• Sonuç bulunamadı

DİLCİLERİN GÖRÜŞLERİ

A- KUR’ÂNLA İSTİŞHÂD HAKKINDAKİ GÖRÜŞLER

I- DİLCİLERİN GÖRÜŞLERİ

Dil çalışmalarında Kur’ân-ı Kerîm ’le istişhâdın ön planda tutulma-sına rağmen, en eski nahiv ve lügat kitaplarını incelediğinizde, Kur’ân-ı Kerîm ’le istişhâdın câiz olup olmadığına dair sarih bir ifadeye rastlaya-mazsınız. Ancak ilk olarak bu konuyu ele alıp değerlendiren es-Suyûtî ,

"Kur’ân-ı Kerîm ’in mütevâtır, âhâd ve şâz bütün kırâatleri ile Arapça’da istişhâd câizdir. Âlimler bilinen kıyâsa ters düşmedikçe şâz kırâatlerle bile istişhâdın câiz olabileceği konusunda ittifak halindedirler. Bununla beraber, kıyâsa muhalif olursa, ona kıyâs etmek câiz olmamasına rağ-men, bizzat bu kırâatın benzerinde olunla istişhâd edilebilir…" der ve sözlerine şöylece devam eder: "Sözünü ettiğim bu şâz kırâatlerle istişhâd meselesi fıkıhta ihtilaflı bir konu olsa da, nahivciler arasında bu konuda bir fikir ayrılığı bilmiyoruz…"9 Daha sonra 'Abdulkâdir el-Bağdâdî ’nin bu konuyu ele aldığı görülmektedir. O şöyle diyor bu konuda: "Allah’ın kelâmı, sözlerin en fasîhi ve en beliğidir. Dolayısıyla onun kırâatlerinin mütevâtır veya şâz olanıyla istişhâd câizdir."10

es-Suyûtî ve el-Bağdâdî ’nin mezkûr ifadelerinden de anlaşıldı-ğı gibi, kendilerinden önce Kur’ân-ı Kerîm ’le istişhâda karşı çıkan olmamıştır. Bununla beraber, onlardan önce bu konuda lehte olanların görüşleri ise eserlerinde ancak îmâ ve işâret yoluyla ifadesini bulmakta-dır. Bu ifadeleri kronolojik sıraya göre ele alalım:

Nahiv ilminin büyük üstadı Sîbeveyh , emmâ [ אَأ ] dan sonra gelen ismin, mübtedâ olarak merfû’ olması durumunu incelerken, raf’ kırâatini benimsedikten sonra, ﴾ ْ ُ<אَBْI ََ(َ ُد َُw אَأ َو ﴿ âyetinin َد َُw şeklindeki nasb kırâatini naklederek "Bazıları bunu böyle okumuştur. Ne var ki, kırâate muhalefet edilemez; çünkü kırâat uyulması gerekli bir yoldur"11 der.

Yine o, bir başka yerde, leyse [ َAَْ) ]’ye benzeyen harflerden söz ederken, bunların haberinin bazı nahivcilere göre mansûb, bazılarınca ise merfû’

olduğunu söyledikten sonra, bunun bir benzerinin Hicâz lehçesinde nâzil olan: ﴾ا ً? َ>َC ا َ& K< אَ ﴿ tarzındaki Allah kelâmı olduğunu; zira Benû Temîm

9 el-İktirâh, s. 20.

10 Hizâne, I, 4.

11 el-Kitâb , I, 74. Âyet için bkz. Fussilet Sûresi, 41/17.

Kabîlesinden mushaf’taki durumunu bilenlerden başkasının bunu merfû’

okuduğunu ifade eder.12

Sîbeveyh bu sözleriyle bir taraftan mezkür harflerin haberinin man-sûb ve merfû oluşuna bir şâhid verirken; diğer taraftan Kur’ân -ı Kerîm ’e uymanın gerekliliğini dile getirmektedir. Onun Kur’ân-ı Kerîm ’le istişhâ-dı câiz gördüğü mezkür ifadeleri yanında, bizzat Kur’ân-ı Kerîm ve kırâ-atleriyle istişhâd etmiş olması da onun bu görüşte olduğunu göstermeye yeterli bir delil teşkil etmektedir.

İbnu Cinnî ’nin Kur’ân -ı Kerîm ’le istişhâd hakkında bir ifadesine rastlayamadık. Bununla beraber onun şâz kırâatlerden bahsederken kullan-dığı ifadelerden yararlanarak Kur’ân-ı Kerîm ’le istişhâd hakkındaki görüşünü tespit etmek mümkündür. Onun bu konudaki ifadelerini birlikte inceliyelim:

"Biz, şâz kırâatlerin tevcîhini yaparken hiç bir zaman onları ittifakla kabul edilen kırâatler üzerine çıkarmak istemiyoruz. Bunu ancak şâz kırâatlerin terk edilmesi, onların değerini düşüreceğinden, bunların değerinin düşürülmemesi ve töhmet altında kalmamaları için yapıyoruz. Zira kırâatlerin rivâyetleri Resûlüllah’a (s.a.s.) dayanmaktadır. Bu bakımdan, "﴾ ُل ُY?)ا ُ ُכאَ$آ אََو ﴿ : Resûl size ne verirse alın" diye buyrulurken bu şâz kırâatler nasıl terk edilebilir?"13

Onun bu ifadeleri, şâz kırâatlerle istişhâdın cevazı görüşünde olduğunu açıkça gösterdiği gibi, aynı şekilde onun Kur’ân -ı Kerîm ’in tümüyle istişhâdın câiz olduğu kanaatinde bulunduğunun da açıkça delalet etmektedir. Nitekim 'Abdulkâdir el-Bağdâdî de, onun el-Muhtesib adlı eserinin başında; şâz, mütevâtır bütün kırâatlerle istişhâdın ceva-zına kâil olduğunu kaydetmektedir.14

Ebû Mansûr es-Se'âlibî (ö.430/1038-9) ise, Kur’ân -ı Kerîm ’le istişhâdın câiz, hattâ evlâ olduğunu açıklar. Zira o, meşhûr Fıkhu’l-luğa adlı eserinin ikinci kısmına:

"א<?Pכأ .' نآ?)אC ِدא(>YUاو א(BBYو ب?)ا م,כ يرאH / qC?)ا ?Y <و" başlığı15 ile başladığı gibi aynı zamanda o, "Allah’ın kelâmı, ihticâc edilen sözlerin

12 A.g.e., I, 28. Âyet için bkz. Yûsuf Sûresi, 12/31.

13 el-Muhtesib, vr. 2 a. Âyet için bkz. el-Haşr Sûresi, 59/7.

14 Hizâne, I, 4.

15 Fıkhu’l-luğa, s. 322.

en üstünüdür."16 diyerek de konudaki olumlu görüşünü bir defa daha yineler.

er-Râğib el-İsbehânî (ö.502?/1108-9?) de el-Mufredât adlı eserinde:

"Kur’ân ’ın lâfızları, Arap kelâmının özü ve kaynağıdır; fakîh ve hâkim-ler ahkam vaz’ında ve hüküm vermede ona istinat ederhâkim-ler. En usta şâirhâkim-ler ve belagatçılar, şiir ve nesirlerinde ona sığınırlar ve ondan güç alırlar."17 diyerek Kur’ân lâfızlarının Arap dilinin özünü teşkil ettiğini ve dolayı-sıyla istişhâda en lâyık metnin o olduğunu ifade etmek ister.

Kur’ân -ı Kerîm ’le istişhâd konusunda, yeni araştırmacılardan Mehdî el-Mahzûmî, el-Halîl b. Ahmed hakkında yaptığı araştırmada:

"Dilcilerin, çalışmalarında başvurdukları kaynaklar arasında Kur’ân-ı Kerîm ’in ilk sırayı aldığını"18 ve Sa'îd el-Efğânî de, "Kur’ân-ı Kerîm ’in mütevâtir, âhâd ve şâz bütün kırâatlerinin Arapça’da hüccet ve delil olduğunu"19 beyan etmektedirler.

Tâhâ Huseyn ise: "Kur’ân -ı Kerîm , bütün mevsûk şiir ve nesir-lerden daha evvel Arap gramerine temel vazifesi gördüğünde hiç şüphe yoktur."20 diyerek sözlerine devam ederken "Kur’ân’a hâs bir gramer, yalnız temenniye şâyan değil, elzemdir de. Kur’ân’ın kendisi buna temel vazifesi görmelidir."21 fikrini savunur.

Özet olarak denilebilir ki, eski ve yeni bütün nahivciler, hiç bir şart koşmadan Kur’ân -ı Kerîm ’le istişhâdı kabul etmişlerdir. Bu durum bazılarının açık, bazılarının da dolaylı ifadelerinden ve bir de onların Kur’ân-ı Kerîm ve çeşitli kırâatleriyle istişhâda bizzat yer vermiş olmala-rından anlaşılmaktadır. Bu sebeple es-Suyûtî ’nin de dediği gibi, âlimler arasında Kur’ân-ı Kerîm ’le istişhâda karşı çıkan olmadığı sonucuna varıyoruz.

16 A.g.e., s.85.

17 el-Mufradât, muk. s. أ ; krş. el-Muzhir, I, 201.

18 el-Halîl b. Ahmed ve hayâtuh, s. 79.

19 Fî usûl, s. 445.

20 Tâhâ Huseyn, Kur’ân -ı Kerîm ’de Üçüncü Şahıs, s. 149.

21 A.g.e., s. 163.