• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2. DAĞ KÜLTÜ VE BU KÜLTÜN TÜRKLERDEKİ GENEL YANSIMALARI

2.12. Dağlar Ve Renkler

Mitolojide dikkati çeken bir başka şey ise simgesel renklerdir. Bunlar, efsanelerde bazı kahramanlara, yerlere veya canlı ve cansız bazı cisimlere verilmiş olan ve çeşitli anlamları simgeleyen renklerdir. Bu renkler metinler de temsil ettikleri özellikler dikkate alınarak kullanılmıştır.

Mitolojide en çok dikkati çeken renkler “ak ve kara”dır. Ak renk, genel olarak iyiyi, kara renk ise kötüyü temsil etmektedir. Bu renkler karşımıza ilk olarak yaratılış destanlarında çıkmaktadır. Altay Yaratılış Destanı’na göre ilk zamanlarda yeryüzünde sadece Erlik ve Ülgen vardır. Fakat Erlik kötüdür ve durmadan hile yapar. Ülgen, bunun üzerine Erlik’i yerin dibindeki karanlıklara hapseder, orada güneş ve ay yoktur, gün ışığı yoktur. Ayrıca Ülgen, ruhu arı ve aydınlık olan insanların kendi kulu, ruhu kötü ve karanlık olanların da Erlin’in kulu olmasını söyler.320

Bahaeddin Ögel’in aktardığına göre: Beyaz renk daha ziyade mani mezhebinin kutsal bir rengidir. Bu nedenle beyaz renk, Maniheizm’in her yönünde kendisini

319 Bilgehan Atsız Gökdağ, “Doğu Karadeniz Bölgesinde Eski Türk İnançlarının İzleri”, Uluslararası Anadolu İnançları Kongresi Bildirileri, Evrak Yayınları, Ankara, 2001, s. 280.

göstermiştir. Bu dine mensup insanların genelde beyaz elbise giydiği bilinmektedir. Çinliler de, Manihezm’e bu özelliğinden dolayı “Beyaz-Bulut” dini demektedirler. Ayrıca Kitan mitolojisinde de ataların bindikleri at beyazdır ve Çin imparatoruna gönderilen hediyelerin de beyaz olmasına özen gösterilmektedir.321

Bahaeddin Ögel’in aktardığı Hıtay Devletinin kuruluşunun anlatıldığı efsanede; “Kitanların rüyada gördükleri tanrıların beyaz elbise giydiklerini ve beyaz çelenk taktıkları söylenir. Şüphesiz bunda mani dininin etkisi büyüktür. Fakat Hıtay devletinde beyaz ata binerek, beyaz tilki avlama merasimleri beyaz atla, boz öküzün gök tanrısına kurban edilmesi, bir şehri zapt ettikten sonra, yine tanrıya beyaz atla koyunların kurbanı çok eski Türk-Moğol âdetlerinin bize gelen akisleridir.322

Altay sahasına bakıldığında da “ak” sözünün Altay Türkçe’sinde cennet anlamına geldiği görlmektedir. B. Ögelin aktardıklarına göre; “Cennette oturan tanrılara da “Ak ta” yani “aklılar” rengi ve ruhu ap ak olanlar demişlerdir. Bunlar göğün üçüncü katında oturmaktadırlar. Aynı katta “Süt-Ak-Köl” yani süt rengi gibi ak olan göl de vardı. İnsanların bütün hayatı ve ruhunun bu göle bağlı olduğu düşünülmüştür. İnanışa göre; bir çocuk doğacağı zaman Tanrı Ülgen oğluna emir verir, o da “Yayuçı” yani yaratıcılardan birine bu işi havale eder. Yaratıcı, bu Süt Ak Göl’den ruh alır ve doğan çocuğa verir. Başka Altay söylentilerine göre, Enem Yayuçı, yani Anam-Yaratıcı göğün beşinci katında oturur ve insan ruhlarının tek hazinesi olan Süt-Ak-Göl’ün işlerine bakardı.”323

Yine Altayların yaradılış efsanesi incelendiğinde efsanede bir “Ak-Ene” yani “Ak-Ana” görülmektedir. Tanrı Ülgen, dünyayı yaratmayı düşünürken, su içinde birdenbire Ak-Ana görünür ve Ülgen’e akıl verir. Efsane metninde Ak-Ana’nın buyruğu üzerine tanrı böyle yaptı denmektedir. Bundan anlaşılıyor ki Ak-Ana, Tanrı Ülgen’den güçlü olmasa bile akıllı ve bilgilidir. Ayrıca Tanrı Ülgen’in kızlarına da “Ak-Kızlar” deniilmektedir”324

321 Ögel, Türk Mitolojisi C.I, s.555. 322 Ögel, a.g.e, s.550.

323 Ögel, a.g.e, s. 571. 324 Ögel, a.g.e, s.570.

Ak sözü ve rengi, Türklerde arılık ve yüceliğin bir sembolüdür. Bunun içindir ki, ak renk için, baş renk de diyebiliriz. B.Ögeli’in verdiği bilgiye göre; Dış tesirlerden uzak Abakan Kamlarının dualarında, “dağlar başı, Ak dağım” denmektedir. Bu bölge, Göktürk çağında, Yenisey yazıtlarının, bulunduğu yerin yukarısında yer almaktadır. Batı Göktürk Kağanlığının otağı da, tanrı dağlarında ki Ak-dağ üzerinde bulunmaktadır. Bizans kaynakları bu dağı, Ek-tag olarak, anmışlardı.325

Uygur türeyiş efsanesi içinde de, Böğü Kağan ile kutlu veya ilâhî kızın, zaman zaman Ak dağ üzerinde buluşup ve seviştikleri görülmüştür. Oğuz destanı içinde de Ak dağ, yarı efsane yarı gerçek olarak görünmektedir. Oğuz Kağan, veziri Sülek’e, Semerkand ile Ak-dağ’ı vermiştir.326

Altay destanları içinde, “Ak dağ, Ak-Han”ın bir yaylası olarak görülür. Ak-Han, orada ava çıkar. Bu dağda bazı kutlu ve ilâhî belirtiler görülmektedir. Bazı destanlara göre ise, “Ak-dağ”da kurultay yapılır, avlar ile yağmalar, Ak dağ üzerinde bölüşülür. Bazılarına göre ise, Ak dağ ile Demir-dağlar, Ak ve Gök denizlerin bittiği yerde, bulunmaktadır. Ak Han da bu dağa oturur ve Altay Türk halk edebiyatında, “Ak, cennet” demektir.327

Tüm bu örneklerden de anlaşıldığı üzere; insanlar ilk andan beri sahip oldukları Gök tanrının, aydınlığı yani ak rengi temsil ettiğini düşünmüşlerdir. Çünkü tanrı gökyüzünde aydınlıkta yaşamaktadır. Onu temsil edecek tek renk ise saflığın, temizliğin ve iyiliğin sembolü olan beyazdır. İşte bu nedenle insanlar, kutsiyet yüklemek istedikleri tüm varlıkları beyaz renkle anmışlardır. Örneğin Hızır’ın ve Köroğlu’nun atları kır attır. Oğuz Kağan’a, Satuk Buğra’ya, Böğü Han’a ve daha pek çok kahramana yol gösteren kişi, aksakallı bir ihtiyardır. Efsanelerde Hızır, hep beyaz elbiseli ve aksakallı olarak tasvir edilir. Tüm bunların sebebi ise bu varlıkların tanrısallık ifade etmelerinden ileri gelir. Bunun en güzel örneği, Maaday Kara’da görülmektedir. Efsanede iyi tarafı temsil eden Maaday Kara’nın halkı, ak yüzlü bir halktır. Onun ak

325 Ögel, Türk Mitolojisi, C.II, s.431. 326 Ögel, a.g.e, C.II, S.431.

duman misali ak davarları vardır. Onun mücadelesinin tek sebebi ak yüzlü halkını ve ak davarlarını kurtarmaktır.328

Bu motifin benzeri Altay Türklerinin kahramanlık destanı Alıp Manaş’ta da görülmektedir. Destana göre Alıp Manaş, kanatlı ak-boz ata binmektedir. Onun gurbete çıkmasının nedeni de Ak-çal ata binen ak kağanı bulmaktır. O ak otağda yaşamaktadır. Alıp Manaş esir olduktan sonra yurduna bir kaz ile haber gönderir. Bu kazı gören Alıp Manaş’ın kız kardeşi, babasına şöyle der: “ Oy benim can babam, ak dalgalı kutsal suda ak bir kuş yüzüyor, içtiğimiz coşkun suda öyle bir kuş görmemiştim, onu tutmak gerek.” Kazdan mektup alındıktan sonra Alıp Manaş’ı kurtarmak için onun yakın dostu, ak yeleli ata binen, Ak Köbön bahadır yola çıkar. 329

Mitolojide beyaz neyi ifade ediyorsa siyah da onun tam tersini ifade etmektedir. En başta belirttiğimiz gibi bu durum yaradılışa dayanmaktadır. İnanca göre siyah; kötünün, çirkinin, zulmün, ihanetin ve şeytanın rengidir. Ancak bu durum her zaman böyle olmamıştır. Beyaz renk çok yaygın olarak iyiliğin ve kutsallığın simgesi olarak kullanılsa da, siyah renk için bu her zaman söz konusu olmamıştır. “kara” rengin kötüyü simgelediği inancı doğrudur; ama çok yaygın olarak kullanılmamıştır. Bu renk iyi nitelendirilen varlıklar için de kullanılmıştır. Bu durum aynı zamanda siyahın güç ve kudreti simgelemesinden kaynaklanıyor olabilir. Örneğin Uygurların Türeyiş efsanesinde Kara-Kurum adlı bir dağdan söz edilir. Bu dağdan çıkan iki nehrin arasındaki bir ağaca, ışık vurmasıyla Uygurların türediği anlatılır.330

Bu durum gösteriyor ki siyah renk, kimi toplumlarda ve efsanelerde kötü addedilirken, kimilerinde ise iyi bir anlam taşımaktadır. Örneğin Sibirya’da insanlar kendi soylarından olmayan çocuklara “kara” adı vermektedirler. Ayrıca onlarda soylu ve meşru olmayan Han’lara, Kara-Han denilmektedir.

328 Emine Gürsoy-Naskali, Altay Destanı Maaday Kara, İstanbul, YKY, 1999, S.127.

329 Metin Ergun, Altay Türkleri’nin Kahramanlık Destanı Alıp Manaş, Cemre Yayınları, Konya, 1997, s. 98.

Oğuz Destanı’na baktığımızda, Oğuz’un Müslümanlığa çağırdığı babasının adı Kara-Han’dır. Ayrıca Oğuz, Müslümanlığı kabul etmeyip, kendini engellemeye çalışan babası Kara-Han’ı öldürmek zorunda kalmıştır. Aynı durum Alman-Bet için de geçerlidir. Onun babasını adı da Kara-Han’dır ve Müslümanlığı kabul etmediği için oğlu tarafından öldürülür.331

Kara rengin kötüleri simgelemesi, Maaday Kara Destanı’nda da görülen bir motiftir. Destana göre: Kögüdey Mergen’in Altay’ını dağıtıp ailesini kaçıran kişi, Kara- Kula’dır. Zaten destan boyunca Alp’in mücadele verdiği kişi de odur. Kara-Kula, Kögüdey Mergen’i öldürmek için onu üzerine Kara Bahadır’ı gönderir, ama başarılı olamaz. Kara-Kula’nın mekânında bir Kara-Dağ ve bir de Kara-ırmak vardır. Onun mekânında bini aşkın kara deve salınarak yürür. Obasında hep kara sürüler vardır ve o hep kara boğaya binmektedir…332

Bir Altay masalına baktığınızda ise siyah rengin iki şekilde kullanıldığını görürüz. “ Kara Atlı Han diye bir Han vardır. Bunun çocuğu olmamaktadır. Çok üzülen bu Han’a tanrı bir mucizeyle evlat verir… Fakat bu Han’ın bir de Kara-Kula adlı bir de düşmanı varmış. Kara-Kula, onu bulduğu her fırsatta öldürmek istemekteymiş.”333

Bu renklerin kullanılmış olduğu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ancak verilen örneklerden de anlaşıldığı gibi Eski Türk İnanç sisteminde renklerin önemi büyüktür haliyle bu önemden dağlarda nasibini almıştır. Yukarıda sözünü ettiğimiz ak, kara bunun dışında al sarı ve boz gibi renk adları çoğu zaman dağlarla birlikte anılmıştır.

Anadolu’nun çeşitli yerlerinde de benzer örnekleri bulmak mümkündür. Ancak çoğu zaman “Ak-dağ veya Kara-dağ” dağların ak veya kara oluşlarından dolayı, söylenmemiştir. Dede Korkut’taki “kara kara dağlar” sözünün içinde daha başka duygu

331 Ögel, Türk Mitolojisi C.I, s.582. 332 Naskali, a.g.e, s.117.

ve mana vardır. Nitekim Orta Asya destanlarında da, iri ve büyük bir cüsse, ‘Kara dağın resmi veya görünüşü’ gibi anlatılıyordu.334

Renklere yüklenen anlamlarla ilgili inanışlar günümüzde de etkisini sürdürmektedir. Örneğin; önümüzden geçen kara kedi hala uğursuzluğu ifade eder. Saflığı ve masumiyeti simgeleyen gelinlik, beyaz iken, yas elbiseleri için siyah tercih edilir. Ancak bu renk dağılımlarında kesin bir sınır yoktur.