• Sonuç bulunamadı

DEĞERLER EĞİTİMİ TEKNİKLERİ

1. Bilişsel ve duyuşsal olarak normlara yüksek referansa karşı düşük otorite: Bu gruptaki öğretmenler öğrencilerinden başkalarının bakış açılarıyla bakmalarını isterler;

2.9.2. Öğretmenin Model Rolü

Değerler, bilinçli ya da bilinçsizce; amaçlı olarak benimsenilsin ya da yetiştirilme şekline bağlı olarak basit bir biçimde kabul edilsin, hiç önemli olmaksızın, devamlı olarak hareketler ile yansıtılmaktadır. Bu durum öğretmenler için de söz konusu olup, öğretmenin kapıdan dışarı çıkarkenki hali de dâhil olmak üzere, tutum, fikir ve kendi kişiliğinin özelliklerini sergilemesi için yeterli olmaktadır. Başka bir ifadeyle, değerlerin eğitiminin verilip verilmemesi gerektiği tartışma konusu değildir; çünkü değerlerin aktarılması durumundan sakınılamaz. Bunun yerine, üzerinde düşünülmesi gereken konu, çocukların gelişimlerine mümkün olduğu kadar yararlı bir şekilde değerler uygulamasının ve farkındalığının nasıl bilinçli olarak uygulanması gerekliliğidir (Nielsen, 2005: 2).

“Öğretmenler sınıf pratiklerinde erdemli özellik ve mizaçlarını nasıl ifade ederler? Bu ifade ediş ye sergileyişin öğrencilerin moral gelişimleri üzerindeki etkisi nedir?”sorularını soran Osguthorpe (2007), Aristotalien bir yaklaşımla, erdemin matematik ya da biyolojide olduğu gibi “öğretilmeyişidir” cevabını vermektedir. Bunun yerine erdemin etkileşim içinde olan insanlar arasında bir “yakalayış” ya da “kapış” neticesinde olduğunu vurgulamaktadır. Thompson ve Carr (1966: 5) ise, bu yakalayış ile elde edilen öğrenciler üzerindeki etkinin güçlü bir biçimde olumsuz, nötr yada güçlü bir biçimde olumlu etkiye sahip olabileceğini belirtmektedir.

Hill (2004)’e göre, kaçınılmaz biçimde rol model olarak işlev gören öğretmenlerin, etkileşim içinde oldukları insanlardan gerçek değerlerini saklama ihtimalleri çok zayıftır. Cereasy (2008)’e göre, öğretmenin çocuklara göstereceği sabır ve nezaket ile “Sana nasıl davranılmasını istiyorsan onlara da öyle davran ” ilkesini modellemesinin iyi bir insanın nasıl olması gerektiğini gösterebilmektedir. Sebebi ise öğretmenlerin öğrencileri için her zaman “açık” olmalarıdır.

Ada ve diğerleri (2005: 8)’e göre öğretmenlerin pozitif rol model olmaları ve ahlaka uygun bir sınıf iklimi oluşturmaları yerine getirmeleri gereken sorumluluklar arasındadır. Öğrencilere model olma nitelikleri tartışılmaz bir gerçeklik olan öğretmenlerin sınıf içinde istenmeyen davranışlara karşı gösterdikleri tepkileri olumlu ya da olumsuz olabilmektedir. Bu tepkilerin değerlendirilmesi sürecinde öğretmenin öncelikli olarak kendilerine sormaları gereken sorular “Bir eğitimci olarak hangi değerlere sahibim? Hangi değerlere sahip olmalıyım? Öğrencilerime hangi değerleri kazandırmalıyım?” olmalıdır.

Öğretmenlerin alanlarındaki bilgilerini çocukların ulaşabilmesini sağlayacak şekilde aktarabilmeleri için, toplum içinde, kendi alanlarında uzman olmaları gerektiği beklentisi vardır. Öğretmenlerden beklenen başka bir özellik ise iyi karakter ve mizaçta olmalarıdır. Onlardan moral olarak iyi olmalarının beklenmesinin sebebi, kaçınılmaz olarak sorumlulukları altında olan öğrencilerin ahlaki gelişilmelerini etkiliyor olmalarıdır. Başka bir tanımlamayla, öğretmenler moral örnekler ve modeller olarak hareketlerinin, öğrencilerin moral gelişimlerinin üzerinde doğrudan etkiye sahip olduğu kabul edilmektedir (Osguthorpe, 2007).

Gore (1998), modellemenin moral eğitimi ve değerleri öğretmek için güçlü bir strateji olduğunu ifade edip, önemini vurgulamak için “Öğretmenler öğrencilerinin olmasını istediklerini, kendileri olmalıdır.” sözünün bugün de geçerli olduğunu hatırlatmaktadır. Her bir davranışı ile öğrencilerine model olması gereken öğretmen, öğrencileri tarafından ilköğrenim yıllarından itibaren giyiminden yürüyüşe, konuşmasına kadar her davranışı ile gözlenmektedir. Bu öğretmen için sürekli özen gerektiren yorucu bir durum olsa bile, öğrenci davranışını değiştirmenin etkili bir yolu olarak, sürekli kullanılmalıdır (Başar, 2005: 68-69).

Nielsen (2005: 3)’e göre, değerlerin gerçek hayata aktarılmaları kesinlikle becerikli ve takdire değer eğitimcileri gerektirmektedir. Takdire değer; çünkü diğer öğrenme öncüleri olmaksızın bile, birilerinin “söylenilenleri yapabiliyor” olması gerekmektedir. Becerikli; çünkü içsel değer ve tutumların öğretimi, öğrenmenin ince ve pedagojik şekillerine dikkat etmeyi gerektirmektedir. Bu yüzden değerler eğitimindeki ilk adım, öğretmenin kendisinin değerler eğitiminin en aktif ve güçlü parçası olduğunun fark edilmesidir. Başar (2001)’in ifade ettiği gibi, öğretmenlerden beklenen şey, öğretilmesi amaçlanan değerleri, günlük esaslarda kendileri üzerinden örneklendirmeleridir.

Öğretmenler kendi değerlerinin ve toplumda var olan değerlerin farkında olmalıdırlar (Jorgessen ve Ryan, 2004: 226). Öğretmenin, öğrencisinin moral eğitimindeki yerini ve gücünü fark etmesi moral konuların daha amaçlı, mantıklı bir mekanizma ile sağlanmasına sebep olabilmektedir. (McCadden, 1997: 251). Öğrencileri üzerindeki bu etkisinin farkında olan Digiulio (2000: 3)’nun model olma ve alınma ile ilgili olan, öğretmenliğinin ilk yıllarındaki izlenimi aşağıdaki gibidir:

Onların acılarını hissettim; anti sosyal ve saldırgan davranışları karşısında cevabı buldum. Bizler dünyayı değiştirmeye sınıflarımızdan başlamalıyız. Değişimler belki küçük bir şekilde başlayacaktır; fakat zamanla büyüyerek bölgesel olacaktır. Ben sorumluluğun yükünün öğretmenin üzerinde olduğunu da fark ettim. Sınıftaki tek kişi olarak azıcık gücüne rağmen. Bunu akıllıca kullanmalıydım, liderliği sağlamak ve değişim nabzı için. Onların kesinlikle bir modele ihtiyaçları vardı, okulun dışında

gördüklerinden farklı bir kişiye. Dahası bu model gerçek ve dokunulabilinir olmalıydı. Kelimelere tek başına yeterli değil. Planlamalı, çalışmalı ve hakkında konuştuklarımı yansıtan bir dünyayı örnekleyen bir sınıf ortamı tasarlamalıydım, hareketlerimle desteklemeliydim.

Öğrencileriyle olan günlük ilişkilerine getirdikleri ile onların perspektiflerini genişletip moral düşünme yeteneklerini geliştiren öğretmenler rol model olarak öğrencilerinin karakterlerini etkilemektedir (Weissbourd, 2003). Glasser (1992: 30) ise, günlük etkileşimler içinde öğrencinin öğretmenini hangi bakış açısıyla değerlendirdiğini şu sözler ile ifade etmektedir: “İnanç ve değerleriniz ile bunları benimsemenizin nedenleri öğrencileriniz için sonsuz merak kaynağıdır. Öğrenciler sizin gibi saygı duyacakları insanlar yoluyla kendi görüşlerini oluşturmaya başlarlar.”

Külahoğlu (2000: 11) davranışlar üzerinde yapılan araştırmaların sınıf ortamında öğretmen davranışının önemini sergilediğini belirterek, sınıfın sosyal ortamında öğrenci davranışlarını etkileyen en önemli etkenin örnek alma olduğunu ifade etmektedir. Öğretmenin davranışlarının sözlerinden daha etkili olduğunu ifade eden yazara göre, öğretmen, belli bir şeyi öğretmeye çalışırken, gösterdiği davranışlarla, daha başka şeyleri öğretiyor da olabilmektedir. Çakmak (2000: 30) ise, öğretmenlerin örnek alınmaları ile öğrencileri üzerinde oluşturacakları etkinin, kendilerine karşı duyulan sevgi ve saygı ile doğru orantılı olduğunu belirtmektedir.

Öğretmenin davranışlarını gözlemleyen ve kendisine model olarak onu alan öğrenciler, Çakmak (2000: 30)’un da ifade ettiği gibi öğretmenlerine karşı duydukları sevgi ile orantılı olarak, onun değerlerini örneklerler. Konuya değerlerin sevdirilmesi açısından yaklaşan Hill (2004)’e göre değerlerin davranışlara rehberlik eden standartlar ve prensipler olarak tanımlanması, bu bakımdan, doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü bu tanım değerlerin bilişsel yanına ağırlık vermekte olup güdüsel tarafını gözden kaçırmaktadır. Hill (2004) konuyla ilgili düşüncelerini şöyle ifade etmektedir:

Bizler hala öğrencileri ‘arzu edilen doğruyu bilmek’ den ‘iyi olanı yapmayı arzu etmek’e motive etmek konusundaki problemle

boğuşmaktayız. Bence değerler bireylerin ve toplumların nasıl yaşamaları ve neye önem vermeleri gerektiğine karar vermedeki öncelikleri olup kesin inançlar, deneyimler ve fikirlere bağlıdırlar. Bu tanım odağı, zihnin sadece bilişsel odağından çıkartıp bütün bir insanın kararlarına, gönüllüğüne ve eğilimlerine dönüştürmektedir.

Weissbourd (2003)’e göre, öğretmen- öğrenci ilişkileri, öğrencilerin moral gelişimlerini, onların duygusal gelişimleri üzerindeki etkileri ile şekillendirmektedir. Okullardaki moral gelişim ile ilgili olarak yapılan pek çok konuşma, öğrencilere ahlak açısından uygun davranmanın; erdemleri, standartları ve iyi ile kötüye dair açık bir anlam öğretmekle olacağını kabul etmektedir. Bu kabul duyguların bir binek, değer ve erdemlerin ise bunların üzerinde duran-durmaya çalışan bir binici olduğu gerçeğini gözden kaçırmaktadır.

Weissbourd (2003), bu durumu örneklemek için Jerome Kagan (1995)’ın yaptığı şu tespiti aktarmaktadır: “Çocuklara saldırganlıklarının zararlarını açıklayan saldırganlık şiddet önleme programlarının çocuklara çoğu zaman yardım etmemektedir. Sebebinde ise, çocukların zaten şiddetin yanlış bir şey olduğunu bilmeleri; fakat kontrol edemedikleri şeyin şiddeti tetikleyen utanç ve yıkıcı duygular olması vardır.” Yazara göre, insanlar genellikle dürüstlük ve saygıya değer vermedikleri için yalan söylemez ya da başkalarını aldatmaz. Daha çok aşağılanma, siniklik ya da ego merkezlilik hislerinden dolayı başkalarının hislerine karşı körleşirler.

Değerlerin sevdirilmesi ile öğrencilerce içselleştirileceğini bilen öğretmenin, sınıf içindeki ilişki yönetiminde ve davranışlarında bu gerçek ile hareket etmesi gerekmektedir. Nielsen (2005: 6)’in de ifade ettiği gibi, duygu ve düşüncelerimiz arasında bir bağlantı vardır. Duygular, hayatımızın içinde baskın yere sahip olan bir parçadır. Bu parça vücudumuzdaki bezleri, kanımızı, empatik sistemimizi ve doğrudan hafızamız üzerinde etkiye sahip bir vücudumuz parçasıdır. Televizyonda Lady Diana’nın ölüm haberini izleyen bir kişinin, daha sonra, bu haberi izlerken hangi odada olduğu, arkadaşının yüzündeki ifadeyi, duvardaki saatin tam olarak kaçı gösterdiği gibi alakasız şeyleri hatırlaması bilinen bir durumdur. Bu bakımdan Wright (1993)’ın da ifade ettiği gibi, bir davranış kazandırılmak isteniyorsa, o davranışa değer verilmesi

gerektiği de bilinmelidir. Hayatımız üzerinde belirleyici etkiye sahip olan duyguların, her hareketiyle öğrencilerince gözlenen öğretmence de farkında olunması, sınıf içinde alınacak kararları daha etkili hale getirecektir.

Benzer Belgeler