rus STK temsilcilerinin yanı sıra üniversite öğrencileri ve basın temsilcileri katılmıştır.131 Filmin gösterimi Erivan’daki Rus merkezinde de gerçekleştirilmiştir.

b. Bölgede Rus Medyası

Rusya’nın bölgedeki gücü, ekonomi ve askeri politikaları yoğun bir medya yoluyla desteklendiği de bir gerçektir. Rusya, bölge politikasının nüfus ve dil sacayağını Orta Asya’daki Rusça olan görsel ve basılı medyayı desteklemekle yürütmektedir.

En çok Rusların bulunduğu Kazakistan'dan132 SSCB'nin dağılmasından bu yana yaklaşık 3 milyon Rus göç etti. O dönemdeki ülkedeki ağır ekonomik durum nedeniyle çoğunlukla Rusların çalıştığı sanayi tesis ve fabrikalar kapandı. Bu yüzden -özellikle

128V Pomow' Rossijskomu Sootechestvenniku Za Rubezhom.Spravoçnik,

129Stanislav Chernjavskij, “Rossiyskie Prioritetı v Central'noj Азии,” Dışişleri Bakanlığı çerçevesinde düzenlenen Konferans için hazırlanan Tebliğ, 22 Nisan 2009,

<www.lobbying.ru/docs/doklad_example.doc>

130Ural Muhamedjanov, “Obrazovanie, Nacelennoe Na budushee,” Svobodnoe Obshestvo, s. 26.

131http://www.interrus.uz/

132SSCB döneminde ülkede Rusların sayısı %37,4, Kazakların sayısı ise %40,1 idi.

<http://www.demoscope.ru/weekly/2006/0245/panorm01.php#3>

1993-1994'te- göç dalgası sırasında Ruslardan başka halkların da133 göç etmesine yol açtı. Ancak Kazakistan ile Kırgızistan'da Rus dilinin resmi düzeyde kullanımının devam etmesine rağmen Rus basını bu iki Orta Asya ülkesini Ruslara baskı yapmakla suçlamakta ve ulus-devlet oluşturma çabalarını eleştirmektedir.

Bölgede Rusya’nın etkisi, Orta Asya’daki medya yoluyla yürütülmektedir. Rusya’nın dil politikalarının önemli kısmını oluşturan basının etkisi, bölge ülkelerinde yayın yapan televizyon ve radyo ile gazeteler ve dergiler aracılığıyla dünya olaylarını Rusya gözüyle bakılmasında kendini göstermektedir.

Bölge ülkelerin bulundurduğu Rus nüfusuna paralel olarak Rus medyasının en çok faaliyet gösterdiği ülke Kazakistan’dır. Ülke basınının sadece %20 Kazak dilinde, kalanlar ya iki dilde birden (%35’i), ya da diğer dillerde, ancak çoğunlukla Rus dilindedir.

Resmi verilere göre, 2006 itibarıyla 2392 yazılı ve görsel (bunların 2309 gazete ve dergi, 83 televizyon ve radyo yayını) basın organının bulunduğu ülkede, yabancı dillerdeki basının %90’nı Rusça, diğerlerin % 5’i İngilizce, % 5’i de diğer (Yunanca, Almanca, Hollandaca, İspanyolca, Portekizce, İsveççe, Gürcüce, Ermenice, Fransızca, Korece gibi) dillerdedir.134 Diğer verilere göre de yazılı basının % 70’i, elektronik basının %80’i yine Rusça yayın yapmaktalar,135 dolayısıyla Rus araştırmacılar tarafından Rus dilinin ülkeden dışlanması gibi eleştiriler abartılı görünmektedir. 2001 yılında hükümet tarafından kabul edilen karara göre, yurtdışından yapılan yayın %50 oranını geçmemeli ve 1997’deki “Dil Yasası”na göre de yayının %50’si devlet dilinde yayın yapmalı, ancak bu karar hala tam uygulanmış değildir. Kırgızistan’da da basın % 50 oranında Rus dilinde yayın yapmaktadır.136 Bu anlamda Rus medyası bölge ülkelerini 1947’de bağımsızlığını kazanan ancak hala İngilizce kullanmaktan vazgeçemeyen Hindistan’a benzetmektedirler.137

133Örneğin, 1 milyona yakın Alman Almanya'ya göç etmiştir.

134<http://www.parlam.kz/Information.aspx?doc=1&lan=ru-RU>.

135 Aleksandr ShUSTOV, "Russkojazychnye SMI v Central'noj Azii: vostrebovany, no..(Orta Asya’da Rus dildeki basına talep var, ama.. )”, <http://www.fondsk.ru/article.php?id=1955>, (01.03.2009)

136V Pomow' Rossijskomu Sootechestvenniku Za Rubezhom.Spravoçnik,

137http://www.fondsk.ru/article.php?id=1955>, (01.03.2009)

c. Sanal Alanın “Ruslaştırılması”

Dünyada Rus dilinin etkisini arttırma girişimleri sanal alana da yansımış durumdadır. E-net alanında en çok kullanılan 10’uncu dil138 olan Rusçayı daha da yaygınlaştırmak istemektedir. Zira sanal alan, bölgede yaşayan Ruslar için Rusçayı geliştirmelerinin bir yoludur. Ki bulundukları bölge ülkelerinde zamanında ulaşamadıkları yazılı basına elektronik ortamda anında ulaşma imkânı sağlamaktadır. Ulaşılan bilgilerin ise çoğunlukla Rusça olduğu da tartışılmaz bir olgudur. Zira bölgede İngilizce yeterli düzeyde olmadığından bölge nüfusu bilgileri Rusça kaynaklarından almaya devam etmektedir.

Yeni Dünya Düzeninde kendi rolünü artırma yoluna giden Rusya, internet alanında Kiril alfabesi kullanma karar aldı. Rusya’nın “ru” domainini Rusça “rf” olarak kullanması gündemdedir. Kiril alfabesinde ulusal domainini almak için Rusya, İnternet Tahsisli Sayılar ve İsimler Kurumu ICANN’a resmi başvuruda bulundu. 26 Haziran Paris’teki konferansta Kiril ve diğer Latin olmayan alfabelerde domainlerin verilmesi hızlandırılmış (fast track) süreci sonunda verileceği kararlaştırılmıştır. Rusya Cumhurbaşkanı Medvedev de Kiril alfabesinde ulusal domainlerin bir an önce uygulamaya geçmesi için “elimizden geleni yapmamız gerekiyor”139 demesi de Rusya’nın kararlığını göz önüne sermektedir. Rusça harflerle “rf” (рф) yazılan sitelere 2010 yılında kullanıma açılması beklenmektedir.

Sanal alanın “Kirilleştirilmesine” eski Doğu blok ülkelerinden Bulgaristan da destek vermektedir.140 Burada akla gelen en önemli soru ise, içinde Orta Asya ülkelerinin de bulunduğu Kiril alfabesi temelli olan ve Rusya’nın bu girişimlerini dikkatle takip eden 11 ülkenin (Rusya, Bulgaristan, Beyaz Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan, Ukrayna, Makedonya, Moğolistan ve Sırbistan’ın) de aynısını yapıp yapmayacağıdır. Zira bölge ülkelerinin Latinceye geçme girişimleri, Türkmenistan hariç tamamlanmış değildir. Özbekistan’ın bu süreçte çektiği zorlukları diğer bölge

138Robert Saunders, “Natsional’nost’: Kiberrusskii”, Rossiya v global’noi politike, Sayı: 4, (Temmuz-Ağustos 2004).

139http://www.habusulu.com/makale54.htm#_ftnref18

140

<http://www.3dnews.ru/software-news/bolgariya_vistupila_za_registratsiu_kirillicheskogo_domena_bg/>

ülkelerini bunun için gereken adımları atmalarını frenlemektedir. Latinceye geçmenin amaçlarının başında sanal alana uyum sağlamak olduğu hatırlanırsa, Rusya’nın sanal alemde de nüfuzunu kullanmaktan kendini alıkoyamayacağını göstermektedir.

Sonuç olarak, Rusya’nın bölgedeki nüfus ve dil politikaları sayesinde gücünü arttırdığını görmekteyiz. ABD’li araştırmacı Hill’in belirttiği gibi, Rusya’ya göç devam ediyorsa, Rusya’nın bölgeye yatırımları artıyorsa, bölge ülkelerindeki gençler Rus müziği, filmleri seyrediyor ve yazılımları satın alıyor ise Rusya ekonomik ve kültürel anlamda ABD’nin Amerika kıtasında sağladığı üstünlüğü sağlayabilir.141 Bu üstünlük sağlama girişimi, aynı zamanda bölgede rekabet eden ABD ve Çin’in seyirci kalmayacağının da işaretidir. ABD, Batı değerleri benimsetme yoluyla bölge politikasında demokrasi sacayağına önem verirken, Çin, bölge rejimlerini rahatsız edecek söylemlerden kaçınarak dil politkalarının bir parçasını oluşturan Konfüçyüs okullarını kullanarak bölgedeki Rusya’nın etkisini dengelemeye çalışmaktadır.

Diğer yandan, bölge ülkeleri, Kremlin’in çıkarlarının her zaman Batının çıkarları ile benzerlik göstermemesi ile birlikte, Rusya bölgedeki etkisini istikrarın muhafaza edilmesi, ekonomik kalkınmanın hızlandırılması ve siyasi çoğulculuk ile dini hoşgörüye saygı duyulması gibi genel ve Batı uluslarının hedefleri ile uyumlu olabileceği142 görülen amaçlarla hareket ettiğini söyleyerek bu rekabetin olası olumsuzluklarını asgariye indirme gayretindedir.

Özetlemek gerekirse, 1990 sonrasında Rusya’nın Orta Asya politikası, ikilem içerisindeydi. Bir yandan Rusya’nın iç sorunları ile Orta Asya devletlerinin önünde Rusya dışında yeni seçimlerin belirmesi,143 bölgenin Rus etkisi altından çıkma girişimlerine Rusya’nın seyirci kalmasına neden olmuştur. Diğer yandan, Sovyetler döneminden kalma altyapı bağları, bölgenin Rusya’dan kopmasının kolay olmayacağının işaretiydi. Bu bağların arasında, enerji hatları ile ulaşım hatları, iletişim (medya), kültürel bağlar vs. sayılabilir. Ancak en önemlisi ise, Orta Asya bölgesinin, hala Rusya için bir numaralı güvenlik meselesi olarak kalmaya devam etmesidir. Zira

141Fiona Hill, Energy Empire: Oil, Gas, and Russia’s Revival, Washington, DC, Brookings, 2004.

142Tsygankov, a.g.m., s.1097

143Anna Matveeva, “Return to Heartland: Russia’s Policy in Central Asia”, International Spectator, Cilt:

42, Sayı: 1, (Mart 2007), s. 43 – 62.

dünyanın hiçbir ülkesi, Rusya güvenliği için eski SSCB’nin güney bölgeleri kadar tehdit oluşturmamıştır. Bu yüzden ki, Rusya, GUAM’ın kurulması, NATO’nun genişlemesi, eski SSCB ve Doğu blok ülkelerin AB’ye üye olması gibi girişimleri endişe ile karşılamaktadır. Bu endişelerin başında Orta Asya gelmektedir. Rusya’nın batısında güvenlik sorunu, Rusya merkezi ile NATO’nun genişlemesiyle aralarındaki mesafenin azalmasına neden olan stratejik sınırların daralması olarak görülmekteyken;

aynı sorun güneyde herhangi bir stratejik sınırın olmamasından kaynaklanır. Rusya’nın bölgeden gelebilecek istikrasızlık ve şiddete karşı güvenli bir sınır şeridi yoktur.

Dahası, Rusya’nın diğer devletlerin karışmasını gerektirecek bir kargaşa durumunda Rusya’nın gerilimden korunabileceği bir siperi (brustwehr’ı) bulunmamaktadır.144 Bundan dolayı Rusya “yumuşak karnı” olarak adlandırılan bölgede bulunan ülkeleri beraber hareket etmek için ikna etmektedir. Askeri güvenlik anlamda bunlar askeri üs ve tesisleri ile ortak güvenlik girişimi (KGAÖ) olarak yürütülmek istenmektedir;

ekonomik anlamda bölge ülkeleriyle ikili ve ortak ekonomik ilişkiler sayesinde hem bölgeyi kendine bağlamak, hem de bölgenin diğer büyük güçlerin nüfuzu altında kalmasını engellemek istemektedir. Burada belirtmek gerekir ki, bunları yaparken Rusya, kendi güvenliği söz konusu olduğunda, büyük güçler arasında acımasız bir rekabet yerine, dengeli hareket etme/denge sağlamayı tercih edebileceğini göstermiştir.

Bunun açıkça örneği, Rusya’nın ABD Afganistan harekâtı sırasında ve sonrasında koalisyon güçlerine verdiği destek (Afganistan’a giden yüklerin kendi toprakları üzerinden geçmesine izin vermesi gibi). Başka deyişle, eski emperyal güç olarak Rusya -tıpkı ileride ele alacağımız ABD ve Çin gibi- güvenlik ikilemi içerisine düşse ve kendi güvenliğini maksime etmek için çaba sarf etse de, diğer yandan kendi çıkarlarını, tutarlı olarak olmazsa da şekil olarak ABD varlığını “dengeleme” ile iyi bir şeklinde savunabileceği/yerine getirebileceği145sinyallerini vermektedir.

144Legvold, a.g.e., s. 39-40.

145Rumer, “China, Russia and the Balance of Power in Central Asia”, s. 3.

169 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

ABD’NİN ORTA ASYA POLİTİKASI: GÜVENLİK, ENERJİ VE DEMOKRASİ

Batı’da Hazar petrolünün önemi, sürekli olarak OPEC etkisiyle azalacağına dair dile getirilen iddialara rağmen, çoğu uzmanlara göre petrolün önemi pazar ekonomisine değil, realpolitiğe dayalıdır.1 Zira Clinton dönemindeki Ulusal Güvenlik Kurulu üyesi ve Rusya, Ukrayna ve Avrasya ilişkilerinden sorumlu yetkilisine göre, “dünya petrol ve gazla çalışır ve bu kaynakları kontrol eden ticari ve jeopolitik güç elde eder. Dolayısıyla ABD, Hazar enerji kaynakları üzerinde Rusya ve İran’ın üstünlük sağlamasına müsaade edemez.”2

ABD’nin bölgedeki çıkarları stratejik niteliktedir. Bunların başında, bölgenin Rusya, Çin ve İran’ın arasındaki coğrafik konumu gelmektedir.3 ABD kamuoyunda bölge her ne kadar Afganistan harekatı ile gündeme gelse de ABD için bölge sadece Afganistan’a giden bir aşama olmaktan daha fazladır. Avrasya’nın kalbinde yer alan bu bölge önemli güçlerle çevrilmiş, bunların arasında bir kavşak niteliğindendir. Avrasya kavşağı, engelsiz ulaşım ve hızlı konuşlandırma imkanı bakımından, yani ABD’nin küresel tutumu bakımından önemlidir. Zira buranın kontrolünün kaybedilmesi, Çin’den Orta Doğu’ya kadar bazı bölgelerde ABD’nin çıkarlarını olumsuz etkileyebilir.4

ABD’nin bölgedeki çıkarları (enerji, güvenlik ve demokrasi) bu ana çıkara bağlıdır. Zira bu tespit, daha sonra bölgede muazzam enerji kaynaklarının bulunduğuna dair açıklamasından ve 10 yıl sonra bu rakamların abartılı olduğu anlaşılmasından sonra ABD’nin neden burayı terk etmediğini açıklar. Aynı şekilde, Afganistan harekatının aktif aşamasının bitmesine rağmen, yetkililerin askeri üslerin bölgede kalması gerektiğine dair açıklamaları ve demokrasi konusunda bölgede diğer eski SSCB ülkelerinden farklı davranmalarını açıklamaktadır.

1John Cherian, “The Politics of Pipelines”, Frontline, Cilt: 22, Sayı: 13, (18 Haziran- 1 Temmuz 2005).

2Sheila N. Heslin,“The New Pipeline Politics,” The New York Times, (10 Kasım 1997).

3Blank, U.S. Interests in Central Asia and the Challenges to Them, s. 2.

4Rumer, “China, Russia and the Balance of Power in Central Asia”, s. 2.

170 Orta Asya bölgesi, SSCB döneminde bile Rusya içinde yer almasına ve Çin ile benzer siyasi sistemi paylaşmasına rağmen ABD’nin ilgisini çekmiştir. Ancak Rusya’nın

“yumuşak karnı” olarak tanımlanan bölgeye ilişkin çeşitli teori ve uygulamaların geliştirilmesine rağmen ABD Orta Asya’da etkili olamamıştı. ABD’nin bölgeye ilgisi SSCB’nin yıkılışı ile su yüzüne çıkmıştır. Talbott’un belittiği gibi, artık “bölge açılıyor ve bize ve diğer yerleşmiş demokrasilere ulaşmaktadır.”5

1990’da SSCB dağılmasını takip ettiği dönemde Orta Asya bölgesinin ABD dış politika öncelikleri arasında yer almasında, SSCB sonrası doğan boşluğu Rusya’nın doldurmaya çalışması, Çin’in bölgede etkili olmaya başlaması, ABD merkezli petrol şirketlerinin bölgede artan çıkarları, ABD’nin kendisinin tek hegemon güç olarak dünya sistemi ile ilgilenmesi gibi nedenler etkili olmuştur.

1993 Mart ayında Strobe Talbott’ın ABD'nin Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) özel temsilcisi olarak atanmasına rağmen, 1992- 1996 arasında ABD’nin bölgeye yönelik politikaları bir bütünlük içinde değildi ve farklı ABD hükümeti daireleri ve bölümleri arasında paylaştırılmış durumdaydı. Şöyle ki, BDT ülkelerinde demokrasinin geliştirilmesine ilişkin konular ABD Uluslararası Kalkınma Kurumu (Agency for International Development) ile Dışişleri Bakanlığı (State Department) yetkisindeydi.

Askeri konular da benzeri şekilde farklı kurumlar arasında paylaşılmıştı: Orta Asya, Merkez Komutanlığına bağlıyken, Kafkasya bölgesi Avrupa'daki ABD Birliklerinin Komutasına bağlı idi. Nitekim merkezi bir yönetim eksikliğinden dolayı kurumlar, kendi kurumsal politikalarına yöneldiler. Örneğin, 1995 yılında Ticaret Bakanlığı, Hazar bölgesinde faaliyet gösteren şirketlere destek vermek üzere BDT ile enerji ve ticaret alanında işbirliği ombudsmanı oluşturdu.6

11 Eylül 2001 terör saldırıları ve sonrasındaki Afganistan harekâtı ABD’nin Orta Asya bölgesine yerleşmesiyle sonuçlanmıştı. Afganistan’a girmek için ABD, Afganistan’a komşu ülkelerle anlaşma yaparak Kırgızistan ve Özbekistan’da askeri üs açmış,

5Talbott, a.g.e.

6Bu konuda daha ayrıntılı bilgi için: Fiona Hill, “A Not-So-Grand Strategy: U.S. Policy in the Caucasus and Central Asia Since 1991”, Politique Etrangere, Şubat 2001,

<http://www.brookings.edu/articles/2001/02foreignpolicy_hill.aspx>, (01.06.2009).

171 Kazakistan’dan da acil durumlarda Almatı havaalanında iniş yapabilme konusunda destek almıştır. Ancak bölgede ABD askerlerinin sayısının fazla olmasına rağmen sadece ABD’nin üslerinin bulunduğu söylemek yanlış olacaktır. Örneğin Tacikistan’daki NATO üssünde Fransız hava güçleri konuşlandırılmaktadır.7 Söz konusu desteğe karşılık ABD tek başına ve NATO çerçevesinde bölge ülkelerine mali ve askeri destek vermiştir. 11 Eylül sonrasında Afganistan’daki terör karşıtı harekâtı sırasında bu destek gözle görülür biçimde artmıştır. Örneğin, ABD ve AB, Afganistan operasyonunun başladığı 2001 yılında sadece Tacikistan’a 140 milyon dolar kredi vermiş, Kazakistan ordusuna ise 2005 yılında ABD tarafından yapılan karşılıksız yardım 26 milyon doları bulmuştur.8

Küçük ayrıntılarda farklılık göstermekle birlikte uzmanlar, Orta Asya bölgesindeki Amerikan çıkarlarının üç sacayak üzerinde durduğu konusunda hemfikirdirler. Bunlar, güvenlik, enerji ve demokrasidir. Bunların birine dönemin Beyaz Saray yönetimince öncelik verildiği görünse de, beraber yürütülmek için gayret gösterildi. Zira ABD`nin Avrupa ve Avrasya`dan sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Daniel Fried’a göre, bu üç temel çıkar arasında dengenin sağlanması, başarı yakalama şansı sunmaktadır. Yetkiliye göre, bu hedefler ve elde edilecek sonuçlar bütüncül ve birbirinin devamı niteliğindedir.

Yani siyasi ve ekonomik reformlar ve güvenlik birbirini pekiştiren çıkarlardır. Bundan dolayı bu çıkarlar bir set şeklinde gerçekleştirilmek istenmekte, zira bir alandaki başarısızlık diğer alandaki başarı şansını azaltabilir. Bu bağlamda eğitim, sağlık sistemin iyleştirilmesi, orta ve küçük işletmelerin desteklenmesi, aşırı gruplarla mücadelenin bir parçası olarak algılanmakta ve ekonomik kalkınma ve insan haklarına saygı bölgedeki aşırıcılık akım ve düşüncelerine karşı mümkün olan en iyi panzehir olarak kullanılmak istenmektedir.9

7Bu hava güçlerinin Tacikistan ile anlaşma yaptığı dönemde ABD’den görece bağımsız politika izlemesi etkili olmuştur. Bu konu İran’a karşı askeri harekat düzenleneceğine ilişkin haberlerin yayıldığı dönemde İran’a dil ve kültür bakımından yakın olan Tacikistan’dan gelen Fransa ve ABD karşıtı tepki ve eleştiriler için bkz. Rashid G. Abdullo, “ Francuzskiy Pohod (Fransız Seferi)”, Oazis, Sayı: 20 (64)i (Ekim 2007), s.

1-3.8A. Anohin, “Bolshaya Tsentral’naya Aziya i Kazahstan”, <www.ia-centr.ru/public/php>, 21 Ocak 2007.

9Daniel Fried, “A Strategy for Central Asia,” statement before the House International Relations Committee, Subcommittee on the Middle East and Central Asia, 27 Ekim 2005,

<http://www.state.gov/p/eur/rls/rm/55766.htm>

172 ABD kendisini ve genel olarak Batıyı sadece Afganistan’dan gelen terör tehdidinden korumayı değil, aynı zamanda stratejik rezerv olarak nitelendirilebilecek Orta Asya’daki enerji kaynaklarına sorunsuz bir şekilde ulaşmayı da istemektedir. Ayrıca enerji kaynaklarına ulaşmak için enerji zengini ülkelerin güvenli olmasının yanı sıra “kapalı kutu” da olmaması gerekir. Bunun için 1990 sonrası Amerikan dış politikası yapımcılarının bu üç sacayağı üzerinde oturtmaya çalıştıkları politikaların uygulamasında güvenlikte Özbekistan, enerjide Kazakistan ve demokraside Kırgızistan gibi belli bölge ülkelerine yoğunlaşmaya çalışsa da, ABD bu öncelikleri bir bütünlük içinde ele alarak birbirine bağlı bir şekilde yürütme gayretindedir.

Amerika Dışişleri Bakan Yardımcısı Evan Feigenbaum’un görüşüne gore, Orta Asya, önemli bir bölgedir, zira Rusya'nın dirilişi, Çin'in bölgesel ve küresel boyuttaki ayak izleri, İran'ın rolü, Afganistan’ın ve terörizm geleceği, İslam tarafından algılanan tehdit ve demokrasi teşviki dahil olmak üzere ABD’nin dış çıkarlarının küçük dünyasını (microcosm) oluşturmaktadır.10 2006 Ulusal Güvenlik Stratejisinde de belirtildiği gibi,

“her 5 ülke birbirinden farklı ve her biriyle olan ilişkilerimiz farklılık göstermektedir.

Ancak genel olarak (bir bütün olarak) Orta Asya’da büyük stratejimizin unsurlarını bir araya getirip eş zamanlı olarak bunları takip etmeliyiz. Bunlar, etkin demokrasilerin teşviki ve serbest piyasa reformlarının genişletilmesi, küresel enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi ve güvenliğin artırılması ile terörle savaşın kazanılması”11 olarak belirtilmektedir.