• Sonuç bulunamadı

Modernite insanlara tek biçim dayatan, tek tip insan arzulayan, bir birlerine benzeyen insanları evrensel düzeyde yaygınlaştırmayı hayal eden bir düzendi. Modernite istediği tek tip insana erişebilmek için tek tip yaşamlar, farklılığı ortadan kaldıran tercihler, kendine göreliği ve özgüllüğü görmezden gelen seçenekler sundu (Boisvert, 1996: 80).

Sanayi Devrimi’nin tetiklediği bilim ve tekniği merkeze alan yeni bir toplumsal düzen ortaya çıkmıştır. Modernizm herşeyden evvel “yaratıcı bir yıkım”dır. Eski olanı yıkarken insanı özgürleştirir ancak kendisi olan yeniyi inşa ederken insanı her an bu yeni içerisinde inşa eder. Modernite bilimden felsefeye, sanattan etiğe kadar bütün alanları yeniden tanımlarken süreç üzerinde sağladığı hakimiyet sayesinde hayatı bütüncül bir proje olarak tasarlar; bireyi kaçış alanı kalmayacak biçimde ve kendi beklentilerine uygun süreçlerin içerisinde yetiştirmeyi hedefler. İnsanların kendilerini kavrayışları “öteki” ve “ben” karşıtlığında gerçekleşir. Modernitenin temel kavramları rasyonellik, sürekli ilerleme ve gelişim, hesaplanabilir ve öngörülebilir düzendir. Modernite bütün bir toplumu, toplumsal süreçleri veya içerisinde barındırdığı herhangi bir başka süreci söz konusu unsurların çerçevesinde yapılandırırken yazının kendisi bu “yaratıcı yıkımın” dışında değildir.

Ancak postmodern düzen bambaşka toplumsal süreçleri ve süreçlerin yapı taşı olarak nitelendirebileceğimiz deneyimleri sunmaktadır. En başta postmodernlik durumu modernitenin bütüncül, yaşamı bir dizge olarak tasarlayan akıldan kopuşunu ifade eder. Modernite bütün herşeyi sınıflandırır, etiketler ve belli bir çerçeveye indirgerken; postmodernlik tanımların ve sınıfların olmadığı bir düzen getirir. Dünyaya nizam verme iddiasındaki bütün büyük anlatıların sonu gelmektedir. Buna göre dinler etkisini yitirmektedir. Rasyonellik belirleyiciliğini kaybederken buna karşın kendisine alternatif bir düşünme modeli henüz ortalarda yoktur. İdeolojiler Berlin Duvarı’nın yıkılıp Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla, kendilerini var eden çift kutuplu dünya tasvirinin çökmesi sonrasında ortaya çıkan yeni duruma uyum sağlamakta

zorlanmaktadır. Sanatçılar modernitenin sürekli ilerleme ve gelişme mitine artık inanmamaktadır; kendi kurallarını koymakta, modern zamanların sanatçıya dayattığı kuralları reddetmektedirler. Postmodernlik durumu insanları yaşamın her alanında uç noktalara doğru kaydırmaktadır, çünkü zaman, aşırılıklar zamanıdır. Sanatçılar postmodern kültürde, sanatlarını belirli kural ve kaidelere sabitlemek için çabalamazlar ancak biçim arayışındadırlar. Önemli olan yeni bir konu, alan, nesne tasavvuru değil, ele alınanı özgün biçimde anlatmaktır. Postmodern kültürde parçalılık, dağınıklık artarken belirli bir merkeze duyulan ihtiyaç ve yekpare bir oluşum beklentisi azalır. Her bir hücresinde evrensel ve bütüncül bir dünya tasavvurunu işleyen moderniteye; postmodernizm bütünden ayrılarak farklılık yaratan, “süreksiz” ve “parçalı” olan ile meydan okur. Parçalılık, bütünden ayrılarak farklılık sunmak, süreksizlikliğin dildeki ve dolayısıyla yazıdaki sonucu modern yazı alışkanlıklarının farklılaşması olmuştur. Gerçekleşen dilsel çeşitlilik imkanında ayrışık olma durumu, bir estetik anlayış olarak ortaya çıkmıştır. Yazının parçalı olarak kullanılması 1850’li yıllardan sonra ortaya çıkmıştır ve modern yazı kullanımının başlıca yöntemlerinden biri haline gelmiştir. 19. yüzyılda parçalı yazı kullanımı devam etmiş ve modern yazı kullanımının ayırt edici unsuru olmuş, pek çok yazar tarafından edebiyat, şiir, güzel sanatlar gibi çeşitli yazım alanlarında kullanılmıştır. Yekparelik veya tümlük algısını yitiren dünyada artık başta yazarlar olmak üzere sanatçılar parçalı yazılar kullanmışlardır.

“Parça yazı kullanımı çizgiselliği silen, bitmiş bir anlam iletme çabasını ortadan kaldıran bir biçemdir (style). Tiyatro alanında klasik dramatik yazının bütünlük sunan özelliği yerine yapıtlarında parçalanan insanlığa benzer bir yöntem, parçalı bir yazı benimsenmiştir. Parça biçim (forme) seçimini tanımlarken Heyndels onun bir yok sayma, karşı çıkma, “yaşamın anlamının anlamsızlığı”nın bir yansısı olduğunu dile getirir” (Aktulum, 2008: 3).

Dijital iletişim çağında yazınsallığın süreksiz nitelik taşıması eskinin kurulmuş, evvelce belirlenmiş, sürprizlere kapalı ve daha başından sonucu belli yapısına bir karşı çıkıştır. Dijital iletişim çağında ortaya çıkan yazınsallık, klasik yazınsal ve felsefi ölçütlerin süreksizlik ve biçimsel kusursuzluk üzerine belirlediği estetik normları değiştirmektedir. Metnin tümlüğü ve parçalarının birbirine benzemesi durumu dönüşen yazınsallıkta önemini kaybetmektedir. Süreksizlik klasik sanat, felsefe ve yazınsal anlayışı ortadan kaldırmaya dönük bir eylemdir ve bütünlük sunan bilgiye itiraz ederken çözülüp parçalanmayı ivmelendiren bir etkide bulunur. Bütünlük ve anlamda tutarlılık aranması olumlanmaktadır. Dijital iletişim çağında baskın olan yazınsallık merkezsizdir ve giriş, gelişme sonuç doğrultusunda işlemez. Belirli bir yönelim ve doğrultusu olmayan anarşist bir ruha sahiptir (Aktulum, 2008: 3).

Postmodernizm hemen her alandaki ölçüleri ters yüz eden bir düşünce olarak kabul edilmektedir. Moderniteye ait olan, gelenekselleşmiş ölçüler bilinçli ve devamlı bir saldırı

altına alınır. Bu çerçevede postmodern yazı, modern olanı değiştirirken ondan faydalanma yoluna gidebilir. Modern yazı kuralları geliştirilebilir, yeni kurallar eklenebilir, yöntemler evrilebilir, yeni kavramlar söz konusu kavram kümesine ilave edilebilirdir. Ancak postmodern yazınsallık yeniden ve kendi biçimleriyle üreten bir anlayışa sahiptir. Postmodern bir metni ele alan postmodern bir eleştirmen metni yapı sökümüne uğratarak onun parçalarını ortaya koyma, çoğulcu yapısını gösterme eğilimindedir. Görünen bütünlükten ötede söz konusu parçalar aslında bir birleriyle tam olarak kaynaşmamaktadır ve parçalar arasında çelişkiler vardır. Metinde başka metinlerden izler vardır ve metnin ilişkisizliği söz konusu değildir. Bir metinden yola çıkan bir başka metin, başka metinlerle ilişki kurarak kendisini inşa eder. Modern yazında metinin bütünlüğü ve uyumu temel estetik bir kaygı iken postmodern çağda dijital iletişim kültürü içerisinde metinler bütünlüğün parçalandığı, giriş-gelişme-sonuç çizgiselliğinin bozulduğu, ayrışıklığın estetik bir form olarak tanınındı bir metinsellik çoksesliliğe elverişli bir ortam sağlayan yapılardır. Postmodern metinlerde postyapısalcı bir parçalılık ve metinlerarasılığın getirdiği çok seslilik ve dinamizmi gözlemlemek mümkündür.

Dijitalleşen iletişim araçları özellikle edebiyattaki postmodern davranışa ivme kazandırdı. Postmodern sanat kuralları yıktığı, özgürlük sağladığı için her statüdeki, eğitim düzeyindeki insanları da sanatçı konumuna getiriyordu. Bu bağlamda roman okurun da dahil olabileceği bir oyun havasına sokulup, disiplinler arasılığa açık hale getiriliyordu. Dijitalleşme yazınsal eserleri disiplinler arasılığın sınırına dayarken belki de bambaşka bir akımın, sanat anlayışının işaretlerini vermekte, yolunu açmaktadır. Artık edebiyatta sadece kolay ve hızlı bağlantıların yapılması yoluyla metinlerarasılık değil, medyalar arasılık dönemi de başlamıştır. Görsel ve sesli medyalar artık yazınsal olanla iç içe bulunabilmektedir (Aydoğan, 2014: 24).

Metinlerarasılık postmodern yazında parçalılık, süreksizlik, kopukluk özelliklerinin en bariz somutlaştığı yöntemdir. Cümle düzeyinde ortaya çıkan yöntem olarak metinlerarasılık ayrıca yazınsal türleri de aynı yazıda harmanlayabilir. Tam bir türlerin iç içeliği durumu vardır, şiir, tiyatro, deneme, biyografi bir arada olabilir. Modern alışkanlıklar türlerin arasındaki duvarlarla beraber yıkılır; modern, klasik ve postmodern olan farklı üsluplarına rağmen bir bütünü oluşturabilir. Kurgusal bir postmodern yapıtta bilimsel, eleştirel, psikolojik veya tarihsel bir söylem kullanılarak doğrusal anlatım saptırılma yoluna gidilebilir ve kopuk, yönsüz ve düzlemsiz bir metin oluşturulabilir. Farklı yapıtlardan alınan kesitler vasıtasıyla kopukluk hissi verilir. Böylelikle farklı yapıtları, farklı türlerin ve biçimlerin bir aradalığı metine parçalılık verdikleri gibi ona çoğulcu bir kimlik de kazandırmış olurlar (Aktulum, 2008: 4).

Postmodern kültür yazı yöntemi olarak metinlerarasılığı seçerek merkezsiz, odak noktası olmayan, dağınık ve ağ şekline benzeyen bir yazınsallığı gündeme getirmektedir.

Evrensel, kapsayıcı, aşkın ve kuşatıcı modern anlatı ve onun ifadesi postmodernizm ile birlikte kopuk, parçalı bir gerçekliğin ifadesidir. Melez, hibrit bir anlatı türü artık direksiyondadır. Düşüncede, sanatta saflık, özgüllük, kendine has olma artık geçmişte kalmıştır ve ortaya çıkan yeni manzara kendisini “çoğulluk” üzerinden savunmakta, meşru zemin aramaktadır. Yazında kuralsızlık kural haline gelmiş, sanatçı “özgürleşmiş”, sanat herşeyi konusu haline getirebilecek ölçüde genişlemiştir. Postmodern kültür kaotik bir atmosfer oluşturmuş, her ölçüt ortadan kalmış, estetik ölçütler ve değerler iç içe geçmiştir.

Ricard Ripoll (2002)’e göre yazarlar parçalı yazıları tercih ederler çünkü

“Büyük yapılar oluşturma zorunluluğu duymadan yazıya başlamak ve bitirmek, yalnızca başlamak ve başlananı bir an önce bitirmek, ilk sözü söylemenin, bir klişeye dönüşmeden önce ilk imgeleri yaratmanın verdiği tada kendini bırakmak, tekil bir ben yaratma zorunluluğundan kendini kurtarmak, dünyanın bütüncül bir gösterimini sunmak ilkesini sarsmak, katı kurallarla belirlenmiş, düzgülenmiş yazınsal türleri parçalamak; parça yazının gerisinde yazarın kendi kimliğini gizlemesi, görünümler karşısında yazarın tam bir özgürlükten yararlanması, farklı iklimleri karıştırarak yeni, ülküsel bir dünya yaratması, çizgisel bir söyleme yazarın karşı çıkması, bir çokseslilik alanı yaratması” (akt. Aktulum, 2008: 4).

postmodern bir anlayışa daha uygundur. Postmodern sanatta yapıt, bütünlük ve türsellik krizi yaşanmaktadır ancak moderniteye içkin özne krizi de burada varlığını devam ettirmektedir. Eserine tümüyle hakim sanatçının konumu, tanrısallığı dağılmış, odaktan uzaklaşmış ve kendi ötekiliğini keşfetmeye çalışmaktadır.

Parçalı yazı kullanımı, belirsizlikle, ayrışıklıkla, düzensizlikle, karmaşıklıkla, çokseslilikle belirlenen, bilincin çizgisel işleyişinin parçalandığı, bütünlük, dizge düşüncelerinin yok edildiği, ayrışıklığın, parçalılığın başköşeye oturtulduğu günümüz koşullarının simgesel bir anlatımı durumuna getirilmiştir (Aktulum, 2008: 5).

Tarih boyunca bilmenin çeşitli biçimleri ortaya konulmuş ve yaşam ihtiyaçları bu alandan sağlanmaya çalışılmıştır. Halen dünya üzerinde farklı kültür odakları ve bunların epistemolojilerine dayanan bilgi üretme biçimleri vardır. Günümüzde dünyanın domine edici kültür odağı olan Batı medeniyetinin içinde bulunduğu kültür ortamını postmodernizm olarak tanımlıyoruz. Postmodern çağda bilgiyi üreten kurumlar üniversitelerdir ve üniversiteler bilimsel bilgi üretirler. Bilimler de anlamayı parçalı hale getirirler. Özellikle kuantum fiziğinin gelişimi ile gerçekliğin düzensizliği, karmaşıklığı ve maddenin süreksizliği ortaya çıkar. Modern akla mündemiç olan belirginliğin karşısına, kayganlık ve öngörülemezlik ile “belirsizlik” kavramı çıkar. Düzensizlik kavramı “parçalılık geometrisi”, “felaket kuramı”, “kelebek etkisi” gibi görüşlerin ortaya çıkmasıyla daha berrak bir görünüme kavuşmuş, sunduğu çözümleme alanlarıyla gerçeğin tasavvurunu kendi perspektifinden sunmuştur. Bu durumda parçalanan algılanan gerçekliğin kendisi olmuştur. Odak ortadan kalkmış, bütünlük dağılmış, zaman parçalanmış, olay örgüsü kopmuş, uzam flulaşmıştır. Çizgisel bütünlüğe

sahipken parçalanan yazı da modernlikle katı sınırlara hapsedilen aklın, öznenin özgürleşmesinin bir aracı, yeniliğe giden yolun kendisidir (Aktulum, 2008: 5-6).

Bugün postmodern olarak adlandırdığımız süreksiz, parçalı, kopuk bir yazı mesajın almış veya almakta olduğu biçimin büyük plandaki görünümüdür, yansımasıdır. Süreksiz, parçalı ve kopuk bir yazı ya da içerik bağlamsız, bağsız, geçmişsiz ve gelecekle de bağ kurma konusunda kısırdır. Özgürlük ve özgünlük adına, yenilik arayışı içerisinde olan özne uzun uğraşılardan, çözümlemelerden hazzetmemektedir. Kuralsızlığı ve kendisi gibi olmayı, kendi kurallarını koymayı öncelemektedir. Artık parçalı, süreksiz ve kopuk olan mesaj, bilgi, içerik kendi içerisinde bir uzlaşım sağlamış görünmektedir. Birbirine eklenerek genişleyebilen, yayılabilen, belli parçalarını yenileyip belli zaman ve durumlarda by-passlara açık bir görünüm sergilemektedir.