• Sonuç bulunamadı

Manas Destanı’nın Kısa Özeti:

İKİNCİ BÖLÜM : MANAS DESTANI’NDAKİ MÜZİKAL UNSURLARIN SAPTANMASI VE YORUMLANMAS

2.3. Manas Destanı’nın Kısa Özeti:

Manas Destanı‟nın farklı varyantlarında kimi ayrıntılar değişiklik gösterse de, temel konular aynıdır. Destanda yer alan müzikal ögelere geçilmeden önce, destanın kısa bir özetinin verilmesi uygun görülmüştür. Manas Destanı‟nın “Manas” kısmının başlangıcı, gelişimi ve sonucuna ilişkin temel olaylar aşağıda sunulmuştur.

Destan, Manas‟ın doğumundan önce, Kırgızların Kalmuklarla yaşadığı sorunları anlatarak başlar: Kırgızlar‟ın başbuğu Orazlı‟nın ölümünden sonra, Kalmuk Hanı Alevke, Kırgızlara saldırmış, büyük zararlar vermiş ve onları boyunduruğu altında yaşamak zorunda bırakmıştır. Kırgızların beyi Cakıp (Yakup) Han ve etrafındaki Kırgızlar, Alevke‟ye karşı ayaklanmış ancak yenilerek Altaylara sürülmüşlerdir.

Altaylarda yaşayan Kırgız beyi Cakıp Han, bir çocuğunun olmasını çok istemektedir. Bu amaçla verilen ulu toydan sonra, büyük hatun Çıyırdı, hamile kalır. Pars yüreği yiyerek geçen hamileliğinin sonunda Manas dünyaya gelir. Manas‟ın olağanüstü bir güce sahip olduğu, farklı varyantlarda çeşitli mucizelerle anlatılmıştır. Bunlardan bazıları şöyledir: “Manas doğarken, yer sallandı, gök gürledi, Ak Otağ’a kut düştü. İki omzunda yeleleri olan, çok iri ve kuvvetli bu bebek, ellerinde kan pıhtısı ile doğdu.” Bebeğe Manas adının verildiği saklanır ve isminin Dev Cinli (Çong Cindi) olduğu ilan edilir. Bunun nedeni, Çinli Esen Hanı‟nın kâhinlerinin, Kırgız halkının içinde Manas adlı, kara mavi yeleli, omzunda kızıl benli bir alpin doğacağı ve büyüdüğünde Çin, Hitay ve Kalmuk halklarına büyük bir bela olacağını haber vermeleri idi. Nitekim gerek Manas doğmadan, gerekse doğduktan sonra Kalmuk ve Çinliler Manas‟ı bulmak ve öldürmek için düzenledikleri saldırılar, destanda detaylı şekilde yer alır.

Manas‟ın çok küçük yaşlardan itibaren bir yetişkin gibi gözüktüğü, mucizevî bir güce sahip olduğu ve liderlik yeteneği destanda sık sık vurgulanır. “Manas üç yaşında iken, bir delikanlı gibi gözüküyordu, döğüşmeyi ve kuvvetini göstermeyi

istiyordu. Sekiz yaşında iken iyiden iyiye ele avuca sığmaz oldu. Manas’ın büyük gücüne rağmen, deneyimsiz bir çocuk olması, Cakıp Han’ı endişelendiriyordu. Onu terbiye etmesi, yetiştirmesi ve düşmanların gözünden uzak tutması amacıyla, Manas’ı, töreleri iyi bilen, kudretli Oşpur’a teslim etti.” Destanın bu kısmında Oşpur‟un Manas‟ı nasıl yetiştirdiğinden, bu eğitimin zorlu ve çetin oluşundan söz edilir. Oşpor‟un yanından Kırgızların yanına geri dönen Manas, gücünü ve farkını herkese ispatlayarak Kırgız halkının saygısını kazanırken, düşmanları Kalmuklular ve Çinlilere karşı büyük mücadeleler vererek, onların en büyük korkusu haline gelir. Manas‟ın çocukluğu anlatılırken, Kalmuk ve Çinlilerle olan savaşlar destanın ana konusudur. Neskara ile olan büyük mücadele ve bu mücadeleler esansında Manas‟ın kahramanlıkları destanda yer alır. Akabinde Manas‟ın han seçilmesinden ve kendine seçtiği kırk yiğitten söz edilir. Manas‟ın Kırgız halkının bilgelerine sorarak seçtiği ve destanda önemli bir yere sahip olan kırk yiğidin adı da ilk kez burada zikredilir. Manas han olduğu dokuz yıl boyunca, halkın durumu çok iyiye gider, refah seviyesi artar.

Manas Destanı boyunca Kalmuklar ve Kırgızlar arasındaki savaşlar sürer. Bu mücadelelerde erkekler gibi savaşan Saykal Kız, özel bir yere sahiptir ve kadınların Türk toplumundaki yerini göstermesi açısından önemlidir. Aynı şekilde, devletin başında yer alan hatunların önemi de, destan boyunca vurgulanır.

Manas‟ın zaferleri sırasında savaşçı Bakay‟ın Manas ile bilge konuşmaları, ders verici niteliği ile yer alır. Bakay, Kalmuklarla yapılan bir savaşta ölen yiğitlerine üzülen Manas‟a şöyle der: “Yenmek düşmanı öldürmek demek değildir, Yenmek halkın kurtulması demektir. Ama kimi zaman milletinin ocağını, mızrak ve kılıç ile genişletmen gerekir. Halkı kurtarmak herkesin yapabileceği bir şey değildir. Tanrı bunu nadiren birilerine yazar. İşte Manas, senin alnına da bu yazılmıştır.” Destanda buna benzer konuşma ve öğütler zaman zaman yer alır. Ayrıca savaş sonraları yapılan cenaze merasimlerinde de Türklere has gelenek ve görenekler destanda görülür.

Manas‟ın ünü her tarafa yayılmıştır. Zaferleri sonrasında yapılan eğlenceler Türk kültür ve Türk müziğinin özelliklerini yansıtmaktadır. Ancak tıpkı Türk tarihi gibi Manas Destanı‟da savaşsız geçmez. Çinlilerle Kırgızların savaşı destanın devamında yer alır. Bu savaşlarda Çinlilerin hilelerinden söz edilir. Bu hilelere

rağmen Manas‟ın yendiği askerlerini gören Çinli Esen Han‟ın durumu destanda yer bulur.

Manas otuziki yaşına geldiğinde, halkını Kalmuk ve Çinlilerden kurtarmayı başarmıştır. Türk kabilelerinin reislerini, komutanlarını toplayan Manas, büyük bir göçe karar verdiğini açıklar. Altay‟daki Kırgızlar Ala-Dağ‟a hep birlikte göç etmeye başlarlar: “Manas’ın çadırında borazan öttürüldü, davul çalındı. Yurtta insanlar kaynadı. Altay’daki Kırgızlar ustalıkla, kaidesiyle göçmeye başladı. Göç edenler altmış bin aileye ulaştı”

Ata yurduna yaklaştıklarında, Alevke ile savaş kaçınılmazdır. Manas, Alevke‟den halkının öcünü almak istemektedir. Destanın bu kısmında Alevke‟nin sarayından detaylı şekilde söz edilir ve bu sarayda cariyelerin yaptıkları müzik çeşitli kaynaklarda belirtilir. Alevke‟nin Manas‟ın gücü karşısında boyun eğmesi ve itaat etmesinden sonra, Manas Andican‟daki Kalmuk ve Kırgızların hanı ilan edilir ve Alevke‟nin muhteşem servetini halka dağıtır.

Destanın devamında Altay‟ın güneyinde bulunan ve Manas‟ı yenmek isteyen Şooruk Han ile Manas‟ın savaşı anlatılır. Bu savaşı da kazanan Manas, ganimet olarak Şooruk‟un güzel kızı Akılay ile evlendi. Destanda, bu düğün şölenindeki Türk gelenekleri ve Türk müziğinden söz edilmektedir. Destan boyunca önemli bir yeri olan Manas‟ın atı Ak Kula da bahsedilmesi gereken önemli bir figürdür. Nitekim Türklerin at ile olan yoğun ilişkisi, Manas Destanı‟nda da Manas ve Ak Kula arasında işlenmiştir.

Manas Destanı‟nın, Manas‟tan sonra belki de en önemli ikinci şahsı olan Almambet, destanın bu kısmında giriş yapmaktadır. Bir Çin beyinin oğlu olarak dünyaya gelen, akıllı ve bilgili Almambet son derece adil, dürüst ve güçlü kişiliği ile kıskançlıklara hedef olur. Etrafındaki oyunları anlayan ve Çin‟in politikasını beğenmeyen Almambet, yurdundan kaçmaya ve Kırgızlara sığınmaya karar verir.

Almambet‟in dürüstlüğü Türk ocaklarında da nam salmaya başlar. Onun kahramanlıklarını duyan Manas, Almambet‟i çeşitli açılardan sınar ve onun yanına sığınmasını kabul eder. Sonrasında gelişen Manas ve Almambet‟in sıkı dostluğu, destanda sık sık işlenir. Almambet artık Manas‟ın kardeşi olmuştur. Hatta bu durum, Türk destanlarına özgü bir mucize ile perçinleştirilerek anlatılır: “Manas’ın annesi Çıyırdı, Tanrım bana iki oğul verdi der ve göğüslerinden gelininki gibi süt fışkırıp

akar. Şöhretli hanım Çıyırdı, sağ yanına Manas’ı, sol yanına Almambet’i alarak “ikizleri” emzirir”

Destanında devamında Manas‟ın evlenme isteğinden söz edilir. Manas, ganimet sonucu elde edilmemiş, zoraki bir evlilik değil; sevip sevileceği bir eş istemektedir. İstediği eşin özelliklerini destanın kimi varyantlarında net şekilde anlatır. Bu istediğini babası Cakıp‟a iletir. Kendisini ve Almambet‟i evlendirmesini ister. Bunun üzerine babası bir araştırma yapar ve Atemir Han‟ın kızı Kanıkey‟in oğluna uygun olduğuna karar verir. Bu noktada, destanın en önemli kadın karakteri olan Kanıkey, hikâyeye dâhil olur.

Manas‟ın çok büyük bir kafile ile Kanıkey‟i eş olarak almak için Tacik yurduna hareket etmesi, bu durum karşısında kızın babası Atemir Han‟ın yaşadığı şaşkınlık, Kanıkey ile Manas‟ın ilk karşılaşmaları ve gelişen olaylar destanın önemli bir kısmıdır. Manas ve Almambet‟in düğünü aynı gün yapılır. Almambet‟in evlendiği Aruuke‟nin özelikleri de destanda anlatılır. Kırk gün süren bu düğün esnasında, Türk gelenek ve göreneklerine ilişkin detayları izlemek mümkündür.

Düğünden sonra, Er Kökçö‟nün, Altay‟daki Kalmuklara karşı Manas‟tan yardım talep etmesi işlenir. Akabinde Manas‟ın akrabası olan Kökçegöz (Közkaman) ve oğullarının Kırgızlara sığınması konu edilir. Manas onlara kucak açsa da, hanımı Kanıkey onlardan şüphe duyar. Nitekim Manas‟ı çok kıskanan bu kişiler, Manas‟ı ve kırk çorasını (yiğidini) zehirlerler. Ölümle pençeleşen Manas, Türk destanlarının önemli temalarından birisi olan kırklar sayesinde, tekrar hayata döner. “Kırkların her biri Manas’a ilaçlar sundular ve onu iyileştirdiler.” Destanda bu kısım Manas‟ın yeniden doğuşu / Manas‟ın dirilişi gibi başlıklar altında işlenir. Manas‟ı öldürdüğünü sanan Kökçegöz, Manas‟ın karargâhını yağmalar ve onun sevgili eşi Kanıkey ile evlenmek ister. Bunu reddeden Kanıkey ve Manas‟ın annesi Çıyırdı hanıma türlü kötülükler yapan Kökçegöz ve oğulları, kırk yiğidini bulan Manas tarafından cezalandırılır. Olayların böyle sonuçlanması üzerine, Manas eski Türk adetlerine göre kurban keser. “Manas kırk çorasına akıl danıştıktan sonra, Tanrı’ya dua edip, ak boz kısrağı kurban kesti. Kanıkey adetlere göre Manas’ın eski giysilerini yoksul ve zavallı kimselere dağıttı.” Yukarıda yer alan bir kaç satırlık kısımda bile, destanda yer alan önemli motifler dikkat çekmektedir. Hanın yanındakilere akıl danışarak iş yapması, at kurban edilmesi, hatunların karar vericiliği, yoksullara eşyaların

dağıtılması burada yer almaktadır. Bu örnek bile, destanın tamamının Türk kültürü adına ne derece zengin ve önemli olduğunun küçük bir kanıtıdır.

Destanın önemi bir kısmı olan Kökötöy Han‟ın aşı yani cenaze yemeği, Manas‟ın dirilişinden hemen sonra işlenir. Taşkent‟te Türk kabilelerini yöneten Canadil‟in oğlu Kökötöy‟ün ölmesinden sonra, oğlu Bokmurun‟un verdiği aş ve bu aşa katılanlar, tüm varyant ve kaynaklarda büyük yer tutar. Kökötöy‟ün aşına Kırgız ve Kazaklardan yüzeli bin kişinin katılması, ayrıca er Koşoy, Kokan Hanı Kozu Bey, Malabeğ, Buhara Hanı Temirhan, Altı Şaar‟dan Alabeğ, Muzburçak, Noygut‟tan Karaça, altı bin askeriyle gelen Er Ürbü, yedi bin askeriyle gelen Camgırcı gibi kişilerine katılımı detaylı şekilde anlatılır. Aş‟a Kalmuk, Çinli ve Mançu‟ların gelmesi, olası bir savaşı gündeme getirir. Neskara‟nın da aşa gelmesi ile ortam gerilir. Bu aş (cenaze yemeği / büyük cenaze töreni) da yemek ve hizmetin hazırlanması için doksan bin kişinin görevlendirildiğinden söz edilir. Aş‟ın anlatımında Türk kültürüne ilişkin önemli ayrıntılar göze çarpar. Bunların başında, yapılan at yarışları, güreşler, yakılan sagular (ağıtlar), atların resmigeçidi, mızrak yarışları yer alır.

Kökötöy‟ün aşında Manas‟ın, Çin hanı Kongurbay ile olan mücadelesi anlatılırken, eşi Kanıkey ile olan güzel ilişkisi tekrar işlenmiştir. Destanın bu kısmında kimi varyantlar, eski Türk inancına göre Umay Ana‟dan yardım dilendiğini belirtirken, İslamî dönem etkisindeki kimi varyantlar ise Allah‟tan medet umudulduğunu ifade eder. Bu durum, destanın tamamı için geçerlidir. İslam‟ın kabulü ile destana pek çok İslamî motif girse de, Gök Tanrı inancına ait ayrıntılar her zaman dikkat çekmektedir.

Aş töreninden sonra, Manas ile Çinliler arasında geçen Büyük Savaş anlatılır. Bu savaş, destanın en önemli parçalarından birisidir. Savaşın başlangıcı şöyle anlatılır: “Han sarayının kulesindeki nöbetçi muhafızlar, Manas’ın cebesini giyip, büyük Ak Kula’sında binip çıktığını gördüler. Okun ulaşabileceği boz tepeye çıkan han, elindeki davula dünyayı sarsacak şekilde vurdu” Davulun sesi ile başta Bakay olmak üzere kırk çora ve diğer Kırgızlar Manas‟ın etrafında toplanır. Büyük bir ordu, büyük bir tuğ takımı (askeri bando) eşliğinde saldırıya geçer. Çin‟e karşı yapılan bu savaşta, Almambet‟in pek çok yararı dokunur. Ancak Çin ordusu çok kalabalıktır. Destanda pek çok kez, Çinlilerin karabalıklığını anlatmak için “ineğin tüyü gibi çok

olan Çinliler” , “karınca gibi çok olan Çinliler” gibi tabirler kullanılmıştır. Buna rağmen Kırgızlar Pekin‟e kadar girer ve savaş Kırgızların lehine sonuçlanacak gibi görünmeye başlar. Bu esnada Manas ciddi şekilde yaralanır ama bu durum çok yakınları hariç kimseye duyurulmaz. Çinli Esen Han, Kırgızların ilerleyişinden çok korkar, türlü hediyeler vererek, barış yapmak ister görünür ama asıl niyeti Kırgızları kandırmaktır. Onların barış istediğine inan Manas‟a karşı harekete geçen Çinliler ile Kırgızlar arasında büyük bir savaş olur. Bu savaşta Manas‟ın en yakın dostu Almambet ölür. Manas‟ın onun ardından yaktığı ağıt, destanın tüm varyantlarında işlenmiştir.

Büyük savaş sırasında ağır yaralanan Manas‟ın da durumu gittikçe kötüleşmektedir. Eşi Kanıkey‟e ve kırk yiğidine vasiyetini bildirir. Bundan sonra “Manas bir daha konuşmadı, mizan top yıldızı dolduktan ve kahramanlarıyla vedalaştıktan sonra, elli iki yaşında vefat etti. Han otağındaki direği altında yapılmış gök bayrağın yerine siyah bayrak asıldı. Dul kalan zavallı Kanıkey, bir daha dönmemek üzere giden bozkurdunun ardından sağu sağdı (ağıt yaktı) ağladı”

Destanın devamında, Manas‟ın ölümü üzerine harekete geçen düşmanlarından, önceden dost gözüken kötü niyetli akrabalardan söz edilir. Bu kişiler, Manas‟ın ölümü üzerine hanlığı yağma ve talan ederler. Kanıkey, Manas‟tan olan tek oğlu Semetey ve Manas‟ın annesi Çıyırdı hanımı yanına alarak, babasının yanına kaçar.

Destanın Manas kısmı burada son bulur. Destanın bu kısmını, Manas‟ın oğlu Semetey‟in anlatıldığı “Semetey” ve torunu Seytek‟in işlendiği “Seytek” bölümleri takip eder.