• Sonuç bulunamadı

SCHWARTZ’IN DEĞER SINIFLAMASI TABLOSU

2.7. Değerler Eğitim

2.7.1. Değerler Eğitimi Teknikler

Değerler eğitimi konusunda Huitt (2004), Superka, Ahrens & Hedstorm (1976)’dan beş temel yaklaşımı aktarmaktadır. Bu temel yaklaşımlar telkin (inculcation), ahlaki gelişim (moral development), çözümleme (analysis), değer açıklaması (values clarification) ve eylemsel öğrenmek (action learning) dir.

Telkin: Bu yaklaşıma göre değerler, sosyal veya kültürel olarak kabul edilen standartlar veya davranış kuralları olarak tanımlanmaktadır. Değer verme de (valuing) bu sebeple, öğrencinin içinde yaşadığı toplumdaki önemli birey ve kurumların standart ve normlarını kabul etme sürecidir. Öğrenciye düşen görev, bu değerleri kendi değerler sisteminin içine almaktır. Telkin etme sürecinde, birey başkaları tarafından yetiştirilir ve bir başlatıcıdansa, uygulayıcı olarak süreç içerisindeki yerini alır. Öğrencilere, toplum tarafından mutlak değer olarak üzerlerinde ittifak edilen, değişmeyen ve her durumda kabul edilen değerler sunulur (Huitt, 2004).

Telkin yaklaşımının tek başına hızla değişen bir toplumda etkili olamayacağı savunulması ile birlikte, bireyin özgür ve toplum içinde kendini gerçekleştiren bir katılımcı olmasını destekleyenler özellikle öğrenme özgürlüğü, insan onuru, adalet, kendini keşfetme gibi değerleri telkin etme eğilimindedirler (Huitt, 2004).

Ahlaki gelişim: Gelişim psikolojisinde ahlak ve ahlaklılık kapsamında çok çeşitli davranış biçimleri araştırılmaktadır. Hak ve haksızlık hakkında yargılar; iyi ve kötü, gözlenmiyor olunan durumlarda dahi özdenetim, cinsel ya da saldırgan dürtülerin kontrolü, emir ve yasakların ihlalindeki suçluluk duygusu, yardım davranışları, başkalarının beden ve mülkiyet dokunulmazlıkları, dürüstlük; güvenilirlik; bir otoritenin isteğine karşı itaat ya da direnç gösterme/ karşı çıkma bu davranışlar kapsamındadır. Farklı gelişim psikologları seçtikleri araştırma modeli ve teoriye göre bu tür problemlerin sadece belli bir grubuyla çalışmaktadırlar (Çiftçi, 2003: 48).

Değerlerin içselleştirilmesinin aşamalı, yavaş fakat süreğen bir şekilde yaşın ilerlemesiyle kültürel normlara ulaşmak şeklinde olduğuna inanılmaktadır. Çocuklar şüphesiz olarak taklit esaslarına uyarak en yakınlarındaki kültürden başlayarak başlangıç değerlere ulaşırlar (Thompson ve Carr, 1966: 4). Ahlaki gelişim perspektifini benimseyen eğitimciler ahlaki düşünmenin basamaklar halinde geliştiğini savunmaktadırlar. Bu yaklaşım temel olarak Kohlberg (1969, 1984)’ in yasasına dayanır. Adalet, eşitlik, insan saygınlığı gibi özellikle ahlaki değerlere odaklanır; sosyal, kişisel estetik değerler gibi diğer değerlere ise genellikle değinilmez.

Öğrencilerin değişmez ve gelişimsel bir biçimde ahlaki konular hakkındaki düşünmelerinde ilerledikleri kabul edilir. Kohlberg’in insan tabiatına dair bakış açısı Piaget (1932, 1962), Erikson (1950) ve Loevinger (1970) gibi gelişim psikologlarının düşünceleri ile benzerdir. Bu perspektif, bireyin çevresi içinde aktif bir başlatıcı ve uygulayıcı olduğu; fakat çevrenin bireyi tam olarak şekillendiremeyeceği fikrini kabul etmektedir. Davranış duygu, düşünce, davranış ve tecrübelerin sonucudur. Çevre bireyin deneyimlerinin oluşmasında etkili olsa bile, bunun şeklini belirleyemez (Huitt, 2004).

Ahlaki gelişim tekniği varsayımsal veya gerçekçi değer çıkmazlarını sergilemek için küçük gruplarda tartışma yapılarak sıkça kullanılır. Öğrenciler, daha yüksek ve daha gelişmiş ahlaki düşünmeye ulaşacakları varsayıldığı bu tartışmalarla alternatif bakış açıları sunarlar (Huitt, 2004).

Moral gelişim ve eğitim pek çok karışık etkileşimden oluşmaktadır: sosyal-duygusal ihtiyaçlar, mesajlar, modeller, inançlar, düşünceler, duygular bunlardan bazılarıdır. Joseph (2000)’e göre ahlaki düş gücü (moral imagination) beş unsurdan oluşmaktadır. Bunlar: 1. Algılama (perception): Bu algı bireye, insanların ihtiyaçlarını, isteklerini, arzularını ve umutlarını anlamayı sağlar. 2. Duygu (emotion): Başkaları ile karşılıklı olarak sempatik ve empatik hisler taşınmasıdır. Moral aksiyonun katalizörü hissetme kapasitesidir. 3. Akla uygunluk (rationality): Davranışlarının bir başkasını nasıl etkilediği bilgisine sahip olan kişiler, etraflarında yaşanan problemler için daha gerçekçi çözüm yolları da bulacaktır. 4. Yansıtma (reflection): Devamlı olarak hareket ve inançların sorgulaması ve bunların başkalarını nasıl etkilediğinin düşünülmesidir 5. İlgi: (caring for self): Bireyin kendi ihtiyaçlarını anlaması ile başkalarının da ihtiyaçlarını anlamasıdır.

Evans (2005: 61)’e göre, insanların sosyal düzenleme ve normlarla ilişkili olmasına ahlak (moralite) denilmektedir. Bireyin ahlak gelişimi iki unsura dayanır: içinde yaşanılan sosyo-kültürel durum ile değerlerin sosyal beklenti ve olağanlığa dönüştürülmesi. Ahlaki gelişime dair farklı bir araştırmacı ise Heler’dir. Evans (2005: 61)’e göre ahlaki gelişim konusundaki sosyal perspektifimizi belirleyen Heler ve Kohlberg’in bilişsel gelişim için söyledikleri ile ahlaki özerklik gelişimi hakkındaki düşünceleri de benzerdir. Bu benzerlikler ise öznenin özerkliği, normların içselleştirilmesi ve ahlaki çatışma fikrinden oluşmaktadır. Evans (2005: 61) kendi düşünceleri, Kohlberg ve Heler’in yaklaşımlarını aşağıdaki tablo ile karşılaştırmaktadır:

Tablo 3. Heler, Evans ve Kohlberg’in Ahlaki Gelişim Yaklaşımları

HELER EVANS KOHLBERG

Özelliğin ilk düzeyi (first level of particularity)

Sosyalleşme basamağı: dönüştürme ve adaptasyon

Gelenek öncesi

Özelliğin ikinci seviyesi Beklenti ve sosyal

normların içselleştirilmesi basamağı

Geleneksel

Bireysellik seviyesi Moral özerkliğe doğru Gelenek sonrası

- Çözümleme: Sosyal bilimler eğitimcileri tarafından geliştirilen bu yaklaşım rasyonel düşünme ve mantığa vurgu yapmaktadır. Çözümleme yaklaşımının amacı öğrencilere değerlerle ilgili konular ile uğraşırken hem mantıklı düşünmeleri hem de bilimsel süreçleri kullanmaları konusunda yardım etmektir. Öğrenciler konuların değerleri ve doğrulukları hakkında doğrulanabilir gerçeklere ulaşmaları konusunda teşvik edilirler. Yaklaşımın temel fikri bu gerçeklerden elde edilen gerçeklik ve inançların doğrulanması ve belirlenmesinin bilişsel bir süreç olduğudur. Ahlaki gelişim yaklaşımından farklı olarak analiz yaklaşımında kişisel ahlaki çatışmalardan çok sosyal değerlere odaklanılmıştır. Genellikle sosyal bilimler öğretiminde kullanılması yaygın olan bireysel ve grup çalışmaları, kütüphane ve alan araştırmaları ve rasyonel sınıf tartışmaları teknikleri kullanılır. Rasyonalist ve deneyimci felsefe bu yaklaşımların temelini oluşturmaktadır (Huitt, 2004).

Karar verirken ve bunlar ile hareket ederken öğrencilere belirli bir yol takip etmelerini öneren bu yaklaşımda, değer eğitiminde kullanılan moral ve karakter kararlarının rasyonel olarak verildiği kabul edilir. Eleştirel düşünmede olduğu gibi pek çok üst düzey düşünme teknikleri bu yaklaşımda kullanılmaktadır. Bu teknikler: konuyu ifade etme, ifadenin ilişkili olduğu sorular sorma, verilerdeki mantıksal ve ampirik uyumsuzlukları bulmak, değer ifadelerini tanılamak ve arıtmak için analog olaylar kullanmak, tartışmadaki ampirik ve mantıklılığı işaret etmek, kanıtları aramak ve test etmektir (Huitt, 2004).

Değer Açıklamak: Tekniğin odak noktasını öğrencilere değerlerini açıklığa kavuşturmaları ve içselleştirmeleri ile kişisel davranış örneklerini incelemeleri konusunda, hem rasyonel düşünme hem de duygusal farkındalıklarını kullanmalarına yardım etmek oluşturmaktadır.

“Tarafsız değerler” olarak da isimlendirilen bu yaklaşımda değerleri kendilerinin tanımlayıp açıklığa kavuşturulması gerektiği; hiçbir görüş açısının dayatılmadan veya öneride bulunulmadan yapılması esası vardır. Hiçbir değer veya nitelik diğerlerinden daha önemli değildir. Bununla birilikte, kesin değer ve karakter özelliklerinin sosyal olarak istenilen değerlere daha çok götürdüğünü ve bunları daha iyi olarak tanımlamamanın uygunsuz olacağı belirtilmektedir (Huitt, 2004). Değerlerin açıklanması, başkalarının değerlerini fark etmeyi içerir. Bu tip bir aktivite sonucunda öğrenciler kendi değerlerini teyit edebilir veya değiştirebilir. Bu durumsal etik veya görecelilik ile ilgili değildir. Değerlerin açıklanması ne bütün sistemlerin eşit olduğunu kabul eder ne de her hangi bir değeri yargılar (Gore, 1998).

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan öğretmen kılavuz kitabında (2009: 3), bu yaklaşım anlatılırken şu ifadelere yer verilmektedir:

Bu yaklaşım bireyin kendi duygu, inanç, öncelik ve değerlerinin farkında olmasını, güçlü ve zayıf yönlerini bilmesini ve yaşam onuruna sahip olmasını kapsar. Bireyin yaşam değerlerini fark etmesine, karar almasına, kararını uygulamasına, başarmasına ve yaşamının tümüne kendisine rehberlik edecek bilgi, beceri ve duyguları öğrenmesine yardım eder. Bireylerin kendi değerlerini

açık bir şekilde anlayamayacakları varsayımına dayanmaktadır. Öğrencilere yardım edilerek kendi değer sistemlerini kurmalarına yardımcı olunur.

Telkin yaklaşımında dış standartlara; ahlaki gelişim ve analiz yaklaşımlarında ise mantıklı ve deneyci (ampirik) süreçlere dayanma varken; değer açıklamak yaklaşımı hangi değerlerin iyi veya kötü olduğuna karar verirken içsel olan bilişsel ve etkili karar verme sürecine dayanmaktadır. Bu yüzden bu yaklaşım değerler eğitiminde sosyal süreçlerden çok bireyselcidir.

Değer vermenin kendini gerçekleştirme, seçenekler arasında özgürce seçimde bulunmak ve bu seçeneklerin sonuçlarını dikkatli bir şekilde yansıtma süreçlerinin bir parçası olduğuna inanılır. Bu yaklaşım değerler eğitiminde sosyal bir süreçten çok bireyselcidir. Bu perspektiften bakıldığında birey kendi gerçeğini seçmesi konusunda serbest bırakılırsa istemek, hissetmek, niyetlenmek ve düşünmek gibi içsel süreçlerinden etkilenerek kararlarını verir. Birey geliştikçe karar verme daha çok bilince ve kendince belirlenen düşünce ve duygulara dayanır (Huitt, 2004).

- Eylemsel Öğrenme: “Düşünme ve hissetmenin ötesinde harekete geçmek önemlidir.” anlayışının hâkim olduğu yaklaşımdır. Sınıf merkezli öğrenme deneyimleri yerine toplum merkezli öğrenmeyi savunan eğitimciler tarafından geliştirilen bu yaklaşımı destekleyenler, öğrenenler için değerlerle hareket edebilecekleri özel fırsatlar sağlama ihtiyacından yola çıkmışlardır. Değer, bireylerin içinde seçenek oluşturdukları, seçenekler arasından özgürce karar verip doğruladıkları, ödüllendirilip hareket ettikleri, bir kendini gerçekleştirme süreci olarak görülmektedir. Bu yaklaşıma göre, değerler kaynağını ne bireyden ne de toplumdan alır; kaynak, kişi ve toplum arasındaki etkileşimdir (Huitt, 2004). Bu yaklaşımda, diğer dört yaklaşımda yer alanları, uygun zaman ve uygun yerde kullanmak; duygu ve düşüncelerini harekete dönüştürüp farklı durumlarda kullanmalarını sağlamak vardır. Bunların dışında okullardaki moral ve karakter eğitimi konusunda farklı bir yaklaşım daha bulunmaktadır. Bu anlayış müfredat programının dışında çözümün aranması gerektiğini söyleyen ve toplum tarafından kabul edilmeyen yaklaşımdır. Huitt (2004) değer eğitimi konusundaki başlıca yaklaşımların amaç ve yöntemlerini aşağıdaki tablo ile ifade etmektedir:

Tablo 4. Değerler Eğitimi Teknikleri

Benzer Belgeler