• Sonuç bulunamadı

Demokratik Edebiyat Dönemi (1900 1933)

1.2. ÇAĞDAŞ UYGUR EDEBİYATI

1.2.1. Yakın Zaman Uygur Edebiyatı

1.2.1.1. Demokratik Edebiyat Dönemi (1900 1933)

Yakub Bey'in ölümünden sonra Çin esaretine giren Uygurlar, dünyada meydana gelen değişimlerden etkilenerek tekrar özgürlük mücadelesi vermeye başlamış, bu mücadele ise yenileşme devri Uygur edebiyatına esas teşkil etmiştir.

Bu dönem edebiyatının genel hususiyeti üzerinde durulduğunda, hayatın talebi ve Çiftçiler Hareketinin ilhamı neticesinde, edebiyatın gerçek hayatla olan münasebetinin çok daha sıkı olduğu, bütün edebiyatımızın büyük derecede realizme yöneldiğini söylemek gerek. Klasik edebiyatımızda uzun zamandan beri devam edip gelen zamandan ve zalim hükümdarların zulümlerinden sızlanma, hakikat üzerinden şikâyette bulunma, hoşnutsuzluk bu devre

25

gelindiğinde, içtimai hayattaki illetleri doğrudan aksettirip, onu açık, aşikâr tenkit edip, tenkidî realizm yoluna yöneldi. Edebiyatımızda tenkidî realizmin yazın usulü suretinde varlık buluşu, edebiyatımızın terakkiyatında atılan büyük bir adım olup, o edebiyatımızın tür cihetinden de genişlemesine ilham verdi. Edebiyatımıza içtimai facia ve çiftçiler hareketi temasının girmesi ile edebiyatımız mazmun yönüyle derinleşmekle kalmayıp, belki onun önüne büyük içtimai hadiseleri ve mürekkep vakaları aksettiriş talebi ve zaruriyeti de konuldu. Bu talep ve zaruriyet tabii halde koşuk, latife, destan gibi halk içinde genelleşen türlerin gelişimini belirgin derecede öne çıkardı. Neticede koşukçuluk ve destancılığımız romantik vakalar, geleneksel olay örgüsü temasından aşıp geçerek, gerçek vakalar zemininde oldukça büyük derecede ilerlemelere erişti. (Zaman, 1988: 6.)

Bir yandan yerli beylerle bir yandan Mançu hükümetiyle mücadele eden Uygur halkı bu durumu destan ve koşuklarında açıkça dile getirmektedir. Devrin şartlarını en iyi ifade eden destanlardan biri olan Abdurrahman Han Goca Destanında Hoten halkının duyguları ifade edilmektedir.

"Ġoca tolġan ġezepke, “Hoca dolmuş gazap ile Ot çaqniġan közliri; Ateş saçmakta gözleri Xencer idi, oq idi, Hançer idi kurşun idi Éytqan herbir sözliri: Ettiği her bir sözleri Ambalda yoq diyanet, Beylerde yoktu diyanet Barçisida xiyanet; Tamamındaysa hıyanet Yurtni tamam qapliġan, Yurdu tamamen kaplayan Vaba yeñliġ cinayet. Veba gibi bir cinayet Bizniñ elde bolmiġaç Vatanımızda olmayan Berke, birlik, inayet, Bereket, birlik, inayet Béşimizġa çüşüptu, Başlarımıza üşüştü Dehşet qizil qiyamet. Dehşetli kızıl kıyamet Xoten xarab boluptu Hoten harabe olmuştu Baġri qanġa toluptu. Bağrı kan ile dolmuştu Aldimizda ikki yol Önümüzdeyse iki yol Hayat mamat turuptu. Hayat ya memat kalmıştı Kim köyünse dilidin Kim acır ise gönülden Tuġulup ösken élge; Doğup büyüdüğü ele

26

Qiliçini ép qinidin, Kılıcın alıp kınından, Minsun atniñ bélige. Binsinler atın beline. Bilensun şemşer, qiliçlar, Bilensin şemşir, kılıçlar Baturlar xatir téşiġa; Baturlar hatır taşına Eceldin qizip çélişlar, Ecelden coşkun savaşlar Ġem yaġsun yav béşiġa. Gam yağsın yağı başına. Meydanda tapqan şan bilen, Meydanda bulunan şanla Tiklensun birlik taġliri; Dikilsin birlik dağları, Mertler tökken qan bilen, Mertlerin döktüğü kanla, Yuyulsun yurtniñ daġliri Yunsun yurdun lekeleri Baş köter, Xoten oġlani, Baş kaldır ey Hoten oğlu Xorekni toxtat, baş köter! Horlama, başını kaldır! Lenetle, tatliq çüşlerni, Lanetle tatlı düşleri, Lenetle, uxlaş bes yéter. Lanetle, uyku bes yeter. Merd bolsañ meydanġa çıq, Mert isen meydana çık sen Namerdlerge sözüm yoq. Namertlere sözüm yoktur. Elni söymes namerdke, Vatanı sevmez namerde Qaraydiġan közüm yoq. Bakmak için gözüm yoktur Anam heqqi qesemyat, Anam hakkına ant olsun, Atlandim men ġazatqa. Atlandım ben gaza için. Yigit bolsañ qiliç al, Yiğit isen kılıcın al,

Atiñni çap meydanġa. “ Atını koştur meydana.” (Zaman, 1988: 8) Doğu Türkistan'da sahnelenen eşitsizliklere, zulümlere sessiz kalamayan halk sanatçıları bu dönemde halkın sesi olmaya, içtimai gerçekliği gözler önüne seren eserleri dile getirmeye gayret etmişlerdir. Mançu hükümetine ve yerli beylere karşı ezilen halkın yanında yer almaya, onlarla aynı safta mücadele etmeye başlayan bu halk sanatçıları Uygur halkının demokratik taleplerini, arzu ve isteklerini eserlerinin asıl konusu haline getirmişlerdir. Bu dönem halkın safında yer alıp onların talebini aksettirmeye gayret gösteren halk sanatçılarından biri Seley Çakkan'dır.

Seley Çakkan 1816 yılında Kaşgar şehrinin Opal köyünde doğmuş, 1906 yılında vefat etmiştir. (Özkan ve Zaman, 1992: 16; 1988: 9) Halk arasında kıvrak zekâsı, hazır cevaplığı ile nam salmıştır. Zalim beylerin tutumu, halkın zulme karşı verdiği mücadele Seley Çakkan'ın fıkralarında ifadesini bulmuştur.

27

Méniñ devrimde mana, qoyniñ dümbiside torġay uvilaydiġan boldi, dep maxtiniptu. Rast éytila teqsir, -deptu Seley Çakkan, Hezretliriniñ zamanida torġay uvilaşqa peket qoyniñ dümbisila qaldi." (Zaman, 1988: 9)

"Bedevlet (Yakub Bey) bir mecliste oturup:

Benim devrimde işte, koyunun sırtında turgay yuva kurdu, diye övünüyordu. Doğru söylediniz taksir, dedi Seley Çakkan, Hazretlerinin zamanında turgay'ın yuva yapması için yalnızca koyunun sırtı kaldı."

Bu kısa latife Seley Çakkan'ın devrin sosyal şartlarını kıvrak zekâsı ve hazır cevaplığıyla gözler önüne serdiğini, halkın nasıl müşkül bir durumda olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.

Destanlar, şarkılar, koşuklar oluştuğu devrin adeta bir aynası olup, içinden çıktığı halkın, sosyal, siyasi, ahlaki durumlarını ve onların bu duruma karşı göstermiş olduğu refleksi yansıtan en önemli aynalardır. Uygurların, bu dönemde Mançu yönetiminin zulmüne karşı göstermiş olduğu mücadele, yiğitlik, kahramanlık; halk şarkıları, destanlar ve latifelerde aksi seda bulmuştur. Mesela Kaşgar bölgesinin zalim valisi Ma Titey hakkında söylenen halk şarkısı, bu dönemdeki zulmün ne derece büyük olduğunu, halkın ağır vergiler altında nasıl inlediğini anlatması bakımından oldukça önemlidir.

"Ma Titey atmiş yaşta, "Ma Titey altmış yaşında, Kövrük saldi toqquz taşqa. Köprü yaptı Dokuz Taş'ta. Ma Titey'niñ alviñi, Ma Titey'in vergisi, Bala boldi bu başqa. Bela oldu bu başa.

Oq sélipmu atqan taz, Kurşun salıp atan kel Oq salmaymu atqan taz, Kurşun salmadan atan kel, Qara layi mom qilip, Kara çamuru mum yapıp, Kembeġelge satqan taz. Yoksullara satan kel.

Soxu yoli qomuşluq, Sohu yolu kamışlı, Orġaq sélip orġan yoq. Orak salıp biçen yok On töt yil şe sorap, On dört yıl şehir yönetip, Ma Titeydek bolġan yoq. Ma Titey gibi olan yok.

28

Ma Titey tulum çaşqan, Ma Titey şişman sıçan, Alvanni tola çaçqan. Vergiyi çokça saçan. Özini yoġan çaġlap, Kendini büyük sanan

Darġa ésilip yatqan." Dara çekilip yatan." (Zaman, 1988: 11)

1911 yılında Kumul'da Maksut Şah'a karşı Timur Halife önderliğinde bir isyan hareketi baş gösterdi. Bu isyanı tek başına bastırmaktan aciz kalan Maksut Şah, Yan Zenşin'den yardım istedi. İsyanın bütüne yayılmasından, dolayısıyla kendi iktidarının devrileceğinden endişelenen Yan Zenşin Timur Halife isyanını bastırmak için askeri birlik gönderdi. Timur Halife bu birliği pusuya düşürerek bertaraf etti ağırlıklarına ise ganimet olarak el koydu. Halk bu isyan hareketini ve Timur Halife'yi koşuklarla hafızasına kazıdı.

"Üç küre buġdani un tarttuq, “Üç küre buğday un çektik, Bir çüşlükke aş boldi. Bir öğlenlik aş oldu.

Tömür Xelpe dégen batur, Timur Halife denen batur, On ikki taġqa baş old. On iki dağa baş oldu.

Taġçi palganlar atlandi, Dağcı avcılar atlandı, Asmandiki yultuzdek, Semada yıldız gibi, Yen Darinni huvlatti, Yen Darin'i uluttu, Cangaldiki tuñguzdek. Ormandaki domuz gibi.

Yen Darinler atidu, Yen Darin'ler atıyor, Türk Téġiniñ béşiġa. Türk dağının başına. Taġçi palganlar atidu, Dağcı avcılar atıyor,

Çériklerniñ béşiġa" Askerlerin başına.” (Zaman, 1988: 12)

Uygur halkının içinde bulunduğu vaziyeti, en güzel ifade eden halk sanatçılarından biri de Seyit Noçi olmuştur. 1875 yılında Kaşgar'da doğan Seyit Noçi fakir bir ailenin çocuğudur. Çocukluk çağlarında geçirdiği ağır ve acıklı günler asi ruhunun şekillenmesinde etkili olmuştur. Yaşadığı müşkül hayat, kendi gözüyle gördüğü merhametsiz ve açgözlü valiler onda büyük bir kin ve nefret duygusunu ortaya çıkarmıştır. Onun yetim ve gariplere karşı beslediği samimi duygular ve onlara zulmedenlere karşı hissettiği öfke aşağıdaki dizelerde dile gelmiştir:

29

"Yétim deysen, ġerip deysen, Yetim diyorsun, garip diyorsun Nezeriñge ilmaysen, Nazarına almıyorsun

Kembeġeller dadiġa, Yoksulların feryadına, Hergiz qulak salmaysen. Asla kulak salmıyorsun.

Yétim, ġérip, miskin dep, Yetim, garip, miskin deyip, Azar berme hey zalim. Azarlama hey zalim. Sendek birehimlerni, Senin gibi merhametsizleri,

Dozak yutsun İlahim." Cehennem yutsun Allah'ım." (Zaman, 1988: 13)

1911 yılında Mançu İmparatorluğuna karşı başarı sağlanarak cumhuriyetin ilan edilmesi doğu Türkistan halkı için de bir ilham olmuştur. Onlar teşkilatlanarak halkı mücadeleye sevk etmek istemiştir. Onlar halkın demokratik taleplerini dile getirdiği için halk da bu harekete destek vermekten geri durmamıştır. Seyit Noçi de bu yenilik hareketine katılmış ve mücadele yürütmüştür. O bu mücadeleye neden katıldığını aşağıdaki dizelerde dile getirmektedir:

"Bozek qilsa bay -ġocilar Hakir görse zengin, hocalar Aciz puqrani, Aciz vatandaşı,

Qandaq çidap turalaydu, Nasıl tahammül edecek Siyit vicdani. Seyit'in vicdanı.

Agah berdi Siyit köp ret Uyardı Seyit çok kere Höküma, begke, Alimleri, beyleri Nezerge héç ilmiġanda Nazara alınmayınca,

Qétildi sepke." Katıldı safa. (Zaman, 1988: 15)

"Çiftçinin Ahı", "Cenk Edelim Vatandaş", "Lenin Hikmeti", "Şura Bizim Dostumuz" gibi koşuklarla adından söz ettiren Seyit Noçi'nin mücadeleyle geçen ömrü Çinli zalimlerin eliyle son buldu. 1925 yılında Üçturfan'da başlatılan isyanı desteklediği için ölüm fermanı imzalandı. Çince yazılan buyruğa binaen Seyit Noçi memleketi Kaşgar'a gitti. Okuma yazma bilmeyen Seyit Noçi kendi ölüm fermanını kendi eliyle Kaşgar ine götürüp vermiş, her yönden kemale erdiği 50 yaşında katledilmiştir. (Zaman, 1988: 21) Seyit Noçi cahilliği yüzünden kendi eliyle ölüme gitmiş, böylece cehaletin ne denli kötü bir şey olduğunu bizzat hayatıyla ödeyerek

30

tecrübe etmiştir. Bu tecrübenin geride kalanlara bir ders olması gerektiğini aşağıdaki dizlerde beyan etmiştir:

"Gunahsiz öler boldum, “Günahsız ölür oldum, Nadanliq balasidin. Cahillik belasından. Kimler qutulup qalġan, Kimler kurtulabilir, Zalimniñ cazasidan. Zalimin cezasından.

Hey Qeşqerlik, qeşqerlik, Hey Kaşgarlı, Kaşgarlı, Méni untup qalmañlar. Beni unutup kalmayın.

Mendek bolmay désenlar, Benim gibi olmak istemezseniz, Hergiz nadan bolmañlar. Asla cahil kalmayın.

Nadanliq élip ketti, Cahillik alıp gitti, Yigitlikte başimni. Yiğitlikte başımı.

Méniñdek élip ketken, Benim gibi bırakıp giden, Haşimdek adaşimni. Haşim arkadaşım gibi.

Xetni bilmigen âdem, Okuma bilmez âdem, Béşida kézer matem. Başında gezer matem. Xet bilmes nadanlarġa, Okuma bilmez cahillere, Qarañġu iken âlem. Karanlıktır bu âlem.

Oquñlar özüñlarmu, Okuyun kendiniz de, Telim alsun yaş ballar. Okusun genç balalar. Qelbiñlarda qép qalsun, Kalbinizde yaşasın,

Qisasiñlar, entiñlar." Kısaslar, intikamlar.” (Zaman, 1988: 23)

Halkın özgürlüğü için başlatılan isyanlar olumsuzluklarla neticelenmiş olsa da, kahramanların cesareti, mücadele azmi ve ruhu kendisinden sonra başlatılan bir sürü isyan hareketine ilham vermiştir. Bu dönemde gelişen halk edebiyatı içtimai hayatı bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermiş, olaylara gerçekçi bir bakış açısıyla yaklaşmıştır. Halk diliyle yazılan destanlar, halk şarkıları, latifeler halkın demokratik

31

taleplerini, mücadeleci ruhunu, aksettirirken halk edebiyatı modern edebiyatın ilerlemesi için de yeni bir çığır açmıştır.

1.2.1.1.2. 20. Yüzyıl Çağdaş Edebiyatının Oluşumu

Çağdaş Uygur Edebiyatı'nın başlangıç dönemi olarak 20. yüzyılın başından 1933 yılına kadar olan süreyi ele alabiliriz. Tarihte büyük medeniyetler inşa etmiş olan, eğitimde, kültürde, edebiyat, sanat ve teknolojide büyük başarılara imza atan Uygurlar Çin esareti altında kaldıkları dönemde cehaletin karanlığında kaybolmuşlardır. Çinlilerin kolay yönetebilmek adına bilinçli olarak cahil bırakma politikası sonucu Uygur halkı yıllarca cahilliğin, hurafeciliğin bataklığında boğulup gitmiştir.

Bu devirde ilk kez uyanan, cehalete karşı savaş başlatanlar yurtdışında öğrenim görüp tekrar anavatana dönen aydınlar olmuştur. Yenilikçi bir grup aydın yurtdışına açılarak Avrupa, Rusya, Hindistan, Afganistan, İran, Mısır, Türkiye'ye kadar giderek oralardaki gelişmeleri yerinde incelemiş, gördüğü manzara karşısında son derece müteessir olmuştur. Dünyanın ilerlemesi karşısında kendi vatanlarının bu denli geri kalmış olması onları üzmüştür. Ancak bu durumun değiştirilmesinin de eğitimle mümkün olduğunu fark eden vatansever aydınlar, eğitimle endüstrinin sıkı münasebetini idrak etmiş, bu sebeple de yenilikçi okulların açılması öngörülmüştür. Bu devir yenilikçi aydınlardan bahsederken ismi ilk zikredilecekler arasında şüphesiz Kaşgar Atuş'lu Hüseyin Musa Hacı, Bahaddin Musa Hacı gibi isimler yer alacaktır. Bu kişiler modern dünyayı okumayı başarabilmiş, ileri görüşlü vatanperver kimselerdir. Onlar Doğu Türkistan'ın makûs talihinin değişmesi için eğitimin şart olduğunu kavramış ve bu sebeple 1885 yılında kendi memleketleri olan Aksak'ta Uygur eğitim tarihindeki ilk fenni mektebi açmışlardır. Bu okula Türkiye'den getirilen Ebabekri isimli bir Uygur Türkü öğretmen olarak vazifelendirilmiştir. (R. Kaşgarlı ve S. M. Kaşgarlı ve Zaman, 2014: 7; 1998: 45; 1988: 30 ) Yine Musabay'lar 1889'da İli vilayetinde "Hüseyniye Mektebi", 1905'te "Hüner Kesip Mektebi" açmıştır. (R. Kaşgarlı, 2014: 7) Nurmehemmet Zaman; İli'de teknik işçi yetiştirmek için açılan bu okulun 1907 tarihinde faaliyete geçtiğini bildirmektedir. (Zaman, 1988: 30) Yine bu yüzyılın başlarında Muhemmet Éli Efendi Atuş Aksak’ta, Sopizade Kaşkar’da “Onvan’ul Hayat” isimli Cedit okulunu açmıştır. Eli Efendi Turfan’da, Abdurahman Şahidi Gulca’da yeni okullar açtı. Gulca’da dernek kurulup edebi faaliyetler gerçekleştirildi. (Zunun, 2011: 20) Ancak bunlar da ihtiyacı karşılamadığı için

32

Musabay'lar bir kısım gençleri eğitim alması için yurtdışına göndermiştir. Bu gençler 1910 yılında kendi vatanlarına dönerek hizmet etmeye başlamışlardır. Musabay'ların dışında Turfan Astane'li Mehsut Muhiti 1913'te Tatar aydını Haydar Efendi'yi, 1917'de Gülendem Avistey başkanlığındaki altı Tatar aydını Doğu Türkistan'a getirerek, Turfan, Guçun, Urumçi, Çöçek gibi yerlerde yeni okullar açmıştır. (R. Kaşgarlı, 2014: 7) Ayrıca Osmanlı Devletinde dönemin önemli isimlerinden Ziya Gökalp ve Talat Paşa'nın girişimleriyle 1914 yılında Ahmet Kemal İlkul öğretmen olarak Doğu Türkistan'a gönderilmiştir. Türkiye'ye eğitim maksadıyla gönderilen gençlerden Tursun Efendi, Mesut Sabri Baykozi, Abdurahman Şadi, Hasan, Ahmet Necati, Kemal Bedri vatanlarına hizmet için yurda dönmüşlerdir. Buna ek olarak aslen İstanbullu olan İsmail Hakkı Bey’in de Hoten ve Kuçar’da öğretmenlik yaparak eğitim faaliyetlerine katkı sağladığını görüyoruz. (İlkul, 1999: 179) İsmail Hakkı Bey’den Adil Hikmet de övgüyle bahsetmektedir. (Adil Hikmet, 2012: 137 ve 263)

Açılan yeni okullarda eski usullerin dışında tarih, coğrafya, beden eğitimi, matematik gibi dersler de okutulmuştur. Usul-ü Kadimle yetiştirilen öğrencilerin yıllarca emek vermesine rağmen hiçbir şey elde edemediğini bizzat müşahede eden Ahmet Kemal İlkul o dönemde Kaşgar'da meşhur on beş medresenin bulunduğunu, ancak bu medreselerin muntazam programlara sahip olmamaları sebebiyle öğrencilerin okuduğu derslerden layıkıyla istifade edemediğini, fevkalade bir zekâya sahip olan Kaşgar evlatlarının zamanın fen ve sanatını talim ettiren yeni usul mekteplerde okuması halinde büyük semereler elde edeceğini beyan etmektedir. Öyle ki Kaşgar medreselerinde yirmi yıl eğitim gören gençlerin daha isimlerini yazmaktan aciz olduklarını teessürle öğrenmiştir. (İlkul, 1999: 95)

Eğitimin yanı sıra bu dönemde basın yayın faaliyetlerinde de bir takım gelişmeler gözlenmiştir.1899 yılında Uygur aydın ve zenginleri tarafından Matbaa-yi Hurşid, 1910 yılında Kaşgarda Yenihisarlı Nur Hacı tarafından Matbaa-yi Nur adlı bir taş baskı matbaası kurulmuştur. (Harbalioğlu, 2017: 6) 1905 yılında Kaşkar’da İsveç matbaası kurulup bu matbaada “Sultan Satuk Hekkide Kissa”, “Dunyanin Omumiy Cugrapiyesi” gibi kitaplar neşredilmiştir. 1920 yılında Gulca Küre’de taş baskı matbaa kurularak her türlü edebi eser basılmıştır. (Zunun, 2011: 20) Yine bu devirde yayımlanan dergi ve gazeteler de halkın bilinçlenmesi adına faaliyet yürütmüşlerdir. 1918 yılında; şairliği yanı sıra önemli bir matbuat adamı da olan Kutluk Şevki

33

Hacı’nın çıkarmaya başladığı Añ2 (Şuur) Gazetesi, yine Kutluk Şevki tarafından

neşredilen ve Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti kurulduktan sonra adı Erkin Türkistan olarak değiştirilen; Dilde İşte Fikirde birlik künyesiyle çıkan Şarki Türkistan Hayatı Gazetesi (İnayet, 2013: 2) (21 Temmuz 1933) Yeñi Hayat (1934), Kaşgar Şiñcan Géziti (1936) (Harbalioğlu, 2017: 188) önemli yayın araçlarıdır. Bunun dışında Ahmet Kemal İlkul İstanbul’dan getirttiği bir teksir makinasıyla Ulu Din namında bir gazetinin basıldığını bildirmektedir. (İlkul, 1999: 103) Yine İlkul; hapishanede bulunduğu sıralarda kendisinin hazırladığı ve Burhan Şehidi’nin de yardımları sayesinde altı ay müddetle çıkan Yeni Hayat gazetesinden ve Burhan Şehidi’nin çıkardığı Turan Gazetesinden bahsetmektedir. (İlkul, 1999: 226-227)

Bunların haricinde 1922 yılında kim tarafından çıkarıldığı bilinmeyen “İli Déhqanlari” (Uyghur.xjass, agis, 2018) “1930’lu yıllarda Kaşgar’da “Qeşqer Şincan

Geziti” (Kaşgar Şincañ Gazetesi), 1934’de Ürümçi’de “Şincan Uyğurliri Geziti”

(Şincañ Uygurları Gazetesi), 1924’de “Şincan Geziti” (Şincañ Gazetesi) ve “İli Şincan

Geziti” (İli Şincañ Gazetesi), 1930’lu yıllarda “Cocek Ucurliri Şincan Geziti” (Çöçek

Haberleri Şincañ Gazetesi), “İnqilabcil Yaşlar Geziti” (İnkilapçı Gençler Gazetesi), 1939’da Hoten’de “Şincan Geziti” (Şincañ Gazetesi), 1936’da Aksu’da “Aqsu Ucuri” (Aksu Haberi), Gulca’da “Alğa” (İleri) gazetesi yayınlanmıştır. Bunlardan başka son zamanlarda, Uygur aydınlarının emeği ve fedakârlığı ile gün ışına çıkan 16 “Yeni

Hayat” (Yeni Hayat) gazetesi. “Şerqi Turkistan Hayati” (Doğu Türkistan Hayatı),

“Erkin Turkistan” (Bağımsız Türkistan). “Şincan Geziti” (Şincañ Gazetesi), “İnqilabi

Şerqi Turkistan” (İnkılâbı Doğu Türkistan),“Erk Geziti” (Hürriyet Gazetesi) gibi

gazeteler de yayınlanmıştır.” (R. A. Kaşgarlı, 2014: 131)

Bu dönemde eğitim faaliyetlerinin yoğunlaşması, Mançu iyetine karşı başlatılan isyan hareketleri halk arasında eşitlik duygusunun ve demokrasi düşüncesinin yerleşmesine sebep olmuştur. Bu düşünceden etkilenen edebiyat da devrin illetlerini faş etmeye, yetersizlikleri tenkide başlamıştır. Ancak Uygur edebiyatı sadece fikir bakımından değil, aynı zamanda üslup, tür, şekil açısından da yenilikler göstermeye başladı. Modern Uygur Edebiyatında Çağatay Edebiyatı döneminde görülmeyen tiyatro, öykü gibi türler, serbest vezinli şiir şekilleri oluşmaya

2 Añ Gazetesi’nin yayın tarihiyle ilgili verilen bilgiler ihtilaflıdır. Kimi kaynaklarda bu tarih 1911(Neşe

Harbalioğlu, age, s.6., Erşidin Tatlik; http://uyghur.xjass.com/lading/content/2009- 04/07/content_74246.htm ), kimisinde 1918 ( Sultan Mahmut Kaşgarlı, age, s. 46, TEVEKKÜL, Mihrullah (2014). “Uygurlarda Ceditçilik Hareketi ve Onun Etkisi Üzerinde Genel Bir Değerlendirme”. Türk Dünyası Bilgeler Zirvesi: GönülSultanları Buluşması. 26-28 Mayıs 2014, s. 231- 239)dir.

34

başlamıştır. (R. Kaşgarlı, 2014: 13) Bunun dışında Uygur edebiyatı üzerinde Sovyet edebiyatının, Batı Türkistan edebiyatının ve Avrupa edebiyatının da tesirleri görülmeye başlandı. Maksim Gorki'nin "Ana", Serafimoviç'in "Demir Akım", Sadreddin Ayni'nin "Kullar" isimli romanları, Mayakovski'nin "Viladimir İliyiç Lenin" isimli poeması, Puşkin'in şiirleri, Abdullah Tukay, Hamza Hakimzade Niyazi'nin eserleri, Hurşid Reşid'in "Leyla ve Mecnun" piyesi gibi eserler Uygur kitapseverlerin beğenisini kazanmıştır. (Zaman, 1988: 33) Bu devirde mebzul miktarda değerli eser ortaya çıkmıştır. Hatta şair Abduhaluk Uygur ömrünün son yıllarında Tolstoy'un Anna Karanina adlı eserini Rusça'dan Uygur Türkçesine tercüme etmiştir. (S. M. Kaşgarlı ve Tanrıdağlı, 1998: 113; 1998: 15 ) Fakat 1933 yılında Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti'nin yıkılmasıyla birçok Uygur aydını mezalime uğramış, eserleri yakılarak yok edilmiştir. Böylece gelişmeye başlayan Çağdaş Uygur Edebiyatı bir durgunluk devrine girmiştir. (Tanrıdağlı, 1996: 14)

1.2.1.1.3. Devrin Önemli İsimleri

Bu dönemin önemli isimleri arasında şair Abduhaluk Uygur, Abdulkadir Abdulvaris Azizi (Damollam), Kutluk Şevki, İsmail Hacı, Abdullah Hapiz, Nasuha Emin, Abdullah Sadık (Firaki), Ahmed İgemberdi, Aruf Kasımi gibi isimler sayılabilir.

Benzer Belgeler