• Sonuç bulunamadı

Devletin Varlık Nedeni 94

B. M AVERDİ ’ NİN K ISA H AYAT S ERÜVENİ 9

B.1. Eserleri 10

4. MAVERDİ’DE DİN VE DEVLET ALGISI 89

4.2. Maverdi’de Devlet Algısı 90

4.2.2. Devletin Varlık Nedeni 94

Devletin kökeninde; Allah’ın takdir etmiş olduğu paylaşımın olduğunu ve insanlar arasında kaynaşmayı sağlayacak kurumların başında din olduğunu söyleyerek; din ile devlet arasındaki ilişkiyi ortaya koyan Maverdi’nin, din-devlet ilişkisi açısından incelenmesi gereken görüşlerinden birisi de; devletin varoluş amaçlarıdır. Daha önce de belirttiğimiz üzere imam ve imamet kelimelerini devletle aynı anlama gelecek şekilde kullanan Maverdi, imametin gayelerini izah ederken; “imametin amacı; dini korumak ve toplumu siyaset etmektir” (Maverdi, 1989:3) diyerek, devletin var oluş amacını kendi bakış açısıyla ortaya koymuştur. Buradan, Maverdi’ye göre devletin temel amacının; dini ve dünyevi maslahatların korunup geliştirilmesi olduğu anlaşılmaktadır.

Sünni inanışta; Muaviye’nin, Hz. Osman döneminde başlayıp, Hz. Ali döneminde yoğunlaşarak devam eden iç kargaşadan, oluşturduğu devlet geleneği ile Müslümanların parçalanmasını engelleyip bir arada tuttuğuna yönelik inancın izleri; Maverdi’nin, devletin amaçlarından birini dini korumak olarak belirlemesinde gözlemlenmektedir. Siyaset alanında eser veren diğer Sünni düşünürler gibi Maverdi de, Muaviye’nin oluşturduğu mülk devlet geleneğini bir kurtarıcı olarak görmüş ve devlete bu görevi yüklemiştir. Devletin, yüklendiği bu görevle İslam’ı ve kendisini kurtaracağına inanılmıştır. Bu inanış, sadece devlet örgütlenmesini değil, din-devlet ilişkilerinde yeni bir yaklaşımı da ortaya çıkarmış ve sonuçta daha önce toplumda var olmayan sınıflar ortaya çıkmaya başlamıştır. “Yöneten-yönetilen”, “Halk-Ulema”, “Ordu-Halk” gibi ayrımlar bu anlayış sonu ortaya çıkmaya başlamıştır. Daha önce var olan siyasetin kurucusu olarak dinin, dinin uygulayıcısı olarak da siyasetin görüldüğü anlayış sona ermiştir. Daha önce siyasal alanı olmayan devlet, yeni girilen süreçte; devlet başkanı ve ailesinin kullandığı, dinden ayrı bir siyasal alanı bulunan devlete dönüşmüştür (Cabiri, 1997:457-463). Maverdi’nin de içinde bulunduğu Sünni siyaset geleneğinden gelen düşünürler, bu dönüşümü eserlerinde yansıtmışlar, bu anlayışla teorilerini ortaya koymuşlardır. Bu anlayışa göre; din ile devlet arasında, devleti temsil eden halifenin zatında bir bütünlük oluşturulmuş, din-devlet ilişkisi bu bütünleşik yapıda ortaya çıkmıştır. Maverdi’nin bütün amacı, döneminde bozulmaya başlayan bu ilişkinin eskiden olduğu gibi

tekrar kurulmasını sağlamaktır. Maverdi, bunu; ümmetin birliğini ve dirliğini tekrar sağlayacağına inandığı için talep etmektedir.

Dini korumayı, devletin birinci gayesi olarak zikreden Maverdi’ye göre, ikinci gaye; toplumu siyaset etmektir. İdareyi üstlenmek, yönetimi ele almak anlamlarına gelen siyaset kelimesinin kökenine dikkat çeken Maverdi; halkın siyaset edilmesinin; onların yararlı işlerinin takdir edilmesi, haklarının gözetilmesi anlamlarını içerdiğini söylemektedir (Maverdi, 1983:51). Siyasetin olumlu ve olumsuz şekilde yapılabileceği göz önüne alındığında, Maverdi’nin siyaseti olumlu olarak; “adil siyaset” olarak ele aldığı, siyasetle uğraşanları toplum için yararlı işleri yapmakla yükümlü gördüğü anlaşılmaktadır. Maverdi’ye göre, siyaset yapanlardan halkın beklentisi; Allah’ın koyduğu hükümleri uygulamaları, farzları ve sünnetleri yerine getirmeleri, ihtiyaçlarını ve maslahatlarını gözetip zararlarını gidermeleridir (Maverdi, 1983:51).

Toplumu siyaset etmek denilince, toplumun maddi ve manevi olarak ortak yararının gözetilmesi anlamı çıkmakta, bu noktada da ortak yararın gözetilmesi için tek tek bireylerin değil, tüm toplumun veya toplumun çoğunluğunun yararı dikkate alınmaktadır. Toplumun yararı yanında bireyin yararı ikinci plana itilmekle beraber; koruma altına alınmakta, zarar görmesi engellenmektedir. Bireyin yararının ancak genel yararın gözetilmesiyle sağlanacağı görüşünde olan Maverdi’ye göre; birey, ancak toplumun genel maslahatını gözeterek kendi maslahatını koruyabilir. Genel maslahatın sağlanabilmesi için sadece bireyin değil, devletin ve devleti yönetenlerin de ortak yararı gözetmesi gerekir. Devlet, bütün uygulama alanlarında ortak yararı gözeterek hareket etmeli; güvenlik ihtiyacını karşılarken, toplanan vergileri sarf ederken ortak yararı gözetmelidir. Maverdi’ye göre; devlet, toplumu siyaset ederek var oluş amacını gerçekleştirirken iki ana görevi yerine getirir. Bunlardan birincisi; toplumun ahlaki anlamda gelişimine yardımcı olmak (Maverdi, 1981:44-45), ikincisi ise; yapması gereken bütün işleri hakkıyla yapıp halkın düzen ve refahını sağlamaktır (Birsin, 2004:117).

4.2.2.1. Toplum Ahlakının Gelişimine Yardımcı Olmak

Maverdi, devlete ahlaki gelişimi sağlama görevi yüklerken, devletin görevleriyle, peygamberin görevleri arasında bir bağlantı kurmuştur. Nasıl ki; peygamber, insanların dünya ve ahiret yararlarını gözeterek görevini yerine getiriyorsa, devlet de; hem dünya hem ahiret yararlarına göre hareket etmelidir düşüncesinden yola çıkarak, ahlaki gelişimi sağlama

görevini devlete yüklemiştir (Maverdi, 1981:44-45). Bu anlayışa göre devlet, sadece adalet ve güvenlik gibi ihtiyaçları gidererek görevini tamamlamış olmamaktadır. Genel yararın korunması için; dinin, aklın, neslin, canın ve malın korunması yanında bunların öneminin farkında olacak bireyleri ve toplumu oluşturmak için de faaliyet yapmak zorundadır. Devlet, ahlaki gelişimi sağlama olarak adlandırdığımız bu görevi yerine getirirken, devleti yönetenlere de görevler düşmektedir. Devlet başkanı ahlaki gelişimi sağlamak için, peygamberi ve Allah’ın kullarıyla kurduğu ilişkiyi taklit etmelidir. Çünkü peygamber sadece kendisi erdemli olmakla kalmamış, toplumun da erdemli olması için çaba göstermiştir. Devlet başkanları bu açıdan peygamberi taklit etmelidir (Maverdi, 1983:118). Aynı zaman devlet başkanı, Allah’ın kullarıyla kurduğu ilişkiye dikkat ederek, kullarına merhamet ve adalet sıfatlarıyla tecelli eden Allah’ın kullarıyla kurduğu ilişkiyi taklit etmeli, tebaasındaki topluma merhamet ve adaletle yaklaşarak, ahlaki gelişimlerini sağlamalıdır (Maverdi, 1983:193-195).

Dünya ve ahiret saadetini sağlayan araçların birbiriyle bağlantılı olduğuna inanan Maverdi’ye göre; bu araçlar bir birini etkilemekte, birisinin iyiliği diğerinin iyi olmasını sağlarken, kötülüğü de diğerinin kötü olmasına neden olmaktadır (Maverdi, 1983:118). Dünyevi anlamda kötü olan toplumun, ahiret hayatının da kötü olacağını söyleyen Maverdi, toplumun erdemli bireylerden oluşması için devletin faaliyetlerde bulunması ve toplumu bozulmadan koruması gerektiğine inanır. Bunun için de en önemli görevin devleti yönetenlere düştüğünü, onların örnek olarak ve yönlendirerek bu görevi yerine getirmeleri gerektiğini savunan (Maverdi, 1983:118) Maverdi, toplumun barış ve huzur için yaşayıp, devletin istikrarlı olmasını, bu görevin yerine getirilmesine bağlamaktadır (Maverdi, 1983:196).

4.2.2.2. Halkın Refah ve Düzenini Sağlamak

Devletin, toplumu siyaset ederken yapması gereken ikinci görev; bütün işleri hakkıyla yapıp, halkın düzen ve refahını sağlamaktır. Bu görev, bir taraftan devlete yüklenen bir sorumluluğa dikkat çekmekte, diğer taraftan da; devletin varlık nedenini oluşturmaktadır. Ortak yararın temini için çalışmak ve toplumda yaşayan bireylerin ihtiyaçlarını temin etmek devlet faaliyetlerinin temel amacı durumundadır. Toplumun ahlaken gelişimi için faaliyetlerde bulunmak zorunda olan devlet, aynı zamanda toplumun maddi açıdan korunması, imar çalışmaları ile daha rahat yaşamaları, toplumda huzursuzluğun önüne geçmek adına adaletli bir yönetim sergilemek için de çalışmak zorundadır (Maverdi, 1989:22-

23). Bu ikinci görevin üzerinde Maverdi’nin titizlikle durduğu ve dini konularda bile toplum düzenini göz önünde bulundurduğu görülmektedir (Maverdi, 1989:138).

Maverdi’nin toplumda düzen ve refahın sağlanması ile ilgili görüşlerine baktığımızda; güvenlikle ilgili konuların önemli bir yer teşkil ettiği görülmektedir. Güvenliği sadece can güvenliği olarak değerlendirmeyen Maverdi; devlete, bireyin haysiyet ve şerefini koruma, mal güvenliğini temin etme, güçsüz ve korunmaya muhtaç bireylere sahip çıkma sorumluluklarını da yüklemiş; devleti, bu görevleri yerine getirdiği için meşru kabul etmiştir (Maverdi, 1983:199).