• Sonuç bulunamadı

Devlet Başkanının Otoritesini Sınırlayan Unsurlar 116

B. M AVERDİ ’ NİN K ISA H AYAT S ERÜVENİ 9

B.1. Eserleri 10

4. MAVERDİ’DE DİN VE DEVLET ALGISI 89

5.2. Din-Devlet İlişkileri Açısından Devlet Başkanlığı Kurumu 111

5.2.3. Devlet Başkanının Otoritesini Sınırlayan Unsurlar 116

Maverdi tarafından Allah’ın yeryüzündeki vekili olarak görülen devlet başkanını, bu görevini yaparken sınırlayan unsurlar var mıdır? Varsa bunlar nelerdir? Bu unsurların belirleyicisi nedir?

5.2.3.1. Dinin Şekillendirdiği Adalet

Maverdi, hukuk kurallar içerisinde işleyen bir devlet örgütü tasarlamış ve devlet başkanına, hukuk kurallarıyla sınırlanmış bir faaliyet alanı bırakmıştır. Ona göre; başta devlet başkanını seçecek olan ehlü’l hal ve’l akd olmak üzere, devlet başkanı ve kamu yönetiminde görev alan üst düzey yöneticilerin adalet duygusuna sahip olmaları gerekmektedir. Bu tespitten sonra yaptığı adalet tanımı ise, Maverdi’nin din-devlet ilişkilerinde din lehine koyduğu ağırlığın göstergelerinden biridir. Maverdi adaleti; “görevlinin, güvenilir olması, günah işlemekten çekinmesi, haramlardan korunması, şüpheli işlerden uzak durması, hoşnutluğunda ve kızgınlığında güvenilir olması, dinî ve dünyevî işlerinde aynı olgunlukla hareket edebilmesi” (Maverdi, 1989:89) şeklinde tanımlamaktadır. Tanımdan anlaşılacağı üzere kişinin adaletli olup olmadığı dini yönüyle ortaya çıkmakta, yönetimde adaletli davranıp davranmayacağı kişisel olarak sahip olduğu nitelikler ile ilişkilendirilmektedir. Tanımdaki

adalet anlayışıyla donanmayan kişilerin, insanlarla ilişkilerinde de adil olamayacağı tespitini yapan Maverdi, bu nedenle; başta devlet başkanı olmak üzere, bütün yönetim kademesinde adalet şartını aramaktadır.

Maverdi’ye göre; soyu nedeniyle üstün niteliklere sahip olan devlet başkanı, güçlü- zayıf, avam-havas ayırımı yapmadan kanun karşısında ve hakların verilmesinde, kendisi de dahil olmak üzere, herkesi eşit görmek zorundadır. Devlet başkanının böyle davranmak zorunda olmasının nedeni; Allah’ın insanlar arasında eşitlikle hükmetmiş ve insanları denk görmüş olmasıdır. Devlet başkanı, Allah’ın hükmüne uygun olarak, aleyhine bile olsa adaletle davranmalıdır (Maverdi, 1981:265). Devlet başkanı, adaletle davranmak ve devlet organlarının neden olabilecekleri adaletsizlikleri önlemek için mezalim mahkemelerinde bizzat hâkimlik yapmalıdır. İdari hukuk alanındaki adaletsizliğin önlenmesini amaçlayan mezalim mahkemeleri de şeriatın hükmüne tabiidir (Kallek, 2004:249).

5.2.3.2. Dinin Şekillendirdiği Ahlak

Maverdi’nin, devlet başkanında aradığı şartlardan birisi de; devlet başkanlarının ahlaklı olmasıdır. Bu özellik; adeta “otoritelerinin aracı ve iktidarlarının temelidir.” (Maverdi, 1981:8). Soyundaki asalet nedeniyle devlet başkanında doğuştan gelen erdemlerin diğer inanlara nazaran daha fazla olduğunu öne süren Maverdi, (Maverdi, 1981:10) başka sebepleri olmakla beraber bu nedenle de devlet başkanında nesep şartı aramıştır. Seçkinci bir anlayışın izleri taşımasına rağmen; ahlaklı kişilerin topluma önderlik yapması gerektiğine inanan Maverdi, bu nedenle ahlak sahibi Müslümanlardan oluşan ehlü’l hal ve’l akdin, kendileri gibi erdemli bir devlet başkanı seçeceklerine inanmıştır. Bu nedenle teorisi içerisine böyle bir kurulu almış, bu kurula girebilme şartı olarak da nesep, cesaret ve selamet şartları dışında devlet başkanı olma şartlarını gerekli görmüştür (Maverdi, 1989:4).

Ahlaka bir araç olarak yaklaşıp, ahlaklı kişilik ve davranışın devletin işleyişindeki olumlu yönüyle ilgilenmesi, Maverdi’nin ahlakın bizzat değer olmasını inkâr ettiği anlamını taşımamaktadır. Kaynağını dinden alan bir ahlak anlayışına sahip olan Maverdi’nin sosyal ahlaka vurgu yapması, bunu devletin devamı için zorunlu görmesiyle ilgilidir. Ayrıca devlet başkanının ahlakla ilişkisi; ahlaka faydacı bir şekilde yaklaşan halktan farklı olarak, asaletinden kaynaklanmaktadır (Maverdi, 1981:10). Devlet başkanı, Allah’ın kendisine verdiği nimetleri düşünüp insanların en çok şükredeni ve insanlar arasında kötü

davranışlardan en uzak duran kişi olmalıdır (Maverdi, 1983:54-55). Kötü davranışlardan uzak durmayan devlet başkanı; “sahip olmadığı yiyeceklerle doyar gibi yapan ve yalan elbisesi giyen kişi gibi” olur (Maverdi, 1983:60).

Toplumda huzur ve sükunun hâkim olabilmesi için güçlü bir sultanın olması gerektiğini vurgulayan Maverdi, güçlü sultan olabilmeyi ahlaklı sultan olma şartına bağlamıştır (Maverdi, 1981:8). Güçlü sultan vurgusu nedeniyle; hükümdarın, bütün güç odaklarının boyunduruğundan kurtularak güçlü ve bağımsız olması gerektiğini savunan Machiavelli (Machiavelli, 1999:105-106) ile görüşleri örtüşüyor gibi görünen Maverdi’nin güç anlayışı ile Machiavelli’nin güç anlayışı arasında ciddi farklar bulunmaktadır. Maverdi, ahlaklı olmadan güçlü olunamayacağına vurgu yapmaktadır. Bu vurgu; Maverdi’yi, siyaseti ahlaki kuralların dışarısına çıkarıp kendine has bir alan olarak değerlendiren ve bu nedenle yöneticinin ahlaklı olmak gibi bir zorunluluğunun olmadığını söyleyen Machiavelli’den farklı kılmaktadır.

Yaşadığı dönemde devlet otoritesini sınırlayacak sivil unsurlardan söz edilemeyecek olması nedeniyle Maverdi, bu misyonu devlet başkanının ahlaklı olmasına yüklemiş, siyasal iktidarı kullananların tasarrufta bulunurken keyfilik yapmamasını devleti yönetenlerin ahlaklı olmasına bağlamıştır (Maverdi, 1981:12). Otoritenin kendi kendisini sınırlamasının büyük bir önem kazandığı bu dönemde, bunu sağlayacak kurumların gelişmemiş olması, din içerisinde ele alınan ahlakın değer koyucu rolüne vurgu yapma gereğini ortaya çıkarmıştır (Çağrıcı, 2003:80). “Siyasal iktidar sahiplerinin ahlaki erdemlerle donanmış olmaları, ahlaki davranışlardan yana tavır koyacakları anlamına gelecektir” düşüncesinde olan Maverdi’ye göre; meleke haline gelen iyi ahlaktan, güzel eylemler zuhur eder (Maverdi, 1981:44).

Maverdi’nin ahlak üzerinde bu kadar ısrarla durmasının bir nedeni de; devlet yönetimini üstlenenlere ve özellikle devlet başkanına, üstlendiği görevleri yaparken başarılı olmasını sağlayacak özellikleri kazandırmaktır. Devlet başkanına üstün özellikler kazandırmak istemesinin ise üç nedeni bulunmaktadır:

Nedenlerden ilki; bu görevin nübüvvetle olan ilişkisidir. “Nübüvvet, dünya ve ahiret maslahatlarını kapsayan, yaratılmışların en yüce mertebesi olduğu için; Allah, en üstün ahlâk sahibi ve en şerefli soya sahip olana bu görevi verdi. Hz. Peygamber, bu nedenle “mükemmel ahlâk ile gönderildim” buyurmuştur (Müsned-i Ahmed, II/318). İmaret ve imamet de

böyledir. Nübüvvetin durumunu izlediğine göre, onun niteliklerine benzer nitelikte olması gerekir.” (Maverdi, 1981:44-45) diyen Maverdi; devlet başkanlığı görevini, daha önce de söylediğimiz gibi, nübüvvetle bağlantılı olarak ele almaktadır. Görevi, peygambere halef olma sorumluluğunu içeren devlet başkanının kendisi ahlaklı olmalıdır ki, tebaası da ahlaklı olabilsin.

Devlet başkanının neden ahlaklı olması gerektiğini açıklarken öne sürdüğü ikinci nedeni; “uyrukların çoğu hayırda, şerde, cehalette, ciddiyette ve laubalilikte emirlerine ve meliklerine tâbiidirler.” (Maverdi, 1981:45) diyerek açıklayan Maverdi’ye göre; devlet başkanının yaptıklarının geniş bir kitle üzerinde etkisi bulunmaktadır. Devlet başkanlarını nehirleri besleyen denize benzeten Maverdi; “deniz tuzlu ise nehirler de tuzludur, deniz tatlı ise nehirler de tatlıdır diyerek” (Maverdi, 1981:45) devlet başkanlarının toplum üzerindeki etkilerine vurgu yapmıştır. Devlet başkanını; “melik, bakışların üzerinde toplandığı, sözleri ezberlenen ve hataları yayılan bir kişidir.” (Maverdi, 1983:58) şeklinde vasıflandıran Maverdi’ye göre; kendisini düzeltmekten aciz birisinin başkalarını düzeltmesi düşünülemez (Maverdi, 1983:56). Devlet başkanının, toplumun ahlaki gelişimiyle ilgili sorumluluğu, öncelikle kendisinin ahlaki donanımlara sahip olmasını gerektirmektedir. Toplumu ahlaken eğitecek kişinin kendisinde bu donanımların bulunması şarttır. Maverdi, bu şartı başta devlet başkanı olmak üzere bütün yöneticilerin yeterlilik şartları arasına yerleştirmiştir. Ahlaki erdemlere sahip kişinin devlet başkanı yeterliliğini tam olarak görürken, bu erdemlerden yoksun olan kişiyi devlet başkanlığı görevinden uzaklaştırmak gerektiğini söylemiştir (Maverdi, 1989:24). Maverdi’ye göre; toplumun sevgisini ve güvenini kazanmış bir devlet başkanıyla toplum arasında umut ve endişe birlikteliği doğar. Devlet başkanının davranışları ve sözleri kısa sürede yayılır ve taklit edilir. Böylece devlet başkanı, toplumsal davranışların oluşmasında etkili olmuş olur. Maverdi’nin bu değerlendirmeleri, devlet başkanını ahlaki bir model olarak gören Platon’un düşüncelerini yansıtmaktadır (Çağrıcı, 2003:79).

Toplumda ve devlet başkanında bulunması gereken ahlakilik vasfını gerektiren son neden ise; devletlerin tabii olduğu kabul edilen sosyal yasadır. Maverdi, devletin bu yasa çerçevesinde var olduğuna ve yıkıldığına inanmaktadır. Ahlak, devleti oluşturan bu yasalardan bir tanesidir. Devletin oluşması ve yıkılması bu yasayla kurduğu ilişkiye bağlıdır. Toplum ahlakının bozulması devletin yok olma nedenleri arasındadır (Maverdi, 1983:56).

Maverdi’nin birçok eserini tahkik eden Rıdvan es-Seyyid; ahlakın, Maverdi’nin devlet anlayışındaki yerini belirtmek için; en meşhur eseri el-Ahkâmu’s-Sultâniyye’nin temel tezinin, “ahlâkî halifelik çalışmalarına giriş” olduğu tespitini yapmıştır (Seyyid, 1993:20). Bu tespit Maverdi’nin siyasi düşüncesinde ahlakilik ilkesinin konumlandığı noktayı göstermesi açısından önemlidir. Maverdi’nin siyasi düşüncesinde var olan ahlakilik fikri; devleti, ahlak normlarıyla analiz etme ve devlete ahlaki sorumluluklar yükleme şeklinde öteden beri var olan bir yönelimdir. Bu doğrultuda fikir üretenlerden olan Aristoteles; fert için iyi olan ahlaki tutumun devlet için de iyi olduğunu ve devletin, hakimiyeti altındaki kişilerin ahlaken yükselmesi ile ilgili görevlerinin bulunduğu görüşündedir. Aristoteles’e göre; temelinde ahlaki değerler yer almayan devlet, sadece güç ve hukuk normlarıyla istikrara kavuşamaz (Aristoteles, 1998:15-20). Aristoteles’le aynı düşünceleri benimsemiş görünen Maverdi; devleti, adaletten ve ahlaki değerlerden bağımsız olarak faaliyette bulunan idarî bir mekanizma olarak tasavvur etmemiş, başta devlet başkanı olmak üzere bütün kamu görevlilerinin ahlâk kurallara uygun olarak hareket etmelerinin gereğine vurgu yapmıştır.