• Sonuç bulunamadı

1.5. SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMANIN ÖLÇÜMÜNDE KULLANILAN

1.5.4. Diğer Göstergeler

Sürdürülebilir kalkınmanın ölçümünde kullanılan temel gösterge ve indeksler dışında sosyal, ekonomik ve çevresel yönden sürdürülebilirliğe ne denli yaklaşıldığıyla ilgili fikir veren ya da bir başka deyişle sürdürülebilir kalkınmanın ölçütü sayılabilecek bazı göstergeler de söz konusudur. Bu göstergeler Tablo 1.5’ de ayrıntılı bir şekilde verilmiştir (Bal, 2015:200-202).

36

Tablo 1.5: Sürdürülebilir Kalkınma Göstergeleri

Sosyal Göstergeler Ekonomik Göstergeler Çevresel Göstergeler

- Yetişkinlik düzeyinde okur ve yazar oranı - İlköğretimi bitirmiş çocuk sayısı

- Liseyi bitirmiş yetişkin sayısı

- Devletin temel sağlık hizmetlerinden

yararlanabilen nüfus oranı - İçme amaçlı hijyenik suya erişebilen nüfus oranı - Kirlenmiş suyu arıtma hizmetinden yararlanabilen nüfus oranı

- Çocukların bulaşıcı hastalıklara karşı aşılanma oranı

- Yoksulluk sınırının altında yaşam süren nüfus oranı

- Çocuk nüfusun sağlıklı beslenme durumu - Nüfus artış hızı - Kişi başına düşen yaşamsal alan - 5 yaşın altındaki çocukların ölüm oranı - Doğum sonrası bebeklerin yaşama oranı

- Aile planlamasının yaygınlık derecesi

- 100.000 kişi başına düşen kayıt altına alınmış suçluluk oranı - Gini katsayısı - Ortalama kadın işçi ücretlerinin ortalama erkek işçi ücretlerine oranı - İşsizlik oranları

- Yenilebilir enerji kullanım oranı

- Enerji bağlamında kullanım yoğunluğu

- Yıllık bazda kişi başına düşen enerji kullanımı - Malzeme tüketim yoğunluğu - Kişi başına düşen GSYİH - Yatırım oranlarının GSYİH’ ye oranı

- Dış ticaret bilançosu ve hizmetler bilançosundaki denge

- Borçların GSYİH içindeki payı

- Alınan dış yardımlar - Atıkların geri dönüşüm oranı - Radyoaktif maddelerin yönetimi

- Tehlike arz eden maddelerin üretim oranı

- Sanayi ve belediyelere ait katı atık üretim oranı

- Yüzdesel olarak ormanlık arazi miktarı - Kesilen ağaç yoğunluğu - Öncül ve önem arz eden ekosistemlerin alanı - Korumaya tabi tutulmuş alanların oranı - Yıllık bazda öncül türlerin avlanma oranı - Öncül ve önemli türlerin varlığı - Ekime elverişli arazi oranı

- Kentsel yerleşim alanlarının büyüklüğü - Kıyı kesimlerde yaşamını sürdüren nüfus oranı

- Sera gazı salınım oranları

- Ozonu tahrip eden maddelerin kullanımı - Gübre kullanımı - Çölleşmeye maruz kalan alanlar

- Sudaki organik madde seviyesi

- Tarıma dayalı kimyasal maddelerin kullanım oranı - Şehirsel bazda hava kirliliği oranı - Kıyı kesimlerde alglerin yoğunlaşma oranı

- Yıllık olarak yer altı suyu çekim oranı Kaynak: Bal, 2015:201-202.

Tablo 1.5’ e ek olarak, sayılan bu göstergeler dışında sürdürülebilirlik konusunda fikir veren kurumsal göstergeler de mevcuttur. Bunlar; kabul edilmiş uluslararası anlaşmaların uygulanması, araştırma ve geliştirme harcamalarının GSMH’ deki payı, doğal afetler sonucu oluşan ekonomik ve insan kaynaklı kayıplar, kullanılan telefon hattı sayısı, sayısal olarak internet kullanıcıları ve ülke çapında yani ulusal düzeyde sürdürülebilir kalkınma stratejisi olarak ifade edilebilir (Bal, 2015:203).

37

İKİNCİ BÖLÜM

SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA VE ÇEVRE İLİŞKİSİ

Çevresel değerlerin serbest mal olarak kabul edildiği geleneksel iktisadi büyüme ve kalkınma düşüncelerinde, çevre sorunları veya çevre kirliliği sadece dışsal ekonomiler 11 kapsamında değerlendirilmektedir. Geleneksel iktisadi büyüme ve kalkınma yaklaşımları, sermaye stokuna dayandırıldığından, sadece sermaye kıt bir üretim faktörü olarak ele alınmaktadır. Fakat, geleneksel iktisadi büyüme ve kalkınma yaklaşımlarından farklı olarak dünya gündeminde olan sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı doğal kaynakları ve çevre olgusunu da kıt bir faktör olarak değerlendirmektedir (Engin Balın, 2011:22).

Doğal kaynaklar ve çevrenin kıt olduğu gerçeğine odaklanan sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı, çevre sorunlarına olan bakış açısını, çevresel kirliliğin azaltılmasıyla beraber doğal kaynakların korunmasını da kapsayacak biçimde genişleterek, kalkınmanın ekonomik yönden sürdürülebilirliğinin doğal kaynakların ekonomik kullanımıyla sağlanabileceğini savunmaktadır (Dağdemir, 2015:167).

Sürdürülebilir kalkınma anlayışında, “herhangi bir canlı doğal kaynaktan elde edilecek yıllık verimin, o doğal kaynağın yıllık doğal artış oranını geçmemesi zorunludur” (Bal, 2015:198). Fakat, doğal kaynaklar sadece bitkiler, hayvanlar ve mikroorganizmalar gibi canlı kaynaklardan değil aynı zamanda cansız doğal kaynaklardan (kömür, petrol, maden gibi) da oluşmaktadır. Bu noktada sürdürülebilir kalkınma anlayışı, cansız doğal kaynakları da optimaliteyle beraber uzun süreli kullanıma elverişli hale getirmeyi amaçlamaktadır (Bal, 2015:199-200).

Birinci bölümde anlatıldığı üzere sürdürülebilir kalkınma insan, ekonomi ve çevre olmak üzere üç boyutlu bir kavramdır (Lehtonen, 2004:200; Kolk ve Tulder, 2010:120). Fakat sürdürülebilir kalkınmanın gelecek nesiller ile ilişkisinin ortaya konmasında en elverişli boyutu çevre boyutu olmakla birlikte, insanoğluna ait

11 Dışsal Ekonomiler: Herhangi bir firma ya da işletmenin kendi kontrolü dışında gerçekleşen ve

maliyetleri azaltıcı veya arttırıcı etkiler doğuran durumlardır. Dışsal ekonomiler ikiye ayrılmaktadır: İşletmelerin maliyetlerini azaltıcı etkilere pozitif dışsal ekonomiler, işletmelerin maliyetlerini arttırıcı etkilere ise negatif dışsal ekonomiler adı verilmektedir (Seyidoğlu, 2002:130-131).

38

faaliyetler ile doğal çevrenin kendini yenileme kapasitesi büyük oranda zarar görmektedir. Söz konusu bu durum gelecek nesillerin refah seviyelerinin sürdürülebilirliğinin sağlanması bir yana, onların en doğal ve ikame edilemez hakkı olan yaşama hakkını büyük oranda tehdit etmektedir (Ergün ve Çobanoğlu, 2012:103). Bunun nedeni insanoğlunun yaşam kalitesinin, direkt olarak çevrenin ve çevresel değerlerin kalitesine bağlı durumda olmasıdır. Dolayısıyla, toplumların kalkınmasının sürdürülebilir hale gelmesinde çevrenin ve çevresel sürdürülebilirliğin önemi çok büyüktür. Benzer bir ifadeyle, toplumların kalkınması büyük ölçüde çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması ile birlikte sürdürülebilir hale gelebilecektir (Öztürk, 2007:107; Kaypak, 2011:26).

Unutmamak gerekir ki, sürdürülebilir kalkınma için çevresel sürdürülebilirliğin önemi, sürdürülebilirliğin diğer ayaklarının öneminden daha fazladır. Çünkü sosyal ve ekonomik faaliyetler çevre ve çevresel değerler sayesinde gerçekleştirilebilmekte olup, çevre ve çevresel değerler olmadan bu faaliyetlerin gerçekleştirilebilme ihtimalinden söz etmek yanlış olacaktır. Fakat burada belirtilmelidir ki, toplumların sürdürülebilir kalkınması için çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması gerekli bir koşuldur ama yeterli bir koşul değildir. Dolayısıyla, toplumların sürdürülebilir şekilde kalkınan toplumlar haline gelmesi ancak ve ancak sosyal, ekonomik ve çevresel sürdürülebilirliğin birlikte sağlanmasıyla beraber mümkün olabilecektir. Çünkü mal ve hizmet üretemeyen ve belli bir refah seviyesine ulaşamayan toplumlarda, çevresel sürdürülebilirlik sağlansa bile sürdürülebilir kalkınmadan bahsetmek yersiz olacaktır. Benzer şekilde sosyal ya da ekonomik sürdürülebilirliğin tek başına sağlanması da yine sürdürülebilir kalkınma için yetersiz bir koşuldur. Çünkü sosyal, ekonomik ve çevresel sürdürülebilirlik arasında birbirlerini besleyici, destekleyici ve tamamlayıcı bir ilişki söz konusudur (Kuşat, 2013:4897).

Çalışmanın bu bölümünde; ilk olarak çevre kavramının ne anlama geldiği, daha sonra çevrenin ana akım iktisat içerisindeki yeri, çevrenin sürdürülebilir kalkınma için çeşitli yönlerden önemi, sürdürülebilir kalkınma anlayışının büyük bir önemle dikkate aldığı öncül sorunlardan olan günümüz çevre sorunları, bu sorunların nedenleri, çeşitleri ve etkileri bağlamında önemi, tarihsel süreç içerisinde dünyadaki çevre koruma anlayışına etki eden çalışma ve gelişmelerden bahsedilecek olup, son olarak çevre sorunlarına ilişkin politika araçları incelenecektir.

39 2.1. ÇEVRE KAVRAMI

İnsan ve çevre ikilisi arasındaki bağ hayatın sürdürülebilirliğinin sağlanması bakımından oldukça önem taşımaktadır. Farklı bilim dallarının insan ve çevre ikilisine farklı yaklaşımları, çevre kavramının değişken ve geniş bir tanım sahasına sahip olmasına yol açmaktadır (Dağdemir, 2015:7).

En fazla kabul gören tanımıyla çevre kavramı; hava, su ve toprak sistemlerinin içinde ve üstünde yaşayan canlıların yaşamını devam ettirmek için gerekli olan her türlü canlı ve cansız varlıklardan meydana gelen yaşam destek sistemlerinin tamamını ifade etmektedir. Bu tanımlama, bütün canlıların yaşamlarını devam ettirdikleri dış ortamın bir başka deyişle biyosferin çevre olarak adlandırıldığını göstermektedir. Biyosfer içerisindeki canlıların, birbirleriyle ve cansız varlıklarla devamlı şekilde etkileşimde bulunarak yaşamlarını sürdürmelerini sağlayan sistem de ekolojik sistem (ekosistem) olarak adlandırılmaktadır (Dağdemir, 2015:7). Kimileri tarafından çevre ve ekosistem kavramları birbirleri yerine kullanılmaktadır. Fakat böyle bir kullanım tarzı yanlıştır. Çünkü ekosistemler çevreden farklı olarak daha geniş ve bütüncül alanları kapsamaktadır (Görmez, 2015:2).

Bir başka tanımlamaya göre çevre; toplumsal yapıyı oluşturan bireylerin veya bir bütün olarak toplumun, fiziksel, biyolojik, sosyal, ekonomik ve kültürel yönden yaşamına etki eden bütün etkenleri ifade etmektedir (Durman ve Önder, 2015:152; Algül, 2016:13).

Çevre bilimine göre çevre; doğal ve yapay çevre olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Doğal çevre; doğanın kendi gücü ve etkileri dâhilinde meydana getirdiği ve oluşum sürecinde insanoğlunun katkılarda ve etkilerde bulunmadığı çevre olarak açıklanabilir. Yapay çevre ise; insanoğlunun kendi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla doğal kaynakları tüketmesi, teknolojiler yaratarak ekonomik değere sahip ürünler oluşturması, ekonomik bağlamda değerli olan bu ürünlerin üretimi ve tüketimi sonucu ortaya çıkan atıklar ile de doğal çevrenin bünyesinde oluşturduğu değişiklikler ile ortaya çıkan çevre olarak açıklanabilir (Keleş, Hamamcı ve Çoban, 2015:35; Algül, 2016:13).

Doğal çevreyi de kendi içinde canlı ve cansız çevre olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür. Canlı doğal çevre denilince bitkiler, hayvanlar ve mikroorganizmalar

40

(canlı doğal kaynaklar) akla gelmelidir. Cansız doğal çevre denilince ise, canlı doğal çevrenin kesintisiz şekilde ihtiyacı olduğu hava, su ve toprak sistemleri, madenler ve yeraltı kaynakları (cansız doğal kaynaklar) akla gelmelidir (Keleş, Hamamcı ve Çoban, 2015:93).