• Sonuç bulunamadı

Deri Terbiye Taşları

5. AHÎLERE AİT MENKUL ESERLER

5.13. Deri Terbiye Taşları

Envanter No: -

Ölçüleri: Yükseklik: 83 cm Çapı:78 cm Taş Kalınlığı: 10 cm419 Cinsi: Beyaz Kalker

Tarihi:13. Yy. Metni:-

Genel Tanım:

Ahî Evren Zaviyesinin avlusunda ve girişinde dört adet terbiye taşı bulunmaktadır. Deri terbiye taşları yekpâre kalker taşının içinin şevli formda boşaltılmasıyla elde edilmiştir. Dört terbiye taşıda form olarak ters konik forma sahîptir ve üçünün içi toprakla doludur. Ters konik formun ağız kısımlarıın et kalınlıklarında ve terbiye taşının dış yüzeyinde zamanla meydana gelen tahribatın izleri görülmektedir.

Değerlendirme:

Ahî Evren Zaviyesi, günümüzde merkez Melikgazi Mahallesinde yer almaktadır. Ortaçağda ise Kayseri’nin Sivas kapısı cihetinde Yoğun Burç’un yakınında, Debbağlar, Külahduzlar’ın çarşısının ve Ahîlerin bulunduğu mevkide yer almaktaydı.Ahî Evran’nın evininde bu mevkide olduğu bilinmektedir420.Eserin bulunduğu mevkide İbn Battuta XIV. Yy Kayseri’ye geldiğinde Ahî Emir Ali’nin zaviyesinde kalmıştır421 ve Ahî Emir Ali’nin zaviyeside bu bölgededir. Yine bu bölgede XV. Asırda Ahî Emirleri’nin yaşadığı bilinmektedir422. Bu bilgiler ışığında yapının Ahî Evren’e ait olmasa da Ahîlere ait olduğu anlaşılmaktadır.

Yapı çevresindeki 1990 tarihlerinde başlıyan yıkım faaliyetlerinden nasibini alan zaviye 1993, 1994 ve 1995 yıllarında Kayseri Müzesi’nin gerçekleştirdiği kazı faaliyetlerinde, zaviyenin bazı mekanları tespit edilmiş ancak aslına uygun restorasyon

419 Kalkerin kayaç yapısından ve zamana bağlı oksijen temasından dolayı taşların yüzeyleri ölçü için tam bir form vermemektedir. Bu sebeple ortalama değer alınmıştır.

420 Eravşar, O., “Kayseri Ahî Evren Zaviyesi”, Ortaçağda Anadolu (Aynur Durukan’a Armağan), Ankara, 2002, s.219.

421İbn Battuta, Seyehatname, (Çev. A. S. Aykut), YKY, İstanbul, 2004, s.285. 422 Eravşar, O., agm., 2002, s.224.

faaliyetleri yürütülmediğinden eser özgün yapısını yitirmiştir423.Ahî Evrenle ilişkilendirilen yapı şimdilerde “Esnaf ve Sanatkârlar Müzesi” olarak hizmet vermektedir.

Zaviyenin Ahî Evrene veya debbağlara ait olması hususunda,Muhammed es- Sivasî tarafından kaleme alınan Menakıb-ı şeyh Evhadü’d-din-i Kirmani adlı eserde bildirildiğine göre Kayseri’de bir dericiler çarsısı, bunun bitişiğinde de Külahdûzlar çarşısı bulunuyordu. Aynı eserin bir başka yerinde de Kayseri’de bakırcılar çarşısından da söz edilmektedir. Bu eserde Kayseri’de dokumacılar ve örgücüler çarşısından da bahsedilmekte, Evhadüd-dini Kirmanî’nin müridlerinin buradan İstanbul’a ve diğer Rum beldelerine halı ve kilim ihraç ettikleri bildirilmektedir. Devrin tarihçisi İbn Bibi de buradaki Debbağlar çarşısından bir vesileyle bahsetmektedir. Debbağların piri olan Ahî Evren’in evi de bu debbağlar çarşısında bulunan Hanikah’a bitişik idi ve bir kapısı Hanikah’a bir kapısı da camiye açılıyordu. Ahî teşkilatının lideri Ahî Evren Hace Nasirüddin’in burada faaliyetini sürdürdüğü tespit olunmaktadır424.

Bahsi geçen terbiye taşları, bölgeye yakın olan bir akaryakıt istasyonunun inşaatı sırasında bulunmuş ve 2002 yılında müzeye getirilmiştir. Gerek bölgenin,- yukarıda bahsettiğimiz bilgi debbeğhâneler bölgesi olması- gerekse Ahîlerin meskûn muhitleri olmasındandolayı hem zaviyenin hem de terbiye taşlarının Ahîlikle münasebetlerinde kuşku yoktur. Müze olarak kullanılan Ahî Evren Zaviyesini gezdiğimizde teşhir edilen eserler XVIII. Yy’dan geriye tarihlenmemektedir. Taşların yapısı, karakteristiği müzede belirtildiği gibi XIII. Yy özelliğini yansıtmakta dolayısıyla müzenin en orijnal eserleridir425.Deri terbiye taşlarında derinin bekletilme, renklendirme işlemleri yapılmaktadır. Sayısı bir tabakhânede ne kadardır tam olarak bilemiyoruz ama taşların birbirine yakın yerleştirilerek kullanılabilir. Dolayısıyla günümüzde Fes’in deri tabakhanesi olan Chouara Tabakhanesine benzer bir kullanım görüntüsünüakla getirmektedir.

423 Eravşar, O., agm., 2002, s.220. 424 Bayram, M., agm.,2002, s.382-383.

425 Müzenin en özgün eserleri terbiye taşları olurken, en korumasız olanları da matessüf bu eserlerdir. Belki yontulmuş taş olarak görüldüğü için kıymet-i harbiyesi anlaşılmamaktadır, lâkin araştırmamız neticesinde gördüğümüz üzere Ahîlik adına, Ahîliğe ait eser diyebileceğimiz de fazla bir eser yoktur. Ahî Zekeriya’nın sandukası da aynı durumdan muztariptir. Dolayısıyla gerekli tedbirlerin alınarak taşların erimesinin önüne geçmek gerekmektedir. Konya İnce Minareli Medrese’nin müstesna özellikli taç kapısı dAhî göz önünde eririken, bu eserlerin dikkate alınacağından da pek ümitvâr değiliz.

Ahî zaviyelerinde suçluların da terbiye edildiğini Evliya Çelebi'nin şu haberinden anlıyoruz, Sarıkaya’dan aktararak: "İstanbul'un dört mevleviyet yerinde oniki mahallede debbağ karhâneleri vardır. Bunların içinde nice şahbaz işçiler vardır ki âdem ejdarhasıdır. Eğer içlerine bir kanlı yahut bir harici düşse asla hâkime teslim etmezler. Ol kanlı erenlerin elinden halas dahî olamaz. Biçareyi köpek necisi idman etmeye tayin ederler; ister istemez talib (tövbekâr) ve tahîr (temiz) olup nihayet bir kâr sahîbi olur.” Bu ifadelerden Ahî teşkilatının suçluları ıslah ile cemiyete tekrar kazandırma yolunu günümüzden çok önce uyguladıkları anlaşılmaktadır426.

Bu özgün eserlerin kullanımı ve Ahî Evran-ı Veli’nin mesleği olan debbağlık ve derinin işlenmesi hususunada kısaca değinmeğe çalışalım.

İnsanoğlunun ihtiyaç kaynaklı avlanma ve avladığı hayvanların derisinden, kemiğinden yararlanarak hayatını devam ettirme geleneği arkeolojik buluntulara paralel olarak paleolitik döneme kadar götürülmektedir.

Ahî Evren’in zaviyesine atfedilen ve Ahî Evren’in de dericilikle uğraşmasından mülhem, dericilik hususundan bahsedecek olursak.

Hayvanın yüzülen derisi canlı bir organizmadır bu sebeple ham derinin kullanılabilir hâle getirilmesi içintüm süreci ifade eden, sepileme/tabaklama işlemine tabi tutulur.

Tabaklama/Tanning işlemi ya deriden kıllar ayrıldıktan sonra ya da kıllı derinin tabaklanması şeklinde iki türlüdür. Derinin kıllardan temizlenmesi/kıl dökme işlemi derinin ısıtılıp üzerinde bakteri üremesi sağlanarak, hayvan idrarıyla bekletilerek veya küllü suda bekletilerek yapılmaktadır. Kalan tüyler ise kazıma bıçaklarıylatemizlenmektedir. Derinin kıllardan ayrılmasına “ar yapmak” denilmektedir. Bu işlemlerden geçen deri su ile ayak altına alınarak yıkanır devamında tezgâh üzerine gerilerek üzerinde kalan et ve yağ parçaları filo bıçağı ile temizlenir bu işleme “etleme” denilmektedir. Deriler yaklaşık bir metre derinliğindeki çukur/kuyu veya oyulmuş taş içerisinde meşe palamutu ve kireç karışımı içerisinde, derilerin cinslerine göre üç ay ile bir seneye kadar bekletilmektedir. Kirecin yakıcı özelliği dolayısıyla dabaklar tarafından tercih edilmektedir, ayrıca tabaklama için köpek

426 Sarıkaya, S., agm., s.60.

dışkısıda427kullanılmaktadır yine köpek dışkısı da su ile eritilip deriler içerisinde bekletilmektedir428.

Deri üzerinde kalan et, kıl gibi istenmeyen unsurlar “kavelata” ile temizlenmektedir. Kavelatanın el ve omuz kavelatası şeklinde iki türü mevcuttur. Debagat işleminden sonra deri sırtından -serçe kısımından- mermer masa üzerine yatırılarak açkı âletiyle (=istekal) deri üzerinde debagattan kaynaklanan buruşma ve büzüşmeler giderilmektedir. Perdah işleminden sonra derilerin serçe kısımlarına don yağı sürülmektedir. Deriler bu haliyle bir ay kadar bekletilir yağın nüfuzu sağlanırdı. Deri yağ ve pisliklerden temizlenerek traşlanırdı buna “dane kırmak” denirdi ve “mantar” ile yapılırdı. Mantar kolun gireceği kayış ve elin tutacağı tahta kulptan mürekkepti, mantar aynı zamanda desen işlemeye de yarardı429.

Tabaklama işlemlerinde köpek dışkısı, sumak430, şap, tuz kullanılmaktadır. Bu tür tabaklama işlemlerine kara dericilik denilmektedir. Deri: sahtiyan, meşin, kösele ve güderi gibi çeşitlere ayrılmaktadır. Seccade, post, kalpak, gocuk gibi giysiler için tabaklanan derilerin tüyleri alınmaz431.

427 Köpek dışkısının özel toplayıcıları vardır bunlara “sakatçı uşağı” nedilmekteydi. Sakatçı uşakları kollarına taktıkları sepetle, ya da sırtlarındaki küfelere ellerindeki ucu çivili deynek vasıtasıyla köpek dışkılarını toplar ve bunları öğleden önce tabakhaneye yetiştirmek için uğraş verirlerdi. Malum deyim de buradan kaynaklanmaktadır.

428 Diyarbakırlıoğlu, M.A., Kaybolan Meslekler ve Son Ustalar, İstanbul, 2010, s.257-262.

429Tekin, Z., Tanzimat Dönemine Kadar Osmanlı İstanbul’unda Dericilik, (Doktora Tezi), İstanbul, 1992, 64-66; Tekin, Z., “Debbağhâne”, Ahîlik Ansiklopedisi, Ankara, 2016, C:1, s.357-358

430 Tanen denen ve bitkilerde bulunan bir maddedir. Kavak, çam, söğüt gibi ağaçların kabuğunda; sumak gibi bitkilerin yapraklarında; meşe, kestane gibi ağaçların kendisinde bulunmaktadır.

Fotoğraf No:38 Ahi Evren Zaviyesinde Yer Alan Deri Terbiye Taşı

Fotoğraf No:39 Ahi Evren Zaviyesinde Yer Alan Deri Terbiye Taşı

5.14. Ankara Etnoğrafya Müzesinde Bulunan Alem