• Sonuç bulunamadı

Dağların Canlı Bir Varlık Gibi Düşünülmesi

I. BÖLÜM

3. ALTAY, ŞOR VE TIVA KAHRAMANLIK DESTANLARINDA DAĞ

3.7. Dağların Canlı Bir Varlık Gibi Düşünülmesi

Dağların insanmış gibi düşünülmeleri, onların ecdat olarak görülmesiyle ilgilidir. Ancak tek neden bu değildir. Tabii ki, dağ iyesinin de dağların canlı kabul edilmelerinde büyük önemi vardır. Bir koruyucu ruhları olduğuna inanılan dağlar, pek

çok metinde kahramanların haber sorduğu, konuştuğu, dua ve beddua ettiği, insan gibi büyüyüp yaşlandıkların düşündüğü varlıklardır. Bu konuyla ilgili ayrıntılı bilgi ve ilgili örnekler yukarıda ilgili bölümde verildiği için doğrudan destan metinlerdeki örneklere geçilecektir.

“…Kara Bökö bahadır koyu boz atını kamçılayarak, Er Samır’a yettiğinde rüzgâr, fırtına kopuverdi, geniş dağlar silkiniverdi. Böylece çok geçmeden, geniş çölün sonuna yetti.”470 (Er Samır)

“Alp, boğa Er Samır, Altın Tana hatunuyla at üstünde oynayıp, Altay yerine doğru hızlandı. Kollarıyla başıyla oynayıp, Kojon söyleyerek gitti. Altın Tana gülse, ay sevinip güldü. Pehlivan bahadır gülse, güneş sevinip güldü. Büyük büyük dağlar

oynayıp durdu. Derin derin denizler Kojon söyleyip durdu.”471 (Er Samır)

“ Ak kır atla ay kara at. Koşa koşa gelmişler de, uğultulu doruğa çıktılar, düz bele indiler. Sonra gördüklerinde: Bu yetmiş aşıtlı bezenip büyüyen, genç tayganın eteğine geldiler. Yaş ağaçlı genç tayganın bengü sırtında, Aytın Çıltıs’ın gömüldüğü, altın çamın yanında başka bir küçük çam bitip, büyüyüvermiş imiş.”472 (Altın Sırık)

3.8. Dağ İyesi 3.8.1. Altay

İnsanlar geçmişte, doğadaki her varlığın bir koruyucu ruhu olduğuna inanmışlardır. Bu ruhlara sahip olan varlıklardan birisi de kutsal dağlardır. Dağların sahipleri olan bu iyeler, sadece dağları korumakla kalmamış, aynı zamanda kendilerine iyi davranan insanları da korumuşlardır. Ancak hoşlarına gitmeyen davranışları da cezasız bırakmamışlardır. Dağ iyeleri, çoğu zaman bir insan gibi tasavvur edilmişlerdir.

470 Dilek, a.g.e, s.78.

471 Dilek, a.g.e, s.85. 472 Ergun, a.g.e.s. 291.

Dağ ruhlarıyla ilgili motiflere, incelediğimiz metinlerden sadece Altay Türklerine ait birkaç destanda rastlanmaktadır.

“(Er Samır) Kara dağın başına atını hızla sürüp çıktı. Kara gözüyle sertçe bakıp, birçok Altay’ı gözetledi. Büyük çölün sonunda kara deniz akıyormuş. Kara denizin dalgası ise geriye akıp taşıyormuş. Oradan ileriye bakınca Kara dağın koltuğunda kara duman dönüp duruyormuş. Göğün ak dumanı Kara dağa inince, dönüp duran kara dumanı yayıp yarıyormuş. ‘Bu nasıl dağ?’ diye şaşırıp kalan Er Samır, Ak Sarı’dan sordu. Atı ona cevabını söyledi: ‘Kara dağın iyesi seni görünce, yabancıladı. Kara dumanını bırakıp yolunu kötüleştirmeyi düşündü, gökyüzünün ak bulutu onu geriye çevirip dağıttı. Bizim yolumuz düzelir, var olan bütün işaretler bizim yanımızda imiş.’ diye kıymetli at söyledi.”473 (Er Samır)

Yukarıdaki örnekte dağ iyesinin önemli bir özelliği görülmektedir. Dağ iyesi dağı aşmak isteyenlerin kolaylaştırmak ya da zorlaştırmak özelliğine sahiptir. Buradaki örnekte de dağ iyesi, kahramanı tanımadığı için geçit vermek istemez; ancak ak bulut duruma müdahale ederek kahramana yardımcı olur.

“…Altmış kulaç kuyruklu Ak Börü, Ak Boro atlı Ak Tayçı, Ak Boro atlı Temene Koo Ak Bökö’nün yurduna doğru, hızla gidip gözden kayboldular. Çok zaman geçmeden Ak Bökö’nün yerine varıp geldiler. Atları sesini duyan bahadır Ak Bökö, eşi Altı Topçı’yla iki ihtiyar bastonlarına dayanıp çıktılar. Genç gelin Altın Tana, koşarak karşılamaya çıktı. At iyisi Ak Boro başını sallayıp oynayarak geldi. Bahadır Ak Tayçı ağzıyla kopuz çalarak geldi. Ay gibi güzel kızı görünce, Altın Tana’nın yüzü değişti. ‘Bana kuma getirmiş’-diye kendi kendine düşündü. Sağ elle tokalaşıp, hepsi sevinçle selamlaştılar. ‘Sönen ateşim alevlendi, ölen yurdum dirildi Altay dağının iyesi altmış kulaç kuyruklu Ak Börü’ye şükür olsun!’-diye ihtiyar Ak Bökö bağırdı, Ak Börü’yü öptü. ‘Ben Altay dağını iyesi değilim, sizin büyüttüğünüz çocuğunuzdum! İlk doğan oğlunuzdum! Erlik Biy’in elçisi Temir Kağan beni tutup, yeraltına götürürken, altın sinek olup, ben kaçtım. Telben Kağan’ın tek kızı güzel Temene Koo’yu bana

öfkelendiği için, Temir Kağan esir aldı. Yeraltındaki Erlik Biy’e kendi gücüm yetmediği için, bir kardeşimin doğmasını bekledim. Öyle güçlü bahadırsa en sonunda doğan Ak Tayçı idi. Ben sizin oğlunuzum, bu da eşim Temene Koo!’-diye Ak Börü’ye söyleyip durduğu yerde silkindi.”474 (Ak Tayçı)

Dağ iyelerinin kimi zaman insan olarak tasavvur edildikleri yukarıda ifade edilmiştir. Ak Tayçı’dan aktarılan örnekte de bu duruma değinilmektedir. Tutsaklıktan kurtulup yurduna dönen ve halkını kurtaran Ak Bökö’yü insanlar dağ iyesi sanmışlar ve ona dua etmişlerdir. Bu durum, kimi toplumlarda hiçbir şekle benzetilmeyen dağ ruhunun, Altaylarda insan gibi tasavvur edilebildiğini göstermektedir. Aşağıdaki örneğe baktığımızda da iyenin bir boğa kılığında olduğunu görmek mümkündür:

“Kanatlı kara at gündüzleri durmadan, Maçlı Mergen bahadır gece olduğunda uykusuz, nice dağ aştı. Gök dağın kırına çıktı, gözün görebildiği yerden inceledi. Çok vakit geçmedi, yerin tozu göğe çıktı, göğün bulutu yere düştü. Sese benzemez ses duyuldu, düz taşlar yarılıverdi. Şimdi bakıp gördü ki, göl iyesi gök boğa bir yıllık uzaklıktan koku almış, bir aylık yerden görmüş, karşısına çıkamadı. ‘Korkma, Maçlı Mergen bahadırım, Altay iyesi kara boğa benim gök boğayla vuruşurum. Altmış kulaç halatınla sen onu kementle tut, iki yanından sıkıştırırsak, bir çaresini buluruz’ diye kanatlı kara at söyleyip, Altay iyesi kara boğa oldu, acı acı böğürüp, gök boğaya karşı yürüdü, düz kayaları boynuzladı, sert yeri vurup dağıttı.”475 (Kozın Erkeş)

3.9. Yerin Deliği Mağaralar