• Sonuç bulunamadı

Dijital kültürde kavramlar değil imgeler ağırlıktadır. Sözcükler gücünü yitirmiş ve imgeler iletişim kanallarını domine eder duruma gelmiştir. Bu durum görsel kültür ağırlıklı bir zamanı ima etmektedir. İmgeler insan zihninde aslında orda olmayan şeyleri ifade ederek anlam çağrıştırırlar. Ancak imgeler zamanla o kadar güçlenir ki çağrıştırdıkları anlamı örter ve gerçeklik olarak kendilerini konumlandırırlar. Bu anlamda herşey çok hızlı değişmektedir. Görsel herşey, toplumsal olarak inşa edilmiştir ve görsel kültür tam da bunu ifade eden bir kavramadır. Görsel kültür çalışmaları da, neyin görünür olduğu, kimin neyi gördüğü, bilme ve iktidarın birbiriyle bağlantısı gibi sorular üzerine odaklanarak görselin toplumsal kuramına yönelir.

Dijital çağda deneyimlerimizi rakamsal verilere dönüştürerek paylaşmaktayız ve başkalarının deneyimleri de yine bizlere 0 ve 1 olarak aktarılmaktadır. Bu durumda yaşamlarımızın, deneyimlerimizin ve bilgimizin, telegörsel, sinematik, bilgisayarlı ve görsel medyanın diğer türleri ve biçimleri tarafından dolayımlandığını söylememizin tam zamanıdır. “Dolayımlanma, insanın kendi fiziksel ve zihinsel bütünlüklü varlığı ile içinde yaşadığı yakın ve uzak maddi çevre arasındaki bir aracılık hareketidir (Dursun, 2013: 167)”. İnsanlık gerek sözlü, gerek yazılı gerekse dijital olsun deneyimlerini aktarmanın, tecrübelerini biriktirmenin yollarını ararken ister istemez bir dolayımlama faaliyetine girmektedir. Dijital çağda ise söz konusu deneyimlerin aktarımı ve tecrübelerin biriktirilmesi dijital teknolojilerin mümkün kıldığı imgelerin kaydedilmesi ve aktarılması sayesinde, görsel ağırlıklı olarak gerçekleşmektedir. Üretilen ve biriktirilen görsel imgeler her geçen gün artmakta, hayatımızı daha fazla doldurmaktadır. Yaşamımıza dahil ettiğimiz görsel imgeler zamanla televizyon, gazete ve dergiler, akıllı telefonlar ve bilgisayarlar, sinema, billboardlar gibi diğer pek çok reklam alanlarından taşarak bilincimiz üzerinde etkili olmaktadır. Artık kanıksadığımız, yeni neslin ise içine doğduğu dijital çağda ürettiğimiz anlamlar, söz, görsel imgeler üzerinden dolayımlanmaktadır.

Dijital kültürün taşıyıcısı iletişim ortamları pek çok yönden kendilerinden evvelki iletişim araçlarından ve ortamlarından ayrılırlar, yenilikler sunarlar. Bu yeniliklerin en önemlilerinden biri, kitap ya da televizyonda söz konusu olan tek yönlü bilgi akışını ve insanların tamamen alıcı olarak nitelendirildiği geleneksel kitle iletişim araçlarındaki konumunu yerinden etmesidir. Öyle ki dijital iletişim ortamlarında alıcı pasif değil aktif

konumdadır. Daha doğru ifade ile söylemek gerekirse geleneksel kitle iletişim araçlarında kabul edile gelen kaynak-hedef veya verici-alıcı ilişki biçimi flulaşır. Kullanıcılar zenginleşen kanalların sunduğu imkanla mesajı alırken daha seçici davranmaktadır. İstemediği kanallara kendisini rahatlıkla kapamakta, takdirini ya da tepkisini kabul ettirmektedir. Kullanıcılar artık iletinin sadece hedefi değiller aynı zamanda kaynağı, üreticisi olmuşlardır. Özellikle yeni nesil dijital iletişim araçlarının içeriğinin üretimi noktasında giderek kendisini geliştirmektedir (Güney, 2010; Bruns, 2008.).

Dijital iletişim teknolojilerinin sözlü ve yazılı iletişim imkanlarından bir başka farkı iletişim imkanlarını coğrafya ile sınırlı olmaktan kurtararak mekansal anlamda genişletmesidir. Bunun bir başka anlamı ise dijital iletişimin kapsama alanının kişisel olmaktan çıkıp kitleselleşmesidir. Daha evvel kendi kişisel alanımızdaki sınırlı sayıda insanla iletişim kurmaktayken artık etkileşimin imkanları sonsuzu zorlamaktadır. Dijital iletişim imkanları öte yandan sınırsız bir depolama imkanı sunmaktadır. Yapılan araştırmalar neticesinde ortaya çıkan sonuçlara göre bir insan zihni hayatı boyunca etkileşimde bulunduğu insanlardan en fazla 150 kadarını hatırlayabilmektedir. Ancak dijital iletişim sağladığı yeni kültür ortamında sınırsız sayıda ilişkiyi hatırlama gibi bir eylemle zihni yormadan depolayabiliriz ve dilediğimizde geri çağırabiliriz. Biriken ilişki geçmişinde anahtar kelimelerle arama yapma imkanlarına sahibiz. Söz konusu birikimi istenilen kodlar ve ihtiyaçlara göre sınıflandırabiliriz (Törenli, 2005). Gittikçe artan dijitalleşme ve bu teknolojik altyapı imkanlarıyla aracılanmış iletişim ortamları taşınabilir cihazlar üzerine kaymaktadır. İleri teknolojili dijital mobil cihazlar insan hayatını kolaylaştırırken yayılmaya, insan hayatının her alanına temas etmeye devam ediyor. İletişimin doğasını mobil teknolojinin imkanları gelecekte günümüzde olduğundan daha büyük oranda belirleyecektir. Bu durumda hemen her yerde, kapsama alanında olmak kaydıyla dijital iletişimin sunduğu ve değişen koşullarda gerçekleşecektir (Abowd ve Mynatt, 2000: 29-58).

Dijital kültürde iletişim olanaklarının açtığı bir başka pencere ise iletişim unsurlarıyla bir oyun hamuru gibi oynanmasına olanak sağlamasıdır. İletişim unsurları birbirinden ayrılır, parçalanır, koparılır ve yeniden birleştirilir. Her birleştirme yeni anlamlar ifade etme yetisindedir. Tüm medya nesnelerinin sayısal ikili kodlardan oluştuğu ortamlarda ‘rakamsal gösterim’; resim, ses, biçim veya davranış gibi yeni iletişim ortamları unsurlarının ayrı örnek koleksiyonları olarak (pikseller, poligonlar, vokseller, karakterler veya betikler) temsil edildiği durumlarda ‘modülerlik’; resim işleme yazılımlarında resimlere filtre uygulamak gibi yeni iletişim ortamları unsurlarını önceden programlanan şablonlar veya algoritmalarla üretme veya değiştirme olasılığında ‘otomasyon’; yeni iletişim ortamları nesnelerinin sabit veya değişmez olmadığı düşünüldüğünde, yani daha eski medyaya benzemeyen yeni iletişim ortamları

nesneleri bir şeyin farklı sürümleri olarak var olabileceğinden ‘değişkenlik’; bir resmin renklerinin sese dönüştürülmesindeki gibi bir şeyin diğer bir şeyin biçimine tercümesinde ‘kod çevrimi’, dijital kültürde iletişimin yeni unsurlarıdır (Köroğlu, 2012: 13-14).

Dijital kültürde geleneksel iletişim araçları olarak bilinen araçlar bir medya üzerinde toplanabilmektedir. Gazetenin, televizyonun, radyonun sunduğu imkanlar, telefon ve bilgisayar gibi araçların özellikleri artık tek bir araçta birleşmekte, her gün yeniden yorumlanmaktadır. Bu duruma iletişim araçlarının yakınsaması denmektedir. Yakınsamanın gerçekleştiği dijital iletişim aracı mobildir ve her an her yerde kullanıma hazırdır. Birden fazla katılımcının, aynı anda, görüntü, ses, yazı, grafik gibi iletişim unsurlarıyla katılabileceği çoklu ortamlar sunar. Söz konusu araçlarla fotoğraf, görüntü, ses gibi iletişim unsurlarını kendiniz kaydedip şekillendirip paylaşabileceğiniz gibi, başkalarından aldığınız içeriği de yeniden şekillendirmeniz olasıdır. Dijital kültür mesajlarınızı ayrıca küresel bir düzeyde yaymanızı sağlar (Köroğlu, 2012: 14-15).

Mesafenin daralmasından dolayı gelişmeler daha geniş alana, zamanın daralmasından dolayı da daha hızlı yayılmıştır. İnternet multimedya ortamı olarak adlandırılan metin, görüntü, ses ve videoyu birleştirerek sunan çoklu bir ortamdır. Böylece internet iletişim bakımından salt bir türe indirgenemeyen eklektik bir dille yapılan iletişim biçimini barındırır. İnternetle katılımcı rol de ortaya çıkmıştır çünkü birinin yarattığı içeriğe anında görüş bildirme ve geri bildirim alma olanağı doğmuştur. İnternetin yaygınlaşması çokluktan çokluğa mesaj gönderme kapasitesini arttırmış, yeni bir tür interaktif iletişimi mümkün kılmıştır. İnteraktif iletişim, kullanıcıların katılımına ve müdahalesine imkan veren bir yapı sunar (Aydoğan, 2014: 22).

Medya, çevreyi değiştirerek, üzerimizde eşsiz bir algı kapasitesi gücü bırakır. Herhangi bir duyunun uzantısı düşünce ve davranış şeklimizi, bir başka deyişle dünyayı algılama şeklimizi değiştirir. Bu algı kapasitesi değiştiğinde insanlar da değişir. Elektronik çağda da dolaşıma giren bilgi, katılımcılarla gelişip, genişleyip daha karma bir hal alır. Böylece kültür ve kişiler tekyönlü bir durumdan çok yönlülüğe geçer. Bir başka deyişle egemen bir iletişim aracının temel nitelikleri, bize hem nasıl düşünmemizi hem de bildirişimi nasıl düzenlememiz gerektiğini söyleyebilir. Toplumsal sistemin yapısı iletilerin değil, iletişimin aktarımını sağlayan medyanın doğasına bağlıdır. Medya iletişimin araçlarının aktardığı ideolojik, estetik ya da kültürel içeriğin çok ötesinde, iletişim sistemleri ve güçlerinin efendilerinin kullanımından çok daha fazla, teknik doğasıyla etki eder: İnsanın evrenle bağlantısını değiştirir. Harold Adam Innis de insanların kullandığı iletişim teknolojilerini toplumsal ve ekonomik yapının temel belirleyicisi olarak kabul eder. Aynı şekilde Manuel Castells için de kitle iletişim

araçları kültürümüzün ifadesidir; kültürümüz de kitle iletişim araçlarının sunduğu malzemeler üzerinden işler (Aydoğan, 2014: 23).